EĞİTİM - 13 Kasım 2024 Çarşamba 10:51

Kastamonu Üniversitesi’nde iklim değişikliğinde geleceğe yönelik izlenecek politikalar konuşuldu

A
A
A
Kastamonu Üniversitesi’nde iklim değişikliğinde geleceğe yönelik izlenecek politikalar konuşuldu

Kastamonu Üniversitesi’nin yürütücülüğünde Erasmus+ “İklim Vizyonu: Geleceğe Yönelik Politikalar” projesinin paydaş toplantısı gerçekleştirildi.


Kastamonu Üniversitesi yürütücülüğünde Erasmus+ Gençlik Katılımı Faaliyeti (KA154-YOU) kapsamında Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenmeye hak kazanan “İklim Vizyonu: Geleceğe Yönelik Politikalar” projesinin paydaş toplantısı gerçekleştirildi.


Toplantıya, proje paydaşlarından Kastamonu Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nden İl Müdürü Dr. Suat Tüfekci, İl Müdür Yardımcısı Mehmet Parlak ve Eğitim Şube Müdür Vekili İlknur Kızıldağ, Kastamonu Teknokent Genel Müdürü Doç. Dr. Alperen Kaymakcı ve Teknokent Akademi Koordinatörü Öğretim Görevlisi Zuhal Arife Küçük, Cide Yerel Eylem Grubu Derneği Müdürü Atakan Akman ile Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Küçük, Öğretim Görevlisi Berkan Güngör ve Öğretimi Görevlisi Mehmet Fırat Olgun katıldı.


Proje Yürütücüsü Öğretim Görevlisi Berkan Güngör’ün gerçekleştirdiği bilgilendirme sunumuyla başlayan toplantıda, projenin eğitim ve çalıştay programının belirlenmesi ve çalıştay programının içeriğinin oluşturulması görüşülürken; paydaşlar arası görev dağılımları yapıldı.


Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Küçük, projenin önemine ve iklim krizinin önemine dikkat çekerek, toplantı gündem maddelerini okudu ve konuları tartışmaya açarak toplantıya başkanlık yaptı.


Kastamonu AFAD İl Müdürü Dr. Suat Tüfekci de, benzer şekilde projenin önemi ve iklim krizi hakkındaki düşüncelerini paylaştıktan sonra Kastamonu AFAD’ın proje kapsamında ve proje sonrasında konu ile ilgili gerçekleştireceği faaliyet ve desteklerden bahsetti.


Kastamonu Teknokent A.Ş. Genel Müdürü Doç. Dr. Alperen Kaymakcı ve Cide Yerel Eylem Grubu Dernek Müdürü Atakan Akman da, proje kapsamında kuruluşlarının sağlayacakları desteklere dair bilgiler verdi.


Toplantı proje ortakları tarafından imzalanan iş birliği protokolü ile sonlandırıldı.



