GÜNDEM - 18 Eylül 2024 Çarşamba 16:28

Prof. Dr. Burak Berk Üstündağ: "Yazılımla eş zamanlı 5 bin cihazı patlatmak mümkün değil"

A
A
A
Prof. Dr. Burak Berk Üstündağ: "Yazılımla eş zamanlı 5 bin cihazı patlatmak mümkün değil"

Lübnan’da gerçekleşen çağrı cihazlı saldırı, "Akıllı telefonlar ve diğer elektronik aygıtlar uzaktan patlatılabilir mi?” sorusunu gündeme getirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Burak Berk Üstündağ, “Binlerce telefonu alıp bir yazılım sayesinde eş zamanlı olarak patlatmak mümkün değil. Bunlar komplo teorilerinin de kalitesini düşürüyor” dedi.


Lübnan’da lityum iyon pil kullanılan binlerce çağrı cihazının eş zamanlı olarak uzaktan patlatılması sonucu 12 kişinin hayatını kaybetti, 300’ü ağır 2 bin 800 kişi de yaralandı. Yapılan saldırının ardından vatandaşların günlük yaşamlarında kullandığı lityum iyon pil ile çalışan akıllı telefonlar ve elektronik diğer cihazların güvenli olup olmadığı ile ilgili soru işaretleri oluştu. Konuyla ilgili açıklama yapan İstanbul Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Burak Berk Üstündağ, “Binlerce telefonu alıp bir yazılım sayesinde eş zamanlı olarak patlatmak mümkün değil. Bunlar komplo teorilerinin de kalitesini düşürüyor” dedi.



“Çok karmaşık bir sistem değil. 1996 yılında ilk kez İsrail tarafından uygulanmıştı”


Dün yapılan saldırıyla ilgili olarak cihazların modifiye edilmiş cihazlar olduğunu belirten Prof. Dr. Üstündağ, “Öncelikle teknolojik cihazların aslında günümüzde farklı şekilde nasıl riskler oluşturabileceğini gösterdi. Ama diğer teknolojik bir müdahaleden ziyade bir istihbarat başarısı olarak bence gündemde. Çağrı cihazlarını uzun zamandır kullanıyorduk. Az sayıda vericiyle, hatta tek bir vericiyle bile bir gruba uzak noktalardan mesaj gönderebiliyorsunuz. Çağrı cihazları konusunda burada tedarik zincirinde bir istihbarat açığı gözüküyor Hizbullah tarafında. Yaklaşık 5 bin adet cihaz tedarik edilmeden önce bir aracı giriyor devreye. Ve cihazların standart yazılımı ile verilmesi yerine özel bir mesaj geldiği zaman onun ürettiği işaretle içerisindeki patlayıcıyı tetikleyecek modifiye edilmiş bir cihaz veriliyor. Çok karmaşık bir sistem değil. Hatırladığım kadarıyla 1996 yılında ilk kez İsrail tarafından uygulanmıştı. Hedefindeki kişiye cep telefonu hediye ediyor. O telefon kişiye eriştikten sonra bir mesaj ile bataryanın bir kısmına yerleştirilen patlayıcı harekete geçiyor ve hedefi imha etmeye yeterli oluyor” diye konuştu.


Çağrı cihazlarını bomba haline getirmenin karmaşık bir durum olmadığını söyleyen Üstündağ, “Buradaki seçilen ürün cep telefonu yerine ‘Pager’ dediğimiz çağrı cihazı. Bu cihazın bir farkı var, standart bildiğimiz cihazlar 1 santimetre kalınlığında fakat burada kullanılan cihaz uzun kullanıma uygun. Yaklaşık 80-85 gün tek şarj ile kullanılabiliyor. Çevre koşullarına, çarpma ve vurma gibi durumlara karşı da ayrıca dayanıklı. Bunun istihbarat açısından bir potansiyeli var. Bunun getirdiği de pil hacmi bildiğimiz çağrı cihazlarının iki katı civarında kalınlıkta. Bunun içerisine 5-10 gramlık bir patlayıcı koyduğunuz zaman bunun patlama etkisi 100 gramlık bir parçayı bir mermi hızına çıkarabilecek nitelikte. Dolayısıyla bildiğimiz pilin paketlemesinde bir değişiklik yapıp, içerisinde patlayıcı olan bir pille değiştirip yazılımda da bir değişiklik yaptığınız zaman, ki bu karmaşık bir kod değil. Şu kod geldiğinde şu çıkışı ver şeklinde bir değişiklikle bunu yapmak mümkün” şeklinde konuştu.



