EKONOMİ - 19 Aralık 2024 Perşembe 13:07

Prof. Dr. Esra Bilgin Şimşek’in atık su arıtımı ve yeşil hidrojen üretimi çalışmalarına ödül

A
A
A
Prof. Dr. Esra Bilgin Şimşek’in atık su arıtımı ve yeşil hidrojen üretimi çalışmalarına ödül

L’Oréal Türkiye ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" 22 yıldır Türkiye’de faaliyetlerine devam ediyor. Bilimde cinsiyet eşitliğini desteklemek ve bilim kadınlarının başarılarını görünür kılmak amacıyla hayata geçirilen program kapsamında, Gebze Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esra Bilgin Şimşek, bor temelli güneş ışığıyla çalışan bir sistemle atık su arıtımı ve yeşil hidrojen üretimi üzerine gerçekleştirdiği çalışmasıyla ödüle layık görüldü.



“Bilim Kadınları İçin” Programı, 40 yaş altındaki genç ve yetenekli bilim kadınlarının başarılarını onurlandırarak, projelerinin küresel çapta duyulmasına olanak tanıyor. Bu yıl, ödül kazanan 4 bilim kadınının önemli çalışmalarının kamuoyu ile paylaşıldığı programda, yenilikçi projeler vurgulandı. 2024 yılı ödülleri, L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen’in ev sahipliğinde ve 2017 yılında ‘L’Oréal Uluslararası Yükselen Yetenek Ödülü’ne layık görülen ODTÜ İVME-R Müdürü Prof. Dr. Bilge Demirköz’ün onur konuğu olduğu özel bir törende verildi. Gebze Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Esra Bilgin Şimşek, su kaynaklarındaki kirliliği azaltmayı hedefleyen ve atık sudaki dirençli kirleticileri arıtarak yeşil hidrojenle enerji üretmeyi amaçlayan projeyle bu yıl ödül kazanan kadın bilim insanları arasında yer aldı.



Atık suyu temizliyor, yeşil hidrojen üretiyor


Su kaynaklarındaki kirliliği ortadan kaldırmak ve sürdürülebilir enerji üretimini desteklemek amacıyla yenilikçi bir sistem geliştirmeyi hedefleyen Prof. Dr. Esra Bilgin Şimşek, geliştirilen sistem ile atık sudaki dirençli kirleticileri arıtarak, aynı zamanda yeşil hidrojenden enerji üretmeyi hedefliyor. Proje, hem iki boyutlu hem de kuantum boyutundaki malzemelerin sentezlenmesiyle, hem çevresel hem de ekonomik açıdan önemli avantajlar sunuyor. Bor temelli sistem, muadillerine göre daha düşük maliyetle etkili bir arıtma ve enerji üretim süreci sağlarken geliştirilen ileri arıtma ve enerji üretim teknolojisinin, 1-2 yıl sürecek laboratuvar çalışmaları ve 4-5 yıl sürecek pilot ölçekli geliştirme süreçlerinin ardından ticarileştirilmesi planlanıyor. Böylece, güneş ışığı kullanılarak su kirliliği önlenirken, temiz ve sürdürülebilir enerji kaynağı olarak hidrojen üretimi gerçekleştirilecek.



Prof. Dr. Esra Bilgin Şimşek projesini ve ‘Bilim Kadınları İçin’ Programı’nı şu sözlerle anlattı: “Projemizde, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla su arıtımı ve yeşil hidrojen üretimini birleştirerek, doğada bol bulunan bor, karbon ve azot temelli malzemelerle çevre dostu bir çözüm sunmayı hedefliyoruz. Bu çalışmanın hem su kirliliğiyle mücadelede hem de sürdürülebilir enerji üretiminde önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Bilimsel araştırmalarımız ile dünyayı daha iyi bir yer haline getirme potansiyeli, su ve enerji kaynaklarının giderek azalması için bulacağımız çözümler bizim en büyük motivasyon kaynağımızdır.”



Sürdürülebilirlik için önemli adım


Prof. Dr. Esra Bilgin Şimşek Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını tamamladı. Günümüzde Gebze Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan Şimşek, sürdürülebilir, çevre dostu teknolojiler alanlarında yeni malzemelerin geliştirilmesi ve bu malzemelerin nasıl daha iyi hale getirebileceğiyle ilgili araştırmalar yapıyor.


