SPOR - 25 Temmuz 2023 Salı 09:57

İyi bir jokey olmanın yolu, bu okuldan geçiyor

A
A
A

Türkiye’nin jokey yetiştiren tek eğitim merkezi olan Türkiye Jokey Kulübü Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi’nde öğrenim gören geleceğin jokeyleri, 3 yıllık yoğun ve zorlu eğitimlerden geçiyor. Ülkenin dört bir yanından gelerek burada bir çok eğitim alan öğrenciler, aidiyet duygusuyla disiplinli şekilde hedefleri için çalışmalarını sürdürüyor.

Jokey yamağı anlamına gelen aprantiler, birçok şampiyonun yetiştiği Veliefendi Hipodromu içerisinde yer alan merkezde eğitim görüyorlar. Haftanın 5 günü farklı çalışmalar yapılan okulda, kursiyerler günün ilk saatlerinde bağ kurdukları atlarla idman için hazırlıklarına başlıyor. Ahırlarda atların tımarlanması, yemi verilmesi, temizlik gibi çalışmaların yanı sıra eğitim merkezinin müfredatı kapsamında öğrenciler, teorik binicilik eğitimi, davranış bilimleri ve birçok dersin eğitimini alıyor.

İyi bir jokey olmanın yolu, bu okuldan geçiyor

3 yıl boyunca eğitim alan kursiyerlerin eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm masrafları Türkiye Jokey Kulübü (TJK) tarafından karşılanıyor. Bu yıl 31 Temmuz 2023 tarihinde sona erecek müracaatlar sonrası ağustos ayında bedeni yetenek, yazılı ve sözlü olmak üzere sınavlar yapılacak. Başarılı olan öğrenciler eylül ayında kayıtlarını yaptırabilme şansına sahip olacak.

Zeynep Haldan Postalcı: “Öncelikle biniciliğe uygun şartlar arıyoruz”

Türkiye’de Jokey yamağı yetiştiren tek kurum olan merkezin 1985 yılından bu yana hizmet verdiğini ifade eden TJK Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi Müdürü Zeynep Haldan Postalcı, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine yaptığı açıklamada, “3 yıl boyunca kursiyerlerimize tatbiki binicilik eğitiminin yanı sıra teorik binicilik eğitimi, davranış bilimleri, İngilizce, spor kondisyon çalışmaları da yaptırmaktayız. Eğitim merkezimiz sporcu yetiştirmesi nedeniyle öncelikle biniciliğe uygun şartlar arıyoruz. Verdiğimiz eğitim ve öğretimi Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen at yarışları yönetmeliğinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yapıyoruz. İlköğretimin ikinci 4 yıllık kısmını tamamlamış olmak, 30-45 kilogram arasında bulunmak, 130-165 santimetre arasında boy uzunluğu ve 1 Ocak 2023 tarihi itibarıyla 17 yaşından gün almamış olmak şartlarını taşıyan adayların başvurularını 31 Temmuz’a kadar kabul edeceğiz” dedi.

“Mezuniyetten sonra güzel bir iş bulma şansı”

Çocuklarının jokey olmasını isteyen ailelere de seslenen Postalcı, şunları söyledi: “Eğitim merkezimizdeki eğitimleri 3 yılda başarıyla tamamladıkları takdirde hipodromlarda hem idmanlarda at çalıştırabilme, hem de koşulara katılabilme şanslarını bulacaklar. Başarılı olanlar Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından lisanslanıyorlar ve 150 yarışı kazanan apranti jokey olma hakkına sahip oluyor. Mezuniyetten sonra güzel bir iş bulma şanslarına sahip olabilecekleri için velilerimiz de bizim şartlarımızı taşıyan çocuklarını yönlendirmeleri için bekliyoruz.”

Bercis Merdanoğlu: “Çocuklar aidiyet hissiyle okula bağlanıyor”

TJK Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı ve Klinik Psikolog Bercis Merdanoğlu, 7 ilde at terapi merkezinin olduğunu ve onları sürdürdüklerini söyledi. Okulda farklı kültürden öğrencilerin eğitim aldığını belirten Merdanoğlu, “Türkiye’nin her yerinden öğrencilerimiz geliyor. Farklı illerden geldikleri için kültürel olarak değişik bir topluluk oluyoruz. 3 ay içerisinde hem doğudan hem batıdan gelen öğrenciler, kültürel olarak karmaşa yaşıyorlar, hem ev özlemiyle farklı bir yerde olmasıyla bir çatışma yaşanıyor. Ama bunun sonrasında çocuklarımızda bir aidiyet yaşanıyor. Aidiyet hissiyle okulumuza bağlı oluyorlar, böylelikle 3 yıl geçirmiş oluyoruz. Mezun olduktan sonra İstanbul’da yaşayan öğrencimizle, Adana’da yaşayan veya Diyarbakır’da yaşayan öğrencimiz birbirlerinin evinde birbirlerini misafir ediyorlar. Çok güzel bir kültürel paylaşım oluyorlar. Bu yüzden Türkiye’nin her yerinden gelen renklere sahibiz. Öğrencilerimizin belli bir boy ve kilo kriterlerimiz var. Genelde sınıflarında boylarının kısa olması, kilolarının az olması her zaman dezavantajken burada avantaja dönmüş oluyor. Burada o baskı gitmiş oluyor ve aidiyet oluşuyor” şeklinde konuştu.