Kastamonu Üniversitesi’nde iklim değişikliğinde geleceğe yönelik izlenecek politikalar konuşuldu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçti İzmir’de 18 yılı evde olmak üzere toplam 32 yıl diyalize bağımlı bir yaşam süren Cengiz Yelegen, kadavradan yapılan bağışla hem özgürlüğüne hem de yeni bir yaşama kavuştu. Türkiye’de ilk evde diyaliz hastası olan Yelegen, “Kendime çok iyi baktığım, doktorlarımın sözünden çıkmadığım için diyalizli yıllarım çok uzun sürebildi. Şimdi ise 26 yaşıma geri döndüm. Makineli yaşamdan kurtuldum, özgürüm” dedi. İzmir’in Buca ilçesinde annesi Düriye ve babası Celal Yelegen ile birlikte yaşayan 58 yaşındaki Cengiz Yelegen, askere gitmeden önce nefrit (böbrek iltihabı) geçirdi. Asker dönüşü yüksek tansiyon şikayeti yaşayan talihsiz adam, 1992 yılının sonlarına doğru rahatsızlandı. O yıla kadar Bitlis’in Tatvan ilçesinde yaşayan Yelegen, daha iyi tedavi imkanları olduğu gerekçesiyle ailesiyle birlikte İzmir’e taşındı. Burada kendisine ‘böbreklerinin tamamen iflas ettiği’ söylenen Yelegen, diyalize başladı ve 14 yıl boyunca çeşitli merkezlerde haftanın üç günü diyalize bağlandı. 14 yılın sonunda ise Türkiye’de evde diyaliz uygulaması için adımlar atılmaya başlanınca, bu uygulamanın ilk hastası oldu. 8 aylık eğitimden sonra evde diyalize girmeye başlayan Yelegen, bu şekilde 18 yıl geçirdi. İlk diyalize girdiği yıllarda hepatiti olduğu için nakil olmaktan korkan Yelegen geçen yıl doktorunun ‘tıbbın çok ilerlediğini’ söyleyip ‘böbrek nakli’ önermesi üzerine korkularını geride bıraktı ve nakil için Acıbadem Kent Hastanesi’ne başvurdu. Uygun canlı vericisi olmayan Yelegen yaklaşık 11 ay önce kadavra listesine adını yazdırdı. Umudu yoktu Bağış çıkacağı umudu olmayan Yelegen’in, 18 Ekim’de nakil için çağrılan adaylar arasında en uygun hasta olduğu belirlendi. 32 yıllık diyaliz hastası, Uzm. Dr. Işık Özgü başkanlığında Uzm. Dr. Uğur Saraçoğlu, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, Prof. Dr. Hüseyin Töz, Uzm. Dr. Gökhan Ekin ve Doç. Dr. Mert Akan’dan oluşan ekip tarafından nakil operasyonuna alındı. Başarılı geçen nakil sonrası Yelegen, sağlığına kavuşarak makineye bağlı olmaktan kurtuldu. “Şimdi çok iyiyim, 26 yaşıma geri döndüm” Tedavi için göç ettikleri İzmir’de babasıyla birlikte bir elektrikçi dükkanı işleten Yelegen, hastalığı yüzünden yaptığı evlilik planından vazgeçtiğini belirterek şunları kaydetti: “Diyalize girdiğim ilk yıllarda Türkiye’de böbrek nakli bu kadar ileri değildi. Hepatit nedeniyle ‘risk olur, gençsin’ dediler. Organ reddi yaşamış hasta gördüm, korktum. 14 yıl çeşitli merkezlerde diyaliz gördüm. 2006 yılında doktorum evde diyaliz uygulamasından söz etti. Böyle bir şey benim hayalimdi, hemen kabul ettim. Eğitim aldım, sonrasında 18 yıl boyunca gün aşırı evde sabaha kadar makineye bağlandım. Geçen yıl bir diyaliz merkezi doktoru böbrek nakli olmamı önerdi. Ben riskten bahsedince, doktorum da ‘tıbbın ilerlediğini, riskin her yerde olduğunu, sokağa çıktığında bile insanın başına bir şey gelebileceğini’ söyledi. Nakil olmaya o an karar verdim. Bir yıl bile beklemeden bağış çıktı. Nakil oldum ve şimdi çok iyiyim. 26 yaşıma geri döndüm, çok mutluyum. Hala rüyada gibiyim, makineden kurtulduğuma inanamıyorum. Hayatım değişti. Bu organı kim bağışladıysa Allah razı olsun.” “Bir günlük bile program yapamıyordum” “Bunca yıl kabullendiğim için diyalize dayanabildim. Annem de çok titizdi, bana çok iyi baktı. Ben de kendime iyi baktım” diyen Yelegen, “Fazla sıvı almamamız gerekiyor. Doktorların her sözünü dinledim. Çok isyan eden diyaliz hastaları gördüm. Kabullenirsen iyi oluyorsun. Diyaliz yüzünden bir günlük tatil programı bile yapamıyordum. Fakat şimdi özgürüm ve ilk yapacağım iş memleketime gidip 15-20 gün tatil yapmak olacak” açıklamalarında bulundu. “Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçmiş” Hastası ve diyaliz süresi sonrası nakil konusunda bilgi veren Acıbadem Kent Hastanesi Böbrek Nakli ekibinden Nefroloji Uzmanı Dr. Ebru