"Yazılımın içerisine sızarak eş zamanlı 5 bin tane telefonu patlatmak mümkün değil”


Saldırı sonrasında oluşturulan “Cep telefonlarımız da patlayabilir” algısının provokatif olabileceğini belirten Prof. Dr. Üstündağ, “Bunun karşılığında sorulan yaygın sorular var. ’Acaba cep telefonları uzaktan patlatılabilir mi?’ Bu komplo teorilerinin kalitesini de düşürüyor bence. Çünkü kullandığımız cep telefonlarının pilleri, özellikle yaygın markaların pilleri çok ağır koşullarda test ediliyor. Bunların içerisindeki donanımlar pilin kendi kendine özel bir durum olmadığı sürece ısınmasına, patlamasına el vermiyor. Hatta bunlar arabaların içerisinde unutulduğunda 70 dereceye kadar sıcaklıklara varıyor. O zaman bile patlamayacak şekilde tedbirleri alınıyor. Ama bazen imalat hataları olabiliyor ama o patlamalar da bu örnekte gördüğümüz gibi patlamalar değil. Dikkat ederseniz görüntülere delik açılan durumlar var plastik cisimlerde. Telefon patlaması ise daha çok yanma hadisesi şeklinde gerçekleşiyor. Kendinizden uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz. Çok merak eden gider bir telefoncudan pil alır, onu kontrollü bir biçimde ateşe atar ya da kısa devre eder ve patlamaya çalışır. Dünkü görüntülerde gördüğümüz patlamanın bunlarla bir ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden de hemen ortaya çıkıp bunun teşhisini yapmadan bunu yaymaya çalışmanın toplumda provokatif etkisi var. Bu provokatif etkinin aynı zamanda belki de İsrail’e faydası var. Çünkü o da bir tehdit unsuru gibi sanki cebinde öyle bir silah var, canım istediğimde sizi de uzaktan patlatırım gibi bir imaj onların da hoşuna gidiyor olabilir. Dolayısıyla böyle komplo teorilerine prim vermemek gerekiyor. Hatta bunları yayanların bir tür provokasyona alet olduğuna dikkat etmek lazım. Öyle bir cep telefonu alıp, eş zamanlı olarak 5 bin tanesini bir yazılımın hacklenmesiyle patlatmak mümkün değil” ifadelerini kullandı.



“Dün çağrı cihazlarında yaşanan patlama, cihaza fiziksel müdahaleyi gerektiren bir olay”


Günlük yaşamda kullanılan cihazlardaki pillerin dün yaşanan saldırıdaki gibi patlamasının mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Üstündağ, “Dün yaşanan olay, iletişim cihazına fiziksel müdahaleyi gerektiren bir olay. Standart ticari olarak satılan bir cihazın öyle bir özelliği ve işlevi de yok. Çünkü telefonun içerisindeki piller, telefonu enerjilendirmek üzere pilden dışarıya doğru enerji verirler. Pilin patlatılabilmesi için ısıtılıp hızlı bir reaksiyon verdirilmesi lazım. Mevcuttaki piller hızlı reaksiyon gösterecek piller değil. Telefon çalıştığı sürece bir gün iki gün ya da çağrı alıcıda 80 gün olabilecek bir sürede enerji vermek üzere yavaş boşalmak üzere planlanmış pillerdir. Olsa olsa hızlı yanma hadisesinden dolayı yakın çevresine zarar verebilir ama bu nadir görülen bir olaydır. Bu kazalar aynı zamanda bunu destekleyici bir unsur olarak gösterilmemeli. Aksi takdirde herkes şunu düşünmeye başlar; bir batarya üreticisine gittim, elektrikli arabamı değiştirdim, acaba bu batarya beni patlatır mı? Ya da ucuz bir batarya aldım acaba içerisinde bir şey koydular mı, beni patlatırlar mı? Bir cihaz size odaklı üretilmemişse, hedef değilseniz patlayamazsınız. Bunu yapmanın maliyeti pil üretmenin maliyetinden çok daha yüksektir. Ticari amaçla bunu yapmazlar” dedi.


