YEREL HABERLER - 07 Mart 2012 Çarşamba 14:36

KIRŞEHİR`DE GAZETECİLER HATIRA ORMANI OLUŞTURULACAK

A
A
A
KIRŞEHİR`DE GAZETECİLER HATIRA ORMANI OLUŞTURULACAK

Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nce medyaya yönelik hizmetler kapsamında Kırşehir’de "Yerel Medya Buluşması" düzenleneceği bildirildi.
Valilikten yapılan yazılı açıklamada, 9 Mart Cuma günü saat 10.30’da Kırşehir Valiliği’nde düzenlenecek toplantıya, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya başkanlığındaki bir ekip katılacak. Toplantıda basın mensuplarına "Basın Kartları ve Basına Yönelik Çalışmalar" konulu sunum yapılacak.
Toplantı sonrasında Kırşehir-Kayseri Karayolu üzerinde Valilik tarafından belirlenen 6 bin 500 metrekarelik alanda Basın Yayın ve Gazeteciler Hatıra Ağaçlandırması için fidan dikimi gerçekleştirilecek.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kışa, hastalıklarından korunmak için doğru beslenme ile bağışıklık sistemimizi güçlendirin Beslenme ve Diyetetik Bölümü Uzmanı Uzm. Dyt. Ecem Fidan, kışa sağlıklı bir başlangıç yapmak için; doğru beslenme ve bağışıklık güçlendirme yöntemlerini anlattı. Kış aylarının gelmesiyle havalar soğumaya başlıyor. Bu dönemde hastalıklardan korunmanın yolu ise beslenme alışkanlığından geçiyor. Vücudumuzu soğuk havalara ve mevsimsel hastalıklara karşı en iyi şekilde korumanın yolu sağlıklı beslenme ile bağışıklık sistemimizi güçlendirmekten geçiyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Yeniboğaziçi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dyt. Ecem Fidan, kış aylarını sağlıklı bir şekilde geçirmek için yapılması gerekenlerle ilgili önemli bilgiler verdi. “Kış ayları yaklaşırken, soğuk havaların ve mevsimsel hastalıkların etkisini en aza indirmek için vücudumuzu en iyi şekilde hazırlamak büyük önem taşıyor” diyen Uzm. Dyt. Fidan; sağlıklı beslenme, bağışıklık sistemini güçlendiren besinler, soğuk algınlığına karşı korunma, mevsim sebze ve meyvelerini tüketmenin önemi, konserve hazırlıkları ve yaz meyvelerini dondurma konularında önerilerde bulundu. Uzm. Dyt. Fidan ayrıca, kış aylarında beslenmeye katkı sağlayacak iki sağlıklı tarif de paylaştı. Yeterli miktarda vitamin ve mineral almak önemli C vitamini, D vitamini, çinko, selenyum gibi vitamin ve minerallerin yanı sıra, antioksidan açısından zengin meyve ve sebzeler de vücudu hastalıklara karşı koruduğunu belirten Uzm. Dyt. Fidan, bunları içeren düzenli bir beslenmenin özellikle grip ve soğuk algınlığı gibi yaygın hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğunu vurguluyor. “C vitamini, bağışıklık sistemini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda hücrelerin yenilenmesine ve cilt sağlığına da katkıda bulunur” ifadelerini kullanan Uzm. Dyt. Fidan, turunçgillerin bu açıdan zengin olduğunu belirterek; portakal, mandalina, limon, kivi, kuşburnu ve kırmızı biberin yeteri kadar tüketilmesi gerektiğini belirtti. D vitamini eksikliğinin, özellikle güneş ışığının azalmasıyla hissedildiğini belirten Uzm. Dyt. Fidan, “Bu nedenle yemek listemizde balık bulundurulması son derece önemlidir” dedi. D vitamini açısından zengin olan balık türlerinin; somon, uskumru, sardalya gibi balıklar olduğunu belirten Uzm. Dyt. Fidan, ayrıca yumurta sarısının da faydalı olacağının altını çizdi. Çinko ve selenyum minerallerinin bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkiler sağladığını ve özellikle çinkonun; bağışıklık hücrelerinin gelişimi ve fonksiyonu için kritik bir rol oynadığını belirtti. Uzm. Dyt. Fidan, “Kabuklu deniz ürünleri, kırmızı et, tam tahıllar ve kurubaklagiller, çinko ve selenyum açısından zengin besinlerdir ve günlük beslenme düzenine dahil edilmelidir” dedi. Tüm bunların yanında “Kırmızı meyveler, nar, ıspanak ve