SPOR - 06 Kasım 2023 Pazartesi 18:26

Dursun Özbek: “Türkiye’nin böyle bir gerilime ihtiyacı yok”

A
A
A

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, camiasının her zaman Türkiye’nin ihtiyacı olan huzurdan yana olduğunu söyleyerek, “Türkiye’nin böyle bir gerilime ihtiyacı yok” dedi. Başkan Özbek, Süper Kupa müsabakasını da Türkiye’de oynamak istediklerini söyledi.

 

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Galatasaray Lisesi’nde gerçekleşen Kasım ayı Olağan Divan Kurulu Toplantısı sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Divan Kurulu’nda alınan ortak kararda Süper Kupa maçının Türkiye’de oynanmasını istediklerini dile getiren Başkan Dursun Özbek, “Bugün Kasım ayı Olağan Divan Kurulu toplantımızı yaptık. Toplantımızda masaya yatırdığımız birçok konu vardı. Bunlardan bir tanesi de Süper Kupa müsabakasının Türkiye’de oynanıp oynanmaması hakkındaydı. Galatasaray Divan Kurulu’nda Süper Kupa’nın Türkiye sınırları içerisinde oynanması gerektiği görüşü ortak karar olarak alındı. Biz kulüp olarak bu kupa maçının ülkemizde oynanmasını istiyoruz. Biliyorsunuz kupanın eski adı Cumhurbaşkanlığı kupasıydı. Biz, bu sene kupayı kazanan takımın Cumhurbaşkanının elinden alması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.

"Hiç kimse Türkiye’yi kutuplaştıramaz ve bölemez"

Geçtiğimiz gün gerçekleşen Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu’nda gündeme dair açıklamalar yapan Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un açıklamalarına da cevap veren Dursun Özbek, “Fenerbahçe Divan Toplantısı’nda konuşulan ve gündem olan konuları sonradan dinledim. Açıkçası hayretler içerisindeyim. Böylesine büyük kulüp yöneticileri olarak bizler büyük mesuliyet taşıyoruz. 25-30 milyon taraftar, bizim ağzımızdan çıkacak sözlere bakıyor. Ne gerek var böyle provokatif sözlere? Gitmek ve federasyonda adam toplamak, peşine adam takıp AVM’lerde fotoğrafını çektirmek. Türkiye’nin böyle bir gerilime ihtiyacının olmadığını düşünüyorum. Galatasaray ve Fenerbahçe, Türkiye’nin yüzde 70-80’ini kapsayan bir taraftar topluluğuna sahip kulüpler. Genç insanlar, taraftarlar var. Bu insanlar provoke olabilir. Birbirlerini öldürebilir. Bunun mesuliyeti kimde olacak. Böyle açıklamalara ne gerek var? Gündemlerinin birinci maddesi her zaman Galatasaray. Biz güzel ve adaletli bir futbol iklimi oluşturmak için çabalıyoruz. Fenerbahçe Başkanına tavsiyem bunları yapmamalarıdır. Zaten Türkiye hep provoke edilmeye, bölünmeye çalışılmış bir ülkedir. Selim Soydan, Fenerbahçe Başkanı için bir projedir dedi. Bu sefer bu algıya geliyorum ben. O düşman bu düşman diye neden ayrım yapıyorsun sen? Hiç boşuna uğraşmasınlar. Biz her zaman Türkiye’nin ihtiyacı olan huzurdan yanayız. Benim bir abisi olarak kendisine tavsiyem; bizim gerilmeye ihtiyacımız yok. Bu ülkeyi ne PKK, ne de FETÖ bölemedi. Başka hiç kimse de kutuplaştıramaz ve bölemez” ifadelerini kullandı.

Yunus Kılıç - Enes Gümüş - Samet Yalçın



Dursun Özbek: “Türkiye’nin böyle bir gerilime ihtiyacı yok”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."