GENEL - 05 Şubat 2022 Cumartesi 23:39

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden 6 Masal Evi daha

A
A
A
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden 6 Masal Evi daha

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çocukların sosyal gelişimlerine katkı sunmak ve annelere mesleki beceri kazandırarak iş gücüne katılımlarını desteklemek için hayata geçirdiği Masal Evi projesi kapsamında bugün 6 yeni merkez daha açıldı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çocukların sosyal gelişimlerine katkı sunmak ve annelere mesleki beceri kazandırarak iş gücüne katılımlarını desteklemek için hayata geçirdiği Masal Evi projesi kapsamında bugün 6 yeni merkez daha açıldı. Böylelikle İzmir’deki Masal Evi sayısı on ikiyi buldu. Aliağa Masal Evi’nde yapılan toplu açılış töreninde Başkan Soyer, Masal Evi sayısını İzmir genelinde 25’e çıkaracaklarını söyledi.


İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından ilk kez Seferihisar’da hayata geçirilen Masal Evi projesi kent genelinde yaygınlaştırılıyor. Çocukların sosyal gelişimlerini sağlarken annelere mesleki beceri kazandırarak iş gücüne katılımlarını desteklemek için başlatılan proje kapsamında Limontepe, Buca, Kemalpaşa, Kınık, Aliağa ve Mersinli olmak üzere 6 Masal Evi daha açılarak kentteki Masal Evi sayısı on ikiye çıkartıldı. Törende Limontepe Çocuk ve Gençlik Merkezi’nin (ÇOGEM) açılışı da yapıldı.


Aliağa Masal Evi’nde yapılan toplu açılışa İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, Foça Belediye Başkanı Fatih Gürbüz, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Buğra Gökçe, CHP Aliağa İlçe Başkanı Özlem Şan Oğuzhan, meclis üyeleri, muhtarlar, İzmir Büyükşehir Belediyesi bürokratları, siyasi parti temsilcileri ve yurttaşlar katıldı.



“Yirmi beş Masal Evi’ni İzmirlilerle buluşturacağız”


14 Şubat’ta Buca Metrosu’nun temelini atacaklarını ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Türkiye’ye örnek olmaya, ilham vermeye devam edeceğiz. Masal Evleri, bir yandan çocuklarımızın öğrendiği, eğlendiği, oyun oynadığı mekanlar, bir yandan da annelerinin meslek öğrendiği, çeşitli konularda danışmanlık hizmeti aldığı, psikolojik, sosyolojik birçok açıdan kendilerini beslediği, öğrendiği ve istihdama katıldığı mekanlar. Diğer kreşlerden, anaokullarından en önemli farkı, sadece çocuklarımız için okuma öğrenme alanları değil aynı zamanda anneleri için de istihdama katılmalarına imkân veren, eğitimlerin yapıldığı mekanlar. On iki tane açtık. Bizim seçimlerden önce vaadimiz yirmi taneydi. Ama yirmi beş Masal Evi’ni İzmirlilerle buluşturmuş olacağız” dedi.



“Geliyor gelmekte olan”


Eğitim sistemindeki sıkıntılardan bahseden Başkan Soyer, genç nüfusun yüzde 50’den fazlasının geleceğini başka ülkede kurmak istediğini belirterek “Biz yerel yönetimler olarak elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Ama bu işin asli sorumlusu, adı Milli olan Eğitim Bakanlığı’dır. Milli Eğitim Bakanlığımızın yapması gereken işlerdir bunlar. Bize düşen yerel yönetim olarak mümkün olduğunca vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına derman olmaya çalışarak bu memleketin gelecek kuşaklarını iyi eğitmek ve geleceğe hazırlamak. Bundan asla vazgeçmeyeceğiz. Çok yakında sadece yerel yönetimler üzerinden değil, merkezi hükümet üzerinden de başka bir eğitim modelini hayata geçireceğiz. Gençlerin geleceklerini bu memlekette kurmak isteyecekleri bir ülkeyi hep beraber kuracağız. Kimse enseyi karartmasın, geliyor gelmekte olan” ifadelerini kullandı.



Meslek Fabrikası’nın kurs merkezleri devrede


Masal Evi’nde 36-53 ay aralığındaki çocukların sosyal ilişki kurma, farklılıklara saygı duyma, paylaşma, dil gelişimi, yeteneklerinin keşfi, özgüven ve benlik algılarının güçlenmesi için eğitim çalışmaları yapılıyor. Ayrıca kadın ebeveynleri desteklemek amacıyla Meslek Fabrikası Şube Müdürlüğü ile iş birliği içerisinde meslek edindirme ve beceri kursları veriliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, daha önce Konak Toros, Bayraklı, Kadifekale, Örnekköy, Gümüşpala ve Tire’de Masal Evi açmıştı.


Çocuk ve Gençlik Merkezleri ise 7-14 yaş arası, kentsel olanaklara erişimi kısıtlı çocuklar ve ailelerine hizmet veriyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.