ASAYİŞ - 17 Aralık 2024 Salı 21:12

Küçükçekmece’de kuş kümesinde çıkan yangın iş yeri ve 2 binanın çatısına sıçradı

A
A
A
Küçükçekmece’de kuş kümesinde çıkan yangın iş yeri ve 2 binanın çatısına sıçradı

İstanbul Küçükçekmece’de 5 katlı binanın çatısında bulunan kuş kümesinde çıkan yangın, bitişiğindeki ve iş yeri olarak kullanılan 5 katlı 2 binanın çatısına da sirayet etti. Yangın itfaiye ekiplerince söndürülürken o anlar cep telefonu kamerasına anbean yansıdı.


Olay, saat 18.30 sıralarında Küçükçekmece Mehmet Akif Mahallesi Bahariye Caddesi üzerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre sokak üzerindeki 5 katlı binanın çatısında bulunan kuş kümesinde henüz bilinmeyen nedenle yangın çıktı. Çıkan yangın kısa sürede büyürken bitişikteki halı üzerine ve tekstil atölyesi olarak kullanılan 5 katlı 2 binanın çatısına da sirayet etti. Vatandaşlar yangına müdahale etmek istese de başarılı olamadı. İhbar üzerine olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Yangın, itfaiye ekiplerinin yaklaşık bir saatlik çalışmasının ardından müdahalesi sonrası söndürüldü. Yangında ölen ya da yaralanan olmazken 3 binanın çatısında maddi hasar oluştu. Ekiplerin alev alev yanan kümesi söndürme çalışmaları ise çevredeki vatandaşların cep telefonu kamerasıyla saniye saniye görüntülendi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeye askerî gemi ihracat sözleşmesi yapıldı; hayırlı uğurlu olsun” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeye askerî gemi ihracat sözleşmesi yapıldı; hayırlı uğurlu olsun” dedi. Yılmaz, Alevi vatandaşlara ilişkin son 20 yolda çalışmalar yürütüldüğünü belirterek, “Tarihte ilk defa kanunlarımıza cemevi kelimesi geçti. Bize devlet olarak düşen vatandaşlarımızın sorunlarını somut olarak görüp, nasıl cevap vereceğimizi ortaya koymaktır. Alevi Bektaşi Başkanlığı cemevlerini dolaşarak, Alevi vatandaşlarımızla buluşarak onların taleplerini alarak ihtiyaçlarını tespit eden bir yapıdır. Sadece cemevlerinin lojistik ihtiyaçları için değil, ilmi çalışmalar, eserler için de önemli gayretler ortaya koyuyorlar” ifadelerini kullandı. Yılmaz, seçim sisteminin önemine değinerek, “Seçim sistemini reforme edebilirsek, temsilde adaleti gözden kaçırmadan, yeni seçim sistemi ile mecliste çok daha istikrarlı yapı oluşabileceğini, siyasi partiler kanunu ile çok daha demokratik ortamın oluşabileceğini ifade etmek isterim. Yeni Anayasa ve iç tüzük tartışmaları ilke birlikte siyasi partiler kanunu, seçim kanununun tartışılmasının çok faydalı olacağını ifade etmek isterim” şeklinde konuştu. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı bütçesine değinerek, “Geçmişte, biliyorsunuz, bir Başbakanlık vardı, bir de Cumhurbaşkanlığı vardı. Şimdi, 2018’den bir örnek vereyim size: 2018 yılında Cumhurbaşkanlığının bütçe içindeki payı yüzde 0,11; Başbakanlığın payı yüzde 0,21; ikisinin toplam payı 0,32 yani binde 3 diyelim, yüzde 0,32. Bugün, Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığının birleştiği bir durumdayız ve bugün Cumhurbaşkanlığının bütçedeki payı sadece 0,11 yani geçmiştekinin üçte 1’i nispetinde bir oran. Dolayısıyla çok detaya girmek istemiyorum "Cumhurbaşkanlığının aşırı büyük bir bütçesi var." söylemleriniz bu rakamlar tarafından teyit edilmiyor” Altay tankına ilişkin Yılmaz şunları kaydetti: “Altay