ASAYİŞ - 28 Kasım 2024 Perşembe 10:27

Yenidoğan çetesi davasının görülmesine 9’uncu gününde devam ediliyor

A
A
A
Yenidoğan çetesi davasının görülmesine 9’uncu gününde devam ediliyor

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 9’uncu gününde devam ediyor. Duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu.

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava dokuzuncu gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nce adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu. Bugün görülecek celse, tutuksuz sanıkların savunmasıyla devam edecek.

İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

Tutuksuz sanık Renginar Molla savunma yaptı

"Bana ne dendiyse, görevim neyi gerektiriyorsa onu yaptım"

Savunmasında Hırvatistan doğumlu olduğunu söyleyen Molla, "Farklı hastanelerde çalıştım. En uzun Silivri Kolan Hastanesi'nde çalıştım. Fırat Sarı yoğun bakım sorumlusuydu Hasan Basri Gök asistanıydı. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Bana ne dendiyse, görevim neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Hasta odaklı çalışmaya devam ettim. Evrak işleriyle Hasan Basri Gök ve Fırat Sarı ilgileniyordu. Benden epikriz ve basamak işleri istenmiyordu. Bebeklerle ilgili bir sıkıntı olduğunda Fırat Sarı'yı arıyordum, ona ulaşamazsam Hasan Basri Gök'ü arıyordum. Gök, ona söylediklerimi Sarı'ya ileteceğini söylüyordu. Gıyasettin Mert Özdemir'i erişkin yoğun bakımından tanıyorum" diye konuştu.

"Hasan Basri benim basamakları değiştirmemi istedi”

Mahkeme başkanı, tape kayıtlarında sanıl Hasan Basri ile aralarında geçen denetim konuşmalarını sordu. Sanık Molla, "Bana denetimle ilgili dikkat edilmesi gereken şeylerin bilgisini verdi Basri. Hasan Basri benim basamakları değiştirmemi istedi. Bunu da ona Fırat Sarı'nın söylediğini düşündüm. Basamak çekmek anladığım bir şey değildi. Denetime geldiklerinde bana sürekli epikrizler soruldu. Benim takip ettiğim hastaların epikrizleri yazılmamıştı. Bunları Hasan Basri'nin yazması gerekiyordu. Hasan Basri Gök'ün hemşire olarak çalıştığından yönetimin haberi vardı. Fırat Sarı gelmeden önce epikrizleri doktorum yazıyordu. Daha sonra Fırat Sarı yazmaya başladı" ifadelerini kullandı.

Mahkeme başkanı sanık Renginar Molla'ya tape kayıtlarında yer alan Hasan Basri Gök'ün "Epikrizleri düzenliyorum, normale çekiyorum" konuşmasını sordu. Sanık Molla, "Başka bir hastanede yaptığı işlemleri bana anlatıyordu" diye yanıtladı.

Mahkeme başkanı, "Basamakların değiştirilmesiyle ilgili hiç sorgulamadın mı neden değiştiriyor diye?" sordu. Sanık cevabında, "Hayır sorgulamıyordum çünkü basamak yazmak benim görevim değildi" diye yanıtladı.
Mahkeme başkanı, "Hepimiz Türkçe biliyoruz, konuşuyoruz. Senin Türkçen zayıf olabilir ama anlamadığın şeylere neden onay verdin. Neden Hasan Basri'ye, 'sen asistansın neden doktorun yapması gereken şeyleri yapıyorsun demedin' dedi. Sanık, "Ben elimden geleni yaptım" diye cevapladı.

Cumhuriyet savcısı ise "Neden yenidoğan yoğun bakımı doldurma peşindesin ve sürekli hasta gönderilmesini istiyorsun hastaneye" diye sordu. Sanık Molla, "Benim hasta doldurma derdim hiçbir zaman olmadı, böyle bir yetkim de yok. Bebek yatması gerekirken yatmıyordu bundan bahsetmiş olabilirim, başka bir niyetim yoktu" diye cevapladı.

