GÜNDEM - 14 Temmuz 2023 Cuma 09:18

Prof. Dr. Çağrı Erhan: “Darbe ile mücadele için önce sivillerin bilinçlenmesi gerekiyor”

A
A
A
Prof. Dr. Çağrı Erhan: “Darbe ile mücadele için önce sivillerin bilinçlenmesi gerekiyor”

15 Temmuz hain darbe girişiminin yedinci yılında Altınbaş Üniversitesinde “Türkiye’de Darbelerin Engellenmesi ve Demokrasi Kültürünün Yaygınlaştırılması” paneli gerçekleştirildi.

Demokrasi kültürünün yaygınlaştırılması konusunun ele alındığı panele, Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan’ın yanı sıra Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serhat Erkmen, Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüler ve Fenerbahçe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efe Sıvış katıldı.

Panelde konuşan Rektör Prof. Dr. Çağrı Erhan, Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan darbeleri hatırlatarak, silahlı kuvvetlerin iktidara el koyuşları sürecinde her zaman başka güçlerden destek aldığına değindi. En kalıcı izler bırakanın 12 Eylül 1980 darbesi olduğunu vurgulayarak, “Aydınların desteği olmasaydı, ‘Siyaset, kendi süreci içinde sorunlarını aşsın’ denilseydi bu kadar kara bir tablo olmazdı.” değerlendirmesini yaptı. Askeri darbelerin önlenmesinde, demokrasi kültürünün geliştirilmesinin önemini anlatan Erhan, “Genellikle ülkeyi içine düşmüş olduğu kötü durumdan kurtarmak için yaptıklarını söylerler. Hiçbir darbe, ne maksatla olursa olsun doğru değildir. Ne içerde ne dışarda darbelere alkış tutmayacağız.” diye konuştu. Erhan, 15 Temmuz’un diğerlerinden farklı olarak sadece silahlı kuvvetler mensuplarının değil bir terör networkunun planlaması olduğuna dikkat çekti. “Devletin kılcal damarlarına sızmışlar. Sadece ordunun eğitimi ile bunu bertaraf edemeyiz. Bu sızmalar engellenmeli, sulandırılmamalı, oldubitti denilmemeli. İlerinin iş adamı, aydını, üniversite hocası olacak çocuklara demokrasiyi iyi anlatmamız lazım” dedi.

Dış müdahale ne kadar etkili?

Türkiye’deki darbelerin yurtdışı bağlantılarına da değinen Erhan, “Rüşvetin belgesi olmayacağı gibi bunun da belgesi olmaz. Ancak bazı karinelerle bağlantıyı tahmin edebiliriz. Kenan Evren, General Rogers ile görüştü. 12 Eylül sonrası ABD, bunları hemen tanıdı. 15 Temmuz sonrasında da devletin seçilmiş meşru hükümeti ve darbe yapanları aynı kefeye koyarak, ‘Taraflara’ itidal çağrısı yapmaları çok dikkat çekici. Elebaşısı da hala ABD’de de ve iade edilmedi. Cumhurbaşkanımıza müdahale etmek isteyen askerler, yine devlete ait helikopter ile Yunanistan’a kaçtılar ve iade edilmediler” diyerek bunlara örnekler gösterdi.

“Asker, siyasete girmediğinde daha başarılı oluyor”

Askerin siyasete girmemesi gerektiğinin de altını çizen Erhan, ordunun FETÖ’cülerden arındırılmasında sonra önemli başarılara imza atıldığını söyledi. “15 Temmuz’dan bir ay sonra TSK, Fırat Kalkanı operasyonunu gerçekleştirdi. Bu başarı koçbaşı oldu ve ardından Zeytin Dalı ve Barış Pınarı geldi. Mavi Vatan kapsamında Libya ile anlaşma yapıldı. PKK’nın bitirilmesini de ekleyebiliriz. FETÖ’cü askerlerin PKK’lıları gece dürbünlüyle görseler bile müdahale etmediklerini bugün artık biliyoruz. En az TSK kadar, bürokraside de etkili oldular. Maalesef, Türk dünyasıyla ilişkilerde geri kaldık. Bunlar çekilince bu alanlarda da önemli adımlar atıldı.” dedi.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: “Darbe ile mücadele için önce sivillerin bilinçlenmesi gerekiyor”

“Demokrasi kültürü gelişmediğinde, darbelere karşı anti demokratik yöntemler kullanılıyor”

Prof. Dr. Serhat Erkmen, 15 Temmuz darbe girişimini anlamanın geleceğimiz açısından önemli olduğunu vurguladı. Darbeye maruz kalan ülkelerin kendilerini demokratik açıdan geliştirmesi gerektiğini söyledi. Suriye, Irak ve Libya gibi ülkeleri örnek göstererek, “Demokrasi kültürü gelişmediği zaman, darbeler anti demokratik yöntemlerle engellenmeye çalışılıyor. Kolluk ve güvenlik güçleri, soğuk savaşta olduğu gibi kimseye nefes aldırmıyor.” dedi.

