ÇEVRE - 25 Aralık 2024 Çarşamba 11:47

Doğa ve tabiatın başkenti Kastamonu’da şimdi de hedef lavanta turizmi

A
A
A
Doğa ve tabiatın başkenti Kastamonu’da şimdi de hedef lavanta turizmi

Doğa ve tabiat turizminin önde gelen şehirlerinden Kastamonu’da, son yıllarda dikimi yaygınlaşan lavanta ile turizmin geliştirilmesi amaçlanıyor. Bu kapsamda Kastamonu Üniversitesi öğrencileri, Cide ilçesinde lavanta dikimi yaparak, hem eğlendi hem de ders işleyerek öğrenme imkanı buldu.


Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aydoğan Aydoğdu’nun 2020’de hayata geçirdiği “Kastamonu Köyleri Lavanta Kokacak, Kastamonu Kırsalı Lavanta Turizmiyle Kalkınacak” proje ile şehrin farklı köylerinde lavanta dikimleri devam ediyor. Kastamonu-İhsangazi kara yolu Karaçomak Barajı havzasında 6 dekar alanda başlayıp gelinen süreçte ekim alanlarının yaygınlaşması ile şu anda kentte 300 dekar alanda lavanta tarımı yapılıyor. Ayrıca Doç. Dr. Aydoğan Aydoğdu, lavanta tarımı ile kırsal turizmi de kalkındırarak kente gelen turist sayısının da artmasını amaçlıyor. Bu çerçevede Kastamonu’da Karaçomak Barajı havzası ile Daday’ın Yumurtacı Göleti, Pınarbaşı ve Cide ilçelerinde lavanta tarımı yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.



Öğrenciler, doğada hem ders yaptı hem de lavanta dikti


Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Hikmet Haberal’ın yürütmekte olduğu tabiat kampı dersi çerçevesinde, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler, Genel Turizm ve Girişimcilik uygulama etkinliği yapıldı. Turizm Fakültesi’nden 105 öğrencinin katıldığı etkinlikte Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aydoğdu tarafından tıbbi ve aromatik bir bitki olan lavantanın tanıtımı yapıldı. Ardından lavantanın nasıl dikildiği konusunda öğrencilere bilgiler verdi.


Cide Belediyesi ve Cide Yerel Eylem Grubu’nun ev sahipliğinde Tuğ Tepesi Sosyal Tesisi alanı başta olmak üzere Belediye Yerleşkesi Bahçesi, Beşiktaş lokali kavşağı, Liman mevkii çocuk oyun alanı, Bayram Aslan Uygulama Oteli mevkii ve Atatürk Parkı alanında binlerce lavanta fidesi toprakla buluşturuldu. Öğrenciler, lavanta dikiminin ardından Cide’nin tarihi, turistik ve kültürel yerlerini gezerek tanıma imkanı buldu. Ayrıca öğrenciler, yazdan kalma güneşli havada deniz kenarında hoşça vakit geçirdi. Gezi sırasında Haberal tarafından öğrencilere şehir hakkında bilgiler verildi.



“Amacımız dört mevsim turizmi Kastamonu’da gerçekleştirmek”


Ormancılık ve Tabiat Turizmi alanında ihtisaslaşan öğrencilerle birlikte dersleri arazide işlediklerini söyleyen Hikmet Haberal, “Konuyla ilgili dersimiz var. Bizler de, Cide’ye gelerek tıbbi aromatik bitkilerden lavanta dikimini yapıyoruz. Hem girişimcilik kapsamında hem de genel turizm kapsamında ayrıca Cide’nin tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini öğrenci kardeşlerimize gezdiriyoruz. Tıbbi aromatik bitkilerden lavantayı dikiyoruz. Lavanta, turistler açısından bir çekicilik oluşturuyor. Lavanta dikilen alanlarda denize gelen insanlarımızın lavanta bahçelerini görerek lavantanın kokusunu hissetmelerini istiyoruz. Hatta şu anda Cide’ye lavanta kokusu yayılmış durumda. Amacımız dört mevsim turizmi Kastamonu’da gerçekleştirmeyi istiyoruz. Bu yüzden öğrencilerimizi de birebir sahaya çıkartarak lavanta dikimini yaptırıyoruz. Birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar tüm öğrencilerimiz şu anda bu etkinlikte yer alıyor” dedi.



