POLİTİKA - 30 Mart 2025 Pazar 14:41

Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı: "İnsanların sokağa çağrılarak yolsuzlukların perdelenme amacı güttüğünü herkes biliyor"

A
A
A
Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı: "İnsanların sokağa çağrılarak yolsuzlukların perdelenme amacı güttüğünü herkes biliyor"

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Yolsuzluğa yönelik operasyonlar oldu, ancak bunlar konuşulmayıp insanların sokağa davet edilerek bir akıl tutulması yaşandığını görüyoruz" dedi.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, AK Parti Kastamonu İl Başkanlığını ziyaret etti. Bakan Yumaklı, ziyarette partililerle bayramlaşarak sohbet etti. Ziyarette konuşan Bakan Yumaklı, ülke gündemi ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı yatırımlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.



"Son 22 yılda 11 binin üzerinde tesise yaklaşık 3,5 milyar lira harcanarak yapılan yapıldı"


Son 22 yılda 11 binin üzerinde tesise yaklaşık 3,5 milyar lira harcadıklarını söyleyen Bakan Yumaklı, "Bizler huzur içerisinde özgürce, memleketin her karışının sahibi olmaktan onur duyan bir millet olarak Ramazanımızı da geçirdik. Birlikte iftarlar yaptık, bir sofranın etrafında lokmamızı paylaştık. Rabbim bayrama eriştirdi. Bu bayramı da kutluyoruz. Ancak hepimizin maalesef ki hani kundaktaki bebekten yaşlılara kadar hiçbir ayrım gözetmeksizin katliam yapıldığını gördük. Bunları da maalesef ki dünyanın hiçbir ülkesinden zerre kadar bir ses gelmeden bütün dünyanın seyrettiği bir ortamda yapıyoruz. Sadece bir ülke hariç, o da Türkiye, sadece bir lider hariç o da bizim Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bunun bir katliam olduğunu haykırıp. Hem diplomasi hem de uluslararası hukukun gereğini yerine getirmek için gayret sarf eden bir lider ve onun yol arkadaşlarıyız. İnşallah oralarda felaha kavuşur diyorum. Değerli kardeşlerim, bizler AK Parti olarak halkın ferahını, mutluluğunu, huzurunu sağlamak adına milletimizin rızasını kazanmak adına çalışıyoruz. Buna ahdetmişiz. Çünkü bizim liderimiz, ahdetmiş. Çünkü yıkıcı değil, yapıcıyız, ortak noktalarımızı çoğaltmaya itina gösteriyoruz. Yaptığım her işte bu memleketin faydasına olacak her hizmette bir tek gayemiz var, o da milletimizin duasına mazhar olmak. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da aynı şiarla devam edeceğiz. Gerilim, kavga, münakaşa, bunların hiçbir zaman için peşinde olmadık. Bugün de olmayacağız, bundan sonra da olmayacağız. Ayrıştırmanın tarafında dün de değildik, bugün de değiliz, yarın da olmayacağız. Son 22 yılda 11 binin üzerinde tesise yaklaşık 3,5 milyar lira harcanarak içme suyu, sulama, baraj, enerji tesisi, taşkın, sel, dere ıslahı aklınıza ne gelirse bu yapıların tamamı yapıldı. Bu tür yatırımların bütün Cumhuriyet tarihini ele aldığımızda AK Parti hükümetleri döneminde yapıldı. Bu da bizim sadece bir örnek veriyorum. Bütün bakanlıkları uhdesindeki konuları dikkate aldığımızda bu hizmetin büyüklüğü de ortaya çıkmış oluyor" dedi.



"İnsanların sokağa çağrılarak yolsuzlukların perdelenme amacı güttüğünü herkes biliyor"