Ömer Ay: “Atların ne kadar asil, ne kadar sevecen olduğunu öğrencilerimize tanıtıyoruz”

Aprantilerin pistte yaptığı çalışmalar ve kursiyerlere verilen eğitimlerle ilgili bilgiler aktaran Baş binicilik öğretmeni Ömer Ay, “Haftanın 5 günü, her gün kendi içerisinde farklı çalışma programına sahibiz. Pazartesi günü öğrencilerin atlara daha yumuşak geçiş yapacakları gün oluyor. Salı start makinesinden çıkış çalışması, çarşamba günü ise 20 atın bir arada arkalı-ölü yan yana çalışma programlarını yapıyoruz. Perşembe günü grup çalışması yapıyoruz; cuma günü öğrencilerin atları belli bir hıza çıkartarak kendi yaptıkları meslek olan doğru kamçı tekniklerini uyguluyoruz. Atların ne kadar asil, ne kadar sevecen, ne kadar iyi hayvanlar olduğunu öğrencilerimize tanıtıyoruz. Öğrencilerimiz her gün farklı atların farklı psikolojilerini anlayabilmek ve o atlara iyi uyum sağlayabilmeleri açısından farklı atlarla değiştirebiliyoruz” diye konuştu.

İyi bir jokey olmanın yolu, bu okuldan geçiyor

İyi bir jokey olmanın püf noktaları

Apranti okulunda eğitim gören çocukların hayatlarından feragat ettiğini belirten Ömer Ay, “Özellikle iyi bir sporcu olabilmek. Bu yapılan mesleğin aslında çok üst seviyelerde disipline, çalışma ahlakına ve sporcuda olmazsa olmaz dediğimiz zekiliğe ve çevikliğe ihtiyaç duyuyor. İyi bir jokey olabilmek için bir kere bu işi seviyor olmak lazım. Çünkü hayatınızdan feragat ediyorsunuz; sabah erken kalkmalar, aileden uzak kalmalar, sürekli yollarda olmalar. Karşılığında da dünyanın çok kısıtlı insanların yaptığı elit sporcu; ‘Kralların sporu, sporların kralı’ diye adlandırılan dünyanın her yerinde çok farklı yakınlığa sahip olan bir spor” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Sahada çalışabilmeleri için kilo çok önemli

Öğrencilerin beslenme programlarını belirleyen ve 3 yıldır okulda görev yapan Diyetisyen Muttalip Ayar ise şunları söyledi:

“İlerleyen dönemlerde jokey olacak, binicilik yapacak, profesyonel şekilde bu işi yapacak olan arkadaşlarla çalışıyoruz. Beslenme ve kiloları sahada çalışabilmeleri için çok önemli. Kilolarını belli bir seviyenin üzerine çıkardıkları zaman maalesef problemler yaşayabiliyorlar. Bunun için belli kilonun altında sporcuların olması gerekiyor. Burada biz onlara beslenme programları ve kendileri için uygun olabilecek menülerini belirliyoruz. Yılın belirli periyotlarında sağlık testlerini yapıyoruz. Üç ay bir, bazen ayda bir antropometrik ölçümlerini gerçekleştiriyoruz. Sporcularımızı, aprantilerimizi bireysel olarak takip etmeye çalışıyoruz.

Öğrencilerin hedefi başarılı bir jokey olmak

Apranti Eğitim Merkezi 3. sınıf öğrencisi Yusuf Talha Akkaya, yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler vererek, “Öncelikle sabah atlarımızın yemlerini verdikten sonra ahırlara girip temizlik yapıyoruz. Daha sonra yukarı çıkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra hocalarımız tarafından günlük bineceğimiz atlar belirleniyor. Atlarımızın yanlarına gidip, atları hazırlıyoruz. İdmana çıkıp hocalarımızın bizlere verdiği direktifleri uyguladıktan sonra tekrar okula gelip, atlarımızı temizledikten sonra yukarı çıkıyoruz” dedi.

Okula giriş süreciyle ilgili de konuşan Akkaya, sözlerini şöyle tamamladı:

“Küçüklüğümden beri yaşıtlarıma göre fiziksel olarak küçük olduğum için babam her zaman ‘seni jokey yapacağım’ diye söylerdi. Daha sonra benim bu işi öğrendikten sonra bir gün sosyal medyada TJK’nın paylaşımı karşıma çıktı. Sonra gitmek istediğimi babama söyledim. Spor lisesinde bir başarım olmuştu oraya gitmekten vazgeçtim, buraya gelerek mülakatlara girdim ve kazandım. Ailem de çok mutlu oldu.”

Jokey olan akrabasının söylemiyle jokeyliğin hayalini kuran 3. sınıf öğrencisi Ömer Faruk Özen, pandemi döneminde kayıtların açıldığını öğrendikten sonra ailesiyle gelerek kayıt olduğunu söyledi.

Apranti Eğitim Merkezi’nden iyi şekilde hazırlanarak sahaya gitmeyi istediğini ifade eden Mehmet Ali Akgöbek (16) ise, şampiyon jokey Halis Karataş’ı örnek aldığını ifade etti.

İyi bir jokey olmanın yolu, bu okuldan geçiyor

İsmail Yasin Akçın - Yunus Emre Öztaş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.