brokoli gibi gıdalar, antioksidan içeriği yüksek olan besinlerdir” ifadelerini kullanan Uzm. Dyt. Fidan, “Bu besinlerin düzenli tüketimi, kış aylarında hastalıklara karşı dirençli olmanıza yardımcı olur” dedi. Doğal antibiyotikler; zencefil, zerdeçal ve sarımsak Zencefil, zerdeçal ve sarımsak gibi doğal antibiyotik özelliklere sahip gıdaların, bağışıklık sistemini desteklediğini ve enfeksiyonlara karşı koruma sağladığını belirten Uzm. Dyt. Fidan, bu besinlerin çay, çorba ve yemeklerde mümkün olduğunca kullanılması gerektiğini vurguladı. “Propolis ve bal gibi doğal ürünler ise boğaz enfeksiyonlarına karşı koruyucu etkiler gösterir” ifadelerini kullanan Uzm. Dyt. Fidan, “Özellikle kış aylarında, her sabah bir kaşık bal tüketmek soğuk algınlığına karşı koruma sağlayabilir” dedi. Kış sebzeleri, vitamin ve mineral açısından zengin Mevsiminde sebze ve meyve tüketiminin önemine de değinen Uzm. Dyt. Fidan, “Kış sebzeleri, vitamin ve mineral açısından zengindir ve düşük kalorili olduklarından dengeli beslenmeye katkı sağlar. Kabak, pırasa, havuç, ıspanak, karnabahar ve lahana gibi sebzeleri günlük öğünlerinizde bulundurun” dedi. Meyvelerden ise elma, armut, ayva, nar ve kivinin tatlı ihtiyacınızı sağlıklı bir şekilde karşılayarak, antioksidan özellikleri sayesinde vücudu zararlı etkenlerden koruyacağının altını çizdi. Yaz mevsiminin tatlarını, “doğru yöntemlerle” kış mevsimine taşıyın “Yaz mevsiminin, taze sebzelerini kışa saklamanın en ideal yollarından biri konserve ya da ürün dondurmadır” ifadelerini kullanan Uzm. Dyt. Fidan; domates, biber ve patlıcan gibi yaz sebzelerinin uygun yöntemlerle konserve edilerek kış boyunca kullanılabileceğinin altını çizdi. Konserve yapımında kullanılan tuz ve asit miktarının dengeli olmasının son derece önemli olduğunu söyleyen Uzm. Dyt. Fidan, bu durumun besin değerlerinin korunmasına yardımcı olduğunu vurguladı. Uzm. Dyt. Fidan, “Özellikle yazın bolca bulunan çilek, şeftali ve kayısı gibi meyveler, kışın tatlı ihtiyacınızı sağlıklı bir şekilde karşılamak için mükemmel bir seçenektir” dedi. Dondurularak bekletilen ürünlerin; dondurma işlemi sırasında önceden yıkanması ve kurutulmasının, besin değerinin korunması açısından önemli olduğunu belirten Uzm. Dyt. Fidan, “Dondurulmuş meyveler, kış aylarında smoothieler, tatlılar veya yoğurtla birlikte sağlıklı atıştırmalıklar olarak tüketilebilir” ifadelerini kullandı. Kış İçin İki Sağlıklı Tarif Zencefilli Balkabağı Çorbası Malzemeler: 500 g balkabağı 1 adet havuç 1 adet patates 1 adet soğan 2 diş sarımsak 1 yemek kaşığı zeytinyağı 1 yemek kaşığı rendelenmiş taze zencefil 1 tatlı kaşığı zerdeçal 4 su bardağı su Tuz ve karabiber Hazırlanışı: 1. Balkabağı, havuç ve patatesi soyup doğrayın. 2. Zeytinyağını bir tencerede ısıtın, doğranmış soğan ve sarımsakları ekleyip kavurun. 3. Ardından doğranmış sebzeleri, zencefili ve zerdeçalı ekleyin, birkaç dakika kavurun. 4. Suyu ekleyip sebzeler yumuşayana kadar pişirin. 5. Çorbayı blenderdan geçirerek pürüzsüz hale getirin. 6. Tuz ve karabiber ile tatlandırıp sıcak servis yapın. Nar ve Cevizli Kış Salatası Malzemeler: 1 adet nar 100 g ceviz içi 1 adet roka demeti 1 adet kırmızı soğan 100 g beyaz peynir 1 yemek kaşığı nar ekşisi 3 yemek kaşığı zeytinyağı Tuz ve karabiber Hazırlanışı: 1. Roka yapraklarını yıkayıp kurulayın, servis tabağına yerleştirin. 2. Narı ayıklayıp tanelerini rokaların üzerine serpin. 3. Ceviz içini iri parçalara ayırarak salataya ekleyin. 4. Kırmızı soğanı ince halkalar şeklinde doğrayıp üzerine ekleyin. 5. Beyaz peyniri küçük küpler halinde doğrayıp salatanın üzerine serpiştirin. 6. Zeytinyağı, nar ekşisi, tuz ve karabiberi karıştırarak sos hazırlayın ve salatanın üzerine gezdirin. 7. Salatayı servis yapmadan önce iyice karıştırın.