Sevinç Ok, özellikle hepatit C tedavisinde yeni ilaçlar sayesinde çok gelişme kaydedildiğini, eskiye göre kaygılarının çoğunun ortadan kalktığını, ağır karaciğer hastası olmadıkça nakil olmaya hiçbir engelin bulunmadığını söyledi. Sözlerini sürdüren Doç. Dr. Ok, şöyle konuştu: “Cengiz Bey 32 yıldır diyalize giren bir hasta, çok uzun bir süre ve nadir görülen bir durum. Türkiye’de 30 yılı aşkın kaç tane diyaliz hastası var bilmiyorum. Erken yaşlarda diyalizle tanışmış, bütün hayatını diyalizle geçirmiş. Bu kadar yıl sonra her şeye rağmen biz ona nakil yapabildik. Onun için çok özel bir nakil oldu. Uzun diyaliz süresi çok önemli. Çünkü diyalizde hastalar hem yaşam şanslarını yitirme hem de kalp hastalıkları gibi çok büyük problemlerle karşılaşabilmekte. Cengiz Bey’in bu kadar yıldır sürdürebilmesi de iyi bir tedavi şekline, ev diyalizine bağlı.” “Hastaların umudunu kaybetmemesi çok önemli” Cengiz Yelegen’in, Türkiye’de ilk evde diyaliz hastası olması sebebiyle, hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmesine yardımcı olan bu diyaliz yöntemiyle devam ettirdiğini belirten Doç. Dr. Ok, “Hasta gayet iyi. Burada hastaların umudunu kaybetmemesi çok önemli. Uzun zaman geçti gibi düşünmemek lazım. Elbette ki diyaliz süresini çok uzatmadan bir an önce nakil olması herkes için çok sağlıklı bir şey. Kendine iyi baktığı, uygun bir diyalize devam ettiği taktirde birçok hasta nakil olabiliyor” diye konuştu.
Antalya Antalya Serbest Bölge’nin yıllık ticaret hacmi ortalama 1,1 milyar dolara ulaştı Türkiye’nin ihracat ve yüksek katma değerli üretim hedeflerine katkı sağlayan Antalya Serbest Bölgesi, 37. kuruluş yılını kutluyor. 14 Kasım 1987 yılında Türkiye’nin ilk kurulan iki serbest bölgesinden biri olan Antalya Serbest Bölgesi, 37 yılı geride bırakıyor. Yerli ve yabancı yatırımcılar için önemli bir cazibe merkezi olan bölge, 782 bin 482 metrekarelik alan üzerinde yer alıyor. Antalya’nın uluslararası havalimanına sahip olması sayesinde dünyada birçok ülkeye doğrudan ulaşım imkanı sağlanması, kendisine ait limanının olması, havalimanına ve şehir merkezine erişim kolaylığı yatırımcıları için önemli lojistik avantaj sağlıyor. Antalya Serbest Bölgesi, ticaret hacmi ve sağladığı istihdam ile öne çıkıyor IMF’nin 2024 Ekim ayı Dünya Ekonomik Görünüm raporunda; Türkiye’nin büyüme tahminini yüzde 3,1’e yükselmesinin sonucunda, ihracat ve iç tüketimdeki güçlü talebi öne çıkardı. Bununla birlikte, yüksek enflasyon ve finansal istikrarsızlık risklerinin ekonomik büyümeyi kısıtlayabileceğine dikkat çekiliyor. Özellikle iş gücü piyasasında yaşanan dalgalanmalar ve işsizlik oranındaki artışın, enflasyonla mücadelede önemli bir endişe kaynağı olarak belirtildiği raporda; IMF, Türkiye’nin sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmesi için dış ticaret ilişkilerini çeşitlendirmesini öneriyor. Bu bağlamda Antalya Serbest Bölgesi özellikle yat üretimi, medikal ve elektrik-elektronik gibi sektörlerde yapılan ticaret hacmi ve sağladığı istihdam ile öne çıkıyor. Yatırımlar ve istihdam rakamları Antalya Serbest Bölgesi’nde, 2024 Ekim ayı itibarıyla, 27’si yabancı sermayeli olmak üzere toplam 87 firma faaliyet gösteriyor. Bölge, bu firmalarda 8 bin 407 kişiye istihdam sağlarken, yıllık ticaret hacmi ortalama 1.1 milyar dolara ulaştı. Kuruluşundan bugüne kadar toplamda 18 milyar dolar ticaret hacmi gerçekleştiren bölge, ihracatta güçlü bir performans sergileyerek ithalatı karşılama oranını yüzde 150 seviyelerine çıkardı. Türkiye’nin Orta Vadeli Programı (OVP) ve yüksek katma değerli üretim Türkiye’nin 2024-2026 Orta Vadeli Programı (OVP), sanayi, tarım, hizmet ticareti ve madencilik gibi yüksek katma değerli sektörlerin teşvik edilmesine odaklanıyor. Antalya Serbest Bölgesi de yat, medikal ve elektrik-elektronik sektörlerinde yüksek katma değerli üretimi merkeze alarak bu stratejiye katkıda bulunuyor. Bölgede ticaret hacminin yüzde 96’sı sanayi grubu üretimden oluşurken, bu üretim, Türkiye’nin istihdam ve dış ticaret performansını güçlendirecek büyüme hedefini destekliyor.