“Uluslararası konjonktür iyi takip edilmeli”

Arap Baharı sonrası uluslararası sistemdeki değişikliğin birbirini tetiklediğini de hatırlatan Prof. Dr. Erkmen, “Uluslararası konjonktür iyi takip edilmeli. Bizim gelecekte bunun önüne geçmek için çevremizde olup bitenler konusunda bilinçli olmamız gerekir” önerilerinde bulunarak Türkiye’nin ayrılıkçı terör örgütüyle ya da radikal gruplarla mücadelede önemli aşamalar kaydettiğini söyledi. Ancak FETÖ’nün kült grup olarak tabir edildiğini, Japonya’daki Yüce Gerçek Tarikatı ile benzer özellikler gösterdiğini belirten Erkmen’e göre, “Bunlarla mücadelede ince düşünülmesi gerekiyor” dedi. Erkmen ayrıca, “Bu kült yapıları az biliyoruz. Başka benzerlerinin oluşmasına da engel olunmalı. Örgütlenme biçimi ve ikna güçlerini dikkate alarak akademik çalışmalarla toplumu bilinçlendirmeliyiz” diye konuştu.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: “Darbe ile mücadele için önce sivillerin bilinçlenmesi gerekiyor”

"50 yıllık proje”

Ergenekon Kumpas Davası’nda 18 yılla yargılanan ve 2 sene hapis yatan Dr. Eray Güçlüer de FETÖ’nün mağdur ettiği askerlerden. Güçlüer’e göre 15 Temmuz, bir darbe girişiminin çok ötesinde. Arap yangının devamı. Amacı darbe yapmak değil, Türkiye Devleti’ni parçalamak. Güçlüer değerlendirmesinde devletin kurumsal, yarı kurumsal yapılarını ve tüm sivil toplumu etkilediğini belirterek, “CIA’nın Türkiye Şefi Graham Fuller’in 1966’da temellerini attığı 2016’ya kadar hazırlıkları süren 50 yıllık bir projeden bahsediyoruz. O gece, ABD DAEŞ’li teröristleri getirecekti. Devleti ortadan kaldıracak bir iç savaşın önü açılacaktı. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bölümü koparılacaktı. İstanbul’un Vatikan gibi özel statüde olması planlanmıştı. Yunanistan’a kaçan o helikopterde aynı Graham Fuller’in de olduğunu biliyoruz. O gece millet, devletine sahip çıktı ve ateş çukurunun kenarından dönüldü” dedi.

“Emperyalist güçlerin hala FETÖ’den umudu kesilmedi”

FETÖ’nün, insanların inançlarına, duygularına sızarak amacına ulaşmaya çalıştığını kaydeden Güçlüer, “2-4 yıl sonra PKK daha güneye inecek. Türkiye için güvenlik tehdidi olmaktan çıkacak. Ama FETÖ için bunu söyleyemeyiz. Sabırla, zayıflama anımızı bekliyorlar. Bu mesele bizi daha güçlü kıldı. Dünyaya karşı farkındalığımızı artırdı. Kendi savunma mekanizmalarımızı güçlendirmek adına her türlü çabayı sarfetmeliyiz. Emperyalist güçlerin hala FETÖ’den umudu kesilmedi. Aktif, pasif hücreleri var. Tekrar güç toplama isteği içindeler” şeklinde uyarılarda bulundu.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: “Darbe ile mücadele için önce sivillerin bilinçlenmesi gerekiyor”

Eğitim ve yoksulluk 2 önemli kriter

Doç. Dr. Efe Sıvış ise FETÖ ile mücadeleyi “Eğitim” ve “Yoksulluk” çerçevesinde değerlendirdi. Devletin acze düştüğü alanları FETÖ’nün doldurduğuna değinen Efe Sıvış, “Yetenekli, yoksul çocukları hedef seçiyorlar. Yurtlarda, ışık evlerinde devletin gücünün yetmediği bu çocuklara olanaklar sağlıyorlar. Böylece kendilerine gebe bırakıyorlar. Bir de bu çocukların ellerine soruları veriyorlar. Hâkim ya da kurmay subay olduktan sonra bu çocuklar FETÖ’ye borçlarını ödemeye başlıyor” dedi. Efe Sıvış, 2014’te Vietnam ziyareti sırasında orada okul açmış bu grupla karşılaştığını ve bu zor coğrafyada nasıl bir adanmışlıkla çalıştıklarını görünce çok şaşırdığını ifade etti.

