POLİTİKA - 18 Nisan 2025 Cuma 16:04

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Netanyahu ve cinayet şebekesini uluslararası mahkemelerde er ya da geç yargılandığını göreceğiz"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Netanyahu ve cinayet şebekesini uluslararası mahkemelerde er ya da geç yargılandığını göreceğiz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu" toplantısında yaptığı konuşmada, "Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir" dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Beşiktaş’ta bir otelde düzenlenen "Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu" toplantısına katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, Filistin’i destekleyen parlamentolar grubunun her bir mensubuna yürekten teşekkür ettiğini belirterek, "Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak isterim. Filistin davasını savunmak sadece mazlum bir halkı savunmak değildir. Filistin’i savunmak insanlığı, barışı ve adaleti savunmaktır. Filistin davası yaklaşık bir asırdır her türlü zulme, barbarlığa ve katliama maruz kalmış bir halkın haysiyet davasıdır. Tüm bunlarla birlikte Filistin davası özü itibarıyla insan olma, insan kalma mücadelesidir. Müslümanların yanı sıra vicdan sahibi her insanın meselesidir. Elbette bu dava bir siyasetin de ötesinde bir vicdan meselesidir. Bugün burada bulunan siz kardeşlerim aslında bunu yapıyorsunuz. Duruşunuzla sadece Filistin’i ve Filistin halkını değil, insanlığı ve insani değerleri de savunuyorsunuz. Zulme karşı susmayarak, baskılara boyun eğmeyerek tüm insanlığa adeta nefes oluyorsunuz" dedi.


"Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, bahsedenler İsrail’in katliam politikası karşısında üç maymunu oynuyor"


İsrail hükümetinin çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden tam bir cinnet halinde Filistinlileri katlettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz son asrın en büyük haydutluklarından birine maruz kalıyor. İsrail’in vahşice öldürdüğü 60 bine yakın Filistinlinin kahir ekseriyeti kadın ve çocuk. Nüfusun yüzde 7’den fazlası ya katledildi ya da sakat bırakıldı. Sahadaki gerçekleri dünyaya aktarmak için çalışan tam 212 gazeteci infaz edildi. Önceki gün bir kadın gazeteciyi 10 kişilik ailesiyle birlikte şehit ettiler. Yüzlerce doktor, hemşire, sağlık personeli kurşunların hedefi oldu. Yardım görevlileri öldürüldü. İlaç, su, gıda bulamadığı için bebekler göz göre göre hayatını kaybetti. Çocuğunun doğum gününü Gazzeli çocukları öldürerek kutlayacak kadar insanlıktan çıkmış bir güruhla karşı karşıya kaldık. Okullar, kiliseler, camiler, üniversiteler bombalandı. Gazze’deki binaların neredeyse yüzde 80’i yıkıldı. Gazze taş üstünde taş kalmayacak derecede harap edildi. 50 milyon tondan fazla devasa bir enkaz yığınından söz ediyoruz. İsrail yeniden başlattığı saldırılarıyla Gazze’de ayakta kalan son binaları, hastaneleri, sivil yerleşim yerlerini, Gazze’nin hayat damarı olan temiz su kaynaklarını da teker teker imha ediyor. İşgal güçlerinin koruması altındaki yerleşimci vahşeti Batı Şeria’da tüm hızıyla sürüyor. Meselenin daha vahim tarafı şudur değerli kardeşlerim. Bütün bu zulüm ve barbarlıklar tam 18 aydır medeni denilen dünya dahil tüm insanlığın gözleri önüne seriliyor. Gazeteciler öldürülüyor. Uluslararası basın kuruluşları seyrediyor. Çocuklar öldürülüyor, insan hakları savunucuları seyrediyor. Sağlık çalışanları öldürülüyor, batı dünyası seyrediyor. UNRWA gibi kritik kurumlar kapatılmak isteniyor, Birleşmiş Milletler süreci sadece seyrediyor. Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, basın hürriyetinden bahsedenler, İsrail’in katliam politikası karşısında tam 18 aydır üç maymunu oynuyor. Buradan bir kez daha soruyorum. Nerede uluslararası hukuk? Nerede İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Nerede ortalığı ayağa kaldıran, bütçesi milyarlarca doları bulan yapılar, örgütler, kurumlar? En küçük bir hadisede ambargo silahını çeken batılı devletler, soruyorum, İsrail’e karşı neredeler? Nerede BBC? Nerede CNN ve diğerleri? Gazze’de insanlık öldürülürken, çocuklar, bebekler, kadınlar yanarak can verirken, gazeteciler infaz edilirken, bunları gören dünyada var mı?" ifadelerini kullandı.


"Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir"


Mazlumların yanında yer almayan bir küresel düzenin, zalimlerin oyuncağı olmaya mahkum olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bugün dünya zalim karşısında susan, hatta zulmü alkışlayan bir düzenin esiri olmuştur. Uluslararası hukuk, adaleti tesis etmenin değil, güçlünün gücünü tahkim etmesinin aparatı haline gelmiştir. Hukukun üstünlüğü yerine kişiye ve devlete göre hukuk düzeni hakimdir. Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne birçok kurum kuruluş, savundukları ilkeleri çiğneme pahasına Gazze’de kötü bir imtihan vermiştir. Elbette başkalarını eleştirirken kendimizi ihmal edemeyiz. Bakın. Üzülerek söylüyorum. İçim kan ağlayarak söylüyorum. İslam dünyası da kendisinden bekleneni maalesef yerine getirememiştir. Şüphesiz çok gayret sarf edildi. Zulmü engellemek için pek çok yol denendi. Diplomasinin bütün imkanları kullanıldı. Toplantılar, zirveler, temaslar gerçekleştirildi. Ama sonuçta Gazze’nin tamamen yıkılmasına, 60 bine yakın Gazzelinin katledilmesine mani olunamadı. Bunun üzerinde hepimizin uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Müslümanlar olarak kapsamlı bir muhasebeye ihtiyacımız olduğu açıktır. Tabii burada şu gerçeği de vurgulamak durumundayım. Filistinliler öldürülürken sesleri çıkmayanların, Gazze halkının işgale karşı verdiği direnişe terörizm yaftası vurarak soykırımı normalleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye olarak bu iftiraları, bu kara propagandayı reddettiğimizi bugün bir kere çok net biçimde söylemek isterim" diye konuştu.


"Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız"


Filistin halkının, işgal kuvvetlerine karşı bir özgürlük mücadelesi verdiğini ifade eden Erdoğan, "Gazze’li kardeşlerimizin mücadelesiyle, milletimizin bundan bir asır önce müstevlilere karşı verdiği istiklal mücadelesi arasında hiçbir fark yoktur. Filistin direniş hareketi bizim nazarımızda bir Kuva-yi Milliye hareketidir. Filistinliler yalnızca son bir buçuk yıldır değil, aslında son bir asırdır direniyorlar. Uluslararası