Eskişehir 100 gramlık Dubai çikolatasını yakmak için 1 saat spor şart Eskişehir Özel Ümit Hastanesi’nde görevli Diyetisyen Şükriye Eral, son zamanlarda popüler olan 100 gramlık Dubai çikolatasında yaklaşık 500 kalori olduğunu belirterek, "Bu kaloriye yakabilmek için ortalama 1 saat civarında yürüyüş, hızlı tempolu spor yapmamız gerekiyor” dedi. Son dönemlerde sosyal medyanın da etkisiyle oldukça popüler olan Dubai çikolatasının tadı, vatandaşlarca en çok merak edilen ürünler arasında yer alıyor. İçerisinde antepfıstığı ezmesi, tel kadayıf, çikolata, tahin ve yağ olan 100 gramlık çikolatada ortalama 450 ile 500 kalori barındırıyor. Çikolatanın tadını kimi vatandaşlar çok beğenirken kimileri ise normal çikolatadan bir farkının olmadığını belirtiyor. Çikolatanın sindirimi ve kalori yakımı hakkında Özel Ümit Hastanesi Diyetisyeni Şükriye Eral konuştu. Eral, 100 gram ağırlığındaki 400-500 kalorilik Dubai çikolatasını yakabilmek için ortalama 1 saat civarında yürüyüş, hızlı tempolu spor yapılması gerektiğini aktardı. Çikolatanın içeriğine tüketilmeden önce mutlaka bakılması gerektiğini söyleyen Eral, son zamanlarda antepfıstığı yerine bezelye kullanıldığının altını çizdi. Özellikle çocukların bu ürünü fazla tüketmesinin son derece zararlı olduğuna dikkat çeken diyetisyen Şükriye Eral, velileri bu konuda uyardı. “İçerik açısından da katkı maddeleri çok fazla olabiliyor” Dubai çikolatası hakkında konuşan Özel Ümit Hastanesi Diyetisyeni Şükriye Eral, “Dubai çikolatası sosyal medyanın da etkisiyle son dönemlerde oldukça popüler hale gelen bir besin. Biz diyetisyenler de danışanlarımızın yeme istekleriyle sık sık karşılayabiliyoruz. Genel olarak antepfıstığı ezmesi, tel kadayıf, çikolata, tahin ve yağdan oluşan; ortalama 450-500 kalori olan, diğer baton çikolatalara kıyasla hem biraz daha kalorili hem de daha pahalı bir ürün aslında. Son zamanlarda popülerleşmesiyle ciddi bir endüstri pazarı haline geldi. Bu da taklit ve tağşiş dediğimiz, olmasını istemediğimiz durumları beraberinde getirebiliyor. Bununla baklavada da çok sık karşılaşıyoruz. Örneğin, antepfıstığı yerine bezelye kullanmaya başlamışlar. İçerik açısından da katkı maddeleri çok fazla olabiliyor. Benim Dubai çikolatasıyla ilgili danışanlarıma yaklaşımım, eğer merak ediyorsak tadına bakabiliriz ve deneyebiliriz. Ancak böyle bir anda popülerleşen besinlerde oldukça katkılı ürünler piyasaya sürülebilmesi nedeniyle alışveriş yaparken etiketi okumalı, içindekiler kısmına dikkat etmeliyiz” dedi. “400-500 kalorilik bir ürünü yakabilmek için 1 saat spor yapmamız gerekiyor” Çikolatanın içeriğinden ve yakımı için ne kadar efor sarf edilmesi konusundan bahseden diyetisyen Şükriye Eral şöyle devam etti; “İçerisinde tel kadayıf var, bu bir çeşit karbonhidrat. Aynı zamanda antepfıstığı ezmesi var, bu yağ. Yine tahinde de yağdan bahsetmek mümkün ve çikolata. Özellikle diyabetik hastalarda bizim için çok sıkıntılı ve çocuklarda çok fazla insülin direnci görmeye başladık. Bu nedenle çocuklarda kontrolsüz tüketimi ilerleyen yaşlarda sıkıntı olabilir. Dolayısıyla kontrollü desteklemekte kesinlikle fayda var. Okul kantinlerinde bile yer aldığını duyar olduk. O yüzden özellikle okul kantinlerinde yer almamalı. Yani çocuklar markette de aileleriyle birlikte gittikleri zaman hem miktar açısından hem de içindekiler yine okunmalı ve en azından daha temiz içeriklileri almalılar. Çünkü çok fazla glikoz ve früktoz şuruplu olanı da görür olduk. Yani belki orijinalinde olmayan ürünler katkı maddesi olduğu zaman içerisinde yer alabiliyor. Kontrolsüz tüketimi uzun vadede bize kesinlikle kilo olarak dönecektir. Bizim bir kilo almamız için ortalama 7 bin kilo kaloriye ihtiyacımız var. Eğer 1 aylık periyotlarda 7 bin kalorilik bir Dubai çikolatası alımımız varsa ortalama bize 1 kalori olarak dönecektir. 400-500 kalorilik bir ürünü yakabilmek için ortalama 1 saat civarında yürüyüş, hızlı tempolu spor yapmamız gerekiyor.”