"Bu örgütün ismini de gözaltı sürecinde öğrendim"

Savunma yapan tutuksuz sanık Mustafa Kazan, "Gözaltı süreçleri olurken ben Kızılay'da çalışıyordum. Bu süreçte psikolojim bozulduğu için görevi bıraktım. Bağcılar Şafak Hastanesi'nde idari personeldim. Personellerin kılık kıyafet ve hastanenin bakımlarıyla ilgilendim. Hastanenin yoğun bakımlarında ve muhasebesinde yetki sahibi değildim. Üzerime atılı suclamaları kabul etmiyorum. Böyle bir örgütün varlığını kabul etmiyorum. Bu örgütün ismini de gözaltı sürecinde öğrendim. Bahsi geçen örgütle bir para alışverişim yoktur, bu banka hareketlerinden görülebilir. Buradaki isimlerle bir araya hiç gelmedim. Ne para aldım, ne para verdim. Sadece iki kez Gıyasettin Mert Özdemir'le konuştum" ifadelerini kullandı.

"Mert Özdemir'e bebek sevki istememi hastane yönetimi talep etti"

Savunmasına devam eden sanık Kazan, "Bağcılar Şafak Hastanesi'nde çalıştım en son, kendi isteğimle ayrıldım. Kimya bölümü mezunuyum. 10 bin TL karşılığında Mert Özdemir'e bebek sevki istememi hastane yönetimi talep etti" diye konuştu.

Mahkeme başkanı sanığa, "Tapelerde, 'bebek başı ücretler, bebek başı bin lira 30 bebek getirdin 30 bin' diyorsun Gıyaseddin Mert Özdemir’e bu ne demek?" diye sordu. Sanık, "Hastane yönetiminin Özdemir için dediğini aktardım. Mer'te kabul etmedi zaten" diye konuştu.
Duruşma, diğer tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam ediyor.

