EĞİTİM - 17 Nisan 2025 Perşembe 13:51

KBÜ "Mart 2025 Aylık Başarı Bülteni" yayımlandı

A
A
A
KBÜ "Mart 2025 Aylık Başarı Bülteni" yayımlandı

Karabük Üniversitesi (KBÜ), bilimsel ve akademik yükselişini belgeleyen "Aylık Başarı Bülteni" yayımladı.


Her ay düzenli olarak yayımlanacak bülten, üniversitenin başarı yolculuğunu kamuoyuyla buluşturacak.


Karabük Üniversitesi (KBÜ), Mart 2025’te elde ettiği önemli bilimsel ve akademik başarıları kamuoyuyla paylaşmak üzere yeni bir yayın serisine başladı. Üniversitenin performansını belgeleyen "KBÜ Medya Aylık Başarı Bülteni", Rektör Prof. Dr. Fatih Kırışık’ın öncülüğünde Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü tarafından hazırlanarak ilk kez yayımlandı.


Yükseköğretimde kaliteyi ve uluslararası görünürlüğü artırmaya yönelik güçlü adımlar atan Karabük Üniversitesi, bu yeni bülten aracılığıyla bilim dünyasına ve akademik camiaya katkı sunmayı hedefliyor.


Mart 2025 sayısında yer alan öne çıkan başlıklar arasında, ÜNİDES’te Türkiye Birinciliği, SCImago’da Türkiye’nin Zirvesinde Yer Alma, Webometrics Sıralamasında 593 Basamaklık Yükseliş, İşletme Bölümüne 4 Yıllık STAR Akreditasyonu, URAP Sıralamasında İstikrarlı Yükseliş, ShanghaiRanking’de Türkiye İkinciliği ve Akademik Teşvikte Rekor Artış gibi başarılar bulunuyor.


Rektör Kırışık: "Her Ay, Yeni Başarılarımızı Bu Bülten Aracılığıyla Duyuracağız"


Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, Karabük Üniversitesi, eğitimde kaliteyi, araştırmada verimliliği ve kurumsal gelişimi öncelik hâline getirerek büyük bir ivme yakaladığını belirterek, "Bu başarı yalnızca bugüne değil, geleceğe dair umutlarımızın da göstergesidir. Her ay yayımlayacağımız bu başarı bülteniyle, akademik ve bilimsel yükselişimizi belgelerken aynı zamanda ilham veren bir başarı yolculuğunu kamuoyuyla paylaşacağız. Bu başarılarda emeği geçen tüm KBÜ ailesine ve Bülten’in hazırlanmasında görev alan Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü personeline teşekkür ederim." ifadelerini kullandı.


Yayın serisi, üniversitenin bilimsel üretkenliğini, kalite odaklı yaklaşımını ve uluslararası başarılarını kamuoyuna şeffaf bir şekilde sunacak.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."