ASAYİŞ - 21 Nisan 2025 Pazartesi 21:05

Tekel bayii cinayeti davasında 4 sanığa 2’şer kez müebbet hapis

A
A
A

İstanbul Esenyurt’ta 2 kişinin hayatını kaybettiği tekel bayii cinayetine ilişkin davada karar açıklandı. Mahkeme, 4 sanığın ayrı ayrı 2 kez müebbet hapisle cezalandırılmalarına karar verdi.

Esenyurt’ta 28 Temmuz 2023’te Yunus Emre Erzen ve Batuhan Bayındır’ın hayatını kaybettiği tekel bayii cinayetine ilişkin 10 sanığın yargılandığı dava karara bağlandı. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Müştekiler Solmaz Erzen, Cantürk Erzen ve başka suçtan tutuklu bulunan Mehmet Erzen ile taraf avukatları da duruşma salonunda hazır bulundu.

"Oraya cinayet işlemek için geldiler"

Duruşmada saldırıda hayatını kaybeden Yunus Emre Erzen’in müşteki ağabeyi Mehmet Erzen beyanda bulundu. Erzen beyanında, "Bu olay bir günde gerçekleşen bir şey değil geçmişi de var. Karşı taraf benim dükkanımı taradı, sonra ben onların dükkanını taradım. Bizi öldürmek için bunları yaptılar. Sağda solda tekeli basacağız diye konuşuyorlardı. Dükkanımı hep tarıyorlardı, ben de gelenleri vuruyordum ama kardeşim benim gibi değildi bu işlerle alakası yoktu. Oraya cinayet işlemek için geldiler. Benim öz kardeşim öldü, onun için her şeyi yaparım ama cezaevindeyim. Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" diye konuştu.

Beyanda bulunan diğer müştekiler de şikayetçi olduklarını belirterek, sanıkların cezalandırılmasını talep etti.

"Kafasına ateş etmedim, ayaklarına ateş ettim"

Tutuklu sanık Tarık Özer savunmasında, "Yaptığım eylem tamamen içgüdüseldi. Oğlumu, kardeşimi, kendimi müdafaa etmenin peşine düştüm. Öldürme kastım yoktu, sadece direncini kırıp elinden silahını almak istedim. Batuhan Bayındır’ı ben öldürmedim, kim öldürdüyse ortaya çıksın. Öldürmediğim bir insan için bana ceza vermeyin. Bir babayı, ağabeyi düşünün. Siz benim yerimde olsaydınız ne yapardınız? Hangi baba oğlunun, kardeşinin öldürülmesine müsaade eder. Ben olay nedeniyle maktulün ailesinden özür diliyorum. Kendi canımızı kurtarmak için böyle bir müdahalede bulundum. Kafasına ateş etmedim, öldürmek istesem bunu yapardım. Ayaklarına ateş ettim. Ben birini öldürecek bir insan değilim. Boşuna herkesin hayatı mahvoldu gitti. Ortaya silah çıkınca ben şuurumu kaybettim. Kardeşimi, kendimi, oğlumu korudum" dedi.

"Çok üzgün ve pişmanım"

Tutuklu sanık Azat Özer ise savunmasında, "Olayın gerçekleştiği gün ben babam ve amcam tarafından çağırıldım. Cantürk ve Yunus Emre Erzen’i tanımıyorum bile. Biz olay yerine gittiğimizde arbede çıktı bir anda. Ben zaten ne olduğunu hatırlamıyorum. Ben hiçbir şekilde ateş etmedim. Olaydan dolayı çok üzgün ve pişmanım. Olayların bu hale geleceğini tahmin edemezdik. Müdahale etmeseydik amcam öldürülecekti. Tahliyemi ve beratımı istiyorum" şeklinde savunma yaptı.

