ASAYİŞ - 17 Aralık 2024 Salı 20:32

Bir annenin yürek yakan feryadı

A
A
A
Bir annenin yürek yakan feryadı

Karabük’ün Safranbolu ilçesinde yolun karşısına geçmeye çalışan zihinsel engelli genç, otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybetti. Olay yerine gelerek oğlunun ölüm haberini alan annenin ise feryadı yürekleri dağladı.


Kaza, Karabük-Kastamonu kara yolu Karıt köyü mevkiinde meydana geldi. A.K. idaresindeki 78 ST 743 plakalı otomobil, tekstil fabrikasında işçi olarak çalışan ve Toprakcuma köyündeki evine gitmek için yolun karşısına geçmeye çalışan zihinsel engelli olan Emrah Özdemir (31) isimli gence çarptı. Çarpmanın şiddetiyle Özdemir yaklaşık 40 metre sürüklenirken, ihbar üzerine olay yerine polis ve 112 Acil Sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerinin yaptıkları kontrollerde talihsiz gencin hayatını kaybettiği öğrenildi.


Kaza haberini alır almaz olay yerine gelen anne Aynur Özdemir, oğlunun vefat haberini alınca sinir krizi geçirdi. 3 gün önce oğlunun doğum günü olduğunu ifade eden acılı annenin feryadı yürekleri dağlarken, fenalaşan kadına sağlık ekipleri mudahele etti.


Otomobil sürücüsü polis ekiplerince gözaltına alınırken, Cumhuriyet savcısının olay yerinde yaptığı tahkikat sonrası gencin cenazesi Safranbolu Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.


Kaza ile ilgili inceleme başlatıldı.



Bir annenin yürek yakan feryadı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya 751. Vuslat Yıl Dönümü Anma Törenleri Şeb-i Arus programı Konya’da Hazreti Mevlana’nın 751. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri, Şeb-i Arus programı ile sona erdi. Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlenen Şeb-i Arus programına Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Konya Valisi İbrahim Akın, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, protokol mensupları, yerli ve yabancı çok sayıda davetli ve vatandaşlar katıldı. Programda konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Yer yüzünde bazı büyük insanlar ölseler bile ölümlerinden sonra yol gösterici sıfatlarını yine üzerlerinde taşıyorlar. 751 sene dile kolay her sene Mevlana’nın fikirleri, birleştirici görüşleri, insanlığa faydalı olan görüşleri bu vesileyle bir kez daha gündeme getiriliyor. Bugün dünyadaki insanlığın en temel ihtiyacı olan şey barıştır. İnsanlar arasında çatışmaların sona ermesidir ve insanların insanca yaşayabildiği bir dünyanın kurulabilmesidir" dedi. "Şam’dan açılan kapı Kudüs’e doğru yürüyecek" Geçen sene Kudüs Mevlevihanesinden bahsettiğini hatırlatan TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Geçen sene burada konuşurken Kudüs Mevlevihanesinden bahsetmiştik. 7 Ekim’den sonra İsrail’in Gazze’de başlatmış olduğu insanlık dramı hepimizin yüreğini dağlıyor. Hepimiz o büyük soykırımı nefretle takip ediyoruz. O süreç içinde Kudüs Mevlevihanesinin gündeme gelmesi son derece önemli. Bu mevlevihane gibi bu sene Allah’a çok şükür bir tanesine dikkat çekmek isterim. 