GÜNDEM - 12 Mayıs 2024 Pazar 15:18

WENERGY Expo’da enerji verimliliği ve sürdürülebilir enerji masaya yatırıldı

A
A
A
WENERGY Expo’da enerji verimliliği ve sürdürülebilir enerji masaya yatırıldı

WENERGY-Temiz Enerji Teknolojileri Fuarı ile eş zamanlı olarak gerçekleşen kongrede Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından gerçekleştirilen oturumda, ‘sanayide enerji verimliliği ve sürdürülebilir enerji’ konuları ele alındı.


İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, İZFAŞ, BİFAŞ ve EFOR Fuarcılık iş birliği ile düzenlenen WENERGY - 2. Temiz Enerji Teknolojileri Fuarı ile birlikte düzenlenen kongrede sektörün önde gelen isimlerinden akademisyenler, iş insanı ve enerji dünyası temsilcilerinin konuşmacı olarak yer aldı. Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) tarafından gerçekleştirilen oturumda, ‘Sanayide enerji verimliliği ve sürdürülebilir enerji’ konuşuldu. Moderatörlüğünü EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Metin Akbaş’ın yaptığı oturumda, Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen, ECOBUILD Yeşil Binalar Uzmanı Murat Doğru ve Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Hepbaşlı konuşmacı olarak yer aldı. Metin Akbaş, “Ülkemizde, Enerji Verimliliği Eylem Planı 2023 yılında Türkiye’nin birincil enerji tüketiminde yüzde 14 oranında azaltılmaya gidilmesini, 2033 yılına kadar da 30,2 milyar dolar tasarruf sağlanmasını kapsıyor. 2030 Strateji Belgesi’nde, 2024 ve 2030 yılları arasında Türkiye’nin birincil enerji üretiminde yüzde 16 oranında, emisyonlarda 100 milyon ton karbondioksit azaltımı sağlanacağı hesaplanmış. Konuşmacılarımız bu konuda bilgiler verecekler” dedi.


İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen, Türkiye’de enerji verimliliğinin tarihi ve Ulusal Enerji Eylem Planı’ndan bahsederek, “Enerji verimliliği ve enerji tasarrufu kavramları birbirlerine yakın gözükse de çıktıları itibari ile birbirlerinden farklılıklar göstermektedir. Örneğin; oturmadığımız alanlarla ışıkları söndürelim, ama oturduğumuz alanda da verimliliği sağlamak için verimli ampuller kullanıp tasarruf yapalım. Isıtma ve soğutmada kullandığımız klimalarda da aynı durum söz konusu. Ülkemize baktığımız zaman enerjinin en fazla kullanıldığı alanlardan ilki binalar, ikincisi sanayi. Biz enerji konusunda dışa bağımlı bir ülkeyiz. Dolayısıyla verimlilik bu noktada önem arz ediyor. Sanayicilerimizin rekabetin yanında artık uluslararası birtakım mevzuatlara göre taşıması gereken sorumlulukları var. Özellikle ihracat yapan sanayicilerimiz 2026 yılından itibaren Avrupa Yeşil Mutabakat Anlaşması kapsamında sınırda karbon vergisi ödemek durumunda. Bu nedenle almamız gereken acil önlemler var” diye konuştu.


ECOBUILD Yeşil Binalar Uzmanı Murat Doğru, “8.5 milyar dünya nüfusu, insanoğlunu artık sürdürülebilir, sıfır karbon, döngüsel ekonomiye dönmeye zorlamaya başladı. Bu kapsamda, pazarlar, ülkemiz sanayisinden talep etmeye başladı. Dünyada iklim değişikliğinin uzun vadede bilinmeyen etkileri de olduğu için insanlar ülkeler bununla ilgili kaçınılmaz birtakım girişimlere başladı. İklim değişikliği konusunda sanayimiz ve kurumlarımızın hedefleri olması ve aksiyon alması gerekiyor. Sanayi bölgelerinin 2053’e kadar büyük olan emisyon kaynaklarını sıfırlaması gerekiyor. Türk sanayisi, 5 tane temel performans alanında sürdürülebilir binalar ve sanayi bölgelerine geçmek zorunda” şeklinde konuştu.


Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Hepbaşlı ise “Sanayici; enerjiyi azaltacak, tekrar çevirecek, tekrar kullanacak, tekrar amacını gözden geçirecek ve entegrasyon yapacak. Bir sistemde toplam verimliliğe bakacak, nasıl arttırırım, hangi sistemle üretmem lazım? Sanayici bunun için ölçme, izleme ve maksimizasyon yapmalı. Harita çıkartmalı, yönetmelikleri bilecek ve bunları sistemine adapte edecek. Standart, norm, kural, yönerge kelimeleri arasındaki arkı bilecek, inovasyonu önemseyecek. Sürdürülebilirliği göz ardı etmeyecek, önlem alacak, depolamayı bilecek. Değerlendirme yapacak, tetkik edecek, uzmanlardan yararlanacak, iyileştirmeye önem verecek. Ben fabrikamı kurdum, kar ediyorum deyip yan gelip yatmayacak. Sanayicilerde üretim haritası var ama enerji haritası yok. Enerji haritan olursa fabrikada hangi enerji kaynaklarını kullanıyorum, bu enerji nerede kullanılıyor, atıklar nereye gidiyor, havadan, sudan nasıl destek alıyorum ve bunların değerleri nedir? Bunları çıkartmalıdır ki verimi iyileştirebilsin” dedi.


“Fotovoltaik enerji sistemleri: Yeni nesil uygulamalar ve yeni nesil çözümler” konulu oturumda konuşan Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü’nden Doç. Dr. Mete Çubukçu, fotovoltaik sektörünün Türkiye’de 2017 yılından itibaren gelişmeye başladığını ve 2035’lere kadar şimdiye kadar yapılan uygulamaların kat kat arttığını göreceğimizi belirterek, “Karbon ayak izi ve sera gazı salınımı artık hepimiz için çok önemli. Ülkemizin de üye olduğu Paris İklim Anlaşması’na üye olan ülkelerin İklim nötr olma gibi bir hedefi var. Bu yüzden biz artık enerji üretim kapasitesinin yanında karbon emisyonunu özellikle gösteriyoruz. Türkiye’nin toplam da 565 milyon ton gibi bir salımı var. Bunun 138 milyon tonu elektrik üretiminden geliyor. Yani elektrik üretimi toplam karbon salımının neredeyse yarısını oluşturuyor. Bu üretimin yarısı fosil kaynaklı, büyük çoğunluğu ise hidroelektrik santrallerden sağlanıyor. Hidroelektrik santralleri yenilenebilir enerji olarak kabul edersek ülkemizdeki enerji üretiminin yüzde 56’sı yenilenebilir enerji kapasitesine sahipmiş gibi görünüyor. Bu durumda yenilenebilir enerjinin karbon ayak izinin ne kadar az olduğunu görüyoruz. Yani iklim nötr olma hedefinde kesinlikle yenilenebilir enerjiye öncelik vermeliyiz” ifadelerine yer verdi.