İş birliği yaparak farklı bakış açılarını birleştirmek ve yenilikçi çözümler geliştirmek Şimşek’in en büyük başarılarından biri olarak öne çıkıyor. Işık enerjisinin kullanılmasıyla ilgili reaksiyonlar olarak adlandırılan fotokataliz konusundaki tutkusu ise çevre koruma ve sürdürülebilirlik üzerine yoğunlaşıyor. Özellikle toksik kirleticilerin parçalanması ve güneş ışığından enerji üretimi gibi alanlarda çözümler geliştirmeyi amaçlayan Prof. Dr. Esra Bilgin Şimşek, bu teknolojilerin verimliliğini artırarak daha geniş ölçekli uygulamalara taşımak için çalışmalarını sürdürüyor.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep modeli uluslararası bir ödüle daha layık görüldü Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Konseyi tarafından verilen “Avrupa Yönetişim Mükemmelliği Markası” (ELoGE) ödülünü kazanarak Gaziantep Modeli ile önemli bir başarıya daha imza attı. İyi yönetişim ilkelerine uygun hareket eden ve bu anlayışı sürekli olarak geliştirmeyi taahhüt eden belediyelere sunulan bir marka olan Avrupa Yönetişim Mükemmelliği Markası’nın (ELoGE-European Label of Governance Excellence) sahibi Gaziantep Büyükşehir Belediyesi oldu. Türkiye Belediyeler Birliği (TBB)’de düzenlenen ödül töreninde başarılı belediyeler, 12 ilke ve 97 kriter çerçevesinde değerlendirildi. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu İstasyon Gaziantep tarafından yapılan başvuru, Avrupa Konseyi’nin belirlediği ilkeler ve kriterler çerçevesinde, deneyimli bürokratlar, akademisyenler ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan bağımsız bir jüri tarafından değerlendirildi. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in oluşturduğu Gaziantep Modeli ile iyi yönetişim uygulamalarında öncü bir yerel yönetim olarak başarısını bir kez daha ortaya koydu. Ödül törenine TBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Şengül Altan Arslan, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Yönetişim Uzmanlık Merkezi Başkan Yardımcısı Niall Sheerin, Avrupa Yerel Demokrasi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mario Zulicek, Argüden Yönetişim Akademisi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, il ve ilçe belediye başkanları, bürokratlar ve çok sayıda davetli katıldı. 2022’de Türkiye’nin de dahil olmasıyla 46 Avrupa ülkesinin 23’ünde verilmeye başlanan marka, iyi yönetişim ilkelerine dayanarak, kamu kurumlarında iyi yönetişim kültürünü yaygınlaştırmayı, kalite standartları oluşturmayı ve yenilikçi uygulamaları teşvik ederek güçlendirmeyi amaçlıyor.
İstanbul Mete Gazoz: "Ok atmaya 3 yaşında başladım" Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nda Türk okçuluk tarihinin ilk takım madalyasını kazanan Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Muhammet Abdullah Yıldırmış, antrenörleri Yusuf Göktuğ Ergin ile birlikte Yakın Doğu Üniversitesi’nde gençler ve sporseverlerle bir araya geldi. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Okçuluk Federasyonu Başkanı Abdullah Topaloğlu’nun da katıldığı "Bir Asrın Şampiyonları" söyleşisi, Yakın Doğu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü ve KKTC Okçuluk Federasyonu’nun iş birliği ile düzenlendi. Türk okçuluğunun gururu Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Muhammet Abdullah Yıldırmış, Yakın Doğu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Erdağ’ın moderatörlüğünde uluslararası arenada elde ettikleri başarıların perde arkasını, okçuluğa olan tutkularını ve Türk halkını temsil ederken yaşadıkları duyguları samimi bir şekilde katılımcılarla paylaştı. Sporcuların ilham dolu hikayeleri, gençlere ve sporseverlere motivasyon kaynağı oldu. Gazoz: "Okçuluğun içine doğdum" Küçük yaşlardan itibaren okçuluk ile uğraştığını belirten Mete Gazoz, "Doğduğumdan beri okçuluğun içindeyim. Babam da okçuydu, antrenörüm de babamın takım arkadaşı. Aslında şimdi çalıştığım profesyonel insanların eline doğdum. 