"Orada elini bile öpseydim bu sonuç değişmeyecekti"

Cantürk Erzen ile aralarında bir sorun olmadığını belirten tutuklu sanık Murat Özer de, "Benim Cantürk Erzen ile aramda hiçbir sorun yok. Ben bir suç işlemedim. Eninde sonunda adalet yerini bulacak, ben çıkacağım. Emre Erzen o gün silahını hazırlamış. Emre’nin orada elini bile öpseydim bu sonuç değişmeyecekti. Ben silahımı kullanmıyorum iyi niyetimden, silahını almasın diye şişe vuruyorum. Emre sakin kafada değildi o an. Ayağımdan vuruldum ben de. Benim kendi çiftliğim var, burada tavuklarımız var. Tavuğu kesecek biri yoksa ben tavuk bile kesip yiyemem. Biz 21 aydır cezaevindeyiz. Benim burada olaya katkım kendi canımı kurtarmak için. Adalete benim sonsuz güvencim var" ifadelerini kullandı.

Tutuklu sanık Servet Özer ise savunmasında, "Benim Cantürk ile farklı bir hukukum vardır. Ben oğluyla bir sorun yaşadım. Ona karşı benim ve kardeşimin bir saygısızlığı olmadı. Kurşunlar bana gelseydi araya giren adam öldü diyeceklerdi. Ben hiçbir şey yapmadığım halde tutuklu yargılanıyorum. Benim hakkımda bir delilleri varsa söylesinler" dedi.

Sanık avukatlarına su şişesi fırlattı

Duruşma sırasında cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda müşteki Mehmet Erzen, duruşmanın düzenini bozduğu gerekçesiyle dışarı çıkarıldı. Erzen jandarma eşliğinde dışarı çıkarılırken, sanık avukatlarına su şişesi fırlatarak tepki gösterdi. Savunma yapan sanık avukatları, müvekkillerinin beraatlarını talep ettiler. Esasa ilişkin karar öncesi son sözleri sorulan sanıklar, mahkemeden beraatlarını talep ettiler.

4 sanığın ayrı ayrı 2 kez müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verildi

Kararını açıklayan mahkeme heyeti, Tarık, Murat, Azat ve Servet Özer’in maktuller Batuhan Bayındır ve Yunus Emre Erzen’e yönelik işledikleri ‘kasten öldürme’ suçundan ayrı ayrı 2 kez müebbet hapisle cezalandırılmalarına karar verdi. Mahkeme, 4 sanığın ayrıca ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan ayrı ayrı 11 yıl hapis ile cezalandırılmalarına hükmetti. Tarık ve Azat Özer’in ‘ruhsatsız silah taşıma ve bulundurma’ suçundan 1 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmalarına da karar verildi. Mahkeme, 4 diğer sanığın ise ‘suçluyu kayırma’ suçundan ayrı ayrı 1 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmalarına karar verdi. Mahkeme, diğer sanıkların ise üzerlerine atılı suçtan beraatına karar verdi.

İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 28 Temmuz 2023 günü gece saat 23.20 sıralarında Esenyurt Güzelyurt Mahallesi Mehmet Akif Ersoy Caddesi Baray Tekel-Gold Park Şarküteri isimli iş yerinde meydana gelen olay anlatıldı. İddianamede, taraflar arasında meydana gelen tartışma ve silahla ateş edilmesi sonucu Yunus Emre Erzen’in 8 adet kurşunla yaralanarak hayatını kaybettiği, Batuhan Bayındır’ın ise 2 el ateş edilmesi sonucu yaralanarak öldüğü anlatıldı. İddianamede müşteki Yusuf Erzen ve şüpheli Murat Özer’in de çeşitli yerlerinden yaralandıkları belirtildi. İddianamede, şüpheliler Tarık, Murat, Azat, ve Servet Özer’in ‘tasarlayarak kan gütme saikiyle kasten öldürme’, ‘kasten öldürme’, ‘tasarlayarak kan gütme saikiyle kasten öldürmeye teşebbüs’ ve 6136 Sayılı Kanuna Muhalefet suçlarından 1 kez ağırlaştırılmış müebbet, 1 kez müebbet, ve 16 yıl 6 aydan 31 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. 6 diğer şüphelinin ise değişen oranlarda hapisle cezalandırılması istendi.

Gamze Şenyiğit - Melike İnal

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.