tankıyla ilgili, 2015 yılında normalde envantere girmesi bekleniyordu. Almanya tarafından konfigürasyonda bulunan alt sistemler için özellikle motor ve transmisyon ihracat lisansı verilmemesi nedeniyle bu gecikme yaşanmıştır. Bu savunma sanayisinin ne kadar zor bir alan olduğunu da gösteren güzel bir örnektir. Açık ve kapalı yaptırımlarla, ambargolarla karşı karşıya olduğumuz hâlde savunma sanayisinde biz bunları başardık. Ama bunu da aşıyoruz, 2025 yılı Ağustos ayında Altay tanklarının seri üretime başlaması ve envantere girmesi planlanmaktadır.” Savunma Sanayi Başkanı’nın Genel Kurul’da olmamasına ilişkin soruyu da yanıtlayan Yılmaz, “Ona ben izin verdim. Beni aradı, Portekiz’de ülkemizin çok önemli bir anlaşma yapması söz konusuydu, ben de kurumu temsilen Başkan Yardımcımız olsun -zaten kurum bürokratlarının konuşma hakkı da yok burada ayrıca- kurumsal bir bilgi ihtiyacı olduğunda ben arkadaşlarımızdan alırım, sen git, bu anlaşmayı yap dedim. Yaptığı anlaşma da nedir? Bugün Sayın Haluk Görgün Portekiz’de Portekiz donanması için 2 adet denizde ikmal ve lojistik destek gemisi imza törenine katıldı ve bu imzalar atıldı. Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeye askerî gemi ihracat sözleşmesi yapıldı; hayırlı uğurlu olsun. Başta Savunma Sanayiimiz olmak üzere, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Geçen sene 5,5 milyar dolardı ihracatımız, bu sene inşallah 7 milyar dolara yakın bir ihracatı gerçekleştireceğiz; bunu hedefliyoruz” dedi. Asgari ücretle çalışanların, SSK’lı çalışanların yüzde 42’si olduğunu ortaya koyan Yılmaz, “Bu da 6,9 milyon çalışana denk geliyor. Toplam çalışan sayımız üzerinden değil bu rakam, SSK’lı çalışanlar üzerinden. Kayıtlı, SSK’lı toplam 32-33 milyon çalışanı var Türkiye’nin, mevsimsel etkilerle düzeltmezseniz 33 milyonun üstünde, mevsimsel etkileri düşerseniz 32 milyonun üzerinde, 33 milyona yakın bir çalışanımız var, onun için de bu rakam söz konusu. Burada geçen söylemiştim, yine altını çizmek isterim, "eksik kayıtlılık" dediğimiz bir kavram da var yani bir tam kayıt dışılık var, bunu da aşağıya çektik epeyce, 2002 yılında yüzde 50’nin üzerindeydi kayıt dışılık, bugün işte yüzde 25’ler civarına inmiş durumda, daha da aşağıya çekme gayreti içindeyiz” ifadelerini kullandı. Asgari ücrete 2022 yılında yüzde 94,6 artış yaptıklarını ve 2023 yılında yüzde 107,3 artış yaptıklarını kaydeden Yılmaz, “Asgari ücretle ilgili müzakereler devam ediyor. İşçi, işveren ve kamu olarak çalışmalar devam ediyor. Bu müzakerelerin sonucunu hep birlikte göreceğiz ama esas itibarıyla bu konu kamuyu doğrudan etkilemiyor, ücret düzeni bakımından söylüyorum. Kamuda zaten asgari ücret alan yok, kamu işçileri, memurları, biliyorsunuz belli bir seviyeye gelmiş durumda. Aksine, asgari ücret arttıkça kamunun primleri artıyor, bu da işveren üzerinde prim yükü oluşturuyor kamuya gelir oluştursa da. Özellikle küçük işletmelerin, emek yoğun işletmeleri, belli yörelerin üretim gücünü koruma bakımından asgari ücretin dengeli bir yapıda gelişmesi önemli. İşletmeler sürdürülebilir olmazsa, verimlilik olmazsa sağlıklı bir şekilde istihdam oluşumu ve ücret oluşumu gelişmez. Dolayısıyla, verimliliği artırarak, rekabet gücümüzü yükselterek, reel zeminde kalıcı bir şekilde çalışanlarımızın refahını artırmaya devam edeceğiz” dedi.