3 yaşında ok atmaya başladım" dedi. Mete Gazoz, 2013 yılında Milli Takım’a seçilmesi ile birlikte hayatında yeni bir sayfa açıldığını anlattı. Ulaş Berkim Tümer de okçuluğa 9 yaşında adım attığını ve 2017’de Milli Takım formasını ilk kez giydiğini söyledi. Okçuluğa 10 yaşında başlayan Muhammet Abdullah Yıldırmış ise yolculuğunun ilkokulda düzenlenen bir etkinliğin sonrasında okçuluk takımına seçilmesi ile başladığını belirtti. "Günlük antrenman süresi 11 saate kadar çıkıyor" Kendilerini okçuluk sporuna adadıklarını söyleyen Mete Gazoz, "Her gün ortalama 8 saat antrenman yapıyoruz. Yükleme dönemlerinde bu yoğunluk 10-11 saate kadar ulaşıyor" diye konuştu. Gazoz, "Kahvaltıdan önce ve akşam yemeğinden sonra bile antrenman yaptığımız günler oluyor" derken; her zaman yüksek tempoda çalıştıklarını vurgulayan Muhammet Abdullah Yıldırmış ise "Hedeflerimize ulaşmak için yorulmadan çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. Yıldırmış: "Beni Mete ile karıştırıyorlar" Olimpiyat madalyası kazanmasının ardından tek büyük değişmi sosyal hayatında yaşadığını söyleyen Mete Gazoz, "Soyadımın da dikkat çekiyor oluşunun etkisi ile çok hızlı bir şekilde tanındım. Sokakta çok fazla tanınıyorum. Herkesin fotoğraf çektirmek istemesi mutluluk verici ancak bu bazen yorucu da olabiliyor. Bizden sonraki nesil bizi örnek alıyor. Üzerimizdeki en büyük sorumluluk da bu. Ama baskı hissetmiyoruz. Çünkü bize öğretilen, kendimiz olmanın yettiği" şeklinde konuştu. Ulaş Berkim Tümer, "Mete, Olimpiyat şampiyonu olduğu için bizden önce ünlü oldu. Biz yeni yeni tanınmaya başlıyoruz. Ama Mete ile hep birlikte olduğumuz için onun yaşadıklarına aşinaydık" derken, Muhammet Abdullah Yıldırmış ise "Beni Mete’ye benzetiyorlar. Ben de çoğu zaman bozuntuya vermeden insanlarla fotoğraf çekiliyorum" dedi. Tümer: "Kariyerimdeki en büyük zorluk kendimle savaşmak" Kariyerindeki en büyük zorluğun kendiyle savaşmak olduğunu ifade eden Ulaş Berkim Tümer, "Öğrenmem zaman aldı, ama tecrübem arttıkça basamakları hızla çıktım" derken, Muhammet Abdullah Yıldırmış ise; kariyerindeki ilk olimpiyat tecrübesinde bilinmezlik nedeniyle stres yaşadığını dile getirdi. Gün içindeki çalışma temposunun ağır olduğunu fakat buna giderek alıştıklarını belirten sporcular, başarılı oldukça bu zorlukların gürümediğini söylediler. Gazoz, ikonik hareketinin hikayesini anlattı Milli okçu Mete Gazoz, söyleşide sevinç gösterisi olarak yaptığı el hareketinin hikayesini de anlattı. Gazoz, "2013’te ilk kez kampa katıldığımda, şu anda teknik kadromuzda yer alan çok sevdiğim Sermet Çınar’ın önerdiği bir hareketti. İleride dünya şampiyonu olduğunda yapabilirsin demişti. Ama o dönem attığım puanlar bu hedefin yakınından bile geçmiyordu. Dünya şampiyonu olduğumda bir anda aklıma geldi ve bu hareketi yaptım. Sonra benimle özdeşleşti" cümlelerini kullandı. Ergin: "Bu başarılar 2013’te başlayan bir vizyonun eseri" Okçuluk Milli Takımı Teknik Direktörü Yusuf Göktuğ Ergin ise, 2013’te uygulamaya koydukları stratejik atılım planının Türk okçuluğunu ileri taşıdığına dikkat çekti. Ergin, altyapıya yapılan