“ABD, uluslararası hukuku ihlal ediyor”

Sıvış, FETÖ konusunda aslında ABD’nin uluslararası hukuku da ihlal ettiğini kaydetti. 2 ülke arasında 1981’de yürürlüğe giren suçluların iadesi anlaşmasını olduğunu hatırlatarak, “Cumhurbaşkanının hayatına kastedeni iade edeceksin diye madde olmasına rağmen, etmiyor. Çünkü bunları kullandığı çok açık Fethullah Gülen, 1960’lardan itibaren komünizmle mücadelede, Soğuk Savaş sonrasında da ABD’nin kontrolünde bir ılımlı İslam kuşağı oluşturma konusunda CIA için kullanışlı bir enstrüman oldu” dedi. Sıvış son olarak, FETÖ ile mücadele bir de mağduriyet konusuna değinerek, “Milli güvenlik hassas bir konu elbette. Teröristleri iyi ayıklamak lazım ama bir zaman devletin izin verdiği bir bankada hesabı olan sıradan bir vatandaşa ya da bunların okullarında geçmişte sadece okumuş olan bir öğrenciye de mağduriyet yaşatmamak, kanayan yara haline getirmemek lazım” uyarılarında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa ÜÇEL Kauçuk, GES yatırımıyla karbon ayak izini azaltıyor Şirket, Ürgüp’teki güneş enerjisi yatırımı ve yenilenebilir enerji sertifikalarıyla emisyonlarını düşürürken, Ar-Ge ve üretim süreçlerini de sürdürülebilirlik ilkelerine göre yeniden şekillendiriyor. Bursa merkezli ÜÇEL Kauçuk, otomotiv yan sanayide artan enerji maliyetleri ve karbon regülasyonlarına uyum sağlamak için sürdürülebilirlik odaklı dönüşümünü hızlandırdı. Şirketin çalışmaları arasında Ürgüp’te devreye alınan 2 MWp kapasiteli Güneş Enerjisi Santrali (GES), yenilenebilir enerji sertifikaları ve çevre temelli üretim standartları öne çıkıyor. ÜÇEL Kauçuk Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Hüseyin Oruç, "Nevşehir Ürgüp’te kurulan 2 MWp’lik GES sayesinde yıllık yaklaşık 2 bin ton CO emisyonunun dengelenmesi hedefleniyor. Bu miktar yaklaşık 91 bin ağacın yıllık karbon emilimine denk geliyor. GES’i yalnızca enerji projesi olarak değil, sanayide temiz enerji kullanımına örnek oluşturan bir adım olarak görüyoruz. ÜÇEL Kauçuk ayrıca, Bursa’daki tesisinde tüketilen elektriğe karşılık 2 bin 164 MWh yenilenebilir kaynaklı enerji için I-REC sertifikası aldı. Sertifikaların hidroelektrik üretiminden sağlanması, şirketin fosil kaynak kullanımını düşürme hedefini destekliyor. Bu çalışma, 2024 yılı için belirlenen Kapsam 2 emisyonlarını yenilenebilir elektrikle dengeleme hedefinin tamamlayıcı bir parçası oldu" dedi. Şirket, su tüketimi, karbon salımı ve ürün yaşam döngüsündeki çevresel etkileri ISO 14064, ISO 14067 ve ISO 14046 standartlarına uygun şekilde takip etiğini belirten Oruç, "Yönetim, sürdürülebilirliği ekonomik istikrar ve toplumsal sorumlulukla birlikte ele alıyor. Motor ve şanzıman takozları, süspansiyon bileşenleri ve kauçuk-metal birleşimi ürünlerde çalışan Ar-Ge birimi, yeni tasarımları ileri mühendislik araçlarıyla kurguluyor. Bu yaklaşım hem dayanıklılığı artırıyor hem de daha uzun ömürlü ürünlerle kaynak kullanımını azaltıyor. Ar-Ge’nin yalnızca ürün geliştirmede değil, üretimin çevresel etkisini azaltmada da stratejik rol taşıyor" ifadelerini kullandı. Hüseyin Oruç, otomotiv sanayinde rekabetin artık karbon ayak izi ve enerji verimliliği gibi kriterler üzerinden şekillendiğini belirterek, "GES yatırımımız, yenilenebilir enerji sertifikalarımız ve Ar-Ge odaklı üretim anlayışımız sürdürülebilir büyüme yaklaşımımızın somut karşılıklarıdır. ÜÇEL Kauçuk, önümüzdeki dönemde daha çevreci teknolojilere odaklanarak global pazarlardaki konumunu güçlendirmeyi hedefliyor" dedi.
