ASAYİŞ - 24 Nisan 2025 Perşembe 20:56

Yenidoğan Çetesi davasında tanıklar dinlendi

A
A
A
Yenidoğan Çetesi davasında tanıklar dinlendi

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın 4. duruşmanın görülmesine tanık beyanları ile devam edildi. Duruşma esnasında bir sarsıntı yaşanınca duruşmaya 10 dakika ara verildi. Duruşmada beyanda bulunan tanık Yaren Sena Kayır "Monitörlerimiz sağlıklı çalışmıyordu. Sağlıklı şekilde bebeğe bağlayacağımız cihaz yoktu. Bebek kötüleştiğinde sorumlu hemşireyi arıyorduk. Aradığımızda doktor gelmiyordu" dedi.


İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticisi ve üyesi 58 sanığın yargılanmasına devam edildi. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 4. duruşmanın 3’üncü gününde, suç örgütü lideri doktor Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.



"Yer olmadığı halde bebekler gelmeye devam edince ‘niye getiriyorsunuz’ diye tepki gösterdim"


Duruşmada beyanda bulunan Reyap Hastanesi acil doktoru Seçkin Demirci, tanık sıfatıyla beyanda bulundu. Demirci, "Reyap Hastanesi’nde çalışırken Fırat Sarı’yı tanıyordum. CİMER’e yapmış olduğum bir şikayetim var. 112 ambulansıyla bize hastalar geliyordu, yer olmadığı halde bebekler gelmeye devam edince ‘niye getiriyorsunuz’ diye tepki gösterdim. Bunun üzerine hastanedeki diğer doktorlar bana karşı tepki gösterdi. Bu durumu CİMER’e bildirdim. Acil bölümünde pratisyen hekim olarak çalıştım. 112 bize acilden hasta getirdiğinde bu hastaları reddetme şansımız yok. Acilde yer olmadığında ve bize hasta geldiğinde zor durumda kalıyorduk, bu durumu CİMER’E bildirdim" diye konuştu.



"Sağlıklı şekilde bebeğe bağlayacağımız cihaz yoktu"


Tanık Yaren Sena Kayır ise, "Birinci Hastanesi’nde paramedik olarak çalışıyordum. Doktor olarak Şeyhmus Çelik çalışıyordu. Ölen Opera bebeğin sevki yapıldığında kuvöze aldık. Doktor olarak Şeyhmus Çelik vardı ama o gün görmedi bebeği. Bebeğin bakımına girdim akşam teslim ettim. Hastaneye erken gittim. Bebeğin başına gittim hemen. Sağlıklıydı, gayet iyiydi. Teslime yakın kötüleşti bebek. Monitör uyarı verdi. Monitörlerimiz de sağlıklı çalışmıyordu. Sağlıklı şekilde bebeğe bağlayacağımız cihaz yoktu. Bebek kötüleştiğinde sorumlu hemşireyi arıyorduk. Aradığımızda doktor gelmiyordu, sorumlu hemşire geliyordu. Bebekten kan gazı almaya çalıştık. O sırada teslim vakti geldi. Hepimiz müdahale etmeye çalıştık. Bebek teslim ederken yaşıyordu. Biz çok uzun süre müdahale ettik. Hemşire Doğukan geldi ardından doktor Şeyhmus geldi. Ondan sonra bebek öldü. Doğukan herhangi bir müdahale yapılmaması gerektiği söyledi ama biz müdahale ettik. Normalde birime daha küçük bebekler yatırılıyordu. ‘6 aylık bebek neden yatırılıyor?’ diye sorduk. Doğukan günlüğüne 20 bin TL alınıyor dedi. Sonra da Şeyhmus Hoca aileye parayı iade edin dedi" şeklinde konuştu.


Duruşmada tanıkların beyanları ile devam ederken salonda bulunan izleyicilerin cep telefonlarına deprem uyarı bildirimi geldi. Sarsıntının salonda hissedilmesi nedeniyle mahkeme başkanı duruşmaya 10 dakika ara verdi.


Tanık beyanları ile yaklaşık 1 saat devam eden duruşma yarın saat 10.00’da görülmeye devam edilmek üzere ertelendi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.