GÜNDEM - 07 Mart 2025 Cuma 14:39

İBB-KİPTAŞ-Tuzla Belediyesi iş birliği protokol imza töreni düzenlendi

A
A
A
İBB-KİPTAŞ-Tuzla Belediyesi iş birliği protokol imza töreni düzenlendi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İBB Şehircilik Grubu şirketlerinden KİPTAŞ ve Tuzla Belediyesi arasında depreme karşı önlemler almak ve kentsel dönüşüm süreçlerini hızlandırmak amacıyla iki protokol birden imzalandı.


İstanbul Büyükşehir Belediyesi, deprem riskine karşı mücadele kapsamında İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi ile KİPTAŞ iş birliğinde dönüşüm projelerini daha etkin bir şekilde uygulamak için ilçe belediyeleriyle iş birliğini sürdürüyor. Bu doğrultuda, Tuzla Belediyesi Nikah Sarayı ve Kültür Merkezi Mavera Salonu’nda düzenlenen törende, Tuzla Belediye Başkanı Eren Ali Bingöl ile İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün arasında "hızlı tarama ile binaların incelenmesine yönelik ortak hizmet protokolü" imzalandı. Ayrıca, Başkan Bingöl ile KİPTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kurt arasında ise İstanbul Yenileniyor sistemi kapsamında bir protokol imzalandı.



Hızlı tarama ve kentsel dönüşümde hızlı adımlar


Protokol ile Tuzla’da riskli yapıların tespit edilmesi ve dönüşüm süreçlerinin hızlandırılması amaçlanıyor. Ayrıca, İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanlığı ile Tuzla Belediyesi arasında imzalanan hızlı tarama ve bina incelenmesi protokolü sayesinde, İstanbul’daki riskli yapıların tespiti için kapsamlı bir çalışma başlatılacak.



"Bugün attığımız bu imza ile iş birliğimizi daha da güçlendireceğiz"


Törende konuşan KİPTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kurt, iş birliğinin önemine değindi. İstanbul’da deprem riskiyle mücadelede tüm paydaşların birlikte hareket etmesinin gerekli olduğunu belirten Kurt, "Türkiye’de örnek projelerden biri olan Tuzla’daki sosyal konut projelerimiz büyük ilgi gördü. Bugün attığımız bu imza ile iş birliğimizi daha da güçlendirecek, hızla dönüşüm gerçekleştireceğiz. Kentsel dönüşümün hızlandırılması için yerel yönetimler ve vatandaşlarla birlikte çözüm odaklı çalışmalar yapacağız" dedi.



"İstanbul’un yapı stokunun hızla yenilenmesi gerekiyor"


İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün, deprem riskinin İstanbul’un en önemli gündem maddesi olduğunu belirterek, İstanbul’un yapı stokunun hızla yenilenmesi gerektiğini vurguladı. Akgün, protokolle birlikte kentsel dönüşüm süreçlerinin bürokratik kısımlarının hızlanacağını, ilçe belediyelerinin vatandaşların üzerindeki yükü hafifleteceğini belirtti. Akgün, "Kentsel dönüşümdeki bu ekonomik zorlukları da vatandaşlar üzerinden alabilmek için mali destek paketimiz var. Bu mali destek paketiyle de özellikle bir hanenin içerisine üç asgari ücrete kadar bir gelir giriyorsa orada yüzde 40’tan yüzde 65’e kadar yapım maliyetleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak biz karşılıyoruz" diye konuştu.



"Tuzla’yı daha güvenli bir hale getireceğiz"


Tuzla Belediye Başkanı Eren Ali Bingöl ise, "Bugün burada bulunmak bizim için çok anlamlı ve değerli. Tuzla’daki yapı stoku oldukça eski ve deprem riski yüksek. Bu iş birliği ile kentsel dönüşüm sürecini hızlandıracak ve doğru bir imar planı ile Tuzla’yı daha güvenli bir hale getireceğiz. Bugün attığımız bu adımla, Tuzla’daki vatandaşlarımız KİPTAŞ güvencesiyle ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi iş birliğiyle dönüşüm süreçlerini hızla tamamlayacak" dedi.


Bingöl, kentsel dönüşümün sadece hızlı bir şekilde yapılması değil, aynı zamanda sosyal donatı alanlarının da planlandığı bir süreç olması gerektiğine dikkat çekti. Tuzla’daki hızlı dönüşüm ve kentsel iyileştirme çalışmalarına hız kazandıracak bu iş birliğinin, İstanbul’un depreme karşı daha dirençli hale gelmesine önemli katkılar sunacağı belirtildi.