WENERGY Expo’da enerji verimliliği ve sürdürülebilir enerji masaya yatırıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Alperen Ocakları, Balkan ülkelerine açılıyor Alperen Ocakları Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı Balkan ülkelerine açılıyor. Bu projenin ilk adımı ise Denizli’de atılacak. Alperen Ocakları Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı Balkan ülkelerine açılıyor. Bunun ilk adımı Denizli vasıtası ile atılacak. Yaklaşık bir yıldır üzerinde yapılan çalışma artık son aşamaya geldi. Genel Başkan Alican Kocaman, Genel Başkan Yardımcıları İsmail Gemi ve Mustafa Çıtak’ın önderliğinde bölgede çalışmalarını sürdüren Denizli Alperen Ocakları Teşkilatlar ve Dış İlişkilerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Yusuf Eryıldız bu anlamda önemli bir görev üstlendi. Alperen Ocaklarını Balkan ülkelerine yayılmak için önemli bir misyon üstlenen Denizli il başkan yardımcıları, projeyi son aşamaya getirmenin mutluluğunu yaşıyor. “Proje için kolları sıvadık” Ocak binasında Merhum Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere aziz şehitlerimizin ruhuna okunan Kur-an’ı Kerim tilaveti ve geçmişlere yapılan hayır yemeğinin ardından dualar ve tekbirler eşliğinde Kosova’ya uğurlanan Eryıldız, projenin amacını ve çalışmalarını değerlendirerek, “Bir yıldır üzerinde titizlikle çalıştığımız projede öncelikle desteklerini esirgemeyen Genel Başkanım Alican Kocaman, Genel Başkan Yardımcılarımız İsmail Gemi, Mustafa Çıtak ve Denizli İl Başkanı Samet Can Akyol’ başta olmak üzere teşkilatımız ile yapılan istişareler sonucu projemizi harekete geçirmek için kolları sıvadık. Burada en büyük gücü genel merkezimizden aldık. Böylesine değerli kıymetli bir göreve beni layık gören arkadaşlarıma ve teşkilat mensuplarına teşekkür ediyorum” dedi. “İnandık, inandıksa yaparız” Teşkilat mensuplarına ve vatandaşlara seslenen, “Muhsin Başkanımızın bizlere bırakmış olduğu bu kutlu davaya yakışır bir alperen olarak, mücadelemizi canla basla sürdüreceğimden kimsenin şüphesi olmasın” diyen Eryıldız, “Bu yolda önümüze elbet engeller çıkacaktır. Bizleri sabote etmek isteyenler, karalamak isteyenler olacak. Ama, bunlar bir Alpereni asla yolundan döndüremez. Muhsin başkanımızın dediği gibi “İnandık, inandıksa yaparız. Bedeli de neyse ona da katlanırız” Bizler Muhsin Başkanın evlatlarıyız. Bize baskı sökmez. Öncelikli gayemiz, öğrenim gördüğüm Kosova’nın Başkenti Priştine’ya ilk olarak ocağımızı açmak olacaktır. Rabbimin izni ve sizlerin duaları ile inşallah tüm Balkan Ülkelerinde Nizam-ı Alem İlayi Kelimetullah davasına çalışıp bayrağımızı dalgalandıracağız” ifadelerini kullandı.
Gaziantep Kız kardeşler baba mesleğini sürdürüyor Gaziantep’te yıllarca yanında çalıştıkları babalarından ayakkabı imalathanesini devralan kız kardeşler Nilgün Güney ve Yeliz Kocagün, azimleri ve çalışkanlıklarıyla çevresinden takdir topluyor. Türkiye’de her üç ayakkabıdan birinin üretildiği Gaziantep’te babaları Ömer Faruk Kocagün’e ait ayakkabı imalathanesinde küçük yaşlardan itibaren babalarına yardımcı olmaya başlayan 53 yaşındaki Nilgün Güney ve 49 yaşındaki Yeliz Kocagün kardeşler, kısa sürede baba mesleği olan ayakkabıcılığı öğrendi. Gaziantep Ayakkabıcılar Sitesi’nde yıllardır babalarına ait olan imalathanede ayakkabı üretimi yapan Nilgün Güney ve Yeliz Kocagün kardeşler, babalarından devraldıkları ve günlük 200 çift erkek ayakkabısı ürettikleri imalathanede 20 kişiyi istihdam ediyor. Genelde erkeklerin yaptığı ayakkabıcılık mesleğini yapan kız kardeşler, baba mesleğini ellerinden geldiğince devam ettirmek istiyor. Zaman zaman babalarının tecrübelerinden yararlanan Güney ve Kocagün kardeşler, genelde erkek mesleği olarak görülen ayakkabıcılığı omuz omuza vererek büyük bir aşkla sürdürüyor. Baba mesleği olan ayakkabıcılığı yapmalarıyla dikkat çeken Güney ve Kocagün kardeşler, ayakkabı üretiminin her aşamasında büyük bir emek sarf ediyorlar ve “bu iş erkek işi” algısının kırılmasında örnek oluyorlar. Ömer Faruk Kocagün de kızlarının talebi üzerine emekli olarak iş yerini devrettikten sonra imalathaneye gelip onlara yardımcı oluyor. 