“Lavantayı bir kez diktiğinizde 20 yıl kadar size verim verir”


Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aydoğan Aydoğdu ise, “Lavanta, eksi 35 dereceden 45 dereceye kadar hemen hemen her iklim şartlarında dayanıklıdır. Günümüzde Akdeniz çanağında yer alan ülkelerin dışında da özellikle Türkiye’nin kuzey kısmında yaygın bir biçimde üretilmeye başlanan çok önemli tıbbi aromatik bitkidir. Başta kozmetik, ilaç endüstrisi, temizlik endüstrisi, parfümeri endüstrisi olmak üzere birçok farklı kullanım alanı olan, 50’den fazla türevi olan bir bitkidir. Lavanta gazozundan lavanta muhallebisine, lavanta çayından lavanta lokumuna kadar çok farklı alanlarda gastronomi içinde önemli bir bitkidir. Lavanta çok çevreci bir bitkidir. Çok yıllık bir bitkidir. Bir kez diktiğinizde iyi baktığınızda 20 yıl kadar size verimli hizmet eder. Lavanta su isteği hemen hemen hiç olmayan bir bitkidir. Özellikle eğimli arazileri çok sever, kıraç arazileri çok sever, geçirgen süzek arazilerde sadece güneş görmesi yeterlidir” diye konuştu.



“Şu anda Kastamonu’da 300 dekar arazide lavanta tarımı yapılıyor”


Lavantanın 50’den fazla türevinin olması nedeniyle çok yüksek katma değer oluşturduğunu ifade eden Doç. Dr. Aydoğdu, “Ancak bizim, lavantayı turizmciler olarak önemsediğimiz bir diğer konu ise lavantanın turistik çekim gücü olarak gerçekten önemli olmasıdır. Nitekim Fransa’da, İspanya’da ve günümüzde Türkiye’de Isparta, Burdur gibi geniş arazilerde ekilen lavantalar her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turisti bölgeye çekmektedir. Bu şekilde de yöre ekonomisine olağanüstü bir maddi katkı sağlamaktadır. Kastamonu için lavantayı öncelikli görmemizin sebebi de Kastamonu’da arazilerin çok parçalı olması, eğitimli ve sulamaya imkan olmayan araziler vardır. Dolayısıyla bu arazilerde yapılacak olan lavanta tarımı hem arazilerin atıl kalmasını engelleyecek aynı zamanda da katma değeri yüksek bir bitki üretilmiş olacaktır. Bizim, turizmciler olarak amaçladığımız ise ‘Kastamonu Köyleri Lavanta Kokacak, Kastamonu Kırsalı Lavanta ile Kalkınacak’ ilkesi gereği eğer bir kümelenme oluşturabilirsek merkezde Karaçomak Barajı havzası ile Daday’da Yumurtacı Göletinde, Pınarbaşı’nda Çuhadar Mahallesi ile Cide’nin şehre yakın orman içi açıklıkları ile Çayyaka köyümüzde yapılacak kümelenmenin Kastamonu turizmine çok güçlü katma değer katarak, kırsalın kalkınmasını sağlayacağını ve lavanta tercihli turistik bir talep oluşturacağına olan inancımızdır. Bizler, Kastamonu’ya daha çok turist çekebileceğimizi inanıyoruz. Bunun farkındalığını arttırmak ve Cide ilçemizin peyzajına katkıda bulunmak için lavanta dikiyoruz. Şu anda Kastamonu’da 300 dekar arazide lavanta tarımı yapılıyor. Bir tane de Kadın Girişimciler Kooperatifi kurduk. Şu anda fiili olarak 11 üyesi bulunuyor” şeklinde konuştu.