İBB-KİPTAŞ-Tuzla Belediyesi iş birliği protokol imza töreni düzenlendi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Seçer: "Bu kentte huzur, barış, kardeşlik var" Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Mersin’de huzur, barış ve kardeşlik ikliminin hakim olduğunu belirterek, "Övünçle, gururla söylüyorum, Mersin Büyükşehir Belediyesi bunları başarmıştır" dedi. Seçer, Mersin Kent Konseyinin Yürütme Kurulu Toplantısına katıldı. Seçer, toplantı öncesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla açılan ‘Kadın Benim Adım’ isimli sergiyi gezdi. Seçer, sergi gezisi esnasında Mersin Sinema Ofisi çalışanlarını da ziyaret ederek, kolaylıklar diledi. "Kent katılımı buluşmalarını, kent adına büyük yarar sağladığına inandığımız için yapıyoruz" Toplantıda konuşan ve katılımcı demokrasiye dikkat çeken Başkan Seçer, kent paydaşlarıyla her zaman diyalog halinde olduklarının altını çizdi. Seçer, "Sivil toplum ve meslek odalarıyla diyaloğu önemsiyoruz. Bunu şekil şartını yerine getirmek için değil, gerçekten kent adına büyük yarar sağladığına inandığımız için yapıyoruz" diyerek, Mersin Kent Konseyinin de Mersin yararına birçok çalışmaya imza attığını söyledi. Yerel yöneticilerin kenti bir başına yönetme şansı olmadığını ifade eden Seçer, "Kent katılımı buluşmalarımız geçtiğimiz dönem başladı ve son seçim öncesi 6. turunu yaptık. Kente dair sözü olan herkes o toplantılarda fikirlerini bizimle paylaşıyor" ifadelerini kullandı. Göreve geldiği 2019 yılından sonra Büyükşehir Belediyesinin Mersin’e format attığını söyleyen Seçer, ‘kente sözümüz var’ buluşmalarının sözde kalmadığını ve orada alınan kararların da bir bir uygulandığını vurguladı. "Bu kentte huzur, barış ve kardeşlik var" Herkesin Mersin’in çok renkli bir yapıda olmasını konuştuğunu söyleyen Seçer, "Bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı, katıldığı bir programda, ‘Bu kentte huzur, barış, kardeşlik var. Mersin’de kimse yaşam biçiminden, renginden ya da farklılıklarından dolayı rahatsızlık duymaz. Kimse kimseye de karışmaz’ diyor. Bunlar toplantı masalarında farklı oluşumların hamasi nutuklarıyla değil, uygulamayla olur. Övünçle, gururla söylüyorum; Mersin Büyükşehir Belediyesi bunları başarmıştır. Bunları bizimle beraber çalışan, bizimle beraber projeksiyonunu yapan, kente dair bütün konuları takip eden, gerektiği noktalarda müdahale eden, hem Kent Konseyimiz hem bütün sivil toplum ve kuruluşları birlikte başardı. Bunu sürdüreceğiz" şeklinde konuştu. "İşbirliklerini ya da ‘şöyle olsa’ dediğiniz konuları kulak arkası etmeyeceğiz" Demokratik bir yöneticilik anlayışı ile hareket ettiğini ve bu anlayışı sürdüreceğini dile getiren Seçer, "Şehrimizden son derece memnunuz, böyle de sürdüreceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi sizlerin de katkınızı en azami şekilde alacağız. İşbirliklerini ya da ‘şöyle olsa’ dediğiniz konuları kulak arkası etmeyeceğiz" dedi. Seçer, bu kapsamda Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bünyesinde kurdukları Kent Katılımı ve Sivil Toplum İle İlişkiler Şube Müdürlüğünü hatırlattı. Kent Konseyinin birincil görevinin kenti korumak olduğuna değinen Seçer, "Bazı çalışma alanlarınız vardır, rutin alanlardır; onlar gayet değerlidir. Ama bir de kenti koruma meselesi vardır. Kent Konseyinin birinci derecede görevi budur. Kentte olan biteni gözlemlemek, değerlendirmek ve denetlemektir" şeklinde konuştu. STK’ların kent yönetiminde etkin rol oynadığına da dikkat çeken Seçer, "Bir yerde kamuoyu oluşturma adına toplantılar, gösteriler yapılıyor. İşte bunlar bir şehri koruma enstrümanlarıdır. Bunu Kent Konseyinin daha aktif kullanması lazım. Bu konularda daha proaktif olunabilir. Bu hassasiyetin devam etmesini arzu ederim" diye konuştu. "Hiçbir ihtiyaç sahibi ev boş kalmasın