Balıkesir Prof. Dr. Ayazoğlu Antimikrobiyal dirence karşı uyardı Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Profesör Dr.Tülin Akarsu Ayazoğlu Antimikrobiyal dirence karşı vatandaşları uyardı. Prof Dr. Ayazoğlu Antimikrobiyal dirence karşı alınacak tedbir ve önlemleri yaptığı açıklamada sıraladı. Prof. Dr. Ayazoğlu, Antimikrobiyal direncin dünya genelinde giderek büyüyen bir sağlık tehdidi olarak karşımıza çıktığını belirtetek, "Mikropların tedavi amacıyla kullanılan ilaçlara karşı direnç geliştirmesi, enfeksiyonların tedavisini zorlaştırır ve bu durum sadece bireyler için değil, tüm insanlık için ciddi sonuçlar doğurur. 2019 yılında Antimikrobiyal Direnç nedeniyle yaklaşık 5 milyon insan hayatını kaybetmişken, bu sayının 2025-2050 yılları arasında 96 milyon kişiye ulaşması bekleniyor. AMD’nin en büyük tehdit ettiği alanlardan biri ise, hayati tehlike taşıyan hastaların tedavi gördüğü yoğun bakım üniteleridir" dedi. Yoğun bakımda antimikrobiyal direncin artan tehdidi Prof. Dr. Ayazoğlu açıklamanın devamında, "Yoğun bakım üniteleri, ağır hastalıkları nedeniyle yaşam mücadelesi veren hastaların tedavi edildiği kritik alanlardır. Bu ünitelerdeki hastalar, bağışıklık sistemlerinin zayıf olması, uzun süreli hastanede kalış, invaziv tıbbi cihazların kullanımı ve sıkça antibiyotik reçetesi yazılması gibi bir dizi faktörle enfeksiyonlara karşı daha savunmasızdır. Bu durum, antimikrobiyal direnç gelişimini hızlandırarak tedavi sürecini daha da karmaşık hale getirir. İnvaziv cihazlar, özellikle ventilatörler (solunum cihazları), kateterler ve damar içi hatlar gibi tıbbi araçlar, mikropların vücuda girişine zemin hazırlar. Örneğin, ventilatörle ilişkili pnömoni (VAP), yoğun bakımda sıkça görülen ve dirençli mikropların hızla yayılmasına yol açan bir enfeksiyondur. Yoğun bakım hastalarında yaygın olarak kullanılan geniş spektrumlu antibiyotikler, vücuttaki faydalı mikropları da öldürerek dirençli mikropların çoğalmasına fırsat tanır" dedi. Antimikrobiyal direncin yoğun bakımda yol açtığı sorunları sıralayan Prof. Dr. Ayazoğlu, Yoğun bakım ünitelerinde AMD, ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlar, sadece hasta sağlığını değil, aynı zamanda sağlık sistemlerini de olumsuz etkileri sıraladı. Prof. Dr. Ayazoğlu, "1. Tedavi Edilemeyen Enfeksiyonlar: AMD’li mikroplar tarafından oluşturulan enfeksiyonlar, geleneksel antibiyotiklerle tedavi edilemez. Bu da tedavi sürecini zorlaştırır, hastaların iyileşmesini geciktirir ve bazen ölümcül sonuçlar doğurur. Yoğun bakım hastalarındaki dirençli enfeksiyonlar, tedaviye yanıt vermediği için ölüm oranlarını artırabilir. 2. Hastanede Kalış Süresinin Uzaması: Dirençli enfeksiyonlar, hastaların hastanede kalış sürelerini uzatır. Bu, hem hastalar için daha fazla acıya yol açar hem de sağlık sistemi için ek maliyetler getirir. Uzun süreli hastanede kalış, mikropların yayılma riskini artırır. 3. Hasta Ölüm Oranlarının Artması: Yoğun bakımda AMD’in en korkutucu yanlarından biri, dirençli enfeksiyonların hastaların ölüm oranlarını artırmasıdır. Bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda, basit bir enfeksiyon bile ölümcül olabilir. Antimikrobiyal direncin yaygınlaşması, daha önce tedavi edilebilen hastalıkların, ölümcül hale gelmesine neden olabilir. 