“Lavanta bahçeleri, görsellik açısından çok hoşuma giden bir bitki”


Sakarya’dan gelen Turizm Fakültesi öğrencisi Eda Nur Doğanay da, “Cide’ye gelme amacım üniversiteyi okurken Kastamonu’yu keşfetmek. Değerli Öğretim Görevlimiz Hikmet Haberal hocamız ile birlikte birinci sınıftan itibaren şehrin güzel yerlerini gezip görme imkanı bulduk. Bu sayede bu gezdiğimiz yerleri de turizme kazandırılması için bizlere tanıtımını yapıyor. Şimdiye kadar çok fazla yer gördük, öğrenci olmamız sebebiyle bu yerleri de ücretsiz olarak geziyoruz. Kastamonu Üniversitesi bu noktada bizlere çok fazla destek veriyor. Bugün de çok merak ettiğim ilçelerden bir tanesi olan Cide’ye geldik. İlk başta Cide’den o güzel manzarasını gördük. Arkadaşlarımızla birlikte lavanta dikimi yaptık. Bu etkinlikte yer aldığım için çok mutluyum. Ben aslen Sivaslıyım ama Sakarya’da yaşıyorum. Yaşadığım yerde de gördüm lavanta bahçelerini. Görsellik açısından çok hoşuma giden bir bitki. Daha çok benim özellikle fotoğraf çektirme lavanta bahçesinden hoşuma gidiyor. Çok renkli oluyor, bunu da bilerek bugün lavanta dikimine geldim. Kokusu da çok hoşuma gidiyor. Parfüm olarak satın alıyorum. Bu yüzden Lavinya kokusunu daha ağırlıklı tercih ediyorum” ifadelerini kullandı.



“Bahçemizde lavanta dikimini geliştirirsek çok güzel olur”


Sinop’tan gelen Turizm Fakültesi öğrencisi İrem Aysu Sönmez ise şöyle konuştu:


“Cide’ye okul olarak geldik. Lavanta dikimi yapıyoruz. Ben Sinop’ta yaşıyorum. Yaşadığım şehirde lavanta bahçeleri bulunmuyor. Sadece biz kendi bahçemize küçük bir alana dikimini yaptık. O da biraz yayıldı. Kendiliğinden yayıldı ve çoğaldı. Kendi bahçemizde lavanta dikimini geliştirirsek bence çok daha güzel olur. Lavanta yapılabilir, aileme de sunacağım bu fikri.”


Öte yandan lavantanın 1 dönümde çiçek olarak 150 ile 400 kilogram arasında verim elde edilirken, yağ verimi ise çiçek veriminin yüzde 2 ile yüzde 5’i arasında değişiyor. Bu kapsamda 1 kilogram yaş lavanta, 1,5-2 liraya satışa sunulurken, kurutulmuş lavantanın 1 kilogramı 10-15 lira arasında değişiklik gösteriyor. Üretimi yapılan bir dönüm lavanta bahçesinden 800 ile 1100 lira arasında kazanç elde ediliyor.


Cide Yerel Eylem Grubu Derneği ve Kent Konseyi Başkanı Serdar Kaptan’ın koordinatörü olduğu etkinliğe Doğa Koruma ve Milli Parklar Kastamonu Şube Müdürlüğü Cide Şefliği de katkı sağladı.