Türkiye’ye getirilen tüm elektronik cihazların Bilişim Teknolojileri Kurumu (BTK) tarafından incelendiğini belirten Prof. Dr. Üstündağ, “Türkiye’ye ithal edilen cihazların sertifikaları Bilişim Teknolojileri Kurumu (BTK) tarafından kontrol ediliyor. Gümrüklerimizde de kontrol ediliyor. Bu kamu kurumları ya da emniyet kurumları için başka bir şey. Onların tedarikleri için geçerli bir durum değil. Onlar tedarikçilerinde gereken özeni gösterdiğini düşünüyoruz” diye konuştu.



“Kamusal düzeni sağlayan otoritelerin kırılganlıkları kontrol altına alacak yatırımları yapmaları gerekiyor”


Teknolojideki gelişmelerin farklı hassasiyetler ortaya çıkardığını ifade eden Prof. Dr. Burak Berk Üstündağ, “Dünkü hadisenin akla getirmesi gereken başka bir şey var. Biz dünya savaşını topyekun ülkelerin birbirine saldırması olarak algılıyoruz. Ancak yavaş gelişen bir karmaşa durumu var. Sadece elektronik bir yöntemle patlayıcıların harekete geçirilmesi değil. Burada tabii detaylarını da dile getirmek istemediğim başta biyolojik yöntemler olmak üzere, şebekelerle insanlara, gruplara ve hatta tek bir insana ulaşılabilmesi mümkün. Kişiye özel virüslerin ortak şebekelerden yayılması mümkün. Ben burada çok detay vermek istemiyorum ama kamusal düzeni sağlayan otoritelerin geçiş döneminde olduğumuz düşük seviyeli savaşın sürekli bir hal almaya başladığı dönemde sivil taraftaki kırılganlıkları kontrol altına alacak yatırımları yapması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.



“Sistemine sızabilirseniz otonom bir arabaya kaza yaptırabilirsiniz”


Kontrol sistemlerinin siber güvenliğinin sağlanmasının hayati önemine vurgu yapan Prof. Dr. Üstündağ, “Radyo dalgalarıyla ya da elektromanyetik bir müdahale yapılabilmesi için bir kere odaklı bir enerji yayan güçlü bir sistemin olması lazım. Bunun ya kaynağının size yakın olması ya da o kadar güçlü olması gerekiyor ki kaynağının görünemez olması mümkün değil. Başka türlü tehditler olabilir. Bu tehditlerin başında kontrol sistemlerinin getirdiği proseslerden gelen tehditler var. Dünyada ilk siber saldırı olarak atfedilen Trans Sibirya boru hattının patlatılmasıydı. Boru hattı bir kontrol sisteminin yazılım zafiyetinden kaynaklandı. O kontrol sisteminin oraya satılmasını sağlayan Alman şirketi veya dolaylı aracısı ya da belki replikası günün birinde boru içerisindeki valflerin açma kapanma sürelerini öyle bir ayarladılar ki gaza sıkıştı ve gaz patlaması oldu. Dolayısıyla herhangi bir kontrol sürecinde kendi sürecinden kaynaklanan risklerini gerçekleştirebilirsiniz. Eğer sistemine sızıp yazılımında değişiklik yaptıysanız otonom bir araca kaza yaptırabilirsiniz. Ya da mesela buzdolabında siz yokken gıda zehirlenmesine yol açacak kadar bozulmasına, sonra da siz geldikten sonra sanki bozulmamış gibi çalışmasını sağlayabilirsiniz. Ama bunların hiçbiri dünkü olaydaki gibi öyle ekstra bir efor olmadan patlama gibi şeyleri yapmaz. Kendisi doğası gereği biyolojik riskler oluşturan tesisler ve nesneler için bu tabii farklı bir durum. Onları kontrol eden sistem ve yazılımların özel olarak kontrol edilmesi, siber güvenliğinin sağlanmış olması gerekir. Aksi takdirde diğer taraftan siber saldırı fiziksel hasar veren bir saldırıya dönüşebilir” dedi.



