SAĞLIK - 29 Ağustos 2024 Perşembe 09:13

Topuk kanıyla çocukların geleceği kurtuluyor

A
A
A

Çocukluk döneminde ölüme kadar götürebilen birçok hastalık, yenidoğan bebeklere yapılan topuk kanı taraması sayesinde önceden tespit edilerek önlenebiliyor. Geri dönüşü olmayan fonksiyon kayıpları ve zeka özürlülüğü gibi hastalıkların bu taramanın yapılması ile tedavi edildiğini belirten Yenidoğan Sorumlu Hekimi Uzm. Dr. Hafız Mammadov, ebeveynlere önemli uyarılarda bulundu.

Yenidoğan dönemindeki bebeklere yapılan topuk kanı taraması, son zamanlarda tartışma konusu haline geldi. Bazı ebeveynler, hem bebeklerinin sağlığı hem de toplum sağlığı açısından büyük önem taşıyor olmasına rağmen bebeklerine topuk kanı taraması yaptırmayla ilgili tereddütler yaşayabiliyor. Çakmak Erdem Hastanesi Yenidoğan Sorumlu Hekimi Uzm. Dr. Hafız Mammadov, topuk kanı taramasıyla ilgili anne-babaları bilinçlendirecek önemli bilgiler verdi.

“Geri dönüşü olmayan hastalıklar önceden tespit ediliyor”

Topuk kanı taraması sayesinde birçok genetik, metabolik, nörolojik, endokrinolojik ve bazı mikrobiyolojik hastalıkların erken teşhis edilerek önüne geçilebildiğini vurgulayan Uzm.Dr. Hafız Mammadov, “Topuk kanı ile Fenilketonöri, Konjenital Hipotiroidi, Kistik Fibrozis, Konjenital Adrenal Hiperplazi, Spinal Müsküler Atrofi (SMA) ve Biyotinidaz Eksikliği gibi 6 hastalık taranıyor. Bazı yenidoğan bebekler sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmiş gibi görünse de ileride klinik bulgular ortaya çıkabiliyor ve bu klinik bulguların birçoğu geri dönüşümsüzdür. Zeka özürlülüğü, görme ve işitme fonksiyonlarının kaybedilmesi, yürümesinin, konuşmasının geri dönüşümsüz kaybedilmesi gibi Eğer bu hastalıklar topuk kanı sayesinde erken teşhis edilirse, bebekler basit bir tedavi ile sağlıklı bireyler olarak hayatlarına devam edebiliyor. Bu tür hastalıklarla doğan ve teşhis edilemediği için tedavi de uygulanamayan bebeklerin birçoğu çocuk yaşta hayata veda ediyor” dedi.

“Oldukça basit bir işlem”

Topuk kanı taraması için oldukça basit bir yöntem uygulandığını ifade eden Uzm. Dr. Mammadov, uygulanan işlemi şöyle anlattı:

“Bebek en az 6-8 kere annesini emdikten sonra, 24 ve 72’nci saatleri arası ilk topuk kanı alınıyor. Topuğun iç ve dış kısmının biraz kanlanmasından dolayı, steril iğne ucuyla topuk delinerek oradan kan alınıyor. Guthrie kağıdı dediğimiz bir kağıda 5-10 damla kan emdirilerek testler yapılıyor ve Sağlık Bakanlığının tarama programına dahil oluyor. İkinci taraması ise bebeğin 5-15’inci günleri arasında yapılmaktadır.”

“Bebek sağlıklı görünse de birkaç yıl sonra ortaya çıkıyor”