Doğa ve tabiatın başkenti Kastamonu’da şimdi de hedef lavanta turizmi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Millete tepeden bakmayan herkese devlet olarak elimizden gelen desteği sağlıyoruz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kim olursa olsun, sanatını aşkla icra eden, milletin derdiyle dertlenen, millete tepeden bakmayan herkese devlet olarak elimizden gelen desteği sağlıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde konuştu. Ödüllerini tebliğ edeceği bilim ve kültür insanları, sanat ve zanaat erbapları, fikir ve edebiyat zatları ile temsilcilerini tebrik eden Erdoğan, "Eserleriyle asırlara aşıp gelen medeniyet nehrimizin sanat ve kültür kollarını besleyen ödül sahiplerimize bundan sonraki çalışmalarında Mevla’dan başarılar diliyorum. Kılı kırk yaran titiz ve kapsamlı bir değerlendirme süreci ile ödül sahiplerini belirleyen seçici kurul üyelerimize de şükranlarımı sunuyorum" dedi. Bu yıl edebiyattan kütüphaneciliğe müzikten tiyatroya bilim kültürden sinema ve zanaatlara uzanan 8 ayrı dalda ödül takdim edeceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Prof. Dr. Gönül Tekin ve Prof. Dr. Günay Kut’a Bilim Kültür ödüllerimizi tevdi ediyoruz. Dünyanın önde gelen Türkologlarından olan Gönül Tekin hocamız kitap ve makaleleriyle, araştırmalarıyla, konferanslarıyla eski Türk edebiyatına ışık tutan önemli çalışmalara imza atıyor. Harvard Üniversitesi’nde Osmanlı Türkçesi Özbekçe ve Çağatayca dersleri veren Prof. Dr. Gönül Tekin uzun yıllar editörlüğünü yaptığı Türklük bilgisi araştırmalar dergisi ile batıda Türkçe yayın merkezi Türkoloji çalışmalarının da önünü açtı. Harvard Üniversitesi bünyesindeki Osmanlı Türkçesi yaz okulunun Cunda’da açılmasında önemli pay sahibi olan hocamız Mevlana, Yunus Emre, Ali Şir Nevai, Evliya Çelebi ve Ahmed-i Dai gibi nice abide isimleri disiplinler arası bir bakışla ele aldı. Prof. Dr. Günay Kut ise yine Türkoloji ve Türkiye edebiyatı alanında uluslararası düzeyde tanınan saygın bir hocamız. Merhum Halil İnalcık, ses seçkin talebelerinden olan Günay Kut Boğaziçi Üniversitesi’nde Türkoloji bölümünü Oxford Üniversitesi’nde ise Atatürk Enstitüsü’nün kurarak Türk kültürüne önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bilhassa coğrafi ve yazma eserler alanında Türkoloji müktesebatında önemli katkılar sunan Günay Kut Türk dilinin ve Türk edebiyatının uluslararası ölçekte tanınması için kritik bir rol oynadı. Bilim kültür ödülü sahibi her iki hocamızı da tebrik ediyor bugüne kadar yaptıkları kıymetli çalışmalarından ötürü kendilerine teşekkür ediyorum" diye konuştu. Edebiyat ödülünü bu yıl Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’na tevdi edeceklerini, yazı hayatına çok erken çağda 18 yaşında adım atan Fatma Barbarosoğlu’nun hikaye, roman, deneme makale, mülakat ve köşe yazarlığıyla Türk edebiyatında yer eden isimlerden biri olduğunu ifade eden Erdoğan, "Eserlerinden modernizm-gelenek ilişkisini yabancılaşmayı bilhassa kadınların toplumdaki yerini karşılaştıkları sorunları sevgiyi dostluğu ve diğergamlığı sosyolojik bir bakışla etkileyici bir üslupla ele aldı. Benim ağacım benim tohum kelimelerdir diyerek Fatma Barbarosoğlu’nu da tebrik ediyor yazı ve fikir hayatında başarılarının devamını