istiyoruz" Göreve seçildiği 2019 yılında dağıtılan gıda destek paketleri ile günümüzde dağıtılan paketler arasında 4,5 kat fark olduğunu aktaran Seçer, "Bizim dağıtacağımız gıda destek paketi sayısı şu anda 120 bin ancak ihtiyaç halinde 150 bini bulacak. İhalemizi ‘Kimse aç, açıkta kalmasın’ hedefli yapıyoruz. Hiçbir ihtiyaç sahibi ev boş kalmasın istiyoruz" ifadelerini kullandı. Seçer, konuşmasının sonunda Mersin’e Değer Katanlar Kurulu (MEDEKA) tarafından yürütülen çalışmalara değindi. Toplantı sonunda Seçer, Mersin Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyelerinin taleplerini, sorularını ve yaptıkları çalışmaları dinledi, kenti ilgilendiren konular hakkında detaylı sohbet etti.
Ankara Pursaklar’da İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümüne özel ‘‘İstiklal" oyunu Pursaklar Belediyesi, İstiklal Marşı’nın kabulünün 104’üncü yıl dönümü nedeniyle Pursaklar Yaşam Merkezi (PYM) Tiyatro Atölyesi tarafından hazırlanan "İstiklal" oyununu vatandaşlarla buluşturdu. Pursaklar Belediyesi, PYM Tiyatro Atölyesi’nde eğitim gören oyuncular tarafından hazırlanan ve büyük beğeni kazanan "İstiklal" oyununu İstiklal Marşı’nın kabulünün 104’üncü yıl dönümü münasebetiyle Pursaklar Yaşam Merkezi’nde vatandaşlarla buluşturdu. PYM Tiyatro Atölyesi tarafından sahnelenen İstiklal oyununun izleyenleri duygulandırdığını ifaden eden Belediye Başkanı Ertuğrul Çetin, ‘‘Tamamı Pursaklar’ın gençlerinden oluşan dev bir sanat ordusu kadromuz var. Oyuncularımız, atölyemizde aldıkları eğitim ve ortaya koydukları oyunculukla bizleri gururlandırmaya devam ediyor. Gençlerimizin hayallerine, umutlarına hep inandık, hep güvendik. Ortaya koydukları İstiklal oyunu ile de hemşehrilerimize duygu dolu anlar yaşattı. Bu vesileyle İstiklal Marşı’nın kabulünün 104’üncü yıl dönümünde milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve tüm kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle anıyorum’’ dedi. Ramazan etkinliklerinin düzenlendiği Pursaklar Yaşam Merkezi’ne gelen 7’den 70’e tüm vatandaşlar oyunu büyük bir ilgiyle takip ederken, tiyatro gösterisi esnasında duygu yüklü anlar yaşandı.
Konya Doç. Dr. Kılıç: "Aşı reddi toplum sağlığı için risk oluşturuyor" Aşı reddi ve kararsızlığının toplum sağlığı için ciddi risk oluşturduğunu ifade eden Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Osman Kılıç, "Aşı reddi sadece bireysel değil, toplumsal bir tehdittir" dedi. Dünya genelinde enfeksiyon hastalıklarının önlenmesinde en etkili yöntem olarak kabul edilen aşılar, sadece bireyleri değil, toplumu da koruyan önemli bir sağlık aracı olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, aşılamanın, salgın hastalıkların yayılmasını engellemeye ve ciddi sağlık sorunlarının önüne geçmeye yardımcı olduğunu vurgularken, halk sağlığının korunması için yeni doğan döneminden itibaren aşıların ihmal edilmemesinin büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor. Aşıların insan ve toplum sağlığı için öneminden bahseden Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Osman Kılıç, "Aşılar, çocukluk çağında yapıldığında çocukların bağışıklık sistemi daha henüz tam gelişmeden, bulaşıcı hastalıklara karşı koruyan bir kalkan vazifesi görüyor. Aşılama, tıpkı bir ordunun sürekli tatbikatlar yaparak harbe hazır olması gibi bağışıklık sisteminin tatbikatlarla mikroorganizmalara mücadele etme pratiğini geliştirmektedir. Doğum anında ve doğumdan sonraki süreçte bebeğin doğru şekilde büyüdüğünü ve geliştiğini takip ederken eş zamanlı olarak bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek ve bulaşıcı hastalıklara karşı korumak amacıyla aşılamalar yapılmaktadır. Bu sayede de enfeksiyon hastalıkları kaynaklı sakat kalma ve can kaybı ihtimali çok düşüyor" dedi. "Türkiye’de 13 hastalığa karşı bağışıklama aşılamaları