GÜNDEM - 16 Nisan 2025 Çarşamba 13:44

Aile Akademisi Kilis’te hizmet vermeye devam ediyor

A
A
A
Aile Akademisi Kilis’te hizmet vermeye devam ediyor

Kilis’te, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı olarak valilik desteğiyle kurulan Aile Akademisi, bireysel danışmanlık, çift terapileri, manevi danışmanlık ve aile eğitim programlarıyla hizmet vermeye başladı.


Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 2025 yılının ‘Aile Yılı’ olarak ilan edilmesinin ardından Kilis’te de yerel düzeyde çeşitli çalışmalar başlatıldı. Kilis Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Yardımcısı Ali Çelik, oluşturulan vizyon ve eylem planı doğrultusunda ilde yerel eylem planının hazırlandığını ve ailenin korunması ile güçlendirilmesine yönelik faaliyetlerin sürdürüldüğünü söyledi.


İl Müdür Yardımcısı Çelik, "İçinde bulunduğumuz Aile Akademisi’nin açılışını valiliğimizin desteğiyle kısa süre önce, bakanımızın da katılımıyla gerçekleştirdik. Merkezimizde şu an 8 uzman görev yapmakta. Klinik psikolog, psikolojik danışman, sosyal hizmet uzmanı, çocuk gelişimci ve manevi danışman ile bireysel görüşmeler, çift terapileri, evlilik öncesi eğitimler ve aile eğitim programları yürütüyoruz. Merkezimiz, şehrin tam merkezinde, kolay ulaşılabilir bir konumda yer alıyor" dedi.


Aile yapısına yönelik tehditlere de değinen Çelik, "Küresel riskler, cinsiyetsizleştirme politikaları, dijitalleşmenin getirdiği tehlikeler aile yapısını bozmakta, doğurganlık hızının düşmesine ve nüfus oranının azalmasına neden olmaktadır. Bu etkileri en aza indirmek amacıyla ilimizde çeşitli çalışmalar yürütüyoruz" ifadelerini kullandı.



‘’Çocuklar ve ailelerin birlikte katılacağı faaliyetleri hayata geçireceğiz"


Çelik, bu çalışmalardan biri olan Dijital Detoks Kampı ile dijital bağımlılığın önüne geçilmesi ve dijital okuryazarlığın artırılması hedeflendiğini belirtti. Çelik, "Mayıs ayı itibariyle 2 günlük etkinliklerle çocuklar ve ailelerin birlikte katılacağı faaliyetleri hayata geçireceğiz" dedi.



‘’Evlenecek çiftlerimize kredi desteği verilecek’’


Ayrıca, Bakanlığın yürüttüğü ‘Evlenecek Gençlerin Desteklenmesi’ projesine de değinen Çelik, "Bu proje kapsamında evlenecek çiftlerimize kredi desteği verilecek. Süreç yalnızca destekle sınırlı kalmayacak, çiftleri evlilik öncesi eğitim, aile danışmanlığı ve gerekirse bağımlılıkla mücadele gibi konularda da takip edeceğiz" şeklinde konuştu.



Aile Akademisi Kilis’te hizmet vermeye devam ediyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."