"Yerli üreticiyi kontrol etme imkanı daha yüksek"


Yerli üretimin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Burak Berk Üstündağ, “Yerli üretimin önemi ortaya çıkıyor. Yerli üretici de hacklenebilir miydi? Evet ancak şöyle bir fark ortaya çıkıyor. Yerli üreticiyi kontrol etme imkanınız daha yüksek. Yerli üreticilerle ilgili yönetmelikler başta olmak üzere düzenlemeler yapmanız daha kolay. Örneğin BDDK, yıllardır bankaların yazılımlarının kaynak kodlarını ayrıca bir yerde depolatıyor ki gerektiğinde onlar üzerinde tespitler yapılabilsin. Ya da onları tedarik eden firma devre dışı kaldığında sürecin devamlılığında kesintinin önüne geçilebilsin. Aksi takdirde düşünebiliyor musunuz yüz binlerce kişi parasını çekemez hale geliyor. Türkiye’deki düzenleme otoriteleri yerli üretici kendi regülasyonları dahilinde iç hukuka uygun daha fazla tetkik etme imkanları var” açıklamalarında bulundu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Gaziler düzenlenen törenle anıldı Antalya’nın Kemer ilçesinde Gaziler Günü dolayısıyla tören düzenlendi. Kemer Kaymakamı Ahmet Solmaz ve Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’nun Atatürk Anıtı’na çelenk sunumuyla başlayan Gaziler Günü töreni, saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam etti. Törende, Kemer Jandarma Astsubay Üstçavuş Ahmet Şinşek ve Güneydoğu Gazisi Mehmet Çoban, günün anlam ve önemini belirten birer konuşma yaptı. Tören, Hacı Mehmet Saygın Ortaokul öğrencilerinden Damla Ak’ın “Gazilerin Gözyaşı” adlı şiiri okunmasıyla sona erdi. Kaymakam Solmaz, Başkan Topaloğlu ve Kemer protokolü daha sonra Kemer Uygulama Oteli’ne geçerek kahvaltı yaptı. Kaymakam Solmaz, burada yaptığı konuşmada, gaziliğin şehitlik mertebesinin en önemli tamamlayıcısı olduğunu söyledi. “Vatan sevgisi bizim en büyük değerimiz” Gazi unvanını alan tüm büyüklerin kalbinde ve niyetinde vatan için canını verme fikri olmasından dolayı her zaman baş tacı olduklarına işaret eden Kaymakam Solmaz, “Bu tür günler bizim vatan sevgimizi gözden geçirmemizi sağlıyor. Vatan sevgisi bizim en büyük değerimiz olması lazım ki şartlar ne olursa olsun bizi hayatta tutacak tek sevgi vatan sevgisidir. Gazilerimize ve şehit yakınlarımıza sağlıklı bir ömür diliyorum. Gazilerimizin günü kutlu olsun” dedi. Kemer Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen törene; Kemer Kaymakamı Ahmet Solmaz, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, Kemer İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Ömer Seyhan, Kemer İlçe Emniyet Müdür Vekili Yıldırım Ünal, Kemer Sahil Güvenlik Komutanı Soner Tuna, Kemer Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Derya Baytekin, Kemer İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Erkan Ergen, gaziler, şehit yakınları, siyasi parti temsilcileri, muhtarlar, sivil toplum kuruluşu ile kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, Kemer Belediyesi Meclis Üyeleri Timur Zabitoğlu ile Hüseyin Sek katıldı.