diliyorum" dedi. Bu yılki müzik ödülünün sahibinin Ahmet Özhan olduğunu belirten Erdoğan şöyle konuştu: "Sanat hayatında 57 yılı geride bırakan Ahmet Özhan hem kişiliği hem de bilgi ve tecrübesiyle klasik Türk müziğine önemli eserler kazandırdı. Besteleri yorumları icraları ve araştırmalarıyla Türk sanat ve tasavvuf musıkımıze eşsiz katkılar sağlamıştır. Geçmişle gelecek arasında sağlam köprüler kurdu. Örnek bir sanatçı emsal bir şahsiyet nasıl olur herkese gösteren Ahmet Özhan‘ı kutluyor sanat ve tasavvuf musikimize yaptığı değerli katkıları için kendisine teşekkür ediyorum." Tiyatro dalındaki ödülün bu yıl Turan Oflazoğlu’na takdim edildiğini, evrensel temaları yerel ve kadim değerlerle işleyen bugünün manzarasını, tarihi olay ve şahsiyetlerle mezceden Turan Oflazoğlu’nun geniş perspektifi ve engin birikimi ile temayüz ettiğini dile getiren Erdoğan, "Türk edebiyatına damga vuran tiyatro oyunlarını şiirleriyle denemeleriyle, senaryo ve çevirileriyle besleyen Turan Oflazoğlu, kültür ve sanat dünyamızda muhkem bir yer edinen güçlü yazarlarımızdan biri olmuştur. Bir eserinde ‘dünyanın açtığı en güzel çiçek olabilecekken dünyanın bağrını oyan bir yara olmakta insan’ diyerek günümüz insanına ayını tutan Sayın Oflazoğlu’nu tebrik ediyor kendisine sağlıklı ve bereketli ömürler temenni ediyorum.Kütüphaneler, milletlerin asırlara sarih hafızalarının yaşadığı, yaşatıldığı, muhafaza alındığı ilim ve kültür mahfilleridir. Bu mekanları nefes alan bir yapıya kavuşturmak, ilim erbabı ve araştırmacılar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin istifadesine sunmak, milli ve manevi kimliğimizin devamı için vazgeçilmezdir. 25 yılını Atatürk kitaplığına vakfeden, şimdilerde Sultan Abdülhamid Han’ın kurduğu Türkiye’nin ilk devlet kütüphanesi olan Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin müdürlük vazifesini yürüten Ramazan Minder’e kütüphanecilik ödülümüzü tevdi ediyoruz. Demokrasi tarihimizin utanç vesikalarından biri olan 28 Şubat sürecinde Sultan Abdülhamid Han’ın Yıldız Sarayı’ndaki kütüphanesine ait 4 bin 500 kitap kendi tarih Üzerine düşman olanlar tarafından maalesef çöpe atılmıştı. İçinde nadir eserlerin de yer aldığı bu kitapların tamamını Atatürk kitaplığına kazandıran Ramazan Minder Medine Müdafiği Fahrettin Paşa Hamidiye kahramanı Rauf Orbay ve daha nice tarihi şahsiyetin şahsi arşivlerini satın alıp Atatürk kitaplığına taşıdı. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki yazma ve makbul eserlerin bakımı ve restorasyonu için fedakarca çalışan sayın minderlerime ve kataloglama faaliyetleriyle sosyal mekan düzenlemeleriyle kütüphanelerimizin modernize edilmesinde öncü bir rol oynamıştır. Kütüphanecilik Koleksiyonumuzun bugünkü seviyesine ulaşmasında büyük emek sahibi olan Ramazan Minder’i kutluyor, tarihi ve kültür mirasımıza sahip çıktığı için kendisine şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu. Bu yıl Zanaatlar ödülünü Salih Balakbabalar’a takdim edeceklerini söyleyen Erdoğan, "Hat, tezyinat, ahşap oyma ve sedef işçiliği gibi geleneksel sanatlarımızı kendi üslubuyla harmanlayıp özgün ve modern bir çizgiye taşıyan Hocamızın birçok eseri yurt içi ve yurt dışındaki müze ve koleksiyonlarda sergileniyor.Altın gümüş, sedef, ahşap, fil dişi ve pirinç gibi