Gaziantep MÜSİAD Gaziantep Şube Başkanı Özdurdu’dan 25 Aralık mesajı MÜSİAD Gaziantep Şube Başkanı Furkan Özdurdu, 25 Aralık Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun 104’üncü yıl dönümü dolayısıyla mesaj yayımladı. Başkan Özdurdu, mesajında, Gaziantep’in 11 ay boyunca süren destansı direnişinin, milletin inançla yoğrulmuş azminin, sabrının ve bağımsızlık iradesinin en güçlü örneklerinden biri olduğunu ifade etti. 25 Aralık’ın yalnızca bir kurtuluş tarihi olmadığını vurgulayan Özdurdu, bu günün yokluklar içinde verilen büyük bir mücadelenin, fedakârlığın ve vatan sevgisinin simgesi olduğunu belirtti. Gaziantep’in işgal yıllarında hiçbir yerden yardım almadan, Şahinbeylerin, Karayılanların ve ismi bilinmeyen nice kahramanın öncülüğünde topyekûn bir direniş ortaya koyduğunu hatırlatan Özdurdu, bu mücadelenin bir şehir iradesiyle kazanıldığını kaydetti. Verilen bu büyük mücadelenin, gelecek nesillere bırakılmış en kıymetli emanetlerden biri olduğunu dile getirdi. Kurtuluş ruhunun sadece geçmişte yaşanmış bir hatıra olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çeken Özdurdu, bu ruhun bugün çalışmakta, üretmekte ve şehre değer katmakta hayat bulduğunu ifade etti. Alın teriyle kazanılan her başarının, geçmişte verilen mücadelenin bugüne yansıması olduğunu vurguladı. Gaziantep’in sahip olduğu üretim gücü, istihdam kapasitesi ve girişimci yapısıyla ülkemize katkı sunmaya devam ettiğini belirten Özdurdu, bu kadim şehrin geçmişinden aldığı güçle bugün de birlik ve beraberlik içerisinde yoluna kararlılıkla devam ettiğini ifade etti. Başkan Özdurdu, "Bu vesileyle, Gazi şehrimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 104’üncü yıl dönümünü kutluyor; vatan uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum" diye konuştu.
İzmir Aliağa, ihracatta Türkiye’nin ikinci büyük gümrüğü oldu İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Aliağa Şube Başkanı Adem Şimşek, 2025 yılının ilk 11 ayında Aliağa limanlarına uğrak yapan gemi sayısının 5 bin 701 olduğunu, geçen yıla göre yüzde 2,40 artış yaşandığını belirterek, Aliağa’nın Kocaeli’nin ardından Türkiye genelinde ikinci sıradaki yerini koruduğunu ifade etti. İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Aliağa Şubesi, 2025 yılının değerlendirildiği ve gelecek döneme ilişkin hedeflerin ele alındığı yılın son meclis toplantısını gerçekleştirdi. Aralık ayı meclis toplantısında oda faaliyetleri, Aliağa limanlarına ilişkin istatistikler ve bölgenin ekonomik performansı değerlendirildi. Toplantıda konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Adem Şimşek, 2025 yılı Ocak–Kasım dönemine ilişkin değerlendirmesinde Aliağa limanlarının Türkiye deniz ticaretindeki stratejik ve istikrarlı konumunu sürdürdüğünü belirtti. Şimşek, 2025 yılının ilk 11 ayında Aliağa limanlarına uğrak yapan gemi sayısının 5 bin 701 olduğunu, geçen yıla göre yüzde 2,40 artış yaşandığını ve Aliağa’nın Kocaeli’nin ardından Türkiye genelinde ikinci sıradaki yerini koruduğunu ifade etti. Ege Bölgesi gemi trafiğine de değinen Şimşek, aynı dönemde İzmir Limanı’na bin 221, Dikili Limanı’na ise 295 geminin uğrak yaptığını, Dikili Limanı’nda yüzde 68 artış yaşanırken İzmir Limanı’nda yüzde 13,58 oranında düşüş gerçekleştiğini kaydetti. Aliağa elleçlemede liderliğini sürdürüyor Yük elleçleme verilerine