SAĞLIK - 14 Kasım 2024 Perşembe 11:14

Koşuyolu Hastanesi’nde 14 Kasım Dünya Diyabet Günü etkinliği düzenlendi

A
A
A
Koşuyolu Hastanesi’nde 14 Kasım Dünya Diyabet Günü etkinliği düzenlendi

Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nde 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla, diyabet konusunda farkındalığı artırmak amacıyla etkinlik düzenlendi. Diyabetin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hande Özportakal, “Hastalarımız yaşam tarzı değişikliklerine uyar ve düzenli olarak hekim kontrollerinden geçerlerse diyabetin neden olacağı kötü sonuçlarla karşılaşma ihtimalleri oldukça azalacaktır” dedi.



Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nde 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla etkinlik düzenlendi. Diyabet konusunda farkındalığı artırmak amacıyla düzenlenen etkinlikte diyabetin önlenmesi için sağlıklı beslenme, düzenli sağlık kontrolleri ve fiziksel aktivitenin önemi vurgulandı. Hastanede açılan stantlarda vatandaşlar diyabet hastalığına karşı bilgilendirildi.



“Dünyada her 10 kişiden biri diyabet hastası”


İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hande Özportakal, “Dünya Diyabet Günü, diyabetin yaygınlığını anlatmak ve insanları diyabet konusunda bilinçlendirmek amacıyla her yıl 14 Kasım tarihinde kutlanan önemli bir sağlık etkinliğidir. Uluslararası Diyabet Federasyonunun verilerine göre, dünya üzerinde her 10 kişiden 1’inin diyabetli olduğunu biliyoruz. Türkiye’de de durum pek farklı değil. Yanlış beslenme şekilleri ve hareketsiz yaşamın getirdiği obezite ile birlikte, diyabetli hasta sayısı her geçen gün artmakta. Ve maalesef ki çok sık görülen bir hastalık olmasına rağmen kan şekeri kontrol altında olan hasta sayısı oldukça az. Peki hastaların kan şekerleri kontrol altında olmaksa ne olur? Şeker hastalığı uzun dönemde tüm doku ve organlarda ciddi hasarlara neden olabilen bir hastalık. Eğer hastalar uzun süre kan şekerleri kontrol altında olmadan hayatlarına devam ederlerse, ileriki yıllarda körlük, kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği ve herhangi bir uzuv kayıplarıyla karşımıza gelebiliyorlar” dedi.



“Hayatlarına yaşam tarzı değişikliğini katmalılar”


Diyabetin kötü sonuçlarından korunmaları için hastaların neler yapması gerektiğini aktaran Dr. Özportakal, “Öncelikle kan şekerini kontrol altında almaları gerekiyor. Ve bunu yaparken de şeker haplarının ve insülinlerin ötesinde öncelikli olarak yaşam tarzı değişikliğini hayatlarına katmaları gerekiyor. Yaşam tarzı değişikliği derken neleri kastediyoruz? Tabi ki bunun ilk basamağı beslenme önerileri. Hastaların şeker ve rafine karbonhidrattan uzak durmalarını istiyoruz. Öğünlerini küçük porsiyonlarda tüketmelerini ve uzun süre aç kalmaktan kaçınmalarını istiyoruz. Lifli gıdaları ve glisemik indeksi düşük ürünleri tüketmelerini istiyoruz. Bunun yanında, gazlı içecekler ya da çok yüksek miktarda şeker ihtiva eden içecekleri tüketmemelerini ve günlük en azından 1,5-2 litre su tüketimini alışkanlık haline getirmelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.