4. Dirençli "Süperböceklerin" Yayılması: Yoğun bakım ünitelerinde dirençli mikropların yayılması, "süperböcekler" olarak bilinen çoklu ilaçlara dirençli mikropların ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu mikroplar, birden fazla antibiyotikten etkilenmedikleri için tedavi edilmesi son derece zor hale gelir ve bu da sağlık sistemleri için büyük bir tehdit oluşturur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), antimikrobiyal direncin sağlık sistemlerini tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olduğunu vurgulamaktadır. Bu, bazı enfeksiyonların tedavi edilemez hale gelmesine yol açabilir ve yaygın antibiyotiklerin etkisiz hale gelmesiyle, basit enfeksiyonlar bile ölümcül olabilir" şeklinde sıraladı. Antimikrobiyal direncin nedenleri Antimikrobiyal direnç, birçok faktörle hızlanabileceğini açıklayan Prof. Dr. Ayazoğlu, "Bunlar arasında: 1. Antibiyotiklerin Gereksiz Kullanımı: Soğuk algınlığı ve grip gibi virüs kaynaklı hastalıkların tedavisinde antibiyotiklerin gereksiz yere kullanılması, direnç gelişimini hızlandırır. Antibiyotikler sadece bakteriyel enfeksiyonları tedavi eder; virüsler üzerinde etkili değildir. 2. Antibiyotiklerin Aşırı Kullanımı: Antibiyotiklerin yanlış dozda veya sürede kullanılması, mikropların bu ilaçlara karşı direnç geliştirmesini sağlar. Ayrıca, veterinerlik alanında hayvanlara verilen antibiyotikler de direnç gelişimine yol açabilir. 3. Seyahat ve Küresel Ticaret: Küresel seyahat ve ticaret, dirençli mikropların hızla farklı bölgelere yayılmasına imkan tanır. Bir ülkede gelişen dirençli enfeksiyonlar, hızla başka bir ülkeye taşınabilir" olacağını belirtti. Antimikrobiyal Direnç nasıl önlenir? Antimikrobiyal direnç, hem bireylerin hem de sağlık hizmeti sağlayıcılarının alacağı bazı basit ama etkili önlemlerle azaltılabileceğini açıklayan Prof. Dr. Ayazoğlu, önlemleri şu şekilde sıraladı: 1. Antibiyotik Kullanımını Sınırlamak: Antibiyotikler yalnızca gerekli durumlarda ve doğru dozda kullanılmalıdır. Antibiyotiklerin yalnızca bakteriyel enfeksiyonlarda kullanılması gerekir; soğuk algınlığı ve grip gibi virüs enfeksiyonları antibiyotiklerle tedavi edilmez. 2. Hijyen ve Dezenfeksiyon: El yıkama, yüzeylerin düzenli olarak dezenfekte edilmesi, sağlık hizmetlerinde mikropların yayılmasını engellemeye yardımcı olur. Sağlık çalışanları ve hastalar arasındaki hijyen önlemleri, mikropların yayılmasını durdurmada kritik rol oynar. 3. Seyahat Sonrası Bilgi Verme: Yakın zamanda başka bir ülkeye seyahat ettiyseniz veya o ülkede sağlık hizmeti aldıysanız, sağlık uzmanınıza bunu bildirmek önemlidir. Farklı bölgelerdeki antimikrobiyal direnç profilleri farklı olabilir ve bu bilgi, doğru tedavi planının oluşturulmasına yardımcı olur. 4. Erken Teşhis ve Doğru Tedavi: Dirençli enfeksiyonlar erken tespit edildiğinde, tedavi süreci daha etkili olabilir. Hastalar, hastanelere başvurduklarında sağlık profesyonelleri, hastalıklarının dirençli olup olmadığını belirlemek için gereken testleri yapmalıdır. 