Türkiye’nin etrafının bir ateş çemberiyle çevrili olduğunu belirten Bakan Yumaklı, "Şöyle bir gözlerimizi kapayıp taharrür ettiğimizde görebiliriz. Dünya çok farklı krizlerle boğuşuyor. Biz de hep her zaman söylediğimiz gibi lüzumsuz tartışmalara enerjimizi harcamayacağız. Bugün geldiğimiz öyle bir nokta ki, artık 40 yıldır Türkiye’nin muzdarip olduğu kaynaklarını adeta dipsiz bir kuyuya atmak zorunda kaldığı terörsüz Türkiye’ye anlayışıyla artık bitirme noktasına gelmiş durumda. Millet iradesini ve Türkiye’nin bölgedeki gücüne ve söz sahibi olmasına tahammül edemeyen güç odakları her zaman için olacak. Bu bizim için asla ve asla gevşemememiz gerektiğini gösteren çok önemli bir husus. Onlar boş durmayacaklar, dışarıdan durduramayanlar durduramayacaklarını düşünenler, içeriyi karıştırmakla alakalı projelerini devreye alacaklardır. Biz onların yakmak istedikleri fitne ateşinin, AK Parti hükümetleri öncesinde memlekete neler kaybettirdiğini bilen insanlar olarak, bu umutlarını mutlaka ama mutlaka gözümüzün önünde tutacağız ve son derece dikkatli olacağız. Şimdi yolsuzluklara operasyonlar oldu, bir yargı süreci başladı. Ancak bunlar konuşulmayıp sokağa insanların davet edilerek bir akıl tutulması yaşandığını görüyor. Şikayet edilen CHP’li, şikayet eden CHP’li, yolsuzluk belgelerini veren CHP’li, ifade veren ve olayları anlatan CHP’li, fatura AK Parti üzerinden millete kesilmeye çalışıyor. Öyle yağma yok. İnsanların sokağa çağrılmasının, bunların perdelenmesi amacını güttüğünü hepimiz biliyoruz. Başka bir garabet daha oldu. İçeride bu karıştırma operasyonu yapılırken o vesayet odaklarına gidilip imdat istenmeye başlandı. Gerçekten Batılı dostlarına biz, kendimizi yalnız hissediyoruz demek en hafif tabiriyle bir akıl tutulmasıdır. Söyleyecek söz bulamıyoruz. Bu zamana kadar İsrail’in yaptığı katliam başta olmak üzere memleketimize dönük hiçbir saldırıda zerre kadar bir gayret göstermeyip, kılını kıpırdatmayanlar, herhangi bir boykot veya benzeri bir faaliyette bulunmakla ilgili bir irade göstermeyenler konu kendi siyasi çıkarları olduğunda maalesef yerli ve milli demeden bu ülkenin markalarına boykot çağrısı yapmaktan geri durmadılar. Eylem adı altında insanları sokağa çağırdılar ve maalesef ki gecesini gündüzünü bu ülke için vakfetmiş olan milletine hizmetten başka hiçbir şey düşünmeyen Cumhurbaşkanımıza ve onun ailesine hakaret etme ve ettirme yolunu seçtiler. Bunlar azımsanacak işler değil" diye konuştu.



"Enerjimizi memleketin gelişmesi için harcayacakken, siyasi çıkarların kurbanı edilmek istenen bir ülke konumuna sokulmak isteniyoruz"


AK Parti olarak Türkiye’nin geleceğini inşa etmeyi sürdüreceklerini ifade eden Bakan Yumaklı, "Türkiye’nin hizmette nereden nereye geldiğini, herkesin gördüğü bir ortamda enerjimizi bu memleketin gelişmesi için harcayacakken, o siyasi çıkarların kurbanı edilmek istenen bir ülke konumuna sokulmak isteniyoruz ve daha da ötesi haddi aşarak bu memlekete hizmetten başka hiçbir şey düşünmeyen Cumhurbaşkanımıza maalesef hakaretler yapmayı, cami haziresindeki mezarlıkların tahrip edilmesi ve daha birçok şeyi ki vandallıklar da bunun içerisinde yapmayı herhangi bir şekilde bırakın, engellemek bunları yapmakta bir beis görmediler. Ama ben milletimizin sağduyusuna güveniyorum. Burada yapılmak istenenleri gördüklerini biliyorum, görüyorum ve bunlarla ilgili de zaten her gün bir başka farklı ortaya koydukları aksiyonla milletimizin bu konudaki tepkisini, öfkesini üzerlerine toplamayı başardılar açıkçası. Biz AK Parti olarak geleceğimizi inşa etmeyi sürdüreceğiz. Bizim partimizde arkadan kuyu kazmak, elinde bir hançer kim bu kısımdan sırtına saplayacak diye dolaşmak olmaz. Ama bizim dışımızda ekranlar karşısında birlik beraberlik mesajı verip televizyon kameraları, mikrofonlar kapandıktan sonra birbirlerinin arkasından kuyu kazmak sadece bizim dışımızdaki işte o malum partilerin şiarıdır. Kişisel çıkarlar AK Parti’de hiçbir zaman için olmamıştır, olmayacaktır da. Bizim partimizde önce millet önce devlet anlayışı vardır. Bu şekilde de devam edecek. Belki bu söylediklerim kavram olarak çok basit gibi görünebilir. Ancak bunlar bizi biz yapan unsurlardır. Bizi diğerlerinden ayıran unsurlar. Biz liderinden en uçtaki parti teşkilatındaki üyeye kadar bu millet için, bu memleket için çalışan bir kadroyuz. Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla bu millete bu zamana kadar nasıl hizmet ettiysek bundan sonra da hizmet etmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.



Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı: "İnsanların sokağa çağrılarak yolsuzlukların perdelenme amacı güttüğünü herkes biliyor"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Karadeniz yükseliyor, 160 milyon kişi tehdit altında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, Karadeniz’de deniz seviyesinin okyanuslarla eşdeğer biçimde yükseldiğini belirterek, önümüzdeki yıllarda kıyı erozyonu, su baskınları ve yerleşim alanları için ciddi risklerin oluşabileceği uyarısında bulundu. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin Karadeniz kıyıları üzerindeki etkilerine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Uydu altimetresi verileriyle yürütülen bilimsel çalışmada, Karadeniz’de deniz seviyesinin düzenli ve sürekli biçimde yükseldiği ortaya konuldu. Kutoğlu şöyle devam etti: "Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak dünyada global olarak denizlerin yılda 3 mm yükselmesi söz konusu. Bu yükselme iklim değişikliğine bağlı olarak giderek artarak 2100 yılına kadar devam edecek. Dünya denizlerinin yılda 2 metre yükseleceği ve bu yükselmeye bağlı olarak da bazı bölgelerde, deniz ve kıyı bölgelerinin düşük kota sahip olduğu bölgelerde denizin kilometrelerce içeri girmesi hatta fırtınalı zamanlarda dalga yüksekliğinin fazla olduğu zamanlarda pek çok yerleşim biriminin sular altında kalması durumu söz konusu. Bu anlamda Karadeniz’le ilgili deniz seviyesi çalışmaları ve kıyı erozyonu çalışmaları yetersiz idi. Biz uydu altımetresi tekniğiyle elde edilen ve 1993 yılına kadar giden verilerin tamamını aldık. Bunların zaman serisi analizini gerçekleştirdik ve gördük ki Karadeniz okyanuslarla benzer dolayısıyla okyanuslarla benzer bir yükselmeye sahip olduğu için okyanus ve kıyılarında ne gibi tehditler söz konusuysa Karadeniz kıyısında da benzer tehditlerin söz konusu olduğunu tespit etmiş olduk. 1993 yılından 2020 yılına kadar Karadeniz’de deniz seviyesinin yılda ortalama 3 milimetre, toplamda ise yaklaşık 10 santimetre yükselmesi söz konusu. Bunlar çok küçük rakamlar gibi görünebilir. Ancak denizin bir birim yükselmesi demek kıyı alanının yüksekliğine bağlı olarak düşük yüksekliklerde 50 ila 100 kat daha içeriye girmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bir sene önce deniz 1 mm daha düşükken daha kısa bir mesafeye erozyonu uğratırken bir sene sonra yükselme nedeniyle çok daha iç bölgeleri kıyı erozyonuna tabi tutabilir. Hatta fırtınalı zamanlarda dalgaların çok daha içeriye girip su basması tehdidi söz konusu olabilir." "İki metre yükselmeyle denizin 500 metre içeriye girmesi söz konusu olabilir" Küresel ölçekte deniz seviyelerindeki artışa dikkat çeken Kutoğlu, "Bu çalışmada biz Karadeniz’in okyanuslarla eşdeğer bir şekilde yükseldiğini keşfetmiş olduk. Yılda 3 mm’ye kadar. Ancak bilimsel çalışmalar şunu gösteriyor. Sıcaklıklar, küresel ısınma arttıkça buzulların daha fazla erimesi, dolayısıyla da yükselmenin daha fazla artması durumu var. Yapılan bir senaryoya göre buzullar eridiğinde dünya denizlerinin, okyanusların 2 metre kadar yükselmesi söz konusu. Dolayısıyla bu 2 metre yükselme yaklaşık 200 ila 500 metre içeriye hatta bazı daha düşük kodlu yerlerde denizin düşük seviyeli yerlerde birkaç kilometre içeriye girmesi söz konusu olabilir" dedi. "160 milyonluk nüfusu etkileyebilir" Bu