61 yıldır Suriye’de devam eden rejimden sonra Suriye’de Halep ve Şam mevlevihane ayaklarından birisidir. Umut ederiz ki en kısa zamanda Halep ve Şam mevlevihanelerinde burada olduğu gibi törenlerin yapılacağı güzel esenli günler gelecek. Şam’dan açılan kapı Kudüs’e doğru yürüyecek, Kudüs mevlevihaneleri de böylesine görkemli bir tören yapacağız” ifadelerini kullandı. "Milletimizi her türlü olumsuzluktan muhafaza eylesin" Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Vuslatın 751. Sene-i Devriyesinde Hazreti Mevlana’yı rahmetle yad ettiklerini söyleyerek, "Huzur ve kardeşlik duygularıyla bir kez daha büyük Veli Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri’ni anmak için bir araya gelmemizi nasip eden Rabbime sonsuz şükürler olsun. Allah birliğimizi daim eylesin. Dünyanın içinden geçtiği bu zor süreçte ülkemizi, milletimizi her türlü olumsuzluktan muhafaza eylesin. Bizi biz yapan, aziz milletimizi farklı kılan, bu toprakları bize vatan kılan en temel özellik birlik ve beraberliğe olan inancımızdır. Sultan Alparslan’ın, ’Size öyle bir vatan aldım ki; ebediyen sizin olacaktır.’ diyerek bizlere emanet ettiği bu toprakları ilelebet muhafaza etmemizin teminatı da bu birlik ve beraberlik ruhudur. Biliyoruz ki tarih boyunca çok ciddi badireler atlattık. Karşımıza engeller çıkarıldı. Ancak hiçbir kuvvet bu kutlu yürüyüşümüzü engelleyemedi. İnsanlık tarihi boyunca, belli dönemlerde gücü elinde bulunduran birçok farklı devlet, birlik duygusunu kaybetmenin bedelini çok ağır bir şekilde ödemiştir. Bugün dünyanın farklı noktalarında yaşanan birçok sorunun temelinde de insanların dayanışma ve kardeşlik ruhundan uzaklaşması yatmaktadır. Dünyanın dört bir yanında devam eden çatışmalar ve zulümler; insanların zorla yurtlarından edilmesini, işgalleri beraberinde getirmiştir. Mevcut kaos, karmaşa ve çatışma ortamlarını göz önüne aldığımızda Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli gibi bu mukaddes toprakların çıkardığı abide şahsiyetlerin bizlere ulaştırdığı erdem ve değerlere tüm insanlığın ne kadar muhtaç olduğunu bir kez daha anlıyoruz" diye konuştu. Konya Valisi İbrahim Akın, "Şeb-i Arus vesilesiyle Konya’mızdan yayılan bu ışığın, inşallah Müslüman kardeşlerimizin ve dünyamızın ihtiyaç duyduğu ’Barış içinde, sevgi ve muhabbetle yaşamak’ düsturunu kalplerimize perçinleyeceğine ve dünyamızı aydınlatacağına yürekten inanıyorum" şeklinde konuştu. "Kabus gibi çöken karanlıkları İslam’ın nuruyla aşacağız" Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ise, anlamlı gecenin öneminin çok olduğunu belirterek, "İçimizde yeşeren taptaze heyecanlarla; Hazreti Pir’in vasiyetine, onun tavsiyesine uyarak, aşığın maşukuyla kucaklaştığı bir ‘Düğün Gecesi’ olarak idrak ediyoruz. Mevlana, öz ifadeyle din ikliminin sultanıdır. Hayatını Allah aşkıyla süslemiş, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber sevgisiyle bezemiş bir muhabbet velisidir. Muhabbet ve merhamet, insanı insan yapan ilahi bir lütuftur. İnsan ruhuna ihsan edilmiş bir cevherdir. Bugün zulümle, adaletsizlikle, terörle, katliamlarla dünyamızı cehenneme çevirenler, İslam’ın özünü teşkil eden ve bizi insan kılan ilahi sevgiden zerre nasibi olmayanlardır. Gazze başta olmak üzere, gönül coğrafyamızın diğer bölgelerinde ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan zulüm ve adaletsizlikler kalplerimizi sızlatmaktadır. Ne olursa olsun biz mücadelemize devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. Programda konuşmaların ardından sanatçı Ahmet Özhan konser verdi.