5. Aşılar ve Sağlıklı Alışkanlıklar: Aşılar, mikropların yayılmasını ve enfeksiyonların ortaya çıkmasını engelleyebilir. Ayrıca sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları, bağışıklık sistemini güçlendirir ve enfeksiyonlardan korunmada yardımcı olur. 6. Karantina ve İzolasyon: Dirençli mikropların salgın yapması durumunda, enfekte hastaların karantinaya alınması ve sağlık kuruluşlarında ziyaretçilerin taranması, mikropların yayılmasını engellemek için önemlidir" dedi. Geleceğimizi korumak sizin de elinizde Antimikrobiyal direnç, giderek daha yaygın hale gelen ve insan sağlığı için büyük bir tehdit oluşturan bir sorundur. Gereksiz başta Antibiotik ve antimikrobiyal kullanımının önüne geçilerek bu tehdit önlenebilir. Hem bireyler hem de sağlık profesyonelleri, bilinçli davranarak ve gerekli tedbirleri alarak dirençli mikropların yayılmasını engelleyebilir. Sağlık hizmeti sağlayıcılarının dikkatli ve sorumlu bir şekilde ilaç kullanımı konusunda yönlendirmeleri, toplumda dirençli mikropların yayılmasını önlemede en önemli adımdır. Unutmayalım ki, Antimikrobiyal direnç, sessiz bir katil gibi ilerliyor. Ancak bilinçli bir toplum ve doğru adımlar sayesinde bu tehditten korunabiliriz" açıklamasını yaptı.
Mersin Mersin’de ’33 Kart’ın kullanım alanı genişliyor Mersin Büyükşehir Belediyesi, iştiraklerinden olan İmar İnşaat A.Ş bünyesinde devam ettirilen ‘Mersin 33 Kart’ uygulamasının kullanım alanını her geçen gün genişletiyor. Büyükşehir Belediyesinin tüm toplu taşıma araçlarının yanı sıra Mersin Özel Halk Otobüsü, Çevre Yolu ve Tarsus Özel Halk Otobüsü ile Osmaniye Kooperatifine bağlı minibüslerde geçerli olan ’33 Kart’, kısa süre sonra kentte faaliyet gösteren tüm kooperatif ve özel halk otobüslerinde de geçerli olacak. ’33 Kart’ kullanarak hem ulaşımda hem de Denizkızı A.Ş’ye bağlı kafe ve restoranlarda indirimlerden yararlanan vatandaşlar, kartın yaygınlaşmasıyla daha çok kampanya imkanına kavuşacak. Vatandaşlar ’33 Kart’ı Tarsus Doğa Parkı ile Büyükşehir Belediyesine bağlı otoparklarda da kullanabiliyor. AVM, Taşucu, Büyükeceli, Toroslar, Meşot, Yalınayak, Karacailyas, Tarsus Yarenlik, Tarsus Yeni Mahalle ve MESKİ Genel Müdürlüğüne yerleştirilen kiosklarda ’33 Kart’ ile su faturalarını ödeyen vatandaşlar, yüzde 5 indirimden de faydalanıyor. “Kartın büyümesi ve yaygınlaşması bir ölçek ekonomisi oluşturuyor” Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar İnşaat A.Ş Genel Müdürü Emir Can Özgür, yaklaşık 2,5 yıl önce altyapısı değiştirilip kullanıma sunulan ’33 Kart’ın yaygınlaştırılması çalışmalarına devam ettiklerini belirterek, “Önümüzdeki 3 ay içinde kent merkezinde faaliyet gösteren tüm dolmuş, kooperatif ve özel halk otobüslerini sisteme dahil etmeyi hedefliyoruz. Bugün itibariyle belediye otobüslerimiz haricinde, 630 araç aktif olarak 33 kart kullanıyor. Kasım sonu itibariyle bu sayı 700 civarına gelecek” dedi. Kartın büyümesi ve yaygınlaşmasının ölçek ekonomisi oluşturduğunu belirten Özgür, “Biz bunu kullanımda indirim ve bazı kampanyalarla vatandaşa yansıtıyoruz. Örneğin bugün bir halk otobüsüne binen vatandaş nakit parayla 25 lira ücret öderken, kartı kullandığında bu 23 liraya, bazılarında ise 22,5 liraya düşüyor. Aynı şekilde öğrenci binişlerinde de yaklaşık 2-2,5 liralık indirim sağlanıyor” diye konuştu. “33 Kart’ın yaygınlaşması, indirim yapması ve ücret avantajı sağlaması açısından önemli” ’33 Kart’ın fatura ödemelerinde de kullanıldığını kaydeden Özgür, “Bu kartla su faturalarınızı da ödeyebiliyorsunuz. Şehrin 10 noktasında, kiosk