EKONOMİ - 22 Nisan 2025 Salı 11:59

Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgi artmaya devam ediyor

A
A
A
Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgi artmaya devam ediyor

İş dünyası yöneticileriyle 15 ülkede yapılan ankete göre, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgi artmaya devam ediyor.

E3G, Beyond Fossil Fuels ve We Mean Business Coalition tarafından yaptırılan ve Savanta tarafından önemli ekonomiler ve gelişmekte olan pazarlarda gerçekleştirilen anket, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru hızlanan kurumsal kaymanın altını çizdi. Anket; Avustralya, Brezilya, Kanada, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Polonya, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye, İngiltere ve ABD’de bulunan iş dünyasının önemli isimleriyle yapıldı.

Önemli bulgular ise şöyle açıklandı: "İş dünyası liderlerinin yarısı, beş yıl içinde operasyonlarını ve tedarik zincirlerini yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı güç sistemlerine daha iyi erişimi olan pazarlara taşıyacaklarını söylüyor. Yöneticilerin dörtte üçü yenilenebilir enerji kaynaklarını daha güçlü enerji güvenliği ile ilişkilendiriyor. Alman iş dünyası liderlerinin yüzde 78’i yenilenebilir enerjiye geçişin hızlanmasının Almanya’nın değişken enerji ithalatına olan maruziyetini azaltacağına inanıyor. Yüzde 77’si yenilenebilir enerji kaynaklarını ekonomik büyüme ile ilişkilendirirken, yüzde 75’i bu kaynakları istihdam oluşturmanın anahtarı olarak görüyor. Hükümetlerinin yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırıma öncelik vermesini isteyen işletme yöneticilerinin yaklaşık onda dokuzu, önümüzdeki on yıl içinde kömür yakıtlı elektrik kullanımına son verilmesini istiyor. Orta ve büyük ölçekli işletmelerin beşte ikisinden fazlası 2030 yılına kadar kendi operasyonlarında kömür kullanımını bırakmayı planlarken, dörtte birinden fazlası da 2035 yılına kadar bunu gerçekleştirmeyi hedefliyor. Yöneticilerin üçte ikisi kömürün aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasını ve yerine yenilenebilir enerji, şebekeler ve depolamanın getirilmesini istiyor."

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."