“Diyabet tedavi edilebilir bir hastalıktır”


“Yaşam tarzı değişikliğinin bir diğer önemli basamağı da tütün kullanımından kaçınmak” diyen Özportakal, “Gerek diyabette, gerekse diyabetin komplikasyonlarında çok önemli bir risk faktörü. Eğer kişi bırakabiliyorsa kendi yöntemleriyle, bırakamıyorsa sigarayı bırakma polikliniklerinden faydalanarak bu alışkanlığından en kısa sürede vazgeçmeli. Bir diğer önemli husus egzersiz. Hastalarımızın günlük, düzenli olarak en az 30 dakika egzersiz yapmalarını öneriyoruz. Diyabetli hastalarımızın her biri aynı zamanda tansiyon ve kolesterol hastası adayı. Bu anlamda da ölçümlerini ve takiplerini yapmalılar. Gerekli görülen durumlarda da kısa sürede tedaviye başlanması gerekmekte. Sonuç olarak diyabet tedavi edilebilir bir hastalıktır. Eğer hastalarımız yaşam tarzı değişikliklerine uyar, verilen ilaçları düzgün bir şekilde kullanır ve düzenli olarak hekim kontrollerinden geçerlerse diyabetin neden olacağı kötü sonuçlarla karşılaşma ihtimalleri oldukça azalacaktır” ifadelerini kullandı.



Diyabet Eğitim Hemşiresi Semra Kızıl, “Hastanemizde her ayın son Çarşamba günü Sertifikalı Diyabet Okulu yapıyoruz. Dahiliye doktorlarımız, diyetisyenlerimiz ve fizyoterapistlerimiz eşliğinde. Tüm diyabet hastalarını bekleriz” dedi.



“Yaşam kalitem yükseldi”


Diyabet Okulu’na katılan diyabet hastalarından Kubilay Gürkan Ersoy, “Bugün 14 Kasım, Diyabet Haftası. Dünyanın her yerinde bu stantları görmemiz mümkün. Yıllarca biz de bu stantlara rast geldik fakat ben de bilmiyordum. Ta ki yaklaşık 4 yıl önce hastalığımın teşhisi konulana kadar. Öncelikle şu anda 93 kiloyum, 120-125 kilo arasıydım. Çok kiloluydum. Hazımsızlık, şişkinlik gibi birçok sağlıklı sorunum var. Dahiliye doktoruna başvurmaya karar verdim, doktor tahlilleri yaptı. Ve kanda yüksek oranda şeker bulunduğunu söyledi. Bunu normal sınıra çekmek için bir süreç gerekiyordu. Bununla ilgili eğitimlere katıldım. İlaçlarımı nasıl kullanacağımı, yeme alışkanlığımı değiştirmem gerektiğini hekimim, diyabet hemşirem ve diyetisyenim sayesinde öğrendim. 3-4 yıllık süre içerisinde, kandaki şeker değerim düştü. Durup dururken yemekten sonra uyku hali artık yok. Tüm bu sürecin sebebi, eğitimlere katılarak doğru bilgi almam. Umarım bu tür sıkıntı yaşayan vatandaşlarımızın da bu okullara katılıp gerekli desteği aldıktan sonra daha kaliteli yaşam süreceğine inanacağım tam. Nitekim benim yaşam kalitem yükseldi, şu anda daha formdayım, daha iyiyim” diye konuştu.



