GÜNDEM - 21 Ekim 2024 Pazartesi 13:12

Filiz Başkan’dan ’Atatürk Evi’ çağrısı: "Kaderine terk edilmesin"

A
A
A
Filiz Başkan’dan ’Atatürk Evi’ çağrısı: "Kaderine terk edilmesin"

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937 yılında Selçuk’un Çamlık Mahallesi’nde konakladığı yapının kazandırılması için 2019 yılından beri mücadele eden Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, yapının bir an önce restore edilmesi gerektiğini söyledi. Sengel, “Atatürk Evi’nin kim tarafından yapıldığı hiç önemli değil. Belediye, valilik, Kültür Bakanlığı ya da başka bir kamu kurumu Önemli olan bu kültürel değerlere sahip çıkmak” dedi.


Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937 yılında Kuşadası’nda yapılacak Ege manevralarına katılmak için trenle geldiği Selçuk’ta kaldığı yapının durumu her geçen gün kötüye gidiyor. 2019 yılında belediye başkanı seçildiğinden beri yapının restore edilmesi için mücadele eden Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne yazdığı yazıda yapının restore edilmesi için belediyeye tahsisini istedi.


Başkan Ceritoğlu Sengel, “2019 yılında Selçuk Belediye Başkanı olduğumda Çamlık Atatürk Evi için müracaat etmiştik. Atatürk Evi 2019 yılından bu zamana kadar inanılmaz derecede yıprandı. Valilikten ’Çamlık Atatürk Evi’ni bize devredin. Biz restorasyonunu gerçekleştirelim’ diye bir talepte bulunmuştuk. Çünkü kendi belediye bünyemizde restoratör mimarlarımız da var demiştik. Ancak o dönem içerisinde YİKOB tarafından yapılacağı ifade edilmişti” dedi.



"Bütçeden her yıl restorasyon için pay ayırıyoruz"


Aradan geçen zaman içerisinde yeniden talepte bulunmalarına rağmen bu talebin de kabul edilmediğini belirten Başkan Ceritoğlu Sengel; “2022 yılında tekrardan bir talepte bulunduk. Buranın bir an önce Valilik Makamı tarafından YİKOB payıyla ya da Efes Selçuk Belediyesi’ne devredilerek Efes Selçuk Belediyesi’nin bulacağı mevcut olabilecek olan sistemle yapılabileceğini söylemiştik. O zamandan bu zamana kadar hala daha taş taş üstüne konulmadı. Biz ısrarla her yıl belediye bütçemize restorasyonun yapılabilmesi adına pay ayırıyoruz. 2019 yılında gönderdiğimiz yazının ardından baktık aradan yıllar geçti olmuyor tekrar gönderdik; yine biz yaparız dendi. Hala yapacaklar bekliyoruz” diye konuştu.


Başkan Ceritoğlu Sengel, “Her şeyden önce bu tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkmak hepimizin görevi olarak biliyoruz. Atatürk Evi’nin kim tarafından yapıldığı hiç önemli değil. Belediye, valilik, Kültür Bakanlığı ya da başka bir kamu kurumu Önemli olan bu kültürel değerlere sahip çıkmak. Milletvekilimiz Sevda Erdan Kılıç da konuyu meclis gündemine taşıdı. Herkesin desteğini bekliyoruz” dedi.



Atatürk Evi’nin tarihi


Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kuşadası’nda yapılacak askeri manevraya katılmak üzere 1937 yılında Selçuk’a trenle gelmiş, buradan kara yoluyla Çamlık’a (o zamanki adıyla Aziziye köyü) geçerek bahse konu olan yapıda ikamet etti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk evi olarak adlandırılan yapıda ikamet ettiği sırada evin civarındaki çam ağaçlarına hayran kalmış, bu sebeple Aziziye olan köyün adını Çamlık olarak değiştirilmesini önermiştir.