Karabük "Eğitim Kenti Karabük Projesi" toplantısı Karabük Valisi Mustafa Yavuz’un himayelerinde hazırlanan "Eğitim Kenti Karabük Projesi" değerlendirme toplantısı yapıldı. Valilik Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen değerlendirme toplantısına, Vali Yavuz’un yanı sıra; Vali Yardımcısı Mustafa Şahin, İl Milli Eğitim Müdürü Nevzat Akbaş ve Milli Eğitim Müdürlüğü AR-GE birimi öğretmenleri katıldı. Toplantıda, "Eğitim Kenti Karabük Projesi"nin öğretmen, öğrenci ve veli üzerindeki etkileri, kazanımları ve yeni hedeflerine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Projenin okul-aile ve çevre ilişkisini güçlendirdiğini, nitelikli başarının artmasına önemli derece de katkı sağladığını ifade eden Vali Yavuz, "2023-2024 Eğitim-Öğretim yılında ’Eğitim Kenti Karabük Projemiz’ hedeflerine ulaşmıştır. 8 başlık altında topladığımız ’Eğitim Kenti Karabük Proje’mizin her başlığı öğrencilerimizin akademik gelişiminden sosyal, kültürel ve sportif gelişimlerine, değerlerimizden hayata hazırlanmasına kadar geniş kapsamlı etkileri bulunmaktadır. Bu proje ile ayrıca öğrencilerimizi daha yakından takip ediyor, plan ve program çerçevesinde okullarımızda çeşitli aktiviteler gerçekleştiriyoruz. Bu yaptığımız çalışmalar neticesinde; Bursluluk Sınavı, YKS ve LGS’de, sosyal, kültürel ve sportif başarılar ve bilimsel çalışmalarda Karabük eğitimindeki yıllara göre artan başarı grafiğini daha üst seviyelere taşıdık. 2024-2025 Eğitim-Öğretim yılına ’Eğitim Kenti Karabük Projesi’ ile yeni hedeflerle başlıyoruz. Bu dönem yeni başarı hikâyeleri yazacağımıza ve eğitimin her alanında başarılarımızın artarak devam edeceğine inanıyorum" dedi.
Karabük Karabük’te Gaziler Günü kutlandı Karabük’te, Mustafa Kemal Atatürk’e Mareşal Rütbesi ve Gazi Ünvanı verilişinin yıl dönümü ve Gaziler Günü kutlandı. Tören, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü önünden başlayan "Kahramanlarımızla Yürüyoruz" korteji ile başladı. Kortejin Valilik Atatürk Anıtı’nda son bulmasının ardından, çelenk sunum töreni gerçekleştirildi. Törende; Vali Mustafa Yavuz, Karabük Garnizon Komutanı Vekili Albay Murat Gürcan, Karabük Belediye Başkan Yardımcısı Fatih Ustaoğlu ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği Karabük Şubesi Başkanı Sebahattin Çorbacı tarafından Atatürk Anıtı’na çelenk sunuldu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile devam eden törende; günün anlam ve önemini belirtilen konuşmayı Türkiye Muharip Gaziler Derneği Karabük Şube Başkanı Sebahattin Çorbacı gerçekleştirdi. Şiirlerin okunmasının ardından tören sona erdi. Mevlid-i Şerif programı düzenlendi Program Esentepe Yeşil Camii’nde düzenlenen Mevlid-i Şerif ile devam etti. Mevlide, Vali Mustafa Yavuz, Vali Yardımcısı Mustafa Şahin, kamu kurum ve kuruluşları il müdürleri, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Karabük Şube Başkanı Çorbacı, Şehit Aileleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hilmi Öksüzoğlu, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Karabük Şube Başkanı Nihat Kılıç, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, siyasi parti temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Mevlit programında Kur’an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okundu, ardından şehitler için dua edildi. Vali Yavuz gazileri ağırladı Karabük Valisi Yavuz, Gaziler Günü dolayısıyla Türkiye Muharip Gaziler Derneği Karabük Şube Başkanı Sebahattin Çorbacı, Şehit Aileleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hilmi Öksüzoğlu, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Karabük Şube Başkanı Nihat Kılıç ve Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı Karabük Şube Başkanı Sabri Özer ile dernek üyelerini makamında kabul etti. Ziyarette konuşan Vali Yavuz, “Gazilerimiz, milletimizin bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü için gösterdikleri fedakârlıklarla, bizlere her zaman rehber olmuşlardır. Gaziler Günü’nde, kahramanlarımıza olan minnet ve saygımızı bir kez daha dile getirmek bizim için onurdur" dedi.