yatırımlarla genç yeteneklerin yetiştiğini vurgulayarak, "Önce 15 yaş altı çocukları olimpiyatın gençleri olarak görmek için çalıştık" dedi. Bu planın ilk meyvesinin 2016 Rio Olimpiyatları’nda alındığını ifade eden Ergin, "Milli Takımımıza katılan iki sporcumuz, olimpiyatın en genç sporcularıydı. Onların açtığı yol, birçok başarılı sporcumuzun yetişmesine büyük örnek oldu" şeklinde konuştu. "En büyük zorluk, sporcuların zihnine olimpiyat fikrini yerleştirmek" Olimpiyat düzeyinde başarı elde etmenin zorluklarına değinen Yusuf Göktuğ Ergin, en büyük engelin sporcuların zihnine olimpiyat fikrini yerleştirmek olduğunu belirterek, "Olimpik başarısı için konfor alanından uzaklaşmak ve sınırları zorlamak gerekiyor. Bu süreç, zihinsel ve fiziksel anlamda sporcuyu her yönüyle hazırlamayı gerektiriyor" dedi. "Hiçbir şeyi gözlerinde büyütmeden çalışmaları en büyük ortak noktaları" Genç sporcuların yüksek tempoda çalıştıklarını belirten Ergin, takım ruhu ve güven ortamı oluşturmanın önemine dikkat çekti. Ergin, "Hiçbir şeyi gözlerinde büyütmeden çalışmaya devam ediyorlar. Onları bir arada tutan en büyük ortak noktaları bu. Bu üçlü, bana göre çok özel bir psikolojik yapıya sahip" ifadelerini kullandı. Türk okçuluğunun gelecekteki hedefleriyle ilgili de konuşan Ergin, "Arttırdığımız antrenör ve sporcu sayımızın kalitesini, elde edilen sonuçlarla da aynı oranda yükseltmek için çalışıyoruz. Sporcularımız ve antrenörlerimiz için sürekli eğitim faaliyetleri düzenliyoruz" cümlelerine yer verdi. Sporcular, söyleşinin ardından kendilerine hediye edilen Yakın Doğu Üniversitesi tişörtlerini giyerek hatıra fotoğrafı çektirdiler.
Kırşehir Çağatay Han Torun: "İsteyen varsa takımı devredebiliriz" Kırşehir Futbol Kulübü Başkanı Çağatay Han Torun, talibi olursa kulübü devredebileceklerini söyledi. Futbol Kulübü Başkanı Çağatay Han Torun, düzenlediği basın toplantısında, takımın TFF 3. Lig 1. Grup’taki mücadelesinde ilk yarıyı tamamlayarak devre arasına girdiğini ve takımın maddi imkansızlıklar nedeniyle istenilen seviyede olmadığını belirtti. Takımın ilk yarı takım performansını değerlendiren Torun, istenildiği takdirde takımı devredebileceğini söyleyerek, "Takım, 2. Lig’den, 3. Lig’e düştü. Sezon başında da söylediğimiz gibi takımımızı almak isteyen varsa buyursun. Takımımızı tekrar 2. Lig’e çıkarabilecek veya yürütecek maddiyatta sahip kişilere kapımız açık" dedi. "Belediyenin, kulübümüze hiçbir katkısı yok" Kırşehir Belediyesi’nin takıma hiçbir katkısı olmadığını dile getiren Başkan Çağatay Han Torun, "Belediye, profesyonel takımımıza herhangi bir katkıda bulunamamaktadır. Kırşehirli hemşehrimizin şikayeti üzerine belediye soruşturma geçirmekte. Maddi bir darboğazın içerisine girdik ve kulübü kayyuma dahi bırakmayı düşündük. Şu anda bir çıkmaz içerisindeyiz. Sezon başında ifade ettiğimiz ligde kalma durumumuzda değişiklik yok. Kaynak yok, sponsorluk yok. Bolca eleştiri var. İnsanlara ancak neyin nasıl yapıldığını bilmeden böyle sırtımıza biniyorlar. Her zaman yaptığımız çağrıyı yine yeniliyorum. Takım düşme hattında değil, rahat konumda. ’Ben bu takıma destek olurum, transfer yaparım, takımı daha ileri götürebilirim’ diyen biri varsa buyursun. Yaptığımız çalışmaların kıymeti anlaşılmıyor. Bu takımla ben play-off veya önümüzdeki sene şampiyonluğa takım kurarım diyen herkese biz açığız" şeklinde konuştu. 3. Lig’de mücadele eden Kırşehir FK, oynadığı 15 maçta; 4 galibiyet, 4 beraberlik ve 7 mağlubiyet sonucunda toplandığı 16 puanla 11. sırada yer alıyor.