dediğimiz bankamatik cihazlarımız var. Bu cihazlarla su faturası ödeyebiliyorsunuz. Su faturalarımızı ’33 Kart’ kullanarak ödersek, faturada yüzde 5 indirim sağlanıyor. Yine ’33 Kart’ kullanarak Denizkızı işletmelerine ait kafelere, restoranlara geldiğinizde, dönem dönem çeşitli kampanyalar yapılıyor. Kart yaygınlaştıkça, kullanımı arttıkça bu avantajlar da artmaya devam edecek. Kartımız, belediyemize ait tüm otoparklarda ve Tarsus Doğa Parka girişte de geçerli. ’33 Kart’ın yaygınlaşması, indirim yapması ve ücret avantajı sağlaması açısından önemli. Kart ne kadar yaygınlaşır, ne kadar büyürse, vatandaşlarımıza o kadar indirim ve ödeme avantajı sağlayacak” ifadelerini kullandı.
Gaziantep Baba yadigarı mesleğinde 53 yıldır demire şekil veriyor Gaziantep’te çocukluğunda babasından öğrendiği mesleğini yarım asırdır sürdüren sıcak demir ustası Mehmet Altuntaş, değişen teknolojiye rağmen geleneksel yöntemlerle mesleğini sürdürmeye devam ederek demire şekil veriyor. Gaziantep’te yaşayan 61 yaşındaki Mehmet Altuntaş, Şahinbey ilçesi İsmetpaşa Mahallesi’nde babasından kendisine kalan iş yerinde yarım asırdır demir işlemeye devam ediyor. Altuntaş, 7 yaşında başladığı mesleğini değişen teknolojiye rağmen geleneksel yöntemlerle sürdürerek 53 yıldır devam ettiriyor. Sıcak demiri örs üzerinde döverek tarım aletleri üretiyor Altuntaş, babasından öğrendiği usulle iş yerindeki ocakta ısıttığı demiri örs üzerinde döverek balta, bıçak, orak ve çapa gibi tarım aletleri üretiyor. Kazma, kürek ve balta gibi tarım aletleri yaparak geçimini sağladığını ve 53 yıldır baba mesleğini severek yaptığını belirten Altuntaş, bir zamanların gözde mesleği olan demirciliğin artık cazibesini kaybettiğini söyledi. 4 çocuğunu baba yadigârı mesleği sayesinde büyütüp evlendirdi Altuntaş, 7 yaşlarında babasından öğrendiği mesleğini tüm zorluklara rağmen ilk günkü gibi aşk ve şevkle devam ettiğini belirtti. 53 yıldır baba mesleğini, mesleğine olan sevdası ile sürdürdüğünü belirten Altuntaş, 4 çocuğunu baba yadigârı mesleği sayesinde büyüttüğünü ve evlendirdiğini söyledi. “Bu mesleği tek başıma yapıyorum” Mesleğe başladığı yıllarda demirciliğin gözde meslekler arasında yer aldığını ve demircilere o dönemlerde yoğun olduğunu söyleyen Altuntaş, “53 yıldan beri bu mesleği yapıyorum, demircilik mesleği benim babamın mesleğidir. Artık demircilik mesleğinin nesli tükendi. Bu mesleği tek başıma yapıyorum” dedi. “Demircilik mesleği bereketlidir” Mesleğinin oldukça zor ve zahmetli olduğunu anlatan Altuntaş, “Demircilik maneviyatı yüksek bir meslektir, Allah elimizden almasın. Henüz 7 yaşından beri bu mesleği yapıyorum ve şu anda ise 61 yaşındayım. Öğleye kadar okula giderdim, öğleden sonra ise babamın yanında çalışırdım. Demircilik mesleği bereketlidir ve ilahi bir hava vardır. Demircilik mesleğinden hayatım boyunca hiç şikayet etmedim” şeklinde konuştu. “Karadeniz’e kadar ürün gönderiyoruz” Ürünlerini genellikle köylülerin talep ettiğini belirten Altuntaş, “Demirden kazma, balta, dahre, bahçe malzemeleri, tarım aletleri, kebap şişi ve bunun gibi malzemeler yapıyorum. Karadeniz’e kadar ürün gönderiyoruz. Ayrıca yakın illere de ürün gönderiyoruz. Başka hiçbir yerde bu kadar çeşit yok” ifadelerini kullandı. Yıllardır mesleğini severek yaptığını ve