yükselmenin etkilerinin sanılandan çok daha büyük olacağını vurgulayan Kutoğlu, "Karadeniz’de okyanuslarla eşdeğer bir yükselmeye sebep olduğu için aynı tehdit Karadeniz kıyılarında da söz konusu. Burada haritayı incelediğimiz zaman sarı ve kırmızı ile işaretlenmiş alanlar kıyı erozyonunun en şiddetli gözleneceği ve gözlenmekte olduğu yerleri gösteriyor. Haritaya baktığımız zaman Kuzey Karadeniz yani Ukrayna, Rusya bölgelerinde kıyı bölgelerinin kodları daha düşük olduğu için kıyı erozyonu burada çok daha etkin olacak. Bizim kıyılarımız daha yüksekliği fazla olduğu için oraya göre daha sınırlı görünüyor. Bu haritaya baktığımızda yine de bizim bazı kıyı bölgelerimizde ilerleyen zamanlarda ciddi kıyı erozyonlarının meydana gelmesi söz konusu. Karadeniz Havzası’nın kıyı bölgelerinde 160 milyon insan nüfusu var. Bu nüfusun büyük bir çoğunluğu kıyı bölgelerinde yerleşmiş durumda. Şehirler genelde kıyı bölgelerinde kurulmuş. Dolayısıyla bu 160 milyon nüfus önümüzdeki 50 yıl 100 yıl içerisinde ciddi kıyı erozyonuna maruz kalınabilir. Şimdiden bunun farkında olup bununla ilgili tedbirlerin alınmasında fayda var" ifadelerine yer verdi. "Karadeniz okyanuslarla aynı hızda yükseliyor" Mevcut ve gelecekteki yatırımlar konusunda uyarılarda bulunan Kutoğlu, "Tabii ki mevcut alanlarla ilgili kıyı erozyonu görülen yerlerde ki mesela bizim Türkiye’de Karasu bölgesi oralarda erozyonu söz konusuydu. Kıyı tahkimatları yapılarak bunların önüne geçilmesi gerekiyor. Ama bunlar da ekstra bakım onarım maliyetleri. Bundan sonra gelecekteki yatırımlar yapılırken kıyı erozyonları deniz seviyesi ve buna bağlı kıyı erozyonu dikkate alınarak yatırımların daha yüksek bölgelerde ve uzak bölgelerde yapılması ülke ekonomileri için faydalı olacak" dedi. Prof. Dr. Hakan Kutoğlu’nun Karadeniz’de deniz seviyesi yükselmesi ve kıyı erozyonuna ilişkin hazırladığı bilimsel çalışma, 16. Uluslararası Çevre Bilimi ve Teknoloji Konferansı’nda sunuldu.
Iğdır Olta yok, ağ yok: Karasu Çayı’nda çıplak elle yayın balığı avı Ağrı Dağı’nın doğu yamaçlarından doğup Aras Nehri’ne karışan Karasu Çayı’nda yaşanan ilginç bir olay, görenleri hayrete düşürdü. Bölgede "balık adam" olarak tanınan Suat Çetindere, hiçbir ekipman kullanmadan, balıkları çıplak eliyle yakalıyor. Iğdır’ın Aralık ilçesinde bulunan Aras Nehri ve Karasu Çayı, amatör balıkçıların en uğrak noktaları arasında yer alıyor. Balık tutmayı bir tutkuya dönüştüren yöre halkı, hafta sonlarını bu sularda geçirebilmek için sabırsızlıkla bekliyor. Özellikle Karasu Çayı’nda yaşayan ve halk arasında "Lakka" olarak adlandırılan yayın balığı, balıkçıların en çok peşine düştüğü türlerden biri. Ancak çayın yapısı nedeniyle olta ile balık tutmak neredeyse imkânsız. Bu durum karşısında Suat Çetindere, alışılmışın dışında bir yöntemle dikkat çekiyor. Nefesini tutarak suya dalan Çetindere, sazlıkların ve çalı diplerinin arasında saklanan balıkları eliyle yakalıyor. Onun bu sıra dışı avlanma yöntemi, kıyıda bekleyen arkadaşları tarafından hayret ve sevinçle izleniyor. Karasu Çayı’nda sergilediği bu cesur ve farklı balık avı, Suat Çetindere’yi bölgenin en dikkat çeken isimlerinden biri haline getiriyor. Suat Çetindere; " Ben bu balıkları hobi amaçlı, elimle suyun altında tutuyorum. Bende illegal yol ile balık tutma yoktur. Ben bu işe çocuk yaşta başladım. Bende bunu abimden öğrendim. Bunu geliştirdim. Herkes eli ile balık tutabilir ama ben suyun altına girerek bu balıkları tutuyorum. İnanmayan gelip görebilir" dedi.