Malatya Malatya TSO Yönetim Kurulu Başkanı Sadıkoğlu: "Üretimde maliyeti düşüren önlemler alınmalı" İş dünyasının 2025 yılı beklentisini değerlendiren Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, "Üretimde maliyeti düşüren önlemler alınarak finansmana erişimin kolaylaştırılması, 2025’te hem ihracatta hem de ekonomik büyümede daha pozitif sonuçlar almamızı sağlayacaktır” dedi. Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, Malatya 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim yapan Asil İş Ambalaj firmasını ziyaret ederek firma yetkilisi Nadir Geyik’ten bilgiler aldı. “İş insanlarımız krediye erişmekte güçlük çekiyor" Ziyaret sonrası değerlendirmelerde bulunan Başkan Sadıkoğlu, iş dünyasının 2025 yılı beklentisine değindi. İş dünyasının 2025’ten en büyük beklentisinin finansa daha rahat ulaşım olduğunun altını çizerek, “Finansman sorunu ve nakit sıkıntısı yaşayan iş insanımız yüksek faizler nedeniyle krediye erişmekte güçlük çekiyor. Bu durum KOBİ’lerimizin büyümesini engelleyip küçülmelere neden olurken, ihracatçı üreticilerimizin hammadde, makine ve teknoloji yatırımlarını finanse etmesinde ve yeni pazarlar bulmasında zorluklar çekiyor. Yeni yılda faiz oranlarının enflasyondaki gelişmelere bağlı olarak aşağı yönlü bir trende girmesi yatırım noktasında destekleyici olacaktır. Bu süreçte depremden en fazla etkilenen illerimize sağlanacak destekler önemli üretim potansiyeli olan şehirlerimizin daha hızlı toparlanmasını ve büyümede deprem öncesi dönemi yakalayarak ihracat ve istihdama daha fazla katkı sunmasını sağlayacaktır” dedi. “Deprem illerimiz diğer illere aynı kefeye konulmamalı" Deprem yaşamış illerin 2025 yılında daha büyük desteklere ihtiyacı olacağını ifade eden Başkan Sadıkoğlu, "Ekonomik anlamda ülkece yaşadığımız sorunlarla birlikte, deprem etkilerinin yükünü de üstlenen iş insanlarımız için 2025 yılı için karamsarlık hakim diyebiliriz. Yeni yılda enflasyonun mevcut çift haneli seviyelerden daha makul bir düzeye çekilmesi beklense de, buna ulaşabilmek sıkı para politikalarının devamını gerektiriyor. Ancak pek çok kez ifade ettiğimiz gibi, yükü kendini aşan deprem illerimizin bu konuda istisna tutulması ve desteklenmesi gerekmektedir. Yıkım ve inşaatlar sürerken, teslim edilen iş yeri olmadığı halde mücbir sebep halinin kaldırıldığı şehirlerimiz, diğer tüm illerle aynı kefeye konup aynı sorumluluğu üstlenmesi adil olmayacaktır. Önümüzdeki süreçte maliyeti düşüren önlemler alınarak finansmana erişimin kolaylaştırılması, ihracatçıların üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi ve teşvik imkanlarının genişletilmesi 2025’te hem ihracatta hem de ekonomik büyümede daha pozitif sonuçlar almamızı sağlayacaktır” şeklinde konuştu. “Olumsuz etkileriyle 2025 yılında karşılaşacağız" Sadece yapısal değil, tüm sosyal yaşamı ve ekonomiyi temelden sarsan depremin etkilerinin Malatya’da devam ettiğini belirten Başkan Sadıkoğlu, "2023 yılında yaşadığımız felaketin ardından 22 ayı geride bıraktık. Sadece yapısal değil, tüm sosyal yaşamı ve ekonomiyi temelden sarsan depremin etkileri Malatya’da maalesef devam ediyor. On binlerce insanımızın yaşamını konteynerde sürdürdüğü, binlerce esnafımızın konteynerde ticaret yaptığı şehrimizde hayat, maalesef normalin çok uzağında. Böylesi şartlarda ticari hayatın sağlıklı sürdürülebilmesini beklemek ise imkansız. Yaşanan sermaye ve gelir kayıplarının yanında düşük ticaret hacmi ile biriken vergi ve prim borçları esnafımızın, tüccarımızın belini büküyor. 2024 yılı içerisinde uzatımlarla devam eden mücbir sebep hali maalesef 30 Kasım itibariyle son buldu. İş yeri ve konutlar teslim edilinceye kadar 4 il ve 2 ilçemizde uygulamanın devam etmesini beklerken maalesef sonlandırıldı. Bu durumun olumsuz etkileri ile maalesef 2025 yılında karşılaşacağız” ifadelerine yer verdi.