gücü yettiğince mesleğine devam etmek istediğini ifade eden Altuntaş, “Müşterilerim tarafından sevilen bir ustayımdır. Bu mesleği yaparak elhamdülillah üç oğlan ve bir kız yetiştirdim. Demircilik mesleği peygamber mesleğidir ve ben işimi yaparken sürekli Allah’ı zikrederim. Gücümün yettiği yere kadar demircilik mesleğini yapmayı düşünüyorum” diye konuştu. Hazırladığı tarım aletlerini Türkiye’nin çeşitli illerine gönderdiğini belirten Altuntaş, her bölgede ayrı tarım aletlerinin kullanıldığını ve daha çok sipariş üzerine çalıştığını ifade etti.
Adana Gören herkesi hayrete düşüren ‘Bir garip dostluk’ Adana’da bir kişi birini 8, diğerini 2 yıldır beslediği "Nazlı ve Zeyno" ismini verdiği keçileri ile 6 aydır beslediği "Şaban" ismini verdiği horoz ile her yere birlikte gidip geliyor. "Şaban"ı omzuna alan şahıs, arkasından gelen keçileriyle birlikte hem markete gidiyor hem de mahallede yürüyüş yaparak herkesin ilgisini çekiyor. Adana’nın Seyhan ilçesinde yaşayan Yakup Asrinam (43), askerde yaşadığı rahatsızlık sonucu doktor tavsiyesi üzerine önce bir köpek sahiplendi. Köpeği öldükten sonra pazardan bir keçi alan Asrinam, keçiye "Nazlı" ismini koyup arkadaşlık bağı kurdu. Her yere keçisiyle birlikte gidip gelen Asrinam, 2 sene önce keçisi de tek başına sıkılmasın diye "Nazlı" adını verdiği bir keçi daha satın aldı. Keçileri ile birlikte yaşamaya başlayan Asrinam, keçileri ile geziyor, spor yapıyor, kahvehaneye gidiyor hatta onlarla birlikte yemek yiyor. Horoz da sahiplendi Son olarak Şaban ismini verdiği horozu sahiplenen Asrinam, gören herkesi gülümsetiyor. Horozu omzuna alarak gezen Asrinam’ı keçileri de arkasından takip ediyor. Ayrıca Asrinam, horozuyla birlikte motosiklete biniyor ve tur atıyor. Görenlerin çok şaşırdığını anlatan Yakup Asrinam, “Ben askere gittiğimde hastalık geçirdim ve çok uzun bir tedavi gördüm. Bu sürede psikiyatri tedavisi görmem gerektiğini söyledi. Bende bunu kabul etmeyince doktorum bana ‘Bir hayvan sahiplen’ dedi. Bunun üzerine golden cinsi bir köpek sahiplendim. Ardından da keçi aldım. Adını Nazlı, koydum. 2 sene sonra Nazlı durmadan karnımın sol tarafına vuruyordu. En son sert bir darbe vurdu ve doktora gittim. Doktor bunun üzerine sol böbreğimin olmadığını söyledi. O zaman Nazlı ile arkadaşlığımız daha da pekişti” dedi. “Herkes bana ‘Nuh’un gemisi’ diye sesleniyorlar” Horoz ve keçilerle mutlu olduğunu söyleyen Asrinam, “Hem insan hem de hayvanlarda sevgi, saygı olduğu sürece bu dünya yaşanılabilir bir yer aslında. Nazlı ile 8 yıldır, Zeyno ile 2 senedir, Şaban ile de 6 aydır birlikteyiz. Şaban ile bu yaz denize götürdüm. 4 gün tatil yaptık. Herkes bana ‘Nuh’un gemisi’ diye sesleniyor” ifadelerini kullandı. Horozu için 20 bin lira para teklif edildiğini vurgulayan Yakup Asrinam, “Şaban için geçen gün birisi 20 bin lira verdi. 20 bin değil, 100 bin lira verseler yine vermem. Onlar benim evlatlarım, ben onlardan ayrılamam. Ancak ben ölürsem onlardan ayrılırım” diye konuştu. Mahalle esnafından Hüseyin Begar ise keçi ve horozlara alıştıklarını söyleyerek, “İlk gördüğümde çok şaşırıyordum ama artık çok alıştık. Bütün mahalle alıştı Yakup ve hayvanlarına. Sadece keçilerin markete girişi yasak. Çünkü marketi dağıtıyorlar. Horozda bir sıkıntı yok. O Yakup’un omzunda geziyor” dedi.