Kayseri MHP’li Ersoy: "Kayseri-Niğde otobanının yapılarak, Adana-Mersin otobanına bağlanmasını talep ediyoruz” Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kayseri Milletvekili Baki Ersoy, 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde yaptığı konuşmasında Kayseri için taleplerini dile getirdi. Kayseri’nin Türkiye’nin orta noktasında bir konumda olmasına rağmen otoyol bağlantısı bulunmadığını söyleyerek, “Kayseri için Ankara-Niğde Otoyolu’na, Nevşehir Acıgöl Kavşağı’ndan 100 kilometrelik bir bağlantı yapılmasını ve bunun yanında, Kayseri-Niğde otobanının yapılarak, Adana-Mersin otobanına bağlanmasını talep ediyoruz” dedi. Kayseri’nin her türlü kara ulaşımına elverişli olmasına rağmen, otoyol bağlantısı olmadığını söyleyen Baki Ersoy, “17 Aralık 2016 tarihinde, Kayseri 1. Komando Tugay Komutanlığında görevli askerlerimizin, çarşı iznine çıktıkları esnada bindikleri halk otobüsünün, hain terör örgütü mensupları tarafından düzenlenen saldırı sonucu, 15 kahraman Mehmetçiğimizin şehit, 54 Mehmetçiğimizin gazi olduğu elim olayın yıl dönümünde, şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum. Seçim Bölgem olan Kayseri’nin bazı önemli taleplerini yüce Meclis’te sizlerle paylaşmak istiyorum. Kayserimiz, doğu ve batı, kuzey ve güney illerini birbirine bağlayan, coğrafi olarak ülkemizin tam orta noktasında bir konuma sahip olmasına ve bulunduğu konum gereği her türlü kara ulaşımına elverişli olmasına rağmen maalesef hala bir otoyol bağlantısı bulunmamaktadır. Bizler, Kayseri için Ankara-Niğde Otoyolu’na, Nevşehir Acıgöl Kavşağı’ndan 100 kilometrelik bir bağlantı yapılmasını ve bunun yanında, Kayseri-Niğde otobanının yapılarak, Adana- Mersin otobanına bağlanmasını talep ediyoruz. Bu bağlantılar Kayseri’yi sadece Batıya ve güneye değil, ülkemizin kuzey ve doğu illerine de entegre ederek, ticari ve sosyal anlamda avantaj sağlayacaktır. Aynı zamanda mevcut otoyolun da daha verimli kullanılmasını mümkün kılacaktır” dedi. “Hızlı tren projesinin 3 yıl içerisinde bitirilmesi elzemdir” Ersoy, hızlı tren sürecinin hızlandırılmasının Kayserililerin ortak beklentisi olduğunu söyleyerek, “Bunun yanı sıra, Kayseri’nin uzun yıllardır beklediği hızlı tren projesi başlamış olup, bu projenin en geç 3 yıl içerisinde bitirilmesi elzemdir. Bu imalat süreçlerinin hızlandırılması tüm Kayserili aziz hemşerilerimizin ortak beklentisidir. Bu anlamda, Sivas ve Yozgat’a ulaşan hızlı tren ağının, Kayseri’ye de ulaştırılması hem vatandaşlarımızı rahatlatacak hem de şehir ekonomisini güçlendirecektir. Düz ova yapısı sayesinde Kayseri, bu projeyi en hızlı şekilde hayata geçirebilecek coğrafi şartlara sahiptir. Ulaşım altyapısının bu