Topuk kanı alınmasının bebeğe herhangi bir zararı bulunmadığının altını çizen Uzm. Dr. Hafız Mammadov, “Bazı ailelerin topuk kanı alınmasına karşı çıkması maalesef sosyal medyada ve internette dolaşan bilgi kirliliğinden ve bilginin doğru kaynağına ulaşılmamasından kaynaklanıyor. Çocuk hekimleri olarak, bu hastalıklardan muzdarip birçok çocukla karşılaşmaktayız. Çocuk sağlıklı şekilde dünyaya gelmişken bazen 2, bazen 5 sene sonra işitme, konuşma, yürüme ve zeka özürlülüğü, durdurulamayan epileptik nöbetler ortaya çıkabiliyor. Bu hastalıkların birçoğunu sadece erken yaşta engellemek mümkün oluyor. Hastalık gözden kaçarsa klinik semptomlar ortaya çıktıktan sonra uygulanan tedavide hastalığı sadece durdurabiliriz. Ancak birçok fonksiyon kaybedilmiş oluyor ve düzeltilemiyor. Normal bir çocuk engelli duruma geliyor. Topuk kanı testinin yapılmaması bir nevi çocuk istismarına girer de diyebiliriz” diyerek ebeveynlere uyarılarda bulundu.

Akraba evliliğinden doğan çocuklar için büyük önem arz ediyor

Ailelerin tereddüt yaşamaması, bilim insanlarına, doktorlara ve Sağlık Bakanlığı’nın tarama programına güvenmesi gerektiğini belirten Uzm. Dr. Hafız Mammadov, özellikle akraba evlilikleri sonucu çocuklarda meydana gelecek hastalıkların önlenmesi için topuk kanı alınmasının ne denli önemli olduğunu vurguladı.

Çakmak Erdem Hastanesi Yenidoğan Sorumlu Hekimi Uzm. Dr. Mammadov, “Türkiye’de akraba evliliği yüzde 25’lerde, doğu illerde daha da fazla oluyor. Bu gibi riskli bölgelerde testin taptırılması özellikle önem arz ediyor. Topuk kanı taramasının hem aileler hem de çocuklar için çok büyük faydası var. Her gün binlerce çocuğa bu test uygulanıyor. Herhangi bir zararı yok. Bazı hastalıklar tespit ediliyor ve erken teşhis sayesinde çocuklar tamamen sağlığına kavuşuyor. Tarama programı yapılmadığında hastalıkların ağır durumlarını da görmüş bir hekim olarak topuk kanı testinin yapılmasının çok önemli olduğunu söyleyebilirim” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Elif Kızılçay