malzemelerle hat sanatı ve Türk tezyinatının en nadide eserlerine hayat veren kıymetli sedefkarımızı yürekten tebrik ediyor, geleneksel sanatlarımıza yaptığı eşsiz katkılar için kendisine teşekkür ediyorum. Bu yılki vefa ödülümüzün sahibi Türk sinemasının usta ismi Halit Refiğ oldu. 1958’den ebediyete intikal ettiği 2009 yılına kadar sinema çalışmalarını sürdüren Halit Refiğ yarım asırlık sanat hayat danışman, senarist, yapımcı ve yönetmen olarak Türk sinemasına kıymetli eserler kazandırdı. Halit Refiğ öncüsü olduğu Ulusal Sinema hareketiyle Türk sinemasının yerli ve milli değerler üzerine bina edilmesinde ses getiren adeta çığır açan işlere imza atmıştır. Batı’yı esas alan sinema anlayışını yalnızca filmleriyle değil, kitaplarıyla da eleştiren Halit Refiğ Türk sinemasının merkezine kendi tarihimizin özdeğerlerimizin yerleştirilmesini savunmuştur.. Halk kütüğümüzü tarihi birikimimizi ve bizi biz yapan hasletleri ustalıklı ve gerçekçi bir şekilde beyaz perdeye taşımıştır. Ben Halit Refiğ’im Türkiye ve Türk halkı üzerine bugün ne biliyorsam mesleğim ve Türk sinemasına ilgim sayesinde öğrendim. Türkiye’de halktan gelen ve halka dönecek olan ilk gerçek halk sanatının biri olmaktan heyecan ve gurur duyuyorum. Kendisini bu sözlerle tanımlayan Halid Refiğ’e Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Vefa ödülüyle kendisine olan minnet borcumuzu inşallah ifa etmişizdir diye ümit ve temenni Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü kazanan sanatçılarımızı, hocalarımızı, zanaat erbabımızı bir kez daha tebrik ediyor, her birine şahsım, ve milletim adına Şükranlarımızı ifade ediyorum. Geçmişte bu ödüllere layık görülen ve bugün aramızda olmayan kültür ve sanat insanlarımızı da bu vesileyle minnetle yad ediyorum. kalıcı olan Yarınlara akıl, ruh, moral ve köklerden mesaj ileten sadece ve sadece kültür sanat eserleridir. Atalarımız şu veciz cümleyi ilim, fikir ve sanat dünyamıza adeta hediye etmiştir. Kem alet ile kemalat olmaz" dedi. "Gelenekli sanatlarımızı muhafaza etmeli, ilmi ve kültürel çalışmalarımızı günümüzün sunduğu imkanlarla çok daha ileri noktalara taşımalıyız" "Siyasette iş hayatında, eğitimde, aile ve sosyal yaşantımızda rehber edinmemiz gereken bu sözü pek tabii kültür ve sanat faaliyetlerimizde de kılavuz olarak belirlemek önem arz ediyor" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Şu hususu sizler de çok iyi biliyor, görüyor, tecrübe ediyorsunuz. Vasat malzemeden kaliteli iş asla çıkmaz.Biz elhamdülillah bu açıdan nasipli bir milletiz. Yalnızca ülkemizin değil, gönül coğrafyamızın her bir köşesi, Türk ve İslam medeniyetinden neşet eden kültür hazinesiyle mümtaz eserlerle, önder şahsiyetlerle dolu. Müzikte, mimaride, edebiyatta, bilim, kültür ve sanatın pek çok branşında asırlar boyunca ortaya koyduğumuz eserlerle, bünyemizden çıkardığımız ilim ve kültür insanlarıyla güçlü bir medeniyetin devamıyız. Bugünkü gençlerimizin asla unutmaması gereken hususlardan biri de işte bu medeniyetin daha üç asır öncesine kadar ilim ve sanatta diğer milletlere ilham veren örnek işlere imza atmış olmasıdır. Bilim ve kültür erbabımızın çalışmalarıyla bu mirası ihya etmek, zenginleştirmek ve geleceği çok güçlü bir şekilde kucaklamak zorundayız. Bu noktada her birinize, her