Filiz Başkan’dan ’Atatürk Evi’ çağrısı: "Kaderine terk edilmesin"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Yenidoğan çetesi mağduru olduğunu iddia eden anneden suç duyurusu Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşayan bir kadın, yenidoğan çetesinin mağduru olduğunu iddia ederek Dr. Fırat Sarı ve hastane yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Türkiye’yi sarsan yenidoğan çetesi olayı ile ilgili bir şikayetçi de Bodrum’dan çıktı. 2018 yılında İstanbul’da yaşayan ve soruşturmada adı geçen Reyap Hastanesi’nde 24 Ekim 2018’te Yahya Selim A. isimli oğlunu dünyaya getiren Sümeyra A. (36), çocuğunun türlü bahanelerle hastanede bir hafta fazla tutulduğunu iddia etti. Hastane yetkililerinin bebeğini solunum sıkıntısı yaşadığını ve sarılık olduğunu ifade ederek bir hafta kuvözde beklettiklerini söyleyen Sümeyra A., Dr. Fırat Sarı tarafından türlü bahanelerle oyalandıklarını iddia ederek, Dr. Fırat Sarı ve hastane yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Sümeyra A., şunları söyledi: “Sağlıklı bir gebelik sonrasında doğum sırasında herhangi bir sorun yaşamadan bir bebek dünyaya getirdim. Doğumdan sonra rutin kontrolleri yapılacak denilerek çıkartıldı, sonrasında ben normal odaya geçtim, bebeğimi bekliyordum. Başka bir doktor tarafından yapılan muayenede oğlumun sezaryen doğum ve yüksek kiloyla doğduğundan başka bebeklerde de rastlanabilen ve çok önemli olmayan basit bir solunum sıkıntısı olduğu söylendi. Bana ’2-3 saat solunum desteği verilip öğlene kadar çocuğunuz yanınızda olunacak’ denildi. Bize verilen bu bilgiden 30 dakika sonra Doktor Fırat Sarı tarafından yoğun bakıma yatırılmak üzere imza verilmesi için çağrıldık. ’Bu basit bir sorun neden yatırıyorsunuz?’ dediğimizde ’Gözetim altında tutacağız, önemli değil. 1-2 günlük konu’ denildi. ’1-2 gün sonra taburcu edeceğiz’ dediler. Çocuğumuzu ilk gün gördük, hızlı nefes alışverişi vardı ama akşamında iyileşmiş görünüyordu. Biz her gittiğimizde farklı bahaneler söylediler ve hep bir gece daha kalsın dediler. O zaman şüphelenmedik ama bize 2 gün dediler 1 hafta olmuştu, daha taburcu olmamıştı çocuğum. ’Ben artık çocuğumu çıkartmak istiyorum’ dedim. Bu sefer adı geçen Doktor Fırat Sarı ’Solunumda sıkıntı yok ama sarılık başladı’ dedi. ’Şu an çocuğumu çıkartmak istiyorum’ dedim. Israrcı oldum ve bu sefer kendisi okuduğum yorumlarda gördüğüm şekilde her anne ve babaya yaptığı gibi beni korkutmaya çalıştı. ’Çıkartmak istiyorsan çıkart ama evde fenalaşır ya da kötüleşirse ben sorumluluk kabul etmem. Bunu göze alabiliyor musun?’ dedi. Ben şüphelendim ve çıkarmak istiyorum çocuğumu dedim ve ’İmza karşılığı çocuğu çıkartabilirsiniz’ dediler." Oğlu Yahya Selim A.’nın 8’inci gün taburcu edildiğini fakat kendilerine epikriz raporu verilmediğini ifade eden Sümeyra A., “Sonra kan tahlili yapalım dediler. Kan tahlili yaptılar, biz sonuçla birlikte çocuğu alıp gideceğiz diye düşünüyorduk. 1 saat sonra sonuç geldi, hemşireler bana ’Taburcu evraklarınızda imza eksik’ dediler. ’Doktor ya da başhekim çıkmış’ dediler. Onu tam hatırlamıyorum ama bir gece daha kalmak zorunda kaldık. İmza eksikliğini bahane edip bizi yine taburcu etmediler. O gece de eve boş döndük. 8’inci günde çocuğumu öğlen taburcu edebildik ve bize taburcu olurken epikriz raporu vermediler. Ben raporu özellikle istedim ve ’Rapor hazır değil, yarın gelin alın’ dediler. Acıyı yaşayan aileler var. Bunu söylemeye utanıyorum ama çok şükür çocuğumun herhangi bir sorunu yok. O dönemde zayıfladı ve bazen sesinde ağlamaktan kaynaklı çatallaşma vardı. 7 günlük ayrılıktan dolayı bizde psikolojik bir etki kaldı. Biz o gün hastanede doğum yapan 8 kadındık ama katta sadece bir bebek vardı. Diğerleri hep yoğun bakıma alınmıştı. Biz çocuğumuzu hastaneden çıkardıktan sonra güvenilir olduğunu bildiğimiz bir doktora gittik. Doktor ’Bırak yoğun bakımı, bu çocuğun normal bir hastanede tedavi olmasına bile gerek yok’ dedi. ’Sarılık var ama bütün yeni doğanlarda rastlanabilecek derecede hafif bir sarılık, sadece düzenli beslenmeyle sarılık geçer’ dedi. 2 saat beslenmeyle geçecek sarılık için çocuğumu yoğun bakıma yatırdılar. Haberleri gördükten sonra nasıl bir şeyin içerisinde olduğumuzu idrak ettik ve bugün adliyeye gelerek bahsi geçen doktor hakkında suç duyurusunda bulunarak şikayetçi oldum. Psikolojik olarak yaşadığımız sıkıntı dışında kalıcı hasar yaşamadık ama kimbilir 2018 yılından bu yana kaç bebek hayatını kaybetti, kaç bebek engelli kaldı” diye konuştu.