Koşuyolu Hastanesi’nde 14 Kasım Dünya Diyabet Günü etkinliği düzenlendi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Kütahya’da ’Türkiye-Macaristan Kültür Yılı’ kapsamında sergi ve sempozyum düzenlendi Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, 2024 Türkiye-Macaristan Kültür Yılı etkinlikleri kapsamında Türk-Macar Sanatçıların Eserleri Sergisi ve Türk-Macar İlişkileri 100. Yıl Uluslararası Sempozyumu’na ev sahipliği yaptı. DPÜ Rektörlüğü ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikler, Fuaye Alanı’nda açılan Türk-Macar Sanatçıların Eserleri başlıklı sergi ile başladı. Çeşitli eserlerinin yer aldığı sergiye Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Viktor Matis, Rektör Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Özer Aydın ve Prof. Dr. Ayhan Kahraman, Kütahya İl Emniyet Müdürü Osman Elbir, Kütahya İl Jandarma Komutanı Albay Vedat Kültür, Macaristan’ın Kütahya Fahri Konsolosu İsmet Güral, il protokol üyeleri, akademik ile idari personeli ile davetliler katıldı. Serginin açılışının ardından Kırmızı Salon’da başlayan Türk-Macar İlişkileri 100. Yıl Uluslararası Sempozyumu, saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Macaristan milli marşının okunmasıyla başladı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Türk ve Macar halklarının dostluğunun tarihteki dönüm noktalarından bahsettiği konuşmasında Tökeli İmre’ye Ferenc Rakoczi’ye ve Lajos Kossuth’un Kütahya’da kaldığı sürede yürüttüğü çalışmalar ve Türk diline sunduğu katkılara özel bir yer ayırdı. "Bizler, Türk-Macar dostluğunu yaşatırsak dünyaya barışı getirebiliriz" Macaristan’ın cumhuriyetin ilk yıllarında sunduğu katkılardan da söz eden Prof. Dr. Kızıltoprak, "Bugün konuk ettiğimiz Sayın Viktor Mtis de dahil olmak üzere Macaristan’ın tüm Ankara büyükelçileri Türk-Macar dostluğuna büyük katkılar sunmuştur. Bizler, Türk-Macar dostluğunu yaşatırsak dünyaya barışı getirebiliriz" dedi. Rektör konuşmasının sonunda sempozyumun düzenlenmesine katkı sunan Macaristan Ankara Büyükelçiliğine, Macaristan Fahri Büyükelçisi İsmet Güral’a, Türk Tarih Kurumuna ve TİKA’ya teşekkür etti. İsmet Güral ise, Türk ve Macar halklarının geçmişte beraber yaşayan halklarken, Türklerin Anadolu’ya kaydığını hatırlattıktan sonra, DPÜ ile Pecs Üniversitesinin kardeş üniversite olma sürecini anlattı. Büyükelçi Viktor Matis de, "Kütahya’ya 3. kez gelmekten çok mutluyum. Bu şehir, Macarların hatıralarının yaşadığı çok güzel bir şehir" diyerek konuşmasına başladı.Lajos Kossuth’un Kütahya’da bulunduğu sürede tüm dünyada özgürlüğün sembolü olduğunu kaydeden Matis, "Onun hatıralarının yaşatılması biz Macarlar için çok önemli. Kütahya’nın bugüne kadar bizim hatıralarımızı koruması ve sahip çıkmasından büyük bir mutluluk duyuyoruz. 2024 Türkiye Macaristan Kültür Yılı kapsamında Kasım ayının ortasına kadar 130 etkinlik düzenlendi. Bu da haftada 2-3 etkinlik anlamına geliyor" dedi. "Sergiden ve sempozyum konularından çok etkilendim" Konuşmasında DPÜ’ye de özellikle değinen Büyükelçi Matis, "Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, bizim için çok önemli. Sadece Pécs Üniversitesi ile kardeş olması değil. Bu üniversitenin öğrencileri ve akademisyenleri, Macaristan’a karşı büyük bir sempati duyuyor. Biz de bundan büyük mutluluk duyuyoruz" ifadeleri kullandı. "Sergiden ve sempozyum konularından çok etkilendim. Çok ilginç çalışmalar var. Katkı sunan tüm akademisyenlere teşekkür ediyorum" diyen Mtis, konuşmasını sempozyum ve serginin düzenlenmesine katkı sunan Rektör Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak’a ve Macaristan Kütahya Fahri Konsolosu İsmet Güral’a teşekkür ederek tamamladı. İki ülkenin ezgilerinden izler taşıyan müzik dinletisinin gerçekleştirildiği sempozyumun Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak moderatörlüğünde başlayan açılış oturumunda Prof. Dr. Eva Csaki, "Macar Halk Edebiyatında Türk İzleri", Dr. Szabolcs Hadngay, "Osmanlı’nın Erdel Seferi", Gaspar Katko, "Erdel Prensliği ve Kantemir Mirza, Prof. Dr. Emine Dingeç ise Osmanlı Padişahlarının Cihan Devleti Anlayışının Görsel Sembollerine Kutsal Macar Tacının Yansıması" başlıklı bildirileri sundular.