2009’dan beri kız kardeşi ile birlikte baba mesleği ayakkabıcılığı sürdüren Nilgün Güney, yaptığı işten mutlu olduğunu söyledi. “Mesleği babamızdan öğrendik” 15 yıldır babasının ayakkabı imalathanesinde çalıştığını belirten Güney, “Babam yıllardır bu mesleği yapıyor. Çocukken de babamızın ayakkabı imalathanesine gelip gidiyorduk. Büyüdüğümüzde de babamızın ayakkabı imalathanesine gidip gelmeye devam ettik. Önceki yıllarda atölyemiz vardı, imalathanemiz şirket değildi. Daha sonraki yıllarda işyerimiz büyüyünce bizler evlendik, çocuklarımız oldu. Evlendikten sonra eşlerimiz de işyerine dahil oldu. Hem babamıza destek hem de beraber çalışıp daha güçlü ve daha güzel bir işyeri olması amacıyla bir aile şirketi kurduk. Hep beraber çalışmaya başladık” dedi. “Babam her zaman bizim için yönlendirici olmuştur” Babasının emekli olduğunu belirten Güney, “Babam halen yanımıza gidip geliyor. Bize destek oluyor ve bizi yönlendiriyor. Kız kardeşimle birlikte çalışıyoruz. Babama destek oluyoruz. Babam her zaman bizim için yönlendirici olmuştur. Babam her zaman bizim için çalıştı ve her zaman bize yol gösterdi. Babamızın emeklerini ve bizim için yaptıklarını hiçbir zaman unutamayız. İşyerimiz de babamın sayesinde bu duruma gelmiştir. Hep beraber güzel bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu. “23 yıldır bu mesleğin içerisindeyim” Mesleklerini en iyi şekilde yaptıklarını ifade eden Yeliz Kocagün ise “23 yıldır bu mesleğin içerisindeyim. Kardeşimle ve babamla birlikte her beraber çalışıyoruz. Babamın ve kardeşlerimin desteğiyle çalışıyoruz. Hiçbir zaman kadın olduğumuz için zorluk çekmedik. Babamızın ve eniştelerimizin desteği olduğu için hiçbir zaman zorluk çekmedik. En büyük avantajımız da bu oldu. Babamızdan bize kalan ayakkabı imalathanesini hep birlikte elimizden geldiğince yürütmeye çalışıyoruz. Gücümüz yettiğince kız kardeşimle ve eşlerimizle birlikte babamızın mesleğini inşallah sürdüreceğiz” diye konuştu.
Bursa Soğuk havalarda cilt daha çok neme ihtiyaç duyar Sonbahar ve kış aylarında cilt, soğuk hava, rüzgar ve düşük nem sebebiyle daha fazla bakıma ihtiyaç duyduğunu ifade eden Dermatoloji Uzmanı Dr. Işıl Turan,“Kış mevsiminde havadaki nemin azalması ellerde egzama, yüzde hassasiyet ve ciltte matlaşmaya yol açabilir. Bu sebeple hyaluronik asit gibi maddelere kış aylarında daha çok ihtiyaç duyulur” dedi. Mevsim geçişlerinde yaşanan sıcaklık farkları ve olumsuz hava şartları, cildimizi de önemli ölçüde etkiliyor. Retinoik asidin kış aylarında cilt bakımında altın değeri taşıdığını belirten Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Işıl Turan, bu etken maddenin ince kırışıklıklar, lekeler ve sivilcelerle mücadelede etkili olduğunu vurguladı. Kış aylarının, retinoik asidin cildin üst katmanını hafifçe soyarak, alt katmanında sağlıklı kollajen sentezi oluşmasına imkan tanıdığını ifade etti. Uzm. Dr. Turan, kış mevsimiyle birlikte nem oranının azaldığını, bu durumun ellerde egzama, yüzde hassasiyet ve ciltte matlaşmaya yol açtığını söyledi. Bu sebeple hyaluronik asidin kış aylarında daha çok ihtiyaç duyulduğunu belirten Uzm. Dr. Turan, temiz bir yüze hyaluronik asit serum veya krem uygulanmasının önemine vurgu yaptı. Ellerde kuruma ve çatlamanın başladığını fark edenlere seslenen Dr. Işıl Turan, bu durumun nemlendirici kullanımının ihmal edildiğini gösterebileceğini belirtti. Ellerin kötüleşmeden ve kortizon ihtiyacı olmadan bakıma başlanmasını öneren Turan, özellikle cica içerikli nemlendiricilere ihtiyaç duyanların, mevsim geçişlerinde bu ürünleri kullanmalarını tavsiye etti. Uzm. Dr. Işıl Turan, kış aylarında birlikte profesyonel cilt bakımlarının glikolik veya salisilik asitlerle yapılmasını önerdi. Bu bakımların, ölü derilerden arınmayı sağlayarak cildin güzelleşmesine katkı sağladığını ifade etti. Epilasyon mevsiminin açıldığını belirten Turan, güneşlenme ve solaryumun epilasyon etkinliğini azaltıp yan etki riskini arttırdığını söyledi. Bu sebeple kış döneminin, epilasyon öncesi daha güvenli ve etkili olduğunu belirtti. Ayrıca lekelerden muzdarip olanlara leke tedavisi öneren Uzm. Dr. Işıl Turan, güneş mevsiminde tedaviyi alevlendirecek uygulamalardan kaçınılması gerektiğini söyledi.