Manisa Şehzadeli kadınlar, ‘Kadınlar Matinesi’nde gönüllerince eğlendi Şehzadeler Belediyesi tarafından tarihi Kurşunlu Han’da düzenlenen Kadınlar Matinesi’nde Manisalı kadınlar gönüllerince bir akşam geçirdi. Şehzadeler Belediyesi tarafından organize edilen Kadınlar Matinesi, tarihi Kurşunlu Han’da coşku dolu anlara sahne oldu. Belediye, bu anlamlı etkinlikle kadınlara hem unutulmaz bir gün yaşattı hem de sosyal hayatın içinde daha fazla yer almalarına katkı sağladı. Yoğun ilgi gören matinede, yerel sanatçı Sadoşum Sadoş performansıyla adeta büyüledi. Türk müziğinin sevilen parçalarını seslendiren sanatçı, enerjik sahne performansıyla konuklardan tam not aldı. Etkinlik boyunca kadınlar hem dans edip şarkılara eşlik etti hem de bol bol eğlenme fırsatı buldu. "Kadınlara güzel bir akşam yaşatalım istedik" Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay, etkinliğin kadınların sosyalleşmesi ve keyifli vakit geçirmesi açısından büyük önem taşıdığını ifade ederek, " Bugün burada Şehzadelerin ilk seçilen kadın belediye bakanı olarak Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünya kadınlarından önce biz Türk kadınlarına vermiş olduğu hak sayesinde sizlerin karşısında olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorum. Diyor ya Atam; ’Ey Türk kadını sen yerlerde sürünmeye değil, göklere layıksın’ diye. Bugün bunu gösterdiniz. Sizlerle gurur duyuyorum. Bugün burada bir kadın belediye başkanı isem sizlerin sayesinde, kadınlarımız sayesindedir. Seçim döneminde evlerde, sokaklarda, iş yerlerinde bir araya geldik. Bazen siyasi görüşümüz farklıydı, ama dertlerimiz ve birbirine bakan gözlerimiz aynıydı. Biz de size bir söz verdik. Dedik ki; Şehzadeler Belediyesi’ni bir kadın yönettiğinde hep beraber ağladığımız gibi, hep berber eğlenecek ve güleceğiz. Bu akşam da yıllarca bu kentten bu belediyeden istediğini alamayan evde, işte her zorluğa göğüs geren evlatlarına, eşine, ailesine kendini feda eden kadınlara güzel bir akşam yaşatalım istedik." dedi. "Tüm alanlarda eşitlik istiyoruz" Göreve geldikleri günden beri canla başla çalıştıklarını ve verdikleri sözleri bir bir gerçekleştireceklerini ifade eden Başkan Durbay şöyle devam etti: "Bu kenti toplumsal cinsiyet eşitliğini önceleyen bir kent yapacağız. Bu kentte kadınlar sokaklarda daha rahat dolaşabilecek. İstihdama katılabilmeleri için kreşler açacağız demiştik. Gelir gelmez Fatih Kreşimizi büyüterek kapasitesini iki katına çıkardık. Nurlupınar bölgesinde eski bir binayı alıp restore ediyoruz ve çok güzel, büyük bir kreş daha kazandıracağız. Bütün çalışmaları tamamlandı, yapımına başlıyoruz. Ama yetmez. Biz tüm alanlarda eşitlik istiyoruz. Biz kadınlar daha iyisini hak ediyoruz. En iyisini de hep beraber getireceğiz bu kente. Eşitliği sağlayana kadar durmak yok çok çalışacağız. Gücümüz ise sizlersiniz." Etkinlik sırasında katılımcılara çeşitli ikramlar yapıldı. Konuklar için özenle hazırlanan yiyecek ve içecekler büyük beğeni toplarken, tarihi atmosferde kadınlar hem müziğin hem de lezzetli ikramların tadını çıkardı. Program, günün anısına çektirilen fotoğraflar ve neşeli anlarla sona erdi.