gerçekleştiriliyor" Türkiye’de doğan her bebeğin Türk vatandaşı olup olmadığına bakılmaksızın Sağlık Bakanlığı’nın Çocukluk Çağı Aşılama Programı’na dahil edildiğini ve aşıların ücretsiz şekilde yapıldığını söyleyen Doç. Dr. Kılıç, "Sağlık Bakanlığı’nın Genişletilmiş Bağışıklama Programı çerçevesinde bebeklere doğar doğmaz Hepatit B, 2 aylık olduğunda tüberküloz ve karma aşılar, 4’üncü ve 6’ncı aylarda bu aşılamaların devamı, 12,18, 24 ve 48. aylarda da farklı türden aşılar çocuklara yapılıyor. Türkiye’de 13 hastalığa karşı bağışıklama aşılamaları gerçekleştiriyoruz. Aşılama programı devletimiz için ciddi bir mali yük gibi görünebilir. Ancak bu aşılamalar gerçekleştirilmezse yaşayacağımız maddi ve manevi yük bunun kat kat üstünde olacaktır. Her geçen yıl kapsamlı, geniş ölçekli aşılama programları uygulamak için Sağlık Bakanlığımız ve üniversitelerimiz bilim kurulları ile bilimsel gerçeklikler doğrultusunda aşı programında güncellemeler yapmakta ve yenilikler ortaya koymaktadır. Mikroorganizmalarda yaşanan değişiklikleri ve memleketimizde görünen enfeksiyon hastalıklarını yakından takip ederek aşılama programımızı güncelliyoruz" ifadelerini kullandı. "Bebeklerde K vitamini ihmal edilmemeli" Son dönemlerde K vitamini enjeksiyonu da dahil olmak üzere doğumdan sonra çocukların tıbbi bir müdahale görmesini istemeyen ailelerin sayısının giderek arttığını ifade eden Doç. Dr. Kılıç, "Türkiye’de doğan her bebeğe henüz hastaneden ayrılmadan K vitamini enjeksiyonu uygulanmaktadır. K vitamini yapılan çocukların kanama ile ilgili hastalık geçirme ihtimalleri oldukça düşük seviyededir. Aşılar gibi K vitamini enjeksiyonunun reddi de çocuklarımızın sağlıklarını riske sokan, hatta hayati risk oluşturan bir durumdur. Yakın zamanda hastanemize doğumdan sonra herhangi sağlıkla ilgili müdahale yapılmasını istemeyen bir ailenin bebeği getirildi. Hastamızın doğumu evde gerçekleşmiş. K vitamini ve doğum sonrası yapılması gereken aşılar bebeğe ailenin kararı ile yapılmamış. Çocuk hastanemize getirildiğinde aşırı kusma şikayeti ve genel durumunda bozukluk vardı. Hikayesinde evde doğduğunu ve K vitamini almadığını öğrendiğimizde bebekte beyin kanaması olabileceğinden kuvvetle şüphelendik. Yapılan tetkiklerle ne yazık ki hastamızda beyin kanaması tespit edildi. Beyin kanaması tespit edildiği için hastamız yoğun bakıma alındı ve takibi gerçekleştirildi. Yaşanan bu problemlerin sebebinin K vitamini enjeksiyonu yapılmaması olduğunu aileye ifade etmemize rağmen bir direnç ile karşılaştık. Uzun uğraşlar sonucunda aile tedaviye ikna oldu ve bebeğin kanaması durdu. Genel hali düzeldi. Hayati bulguları istediğimiz seviyeye geldi ve taburcu oldu. Toplumumuzda bu hususlarla ilgili bir kaygı ve tedirginlik olduğunda sağlık profesyonellerinden her daim bilgi alma imkanı mevcuttur. Sağlık Bakanlığı’nın aşılarla ilgili tereddütlerin tamamını giderecek doygun içerikli web sitesi vardır. Tüm anne babaların bu internet sitesini incelemesini tavsiye ediyorum" şeklinde konuştu. "Aşı reddi sadece bireysel değil, toplumsal bir tehdit" Aşı reddinin sağlıksız nesillerin yetişmesine neden olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Kılıç şöyle devam etti: "Bütün olumsuz haberlere, aşı reddi ve kararsızlıklarına rağmen ülkemizde aşılama oranları halen yüksek. Bu bizi mutlu ediyor. Ancak aşı reddi ve kararsızlığı bu hızıyla memleketimizde devam edecek olursa aşısız çocuklar toplumumuzun tamamı için çok ciddi risk oluşturma potansiyeline sahip. Aşı reddi sadece bireysel değil, toplumsal bir tehdittir. Dünyaya gözlerini yeni açmış savunmasız çocuklarımızın ebeveyn olarak bizlerin sorumluluğunda olduğu hiçbir zaman unutulmamalı. Her çocuğun aşılama kampanyaları ve Genişletilmiş Aşılama Programı ile korunmasının temel bir hakkı olduğuna inanıyorum."