Kayseri MHP’li Özdemir: "Belirli şartlara sahip gazetecilerimize yeşil pasaport edinme imkanı sağlanmalı" Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, "Belirli şartlara sahip gazetecilerimize yeşil pasaport edinme imkanı sağlanmalı" dedi. Sosyal medyada üretilen haberlere karşı teyakkuzda olunması gerektiğini söyleyen İsmail Özdemir, “Dezenformasyon konusu dijital çağda her ferdin, toplumun ve devletlerin mücadele ettiği öncelikli meselelerden birisidir. Bilginin kasıtlı şekilde çarpıtılması, toplumu yanıltmak, kutuplaştırmak ve kaos oluşturmak amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle dijital platformlarda yayılan gerçek dışı haberler, bireylerin algısını manipüle ederek demokrasimizi ve milli birliğimizi zayıflatma riski taşımaktadır. Bu kapsamda bilhassa sosyal medyanın karanlık dehlizlerinde türetilen haberlere karşı her daim uyanık ve teyakkuzda olunmalı, toplumu aydınlatacak çabalar verimli, aktif ve dinamik olarak kullanılmalıdır. Asla unutulmamalıdır ki, toplum psikolojisi doğru kontrol edilmezse, bir ülkenin çöküşü hasım unsurlar tarafından neredeyse tek bir kurşun dahi atmadan gerçekleştirilebilir. Türkiye olarak şimdiye kadar bu minvalde çok sayıda örnekle karşılaştık. Yangınlar, depremler, seller gibi doğal afetlerin yanı sıra, etnik ve mezhep temelli ayrımcılığı tahrik edici, milletimiz nezdinde infial oluşturmaya odaklı, en nihayetinde demokratik ve hukuk sistemini yok sayarak korku, panik ve çatışma iklimini uyandıracak girişimleri uzun süreden bu yana müşahede ediyoruz. Bunlara karşılık 2022 yılında gazi meclisimizden geçirdiğimiz ve dezenformasyonun suç olarak kabul edilmesinden beri ortaya çıkan tablo düşündürücüdür. İlgili yasanın yürürlüğe girdiği 2022-2023 arasında tespit edilen dezenformasyon sayısının 328 olduğu belirlenmiştir. Hem deprem felaketini yaşadığımız, hem de genel seçim atmosferine girdiğimiz 2023-2024 yılları arasında ise bu sayı 956’ya yükselmiştir. 2024 yılının tamamında ise tespit edilen sayı 732’dir. Dezenformasyon olduğu tespit edilen konuların muhtevasına bakıldığında ise bir yandan hükümetimizi, diğer yandan da Cumhur İttifakının son derece maksatlı bir şekilde hedef alındığı anlaşılmaktadır. Bu durum, yurt dışından fonlanan bazı medya kuruluşları ile aynı sözde kuruluşların, ağırlıklı olarak sosyal medya üzerinden faaliyet yürüttükleri dikkate alındığında ne derecede ciddi bir riskle karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir” dedi. Özdemir, dezenformasyonla mücadelenin medya okuryazarlığının artması ile mümkün olabileceğini söyleyerek, “Yabancı fonlar aracılığıyla yürütülen medya faaliyetleri yalnızca gazetecilik mesleğine değil, Türkiye’nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toplumsal birlikteliğine yönelik bir tehdittir. Hedeflenen resmi kurumlara duyulan güvenin sarsılarak devlet ve millet arasındaki bağın zarar görmesi, duygu ve hissiyatların istismar edilerek toplumsal huzurumuzun bozulması ve en nihayetinde milli birliğimizin tahribata uğramasıdır. Buna da müsaade edilemeyecektir. İletişim Başkanlığımızın başarılı ve değerli çalışmaları ile deşifre edilen bu karanlık girişimlere mukabil, tespit edilen dezenformasyonlarla alakalı gerekli yasal işlemlerin vakit kaybetmeksizin başlatılması ise bir zorunluluktur. Hatta aynı konuda geçerli olan yasal yükümlülüklerle alakalı cezaların da yetersiz kaldığı, aynı amaçla yeni ve ilave bir düzenlemeyle caydırıcılığın arttırılması gerekliliği karşımızda durmaktadır. Dezenformasyon tehlikesiyle mücadele, sadece hukuki düzenlemelerle değil, aynı zamanda toplumsal bilinçlenme ve medya okuryazarlığının artırılmasıyla mümkündür. Doğru bilginin yaygınlaştırılmasını ve dezenformasyonun önlenmesini, milli değerlerimizin korunması adına bir sorumluluk