Van Van Kedi Villası’nda bu yıl 120 yavru dünyaya geldi Her yıl yerli ve yabancı on binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Van Kedi Villası’nda bu yıl toplam 120 yavru dünyaya geldi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) bünyesinde faaliyet gösteren Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nce yürütülen çalışmalar kapsamında, Türkiye’nin milli ırkı olarak tescillenen Van kedilerinin neslinin korunması ve orijinalliğinin sürdürülmesi amacıyla kontrollü üretim çalışmaları titizlikle devam ediyor. Senkronize doğum yöntemiyle gerçekleştirilen doğumların büyük bölümünün, genetik özellikleri yüksek ve orijinale yakın yavrulardan oluştuğu belirtildi. Cana yakın tavırları, ipeksi beyaz tüyleri, biri mavi biri kehribar ya da her ikisi de mavi olabilen göz yapıları ve suya olan ilgileriyle bilinen Van kedileri, yalnızca Van’ın değil Türkiye’nin de önemli sembolleri arasında yer alıyor. Ünü yurt dışına da taşan Van kedileri, Van Kedi Villası’nı ziyaret eden turistlerin en fazla ilgi gösterdiği canlılar arasında bulunuyor. "Orijinalliğe çok yakın yavrular oldu" İHA muhabirine konuşan Van Kedisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya, merkezdeki doğumların üç parti halinde gerçekleştirildiğini hatırlattı. Geçtiğimiz yıl yeni yavru doğumu açısından 100 hedefi koyduklarını ifade eden Prof. Dr. Kaya, "Bu yıl ise yaklaşık 120 yavru elde ettik. Bunların yaklaşık 99-100’ü orijinalliğe çok yakın yavrular oldu. Bu yıl satıştan ziyade yavruların büyük bir bölümünü merkezin kendi ihtiyaçları için ayırmak durumunda kaldık. Bu nedenle 2025 yılı, Van Kedisi Araştırma Merkezi açısından kendi kedi sayısının yenilenmesi bakımından oldukça verimli bir yıl olarak geçti" dedi. "Süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor" Ücretli sahiplendirme konusunda da çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Kaya, "İhtiyaç fazlası yavruları, belirli kriterler çerçevesinde hayvanseverlere ve kedi beslemek isteyen ailelere sahiplendiriyoruz. Ancak bu süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor. Van kedisinin kıymetini bilecek, ona iyi bakabilecek ve kesinlikle sokağa terk etmeyecek aileler tercih ediliyor. Bu şartlar sağlandığında, elimizde ihtiyaç fazlası kedi varsa sahiplendirme yapıyoruz. Ancak 2025 yılında sahiplendirme oranı önceki yıllara göre biraz daha düşük kaldı" diye konuştu. "Temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır" "Her eve bir Van kedisi" projesinin tüm Türkiye’yi kapsayan ve uzun vadeli bir hedef olduğunu söyleyen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye genelinde milyonlarca haneyi düşündüğümüzde, bu slogan bir vizyonu ifade ediyor. Yılda yalnızca bir Van kedisi bile sahiplendirmiş olsak, bu hedef doğrultusunda ilerleme kaydetmiş oluruz. Bu hedef; bize araştırma, geliştirme ve ıslah konusunda şevk veren bir motivasyon kaynağıdır. Bu hedeften kesinlikle sapma söz konusu değildir. Ancak süreç yavaş ve kontrollü ilerlemek zorundadır. Çünkü temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır. Hızlı gitmek gibi bir niyetimiz yok; önemli olan, bütünlüğü bozmadan ve genetik yapıyı koruyarak ilerlemektir."