ASAYİŞ - 07 Kasım 2017 Salı 14:16

İbrahim Toraman ve Eylem Toraman’a “karşılıklı yaralama” suçundan adli para cezası

A
A
A
İbrahim Toraman ve Eylem Toraman’a “karşılıklı yaralama” suçundan adli para cezası

Eski futbolcu İbrahim Toraman ve eşi Eylem Toraman’ın karşılıklı olarak birbirlerine vurup yaradıkları gerekçesiyle yargılandıkları davada, kararını açıklayan mahkeme, İbrahim Toraman’ı “eşe karşı basit yaralama” suçundan 7 bin 500 TL, Eylem Toraman’ı ise 5 bin 250 TL para cezasına çarptırdı.

Eski futbolcu İbrahim Toraman ve eşi Eylem Toraman’ın karşılıklı olarak birbirlerine vurup yaradıkları gerekçesiyle yargılandıkları davada, kararını açıklayan mahkeme, İbrahim Toraman’ı “eşe karşı basit yaralama” suçundan 7 bin 500 TL, Eylem Toraman’ı ise 5 bin 250 TL para cezasına çarptırdı.


Karşılıklı olarak birbirlerine vurup yaradıkları gerekçesiyle eski futbolcu İbrahim Toraman ve eşi Eylem Toraman’ın yargılandığı dava karara bağlandı. Anadolu 66’ıncı Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına müşteki sanık İbrahim Toraman ve müşteki sanık Eylem Toraman ile avukatları katıldı.


Esas hakkındaki görüşü sorulan müşteki sanık Eylem Toraman, “Olay günü evde İbrahim Toraman ile çocuğumuz varken, İbrahim Toraman’ın saldırısına uğradım. Kafama, yüzüme ve vücuduma aldığım darbelerin etkisi ile bayıldım ve bilincimi kaybettim. Hastaneye kaldırıldım, durumumun ağırlığı nedeniyle polise dahi gidemedim. İfadem tedavi gördüğüm hastanede alındı” dedi.


“Bana yönelen saldırıyı engellemeye çalıştım”


İbrahim Toraman’ı yaralamadığını belirten Eylem Toraman, “Yaralama kastıyla hareket etmedim. Sadece İbrahim Toraman’ın bana yönelen saldırısını engellemeye çalıştım. Bu nedenle hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Beratimi ve karşı tarafın cezalandırılmasını talep ediyorum” ifadelerini kullandı.


“Eylem Toraman, aramızdaki boşanma davasında menfaat elde etmeye çalışmaktadır”


Bunun üzerine müşteki sanık İbrahim Toraman, “Olay gününden bir gün önce Milano’dan uçağımın kalkamaması nedeniyle ülkeye geri dönemedim. Bu nedenle Eylem Toraman’la aramızda geçen görüşme sırasında bana bir kısım sözlerle hakarette bulununca telefonu kapattım. Sonraki gün sabah kahvaltı hazırlıyoruz. Kucağında çocukla dolaptan bardak alırken bardak yere düşüp kırıldı. Ben çocuğumuzun zarar görmesinden endişe ederek, ’Ne yapıyorsun. Çocuğu bırak öyle yap’ diye tepki verdim. Bana, ’defol’ ve benzeri sözlerle hakaret etti, fiilen saldırmaya başladı. Olaydan sonra rapor almak için sağlık ocağına gittim. Sanık avukat olduğu için olayı dilediği gibi kurgulayarak aramızdaki derdest boşanma davasında menfaat elde etmeye çalışmaktadır. Benim kendisine yönelik en ufak bir saldırım olmamıştır, beraatimi talep ediyorum. Karşı tarafın da cezalandırılmasını istiyorum” şeklinde konuştu.


“Kucağında çocuğum varken beni darp ederek şuurumu kaybetmeme neden olmuştur”


Duruşmada son sözü sorulan Eylem Toraman, “Sanık olay gününden önce ve olay günü fiili ve sözlü saldırıda bulunmuştur. Kucağında çocuğum varken beni darp ederek şuurumu kaybetmeme neden olmuştur. Karşı tarafın avukat olmam nedeniyle kendisinden maddi menfaat temin etmek maksadı ile bu şekilde eylemde bulunduğum yönündeki iddiaları çirkin ve gerçek dışıdır. Ben Almanya’da avukatlık yapıyorum, aylık 20 bin Euro kazanıyorum, kendisinin parasına ihtiyacım yoktur” dedi.


Son sözü sorulan İbrahim Toraman, suçlamaları kabul etmediğini belirterek, “Kendisi çocuğumla ilgili iddialarda bulunmaktadır, ancak çocuğumun kılına zarar gelsin istemem. Kendisi ile 6,5 aylık hamile olduğu dönemde sırf çocuğuma sahip çıkmak için evlendim. Bu dönem için kendisine şiddet uygulamadım” ifadelerini kullandı.


Davayı karara bağlayan mahkeme, sanıkların eylemde kusur oranlarının eşit olduğuna hükmederek, sanık İbrahim Toraman’ı "eşe karşı basit yaralama" suçundan günlüğü 100 liradan 75 gün toplamda 7 bin 500 TL adli para cezasına, sanık Eylem Toraman’ı ise günlüğü 70 TL’den 75 gün toplamda 5 bin 250 TL adli para cezasına çarptırdı.


İddianameden


Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 24 Ocak 2016 günü ikilinin Üsküdar’daki evlerinde tartışma yaşadığı ve tartışma esnasında İbrahim Toraman’ın eşi Eylem Toraman’a hakaret ettiği anlatılmıştı.


İddianamede tarafların karşılıklı olarak birbirlerine vurarak yaraladıkları kaydedilirken, İbrahim Toraman hakkında "Hakaret" ve "Eşe karşı basit yaralama" suçlarından toplamda 9 aydan 3 yıl 6 aya kadar hapis cezası, eşi Eylem Toraman’ın ise "Eşe karşı basit yaralama" suçundan 6 aydan 1 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.