olarak görmemiz gerekir” ifadelerini kullandı. İnternetin aktif kullanılmaya başlanması ile dezenformasyonda artış olduğunu söyleyen Özdemir, sözlerine şu şekilde devam etti: “İletişim araçları, haber ve bilgi edinme hususunda olduğu kadar kamuoyu oluşması, bilginin toplumun her kesimine ulaşması konusunda da en önemli faktördür. Radyo, televizyon, gazete, dergi ve mecmualar modern toplumla ağını daha da genişletmiştir. İnternetin hayatımıza girmesi ve aktif kullanım potansiyelinin giderek yükselmesiyle beraber günümüzde hem haber hem de bilgi edinme kaynağının bu mecra olduğu kabul edilir bir gerçeklik haline gelmiştir. İnternetin aktif olarak kullanılmaya başlamasının ardından bu alandaki dezenformasyon da giderek artış göstermektedir. İnternet mecralarında başıboş, asılsız ve kaynağı belli olmayan pek çok haber ve duyuru “resmi açıklama” başlığı altında servis edilmektedir. Özellikle de kamu kurum ve kuruluşlarına ait resmi açıklamalar olduğu yönünde iddialarla yapılan haberler dönem dönem toplumda beklentilerin oluşmasına sebebiyet verirken ilgili kurumların da olumsuz yönde etkilenmesine zemin hazırlamaktadır. Bu şartlar altında resmi makamlarca yapılan duyuru ve açıklamaların istismar edilemeden yalın, anlaşılır haliyle toplumla paylaşılması gerekliliği daha iyi anlaşılmaktadır. Aynı kapsamda İletişim Başkanlığı’na bağlı olmak kaydıyla kurulacak olan internet haber sitesi ile resmi makamlarca yapılan duyuruların, bilgi aktarımlarının tek bir merkezden topluma aktarılmasının sağlanması; yanlış bilgi yayılımını önleyecektir.” Özdemir, belirli şartlara sahip gazetecilere yeşil pasaport hakkı tanınması gerektiğini söyleyerek, “Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz kanun teklifi ile bahse konu olan içerik ve kurumsal dağılımla, bir Bilgilendirme Merkezi’nin kurulmasının ülkemiz için faydalı olacağına inanmaktayız. İletişim Başkanlığımızı ilgilendiren bir başka sahada daha yürüttüğümüz çalışmaların yasalaşmasını ummaktayız. Küresel düzeyde artan iletişim, medya ve diplomasi faaliyetlerinin birleştiği ve iç içe geçtiği bir dönemde, Türk basın mensuplarının yurtdışına rahat seyahat edebilme imkanına kavuşturulması gerekir. Ülkemize karşı sürdürülen faaliyetlerin medya alanında önemli bir yer tuttuğu dikkate alındığında, Türkiye’nin tezlerini doğru yerde ve doğru şekilde anlatabilecek, mesleğinin namusuna, kendi onuruna ve ülkesine sadakatle bağlı olan medya mensuplarımızın alanlarındaki uluslararası temaslarına erişebilmeleri için belirli şartlara sahip gazetecilerimize yeşil pasaport edinme imkânı mutlaka tanınmalıdır. Bu durumu belirli bir meslek grubuna imtiyaz tanımak olarak görmeyip, ülkemizin diplomatik kudret ve üstünlüğünün gereği olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. Gazetecilik, şerefli ve onurlu bir meslektir. Bu meslek kolu, demokrasimizin değerli bir unsuru olarak hürriyetimizin muhafazası, milli birlik ve beraberliğimizin güçlendirilmesi ile milli ülkülerimize hizmet etme noktasında önemli bir sorumluluk üstlenerek kamu görevi yapmaktadır. Kamu ve özel kuruluşlarımızın bünyesinde faaliyet gösteren gazeteci kardeşlerimizin, mesleğin ve insanlığın gerektirdiği onur ve haysiyetiyle hizmetlerini sürdürürken alın terlerinin karşılığını almaları gerekir. Ancak, özel sektörde görev yapan gazetecilerimizin maaşları, mevcut şartlarda oldukça düşük seviyelerde kalmaktadır. Gazeteci kardeşlerimiz bunun çok daha iyisini hak ediyorlar. Bilinen ve önde gelen medya kuruluşlarında dahi bu tablo değişmemekte, hem haber merkezlerinde, hem de sahada görev yapanlar zorlanmaktadırlar. Özel sektörde çalışan gazetecilerimizin maaş dağılımındaki eşitsizliğin ivedilikle düzeltilmesi gerekmektedir. Medya kuruluşlarının sahipleri ve yöneticilerinin, 2025 yılı