İstanbul Sanat ve antika tutkunları Lütfi Kırdar’daki fuarda buluştu İstanbul’da Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde başlayan İstanbul Sanat ve Antika Fuarı (IAAF), açık artırmayla satılacak sanat ve antika eserlerini sevenleri bir araya getirdi. Fuarda en dikkat çeken eser Sultan 2. Mahmud Had’ın yaptığı “Hatt-ı Şahane Zerendûd Levha” eseri oldu. İstanbul Sanat ve Antika Fuarı’nın Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’ndeki açılışı yapıldı. 13-17 Kasım günleri arasında açık olacak fuarda sergilenen eserler açık artırmayla satılacak. Sanat severleri bir araya getiren fuarda, en dikkat çeken eser ise Sultan 2. Mahmud Han’ın kendi yaptığı ’Hatt-ı Şahane Zerendûd Levha’ eseri oldu. 19. yüzyılda yapılan eser, Sultan 2. Mahmud Han’ın bilinen en büyük eserlerinden biridir. İmparatorluğun önemli yerlerine asılması için Sultan tarafından Saray’da yapılan birkaç levhadan biri olan eser Sultan 2. Mahmud Han’ın “Fatih Camii” ve “Bursa Ulu Camii”ye hediye ettiği levhalar ile “Topkapı Sarayı Has Oda Kutsal Emanetler Bölümü”ne karşılıklı astırdığı iki levhadır. Türk Hat Sanatı’nın başyapıtlarından, ele geçmez ve paha biçilmez müzelik şaheserdir. Eser, 24 Kasım’da saat 15.00’te çevrimiçi olarak açık artırmayla satılacak. Eser, ahşap üzerine altın varak kullanılarak “Zerendûd” tekniği ile yapılmış, Malakâri üslubundadır. “Sübhânallahi ve Bihamdihi Sübhanallahil Azim” yazılı levha, “Azim olan Allah’ı her türlü eksikliklerden tenzih ederek tesbih ederim” anlamına gelir. Eserin açık artırmada koleksiyonerler ve özel müzeler tarafından değeri belirlenecek. Fuara ilişkin bilgiler veren Arthill müzeciliğin kurucusu Hüseyin Kocabaş, "Sultan 2. Mahmud Han ketebeli sarı işi bir levhadır. Edirnekâri üslubunda ahşap üzerine zerendud tekniği ile yapılmıştır. Sultan 2. Mahmud Han’ın sarayda hocası Mustafa Rakım Efendi’nin önderliğinde hazırladığı levhalardandır. Bilinen en büyük eserlerindendir. Bu serinin diğer örnekleri, Sultan’ın hediye ettiği, Bursa Ulu Cami de, Fatih Cami de ve Topkapı Sarayı has odada şu anda kutsal emanetler bölümünde karşılıklı duran iki levhadır. Bu eserin değeri çokça soruluyor fakat öneminden dolayı paha biçemediğimiz bir eser. Açık artırmada koleksiyonerler ve özel müzeler eserin gerçek değerini belirleyecek. Bizler fuarda bu eserleri sergiliyoruz aynı zamanda müzayedemizde ayın 24’ünde saat 15.00 da online olarak gerçekleşecek" dedi. "Muhteşem tasarımı olan bir eser" Daha sonra konuşan Türk İslam sanatı tarihçisi Dr. Zübeyde Cihan Özsayıner, "Şu anda Arthill’in sanat fuarında sergilediği eserlerin en gözdelerinden biri, 2. Sultan Mahmud’un bizzat kendi elleri ile yazmış olduğu hat levhasıdır. Bu eser celi sülüs hat cinsi ile yazılmış ve malakâri tekniği de ilave edilerek yapılmıştır. Malakâri tekniği Selçuklu’dan itibaren kullanılan ve içeride alçı barındıran bir tekniktir. Alçının üzerine kırmızı bir astar ile kaplama yapıldıktan sonra üzerine altın ile yazı yazılır. Bu şekilde eser adeta zeminden fırlayacak gibi gözükür. Bu eserde Sultan imzasını da atmıştır. İmza bile istifli ve hat yazı üslubuna göre atılmıştır. Çerçevesi, bitkisel motifleri ve yazı üslubu ile muhteşem tasarımı olan bir eserdir" ifadelerini kullandı.