Konya Çeşit çeşit koleksiyon yaparak ofisinde sergiliyor Konya’da pul ve kibrit ile başlayıp çeşit çeşit ürünlerden çok sayıda koleksiyon yaparak ofisinde sergileyen 68 yaşındaki Mehmet Şimşek, en çok değer verdiği kibritleri için ise müze kurmayı hedefliyor. Küçük yaşlardan beri koleksiyon yapmaya meraklı olan Mehmet Şimşek (68), pul ve kibrit toplamaya başladı. Topladığı pul ve kibritleri muhafaza edemeyen Şimşek, daha sonraki yıllarda tekrardan toplamaya başladı. Şimdilerde pul, para, çakmak, tesbih, kartpostal, anahtarlık, ıslak mendil ve şekerlerden toplayarak koleksiyon oluşturan Şimşek, koleksiyonunu ofisinde sergiliyor. Koleksiyonuna yeni bir parça alırken para kullanmadığını ifade eden Şimşek, sadece takas yöntemini kullanıyor. "Koleksiyonumda yaklaşık 15 çeşit ürün var" Koleksiyona 1960’lı yıllarda pul biriktirerek başladığını anlatan Mehmet Şimşek, "Puldan sonra da kibrit biriktirmeye başladım. O zamanlar biriktirdiğim pullar ve kibritleri sahiplenemedim. Kendime ait bir odam olmadığı için koleksiyon biriktirmek çok önemli olmadı" dedi. Koleksiyonunun çok detaylı olduğunu ifade eden Şimşek, "Koleksiyon çeşitleri ben de detayca fazla. Yaklaşık 15 türe yakın ürün var. Pul, para, çakmak, tesbih, kartpostal, anahtarlık, ıslak mendil, şekerler gibi farklı şeyler var. Adet olarak 4 bine yakın farklı farklı kibritlerim var. Takasta kullandığım için fazlasını da bulunduruyorum. Gazoz kapağı da aynı şekilde 3-4 bine yakın var. Genelde koleksiyon ürünü almak için takas yapıyorum. Farklı arkadaşlarımızın eksiklikleri ve fazla ürünleri ile takas yapıyoruz. Daha önceki yıllarda ben yurt dışı ile takas yapıyordum. Şuanda maalesef gümrükten dolayı yurt dışından takasları ikinci plana bıraktım" şeklinde konuştu. "Koleksiyonumun ölünceye kadar devam etmesini istiyorum" Şimşek, koleksiyonunu ömrünün sonuna kadar devam ettirmek istediğini belirterek, "Koleksiyonumun ölünceye kadar devam etmesini istiyorum. Ben öldükten sonra da evdekiler ne yapacak bilmiyorum ama ölene kadar hiçbir şeyin boş gitmesini istemiyorum. Hedefim ise kibrit müzesi oluşturmak. Bu durum çok mümkün değil çünkü emekliyim. İmkanım olmuş olsa bu tarzda bir müze kurarım ve gençlere hibe ederim. Çünkü böyle bir müzenin olması benim için çok önemli" diye konuştu.