Gamze Şenyiğit - Melike İnal

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Isparta Gelendost, 504 tonluk mantar üretimiyle rekora gidiyor Isparta’nın Gelendost ilçesinde, 6 bin metrekarelik alanda yıllık 504 ton kültür mantarı üretiliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı desteğiyle 2021’de kurulan tesisler, üretimi artırırken, İlçe Tarım Müdürlüğü bilgilendirme çalışmalarıyla destek sağlıyor. Isparta’nın Gelendost ilçesi, kültür mantarı üretiminde dikkat çekiyor. İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü teknik personelleri tarafından gerçekleştirilen son saha ziyareti, ilçedeki mantar üretim potansiyelini ortaya koydu. 98 metrekarelik alanda 4 bin 500 kilogram kültür mantarı yetişiyor Gelendost ilçe merkezindeki bir mantar üreticisi, modern üretim tesisleriyle dikkat çekiyor. Toplamda 8 çadırdan oluşan mantarhanede her bir çadırda 12 adet ranza bulunuyor. Bu sistem sayesinde 98 metrekarelik her bir çadırdan üretim dönemlerinde 4.500 kilogram kültür mantarı elde ediliyor. Yerel ekonomiye büyük katkı sağlıyor Üreticinin bu başarılı girişimi, 2021 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın "Çiftlik Faaliyetlerinin Çeşitlendirilmesi ve İş Geliştirme" alt tedbiri kapsamında sağlanan destekle hayata geçirildi. İlçede mantar üretiminin hızla artmasını sağlayan bu destekler, yerel ekonomiye de büyük katkı sağlıyor. 6 bin metrekarelik alanda 504 ton mantar üretimi Gelendost genelinde Yaka, Merkez, Yeşilköy ve Hacılar köylerinde toplam 6 bin metrekare alanda kültür mantarı yetiştiriciliği yapılıyor. Yıllık 504 tonluk üretim kapasitesine sahip olan bu tesisler, Gelendost’u kültür mantarı üretiminde bölgenin lideri haline getiriyor. Bilgilendirme çalışmaları devam ediyor İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri, üreticilere yönelik hastalık ve zararlılarla mücadele konusunda bilgilendirme çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalar sayesinde bölgedeki üretimin kalitesi ve verimi her geçen gün daha da arttığı belirtiliyor. Gelendost’ta hızla büyüyen kültür mantarı üretimi, tarımsal çeşitliliğin artırılması ve kırsal kalkınmanın güçlenmesi adına önemli bir örnek teşkil ediyor.
İstanbul Polisi arayarak ‘Annem evde hareketsiz yatıyor’ dedi, gerçek bambaşka çıktı Beyoğlu’nda bir kişi polisi arayarak ‘Annem evde hareketsiz yatıyor’ ihbarında bulundu. Olay yerinde yapılan incelemelerde gerçek ortaya çıkarken, şahsın 79 yaşındaki annesini darpederek öldürdüğü ortaya çıktı. Polis tarafından gözaltına alınan şüpheli sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay, 24 Kasım 2024 tarihinde Beyoğlu Çatma Mescit Mahallesi Tepebaşı Caddesi üzerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre 57 yaşındaki E.İ., polis ekiplerini arayarak annesinin evde hareketsiz bir şekilde yattığını ihbar etti. İhbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri tarafından olay yerinde yapılan ilk incelemelerde sırt üstü bir şekilde yerde hareketsiz halde yatan 79 yaşındaki anne M.S.’nin hayatını kaybettiğini belirledi. Polis ekipleri tespit etti, gerçek bambaşka çıktı Polis ekipleri tarafından olay yerinde yapılan detaylı incelemelerde E.İ. nin ellerinde şişkinlik olduğunu tespit etti. Bunun üzerine oğul E.İ., akşam annesiyle kısa bir süre tartışma yaşadığını ve daha sonra uyuduğunu, sabah kalktığında ise annesinin hareketsiz bir şekilde yattığını ifade etti. Şüphelinin annesiyle tartıştığı, bir süre sonra bu tartışmanın kavgaya dönüştüğü E.İ. tarafından darpedilen kadının daha sonra hayatını kaybettiği öğrenildi. Şüpheli E.