GENEL - 30 Ocak 2019 Çarşamba 10:28

Yaşar Üniversitesi’nde öğrencilerin dersi ’iyilik’

A
A
A
Yaşar Üniversitesi’nde öğrencilerin dersi ’iyilik’

"Kampüste İyilik Var" sloganıyla yola çıkan Yaşar Üniversitesi, öğrencisinden çalışanına ve akademisyenine bir araya gelerek kurduğu gönüllü takımı ile yıl boyunca iyiliği tüm kente yaymaya çalışıyor.

"Kampüste İyilik Var" sloganıyla yola çıkan Yaşar Üniversitesi, öğrencisinden çalışanına ve akademisyenine bir araya gelerek kurduğu gönüllü takımı ile yıl boyunca iyiliği tüm kente yaymaya çalışıyor.


Bugüne kadar birçok sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiren, "İzmir’de İyilik Var" diyerek iyilik hareketini kente yaymaya çalışan Yaşar Üniversitesi gönüllü takımı, ihtiyaç sahiplerini unutmuyor. İyilik gönüllüleri bu kez de yoksullar ve evsizler için kışlık kıyafetlerle ihtiyaç malzemeleri toplayarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırdı. Okuyan her öğrencinin sembolik olarak 1 krediye denk gelen sosyal sorumluluk dersini almadan mezun olamadığı Yaşar Üniversitesi’nde, 2015 yılından bu yana, 7 bin 450 öğrenci projelere katılıp 60 bin saatlik çalışma gerçekleştirerek binlerce kişinin hayatına iyilik dokunuşu yaptı. 100’ün üzerinde sivil toplum kuruluşu ve çeşitli kamu kurumları ile işbirliği yapılan sosyal sorumluluk dersi kapsamında, çevre temizliğinden sokak hayvanları için mama toplayıp barınak yapmaya, köy okullarına kütüphane kurmaktan ihtiyaçları olan elbiseleri temin etmeye, kan bağışından binlerce fidanlık orman oluşturmaya kadar birçok iyilik gerçekleştirildi. İlk günden bu yana, üniversite çalışanları ve akademisyenler de "Kampüste iyilik var" sloganıyla oluşturdukları gönüllü takımıyla öğrencilere destek oldu.



Çalışmalar kapsamında neler yapıldı?


Yaşar Üniversitesi Sosyal Sorumluluk Projeler Koordinatörü Kevser Yavuz Çimenli, sosyal sorumluluk kültürünü yaygınlaştırmayı amaçladıklarını belirterek, "Yıl boyunca birçok sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiriyoruz. İyilik hareketini ve gönüllülük kavramını çevremize ve tüm İzmir’e yaymak, etrafımızdaki iyilik halkasını büyütmek amacıyla çalışıyoruz. ’İzmir’de İyilik Var’ projesini hayata geçirdik. Bir gün değil her gün iyilik yapmak için kampüsün çeşitli yerlerine iyilik kutuları yerleştirdik. Herkes buraya belirlenen ihtiyaçlara göre giyecekten, kırtasiyeye kadar birçok şeyi bırakıyor. Bu yıl evsizler ve yoksullar için insani yardım malzemesi topladık. Bu çalışmayı, 3 yıldır farklı temalarda Halkla İlişkiler Tanıtım Pazarlama Müdürlüğü ile birlikte organize ediyoruz. İlk yıl, çocuklar için atkı ve bere topladık yoksul mahallelerde işbirliği yaptığımız kurumlar aracılığıyla çocuklara hediye edildi. İkinci yıl, İzmir Hasta Çocuk Evleri aracılığı ile hasta yakını ailelere kuru gıda gönderildi. Bu yıl da Sokak Çorbacıları Derneği işbirliğiyle yoksullar ve evsizler için kışlık kıyafetler toplanıp hediyeler hazırlandı. Bütün Üniversite, akademisyeninden çalışanına ve öğrencisine bir tarafından tuttu bu çalışmanın" dedi.


Bugüne kadar yapılan çalışmalardan örnekler veren Çimenli, "Sadece 2018-2019 güz yarıyılında 780 öğrenciden 110 tanesi Konak’ta, Ege Üniversitesi’nde veya şehrin diğer kan bağışı noktalarında insanları kan bağışı konusunda bilgilendirmek için çalıştı. 49 tanesi Mavi Bahçe İyilik Atölyesinde gönüllü olarak garsonluk yaptı, 78’i geceleri sokaklarda ihtiyaç sahiplerine çorba dağıttı, 88 tanesi LÖSEV stantlarında görev yaptı. Bir projenin sonunda, öğrenci, kendini ne kadar iyi hissediyorsa yaptığı çalışmanın işe yaradığına inanıyorsa gönüllülük ve sosyal duyarlılık onun hayatında daha kalıcı olabiliyor. Bu nedenle planladığımız bütün çalışmalarda gerçek ihtiyaçlara ve gerçek çalışmalara yer veriyoruz" diye konuştu.


Herkesin, bir başkası için yapabileceği bir iyiliğin mutlaka olduğunu vurgulayan Çimenli, "Gardırobunuzda yıllardır giymediğiniz ve ne yapacağınızı bilmediğiniz kıyafetleriniz ya da ayakkabılarınız olabilir. Bunlar bir başkasının temel ihtiyacı olabilir. Ne yapacağınızı ve nereye verebileceğinizi bilmiyorsanız biz sizi yönlendirebiliriz de. Örneğin; HİPDER ve İzmir Hasta Çocuk Evi Derneği ikinci el ürünlerin satışını yapıyor ve elde ettikleri gelir ile faaliyetlerine kaynak yaratıyor. Soğuk günlerde sadece eviniz değil, bir iyilik ile kalbiniz de ısınsın. Bizim yaptığımızın benzerini birçok kurum yapıyor ama ihtiyaçlar hala devam ediyor" diyerek insanları iyilik yapmaya davet etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.