ilişkin bilgi veren Şimşek, 2025 yılının ilk 11 ayında Aliağa limanlarında 80 milyon 573 bin 424 ton net yük elleçlendiğini, geçen yılın aynı döneminde bu rakamın 77 milyon 992 bin 685 ton olduğunu ve yüzde 3,31’lik artışla net ton bazında liderliğin korunduğunu söyledi. Son 20 yılda Aliağa limanlarında net ton elleçleme miktarının yaklaşık üç kat artarak 2024 yılında 85,5 milyon tona ulaştığını belirten Şimşek, pandemi sonrası dönemde ise yaklaşık yüzde 30’luk büyüme yaşandığını ifade etti. Aynı dönemde 32 milyon 938 bin 440 ton yükleme gerçekleştirildiğini aktaran Şimşek, bu alanda yüzde 4,45’lik artışla Aliağa’nın lider konumda bulunduğunu dile getirdi. Şimşek, 2025 yılının ilk 11 ayında 47 milyon 634 bin 984 ton boşaltma yapıldığını, bunun geçen yıla göre yüzde 2,53 artış anlamına geldiğini ve Aliağa’nın Türkiye genelinde en çok boşaltma elleçlemesi yapan ikinci liman konumunda olduğunu söyledi. Konteyner verilerine de değinen Şimşek, 2025 yılının ilk 11 ayında Aliağa limanlarında 1 milyon 577 bin 208 TEU konteyner elleçlendiğini, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19,43’lük azalış yaşanmasına rağmen Aliağa’nın Türkiye genelinde 5’inci sıradaki yerini koruduğunu belirtti. Toplam groston bazında ise 106 milyon 234 bin 292 ton elleçleme yapıldığını ve Aliağa’nın bu alanda Kocaeli’nin ardından ikinci sırada bulunduğunu ifade etti. "Gümrük verileri Aliağa’nın stratejik gücünü ortaya koyuyor" Gümrüklere göre ihracat rakamlarını da değerlendiren Şimşek, Aliağa Gümrük Müdürlüğü’nün Türkiye genelinde ihracat hacmi bakımından ikinci en büyük gümrük noktası olma konumunu sürdürdüğünü belirtti. Aliağa’nın 2020 yılında 12,6 milyar dolar olan ihracat hacminin, 2025 yıl sonu tahminiyle 22 milyar dolar seviyesine çıkarılmasının hedeflendiğini ifade eden Şimşek, bu artışın beş yılda yaklaşık yüzde 74’lük bir büyümeye karşılık geldiğini söyledi. 2024 verilerine göre Aliağa limanlarında 34,2 milyon ton ihracat ve 51,2 milyon ton ithalat gerçekleştirildiğini aktaran Şimşek, bu tablonun Aliağa’nın ham maddeyi işleyerek katma değerli ürüne dönüştüren güçlü ve entegre bir endüstriyel yapıya sahip olduğunu gösterdiğini ifade etti. Şimşek, Aliağa’nın Türkiye’nin toplam ihracatında yüzde 8 bandında istikrarlı bir paya sahip olduğunu belirterek, 2025 yıl sonu itibarıyla Aliağa’nın yaklaşık 22 milyar dolarlık ihracatla Türkiye ihracatının yüzde 8,2’sini karşılamasının beklendiğini ifade etti. Aynı dönemde Aliağa’nın ithalattaki payının ise yüzde 3,8 seviyesinde olacağının öngörüldüğünü belirten Şimşek, bu verilerin Aliağa’nın ithal ettiğinden daha fazlasını ihraç eden, dış ticaret fazlası veren ve Türkiye ekonomisine pozitif katkı sağlayan net bir ihracat merkezi olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti. Meclis Başkanı İsmail Önal başkanlığında düzenlenen toplantıya; İMEAK DTO Aliağa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Adem Şimşek, Aliağa Bölge Liman Başkanı Günhur Şanlı, Aliağa Deniz Liman Şube Müdürü Kadir Sonocak, İMEAK Deniz Ticaret Odası Eğitim Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Görgün, Genel Sekreter Yardımcısı Alper Keçeli, Meclis Üyeleri Burak Atasoy ,Teoman Mustafa Akyol ile Eğitim Müdürü Bahadır Küçük, Şimşekler Gemi Söküm Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı ve İMEAK Deniz Ticaret Odası Merkez Meclis Üyesi Orbay Şimşek ile şube meclis üyeleri katıldı.