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tunceli Tunceli’de, 2024 yılının ahisi belli oldu Tunceli’de yılın ahisi, Ahilik Haftası kapsamında Tunceli’de yılın ahisi belli oldu. 2024 yılı Tunceli ahisi Düzgün Duman olurken, yılın kalfası Cem Biter ve yılın çırağı da Baran Kudat olarak belirlendi. Dereceye giren isimleri Tunceli Ticaret İl Müdürü Kayahan Topal, Tunceli Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Hıdır Belice ve Tunceli Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Vekili Ali Ateş iş yerlerinde ziyaret ederek tebrik etti. Heyet üyeleri Bakanlık tarafından hazırlanan onurluk ve plaketleri de seçilen isimlere takdim ederek sohbet etti. Konuya ilişkin açıklama yapan Tunceli Ticaret İl Müdürü Kayahan Topal, ’’Hıdır Belice Başkanım ve Hasan Hüseyin Coşkun Başkanımızın şahsında tüm esnaflarımızın bu önemli haftasını tebrik ediyorum. İki isimde şehrimizin gelişmesi ve kalkınması adına gayret gösteriyorlar. Ahinin eli, sofrası ve kapısı herkese açıktır. Yoksullara, düşkünlere ve misafirlere yemek yedirilen bir vakıf anlayışına sahiptir. Ahiler, oluşturdukları bu sistem ile adeta kimsesizlerin kimsesi olmuşlardır. Kapısı açık olanın, gönlü de açık olur düsturu, ahiliğin toplumsal yardımlaşma anlayışını en iyi özetleyen sözlerden biridir. Bu vesileyle 2024 yılında belirlenen isimlerimizi iş yerlerinde ziyaret edip çaylarını içerek hasbihal ettik. Bizlere eşlik eden Hıdır Belice Başkanımıza ve Ali Ateş Başkanımıza da bu vesileyle teşekkür ediyorum, yine mesleki yaşantılarındaki örnek çalışmalarından dolayı da bu yıl şehrimizde dereceye giren Düzgün Duman, Cem Biter ve Baran Kudat’ı da tebrik ediyor, haftamızın hayırlı olmasını temenni ediyorum’’ dedi.
Ankara “Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu” Ankara’da başladı Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu’na katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Kur’an, getirdiği hüküm, ilke ve değerlerle hem akılları hem de kalpleri inşa etmiştir. Şahsiyet sahibi bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini bütün boyutlarıyla insanlığa öğretmiştir” dedi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Mevlid-i Nebi Haftası” etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası” temalı “Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu”na katıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı 15 Temmuz Milli İrade Şehit Ali Alıtkan Konferans Salonu’nda gerçekleşen açılış programında konuşan Erbaş, “Yüce dinimiz İslam’ın izzetini her şeyin üstünde tutan, din, iman, vatan, Kur’an ve mukaddesat uğrunda mücadele eden, i’la-i kelimetullah için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle yad ediyorum” ifadesini kullandı. “Çağımızın en belirgin özelliği her alanda meydana gelen küreselleşmedir” Erbaş, değişim ve dönüşümün baş döndürücü boyutta seyrettiği bir hız ve hırs çağında yaşandığına dikkati çekerek, “Bu çağın en belirgin özelliği, hayatın her alanında meydana gelen büyük ve hızlı bir küreselleşmedir. Bu sürecin belirgin özelliği ise ülkelerin kendi sınırlarını aşarak birçok alanda sergiledikleri amansız bir yarış halidir. Kıyasıya sürdürülen bu yarış, ilk bakışta bilim, teknoloji ve ekonomi gibi alanlarda cereyan ediyor görüntüsü verse de bu mücadelenin lokomotifi olan asıl unsur daha başkadır” diye konuştu. “İnsanlık, gitgide derinleşen bir dünyevileşme girdabına düçar olmaktadır” Küreselleşmenin ana mecrasının kültürel küreselleşme olduğunu belirten Erbaş, şöyle konuştu: “Çok yönlü ve kapsamı oldukça geniş olan kültür, kanaatimce bilim ve teknolojiden sanata, dil ve edebiyattan gelenek, göreneklere ve dine kadar her alanda yaşanan küreselleşmenin temelini teşkil etmektedir. Böyle bir süreçte öncelikle insani değerler, ahlaki erdemler, insanı insan yapan manevi özellikler, maalesef alabildiğine örselenmektedir. İnsanlık, egemen kültürlerin baskısı ve dönüştürücü etkisiyle gitgide derinleşen bir dünyevileşme girdabına düçar olmaktadır. Nitekim dünyevileşmenin körüklediği çıkar çatışmalarından dolayı merhameti unutan insanlık, vicdanını kaybetme noktasına gelmiştir. İnsanlığı çepeçevre kuşatan pragmatizm sebebiyle aklın ve idrakin alamayacağı güç gösterileri, şiddet olayları dünyayı zindana çevirmektedir. Küresel