İ., daha sonra gözaltına alınarak emniyete götürüldü. Şüpheli emniyetteki işlemlerinin ardından ‘Kasten öldürme’ suçundan sevk edildiği mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Mersin Atıl durumdaki ilkokul binası Akıl ve Zeka Oyunları Köyü’ne dönüştürüldü Mersin’in Silifke ilçesinde atıl durumdaki ilkokul binasında kurulan Akıl ve Zeka Oyunları Köyü hizmete açıldı. Vali Ali Hamza Pehlivan, yapay zekayı yönlendirecek kapasitede zihinler yetiştirmek gerektiğini belirterek, "Akıl ve zeka oyunları bu manada bir yöntemdir" dedi. Silifke Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün koordinasyonunda, bir şirketin destekleriyle Gülümpaşalı Mahallesi’nde atıl durumda olan ilkokul binası ve bahçesini, her yaştan vatandaşın zeka ve strateji yeteneklerini geliştirebileceği Medcem Akıl ve Zeka Oyunları Köyü’ne dönüştürdü. Proje kapsamında yenilenen Gülümpaşalı İlkokuluna gerekli donanım malzemeleri ve eğitim materyalleri temin edilerek eğitime hazır hale getirildi. Vali Ali Hamza Pehlivan, açılışını yapacakları Akıl ve Zeka Oyunları Köyü’nün hayırlı ve uğurlu olmasını dileyerek başladığı konuşmasında, merkezden her yaştan vatandaşın faydalanabileceğini söyledi. Türkiye’de de ilk defa böyle bir merkez kurulduğunu belirten Pehlivan, "Akıl ve zeka oyunları sınıfları olmakla birlikte bütüncül bir merkez olması itibariyle de bu proje ayrı bir önem ifade ediyor. Akıl ve zeka oyunları deyip geçmemek lazım. Akıl ve zeka oyunlarının onlarca, yüzlerce çeşidi var. Bu oyunlar sayesinde çocuklarımız zihinsel ve muhakeme kapasitelerini, problem çözme ve işlemleri zihinlerinden yapma yeteneklerini geliştiriyorlar. Akıl oyunları; birlikte hareket etmek, tahammül gücünü arttırmak, zorluklar karşısında sabretmek, mücadele etmek, yılmamak, vazgeçmemek gibi birçok yeteneğin gelişmesine, pekişmesine sebep oluyor" diye konuştu. "Yapay zekayı yönlendirecek kapasitede zihinler yetiştirmek gerekir" Dünyada artık yapay zekadan bahsedildiğini ifade eden Pehlivan, şöyle devam etti: "Yapay zeka elbette bir insan ürünü, ancak insan zihni tarafından gerektiği şekilde kontrol altında tutulamazsa insanı bile alt edecek noktaya gelebilir. Peki bunun için ne yapmak gerekir? Yapay zekayı yönlendirecek kapasitede zihinler yetiştirmek gerekir. Akıl ve zeka oyunları bu manada bir yöntemdir. Çocuklarımız, gençlerimiz zekalarını zorlayacak ve geliştirecek meşgalelerle iştigal ederlerse yapay zekayla ilgili yönlendirmeyi ve bu konudaki çalışmaları da kontrol altında tutabileceklerdir. Yapay zekanın insanları yönlendirmesi söz konusu olmayacak ve insanların yapay zekayı yönlendirmesi veya yapay zeka ile hedeflenen noktalara erişilmesine katkı sağlayacaktır." "Bilgiyi uygulayabilen ve geliştirebilen nesiller yetiştirmemiz gerekiyor" Akıl ve Zeka Oyunları Köyü’nün, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi açısından önemine işaret eden Pehlivan, "’Herkesin bir mesleği olmalı’ temasından hareketle bunu yapmak için bilgiye sahip olmak, bununla da kalmayıp bilgiyi uygulayabilen ve geliştirebilen nesiller yetiştirmemiz gerekiyor. Bir yönüyle de gençlerimizin teknolojiyi kullanması, iş ve işlemlerini yaparken daha çabuk, hızlı mesafe almak adına sağlanan çağın gerektirdiği teknik donanımı, bilgisayar kapasitelerini, dijital kapasiteleri, yöntemleri, yolları, imkanları kullansın. Ama bunu sadece kullanan değil yapan, üreten olsun istiyoruz. İlimizde de çok şükür bunun somut örneklerini yaşıyoruz. Son 3 yıldır teknoloji projelerinde en çok proje üreten il Mersin’dir. TEKNOFEST 2024 kapsamında öğrencilerimiz 164 bin 276 proje üretti" dedi. Resmi açılışını yaptıkları köyün ekim ayında faaliyete başladığını vurgulayan Pehlivan, ilk etapta bini aşkın öğrenciyle etkinlik gerçekleştirildiğini kaydetti. Son olarak kasım ayındaki ara tatilde 50’nin üzerinde öğretmeninin de merkezde eğitim aldığını belirten Pehlivan, "Öğretmenlerimizin de buradan faydalanması önemlidir" diye konuştu. Konuşmaların ardından Silifke Yöresi Halk Oyunları ekibi gösteri sundu. Vali Pehlivan, beraberindekiler ile açılış kurdelesini kestiği Akıl ve Zeka Oyunları Köyü sınıflarını gezdi, sınıfta bulunan öğrenciler ile sohbet etti, yürütülen çalışmalar hakkında bilgi aldı. Açılışa Silifke Kaymakamı Abdullah Aslaner, Belediye Başkanı Mustafa Turgut, İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş, AK Parti Silifke İlçe Başkanı Mehmet Emin Kurt, ilçe protokolü, öğretmen ve öğrenciler katıldı.