için daha eşit, cömert, duyarlı ve fedakâr bir yaklaşım sergileyerek gazetecilerimizin maaşlarını iyileştirmeleri lazımdır. Yaz kış demeden, topluma haber ulaştırma heyecanı ve gayretiyle emek veren gazetecilerimizin sosyal haklarının iyileştirilmesi için Milliyetçi Hareket Partisi olarak yanlarında olduğumuzu ifade etmek isterim. Mesleki açıdan bakıldığında gazeteciliğin, eğitimden iş imkanlarına ulaşıncaya kadar gelişen sahadaki durumu doğru tespit edilmelidir” dedi. Özdemir, Türkiye’de iletişim fakültelerinin sayılarında artış olduğunu söyleyerek, “Türkiye’de, iletişim fakültelerinin sayısı son yıllarda artış göstermiştir. 2023-2024 eğitim yılı itibarıyla, 41’i devlet, 21’i vakıf üniversitesinde olmak üzere toplamda 62 üniversitede iletişim fakülteleri öğrenci kabul etmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki 5 iletişim fakültesini de eklediğimizde bu sayı 67’ye yükselmektedir. Ayrıca, 4’ü pasif durumda, 5’i ise yeni kurulan fakültelerle birlikte toplamda 76 iletişim fakültemiz bulunmaktadır. Her yıl yaklaşık 15 bin öğrenci bu fakültelere kayıt olmakta, 10 binin üzerinde genç ise mezun edilmektedir. Mezun sayısı göz önünde bulundurulduğunda, mesleğe başlayacak gazeteci adaylarının aynı şartlar altında iş bulma konusunda güçlük yaşadığı bilinmektedir. Bu şartlar altında, iletişim fakültesi mezunlarımızın büyük kısmı kariyerlerine yerel medyada başlama yolunu seçmektedir. İşte burada karşımıza bir başka durum daha çıkmaktadır. Zira yerel medyanın sorunları çok daha fazladır. Yerel medyamız, artan maliyetler, rekabet şartları ve Basın İlan Kurumu’nun bütçe dağıtımına dâhil olabilmek için öngördüğü 3 yıllık bekleme süresi gibi zorluklarla mücadele etmektedir. İlanlar hususunda yerel medyaya daha fazla imkân oluşturulması önem arz etmektedir. Güçlükle ayakta kalmaya çalışan yerel medya kuruluşlarımızın, televizyon yayıncılığı bahsinde ise ulusal çapta yayın yapan ve ana akım medya olarak adlandırılan grupla aynı kapsamda değerlendirilerek, aynı uydu ücretini ödemeleri doğru değildir. Dolayısıyla uydu yayın ücretlerinin hakkaniyetli şekilde ve belki de reklam gelirleri baz alınarak tarifelendirilmesi daha doğru olacaktır. Bu vesile ile sözlerime son verirken İletişim Başkanlığı 2025 yılı bütçesine olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum” ifadelerini kullandı.
Ağrı AK Parti Ağrı İl Başkanı İlhami Yıldız, umre yolcularını uğurladı AK Parti Ağrı İl Başkanı İlhami Yıldız, Ahmed-i Hani Havalimanı’ndan ilk kez direkt kutsal topraklara umre ibadetini yerine getirmek üzere yola çıkan vatandaşları düzenlenen törenle uğurladı. Umre yolcularıyla havalimanında tek tek görüşen ve aileleriyle sohbet eden AK Parti Ağrı İl Başkanı İlhami Yıldız, yapılan duaların ardından yolcuları Medine’ye uğurladı. Uğurlama sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Yıldız, "Bugün, ilk kez Ağrı’dan kutsal topraklara giden umre yolcularımızı büyük bir sevinç ve coşkuyla uğurladık. Bu anlamlı yolculuk, hemşehrilerimiz için bir gurur kaynağıdır. Onların manevi huzur bulacakları bu kutsal görevde yanlarında olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. İlk kez Ağrı’dan direkt Medine’ye giden umre yolcularımızın manevi dünyalarında derin izler bırakacağına ve hayatlarına anlam katacağına inanıyoruz. Umre yolculuğuna çıkan tüm hemşehrilerimize hayırlı yolculuklar diler, kutsal topraklarda geçirecekleri vakitlerin huzur ve bereket dolu olmasını temenni ederim. Allah yollarını açık etsin, dualarınız kabul olsun. Ayrıca, desteklerini esirgemeyen Ağrı Havalimanı Müdürü Ferdal Durmuş’a, Valimiz Sayın Mustafa Koç’a, Milletvekilimiz Sayın Ruken Kilerci’ye ve Türk Hava Yolları’na en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu değerli katkıları için minnettarız" dedi.