ölçekte yaşanan kaotik süreçte insanlığın içine düştüğü bunalımlar, maruz kaldığı tehlikeler ve toplumların geleceğini tehdit eden sorunlar, maalesef günden güne artmaktadır.” “Filistin, Kudüs şimdilerde çağın en trajedik olaylarına sahne olmaktadır” Erbaş, bugün yeryüzünün kitlesel bir şiddet sarmalıyla çevrilmiş durumda olduğunu dile getirerek, “Asırlarca esenlik yurdu olmuş coğrafyalar, kan ve gözyaşı gölüne dönüşmüş vaziyettedir. Bilhassa yaklaşık bir asırdır sistemli bir işgal altında varoluş mücadelesi veren selam yurdu Filistin, Kudüs şimdilerde çağın en trajedik olaylarına sahne olmaktadır. Filistin toprakları şimdi garip, kutsal emanet olan Kudüs garip, yerle bir edilen Gazze garip, soykırıma uğrayan Filistin halkı gariptir. O bereketli topraklarda şimdi vahşi bir zulüm, katliam ve soykırım kol gezmektedir. Dünyanın birçok yerinde yaşanan işgaller, savaşlar, şiddet olayları, bir taraftan hayatı zindana çevirirken, aynı zamanda insani, ailevi, ahlaki ve içtimai değerlerin ötelenmesine de yol açarak, insanlığın bugününü ve geleceğini tehdit etmektedir” ifadelerini kullandı. “Kurtuluş İslam’dadır, kurtuluş Kur’an’dadır” Erbaş, konuşmasının devamında, “Belirsizliklerle dolu bu zorlu süreçten İslam dünyası da nasibini almakta; ideoloji, mezhep, meşrep ve benzeri ayrıştırıcı tartışmaların sebebiyet verdiği karmaşanın, kaosun içinde bocalamaktadır. Bu olumsuz atmosferden kurtuluşun yegane yolu, Kur’an’ın övgüsüne mazhar olmuş Peygamber Efendimizin (s.a.s.) güzel ahlakını kuşanmak, O’nun şahsiyetini örnek alarak yaşamaktır. Başka bir yol, başka bir çözüm yoktur. Kurtuluş İslam’dadır, kurtuluş Kur’an’dadır, takip edilecek yol Peygamber Efendimizin (s.a.s.) yoludur” dedi. “Kur’an-ı Kerim, insanlarda sarsılmaz bir şahsiyet inşa eder” İslam’ın, bir ahlak düzeni ve hayat nizamı olduğunu kaydeden Erbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Bünyesinden neşet eden değerleri kuşanan herkes için, dünya hayatında emin adımlarla yürüme imkanı sunan en güvenilir yoldur. Hiç şüphesiz İslam, insana yol ve yön çizen, her konuda rehberlik eden ve onu istikamet üzere sabitkadem kılacak bir şahsiyet inşa eden ana unsurdur. İslam’ın ana kaynağı olan Kur’an-ı Kerim, bir şahsiyet inşa mektebidir. Kur’an-ı Kerim, yaratılmışların en kıymetlisi olan insan için sarsılmaz bir şahsiyet inşa etmektedir. Getirdiği mesajlarla insanın varlığa ve hayata dair idrak seviyesini yükselterek inançlı, erdemli, ahlaklı ve faydalı bir şahsiyet olmasını hedefler. Bu anlamda insanları olgunluk ve kemale sevk etmek için irşadın öneminden, hayatı düzene sokmak, toplumu fesattan uzak tutmak için ıslahın gerekliliğinden bahseder. Huzurlu bir toplum inşasının yollarını gösterir. Kur’an, getirdiği hüküm, ilke ve değerlerle hem akılları hem de kalpleri inşa etmiştir. Şahsiyet sahibi bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini bütün boyutlarıyla insanlığa öğretmiştir. Hayatı Kur’an ile inşa olan son Peygamber, alemlere rahmet Hz. Muhammed (s.a.s.) ise mümtaz şahsiyetiyle tüm insanlığa en güzel örnek olmuştur.” “Peygamber Efendimiz (s.a.s.), hakikat ışığı arayan insanlık için kurtuluş umudu olmuştur” Erbaş, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) örnek hayatının, 14 asırdır Müslümanın kimlik ve kulluk şuurunun önündeki engelleri kaldıran yegane umut ve ufuk merkezi olduğunu kaydederek, “Peygamber Efendimiz (s.a.s.), yolunu kaybeden, yönünü şaşıran, zihni savrulmaların girdabında bocalayan ve bir hakikat ışığı arayan insanlık için kurtuluş umudu olmuştur. O’nun (s.a.s.) nübüvveti, tüm insanlık için karanlıklardan aydınlığa, zulmetten nura geçişin vesilesi olmuştur” değerlendirmesinde bulundu. 2 gün sürecek sempozyumun açılış programında, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Doç. Dr. Selim Argun, Doç. Dr. Burhan İşliyen, Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı, Din Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Şaban Kondi, Diyanet Akademisi Başkanı Doç. Dr. Enver Osman Kaan, Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Sedide Akbulut, Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Kahraman, I. Hukuk Müşaviri Selami Açan ile Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili Dr. Fatih Mehmet Aydın da hazır bulundu.