birimize önemli vazifeler düşüyor. İçine sirayet ettiği her bünyeyi tek tipleştiren neoliberal kültür akımlarının ve dijitalleşmenin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini arttırdığını görüyoruz. Bunun için tarihten süzülüp gelen gelenekli sanatlarımızı muhafaza etmeli, ilmi ve kültürel çalışmalarımızı günümüzün sunduğu imkanlarla çok daha ileri noktalara taşımalıyız." Erdoğan, ”Marifet iltifata tabidir düsturuyla düzenlediğimiz Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerimizi işte bu amaç doğrultusunda geçmişten aldığımız ışıkla geleceği aydınlatmak üzere icra ediyoruz. Her alanda olduğu gibi kültür ve sanatta da kimsenin dünya görüşüne, yaşam tarzına, siyasi tutumuna bakmıyor, bu ülkeye, bu millete, bu topraklara aidiyet duyan herkesi baş tacı etmeye özen gösteriyoruz. Taklit ve takip eden değil, ilhamını kendi kültüründen, toplumundan geçmişinden ve köklerinden alan her sanatçı bizim başımızın tacıdır. Devraldığımız mirası zenginleştirmek için ömrünü vakfeden her sanatçı ilim ve düşünce insanı, bizim gönlümüzde ayrı bir yere sahiptir. Kim olursa olsun saanatını aşkla icra eden, bu milletin derdiyle dertlenen, bu millete tepeden bakmayan herkese devlet olarak elimizden gelen desteği sağlıyoruz. Sanatçılarımız hani büyük adam derler ya, bizim nazarımızda işte o büyük insandır" açıklamasını yaptı. Merhum Nurettin Topçu’nun büyük adamı tanımlarken söylediği ‘Büyük adam eserleriyle hayatını birleştiren adamdır’ sözlerini hatırlatan Erdoğan, "Biz onda şu vasıfları arıyoruz. Önce bütün ömründe aynı kanaatin, aynı imanın sahibi olan adamlardır. Devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre değişmez. Muhitine uymaz, muhiti kendine uydurur. Uydurmazsa çarpışır. Cemiyetten daha kuvvetlidir. Cemiyeti sürükleyicidir. Topluma mihmandarlık yapan siz kıymetli kültür, sanat, ilim insanlarımıza inşallah bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da destek olmaya devam edeceğiz. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini kazanan sanatçılarımızı, hocalarımızı, üstatlarımızı bir kez daha tebrik ediyorum. Programı teşrif eden her bir konuğumuza teşekkür ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Tekrar bir araya gelmek temennisiyle hepinizi Allah’a emanet ediyorum” diye konuştu. Bilim-Kültür alanında Gönül Tekin ve Günay Kut, edebiyat alanında Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, müzik alanında Ahmet Özhan, tiyatro alanında Turan Oflazoğlu, kütüphanecilik alanında Ramazan Minder, zanaatlar alanında Salih Balakbabalar ödüle layık görüldü. Vefa ödülü ise merhum yönetmen Halit Refiğ’e verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan törende hazır bulunan Tekin, Kat, Özhan ve Minder’e ödüllerini takdim etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vefa ödüllerine layık görülen yönetmen Refiğ’in ödülünü eşi Gülper Refiğ’e, Oflazoğlu’nun ödülünü kızı Gizem Oflazoğlu Akar’a, Balakbabalar’ın ödülünü oğlu Baki Enis Balakbabalar’a takdim etti. Törene KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü ve Büyükelçi Hasan Doğan, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Hamza Dağ, Hayati Yazıcı ve Ömer İleri ile Ankara Valisi Vasip Şahin ve Tarihçi ve Yazar Murat Bardakçı da katıldı.