şekilde geliştirilmesi, sadece şehirler arası ticareti kolaylaştırmakla kalmayacak; tarım ve sanayi ürünlerimizin pazar erişimini hızlandırarak üreticilerimize de büyük katkı sağlayacaktır” ifadelerine yer verdi. “Sulama projeleri çiftçimizin refahını yükseltecek” Kayseri’nin tarımsal potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek adına sulama projelerinin gerçekleşmesi gerektiğini söyleyen Ersoy, “Kayseri’nin tarımsal potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek adına, Sarımsaklı Ovası Sulama Projesi’nin ihalesinin bir an önce gerçekleştirilmesini, Yemliha Kapalı Sistem Sulama Projesi’nde çelik boruların hızla döşenmesini ve 2024 yatırım programında yer alamayan Höbek Göleti’nin de projeye dahil edilmesini talep ediyoruz. Bu sulama projelerinin tamamlanması, tarımsal üretimde verimliliği artırarak hem çiftçimizin refahını yükseltecek hem de ülke ekonomimize katkı sağlayacaktır. Tarım sektöründeki bu iyileştirmeler, Kayseri’mizin üretim gücünü artırarak, çiftçilerimizin emeğinin karşılığını almasını sağlayacaktır. Kayseri’nin hem ulaşım hem de tarım alanındaki bu taleplerinin yerine getirilmesi, şehrimizin ekonomik, ticari, sosyal ve tarımsal potansiyelini açığa çıkaracak; Kayseri’yi hak ettiği konuma taşıyacaktır” dedi. “Kayseri PİL OSB kurulabilecek potansiyele sahip” Kayseri’nin ASPİLSAN’ın sahip olduğu altyapı sayesinde PİL OSB kurulabilecek potansiyele sahip olduğunu söyleyen Ersoy, sözlerine şu şekilde devam etti: “Diğer bir husus olan, Savunma sanayimizin en kritik konularından biri olan batarya ve şarj edilebilir pil konusunda 1981 yılında Kayserili hayırseverler tarafından yaptırılarak Türk ordusuna bağışlanan ASPİLSAN, lityum iyon pil üretimi konusunda da Kayserimizi Türkiye’nin merkezi konumuna getirecek yatırımlar yapmış ve fabrikasını devreye almıştır. Kayseri’miz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından başlatılan HIT-30 Türkiye projesi kapsamında ASPİLSAN’ın sahip olduğu altyapı sayesinde HIT Pil teşviklerinin merkezi olabilecek durumdadır. Bu konuyu da hem Cumhurbaşkanımızın hem Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın dikkatine sunuyor Kayseri’nin HİT 30 kapsamında PİL OSB’si kurulabilecek potansiyeline işaret etmek istiyorum. Bu vesile ile 2025 yılının hem ülkemiz hem de sevdamız Kayserimize refah, sağlık, huzur, mutluluk getirmesini Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. Sevdamız Kayserisporumuz ve Erciyes 38 Futbol takımlarımıza ayrı ayrı başarılar diliyor, 2025 yılının hepimize hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle 2025 yılı bütçe teklifini olumlu değerlendiriyor, Genel Kurulumuzu saygılarımla selamlıyorum.”
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Hem kendi içinde huzuru, istikrarı yakalamış hem de tüm bölgenin istikrarına katkıda bulunan Suriye görmek istiyoruz" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Suriye’deki bu istikrara, bu olumlu gelişmelere dışarıdan hiçbir gücün müdahale etmesini istemiyoruz. Özellikle İsrail’in Golan Tepelerini aşan işgal ettiği alanları genişletici eylemlerini son derece tehlikeli görüyoruz ve Suriye’nin istikrarını bozmaya çalışan eylemler olarak görüyoruz” dedi. Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2025 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 kesin hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, uzun zamandır devam eden otoriter bir yönetim, anti demokratik bir yönetim, bir diktatörlük devrilmiş, Suriye halkı yeni bir ortam oluşturduğunu belirterek, “Şu anda yeni bir döneme doğru geçici bir idare söz konusu. Bundan sonra geçici bir hükümet ve daha kalıcı bir siyasi yapıyla Suriye’nin yoluna devam etmesini bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak buradaki tavrımız, tutumumuz son derece açıktır. Biz Suriye’de, Suriye halkının tamamını kapsayan hangi dinden olursa olsun, hangi mezhepten, inançtan, etnik kimlikten olursa olsun, Suriye halkının tamamını kapsayan bir siyasi yapılanmayı savunuyoruz ve buna katkıda bulunmak için elimizden gelen tüm gayreti sarf ediyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünden, egemenliğinden yanayız. Suriye’nin bir bütün olarak varlığını devam ettirmesini huzur içinde, refah içinde bir gelecek oluşturmasını istiyoruz. Başkalarına istikrarsızlık aktarmayan komşularına, bölgeye istikrarsızlık aktarmayan tam tersine hem kendi içinde huzuru, istikrarı yakalamış hem de tüm bölgenin huzuruna, istikrarına, refahına katkıda bulunan bir Suriye görmek istiyoruz. Bu elbette kolay değil” ifadelerini kullandı. Suriye konusunda yeni oluşan süreçte belirsizliklerin olabileceğine dikkat çeken Yılmaz, “Biz tüm gayretimizle Suriye halkının tamamının yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz. Suriye çok çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir coğrafya. Ben inanıyorum ki uygun şartlar oluştuğunda Suriye çok hızlı toparlanacaktır. Yeter ki hep birlikte destek olalım. Suriye’nin maalesef geçtiğimiz 13-14 yılda altyapısı, ekonomisi, kurumları tahrip edildi. Şimdi yeniden inşa zamanı. Suriye’yi ekonomisiyle, kurumlarıyla, altyapısıyla hep birlikte inşa etmek durumundayız. Burada da uluslararası topluma ve tüm sorumlu ülkelere görev düştüğünü ifade etmek isterim. Gelin hep birlikte Suriye’nin yeniden inşa sürecine katkıda bulunalım. Özellikle Birleşmiş Milletlerden Avrupa Birliği’ne bölgedeki dost kardeş ülkelere varıncaya kadar el birliğiyle bunu yapmamız lazım ve bunu Suriye halkıyla birlikte yapabiliriz. Geçen bir manzara gördüm televizyonda. Suriyeli vatandaşlar bu yaşanan devrim sonrası, sokakları temizlemeye çalışıyorlar. Ellerinden geldikçe sokaklarını, evlerinin önünü temizlemeye gayret ediyorlar. Bunu yapan bir toplum kendi geleceğini de çok iyi inşa eder. Yeter ki biz birlik beraberlik içinde onlara destek verelim. Yeniden inşa süreci oluştukça, Suriye’de güvenlik oluştukça, siyasi istikrar oluştukça altyapı, ekonomi belli bir noktaya geldikçe ülkemizde uzun yıllardır misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimiz de ülkelerine, vatanlarına onurlu bir şekilde, güvenli bir şekilde, gönüllü bir şekilde dönme imkanına kavuşmuş olacaklardır. Bu çerçevede Suriye’deki bu istikrara, bu olumlu gelişmelere dışarıdan hiçbir gücün müdahale etmesini istemiyoruz. Özellikle İsrail’in Golan Tepelerini aşan işgal ettiği alanları genişletici eylemlerini son derece tehlikeli görüyoruz ve Suriye’nin istikrarını bozmaya çalışan eylemler olarak görüyoruz. İsrail başta olmak üzere” dedi. Yılmaz, Filistin konusunda şunları kaydetti: “Bugün çok uzun bir mücadeleyle birçok acılar yaşayarak Suriye halkı bugünkü ortamı oluşturdu. Sabrettiler ve zafere ulaştılar. Sabredenler zafer kazandılar. Bunu gönülden kutluyoruz. İnşallah Filistin halkı da uzun yıllardır süren bu mücadelelerini bir gün zaferle taçlandıracaklar. Bundan da hiçbir şüphe duymuyoruz. Haklı mücadelelerinin yanında olmaya Türkiye Cumhuriyeti olarak sonuna kadar devam edeceğiz. Filistin halkının, Filistin davasının yanında olmaya devam edeceğiz.” Kürt vatandaşların Türkiye’nin eşit vatandaşları olduğunu söyleyen Yılmaz, “Bizim Kürtlerle veya Kürtçeyle bir sorunumuz yoktur. Bizim terörle, hukuk dışı yapılarla ülkemizin huzurunu bozan, ülkemizin birliğini bozma riski olan yapılarla sorunumuz vardır. Çok açık ve net. Bunu böyle görmeniz lazım. Hiç kimsenin de Kürt vatandaşlarımızın tamamını temsil etme hakkı yoktur. Her topluluk gibi Kürtler de homojen değillerdir. Farklı görüşleri vardır, farklı siyasi anlayışları vardır. Farklı inanç grupları vardır. Farklı talepleri, beklentileri vardır. Ben bütün Kürtleri temsil ediyorum. Kürtler adına konuşuyorum gibi bir tavrın hiçbir şekilde demokratik olmadığını Kürtlere de haksızlık olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Bizim meselemiz terörsüz Türkiye’dir. Türkiye Yüzyılını 85 milyon için huzurun yüz yılı yapmaya niyetliyiz ve kararlıyız. Bu çerçevede de demokratik standartlarımızı, hukukumuzu geliştirmeye varsa eksiklerimiz onları tartışıp gidermeye her zaman açık olduk. Bugüne kadar da birçok adımı bizzat Cumhur İttifakı olarak, AK Parti olarak bundan sonra da vatandaşlarımızın sorunlarına her zaman duyarlı olmaya onların taleplerini, beklentilerini her zaman dikkate almaya devam edeceğiz. Terörün gölgesinde siyaset olmaz. Hiçbir siyasi partinin hiçbir siyasi partinin nasıl ki demokrasi askeri ve bürokratik vesayet altında olmazsa hiçbir siyasi partinin de terör örgütlerinin gölgesi altında siyaset yapmaması gerekir. Kendi siyaseti neyse ona saygı duyarız. Demokratik siyasetine saygı duyarız. Fikirleri neyse onları ifade etmelerine saygı duyarız. Ama bir takım vesayetçi denebilecek örgütsel müdahalelerle şekillenen siyasetin sivil ve demokratik siyaset olamayacağını da açık bir şekilde ifade etmek isterim” diye konuştu. Alevi vatandaşlara yönelik Yılmaz, “Biz ortak tarihimizle, ortak değerlerimizle, kader bildiğimizle, ortak gelecek ufkumuzla bir millet olarak geleceğe doğru yürümeye devam edeceğiz. Türkiye yüzyılı hepimizin yüzyılıdır. Türkiye yüzyılı bu ülkede yaşayan kimliği, etnik yapısı, mezhebi, inancı ne olursa olsun her bir vatandaşımızın yüzyılıdır ve böyle olmaya devam edecektir. Bugün geldiğimiz noktada çok şükür her konumuzda açık yüreklikle konuşuyoruz. İnsanların fikirlerini ifade etme hürriyeti. Bu çok çok kıymetli. Bir ülkenin demokratik standartlarının gelişmesi de kalkınması da yenilikçi, girişimci bir ülke olması da düşünce hürriyetiyle yakından Tabii ki bunu söylerken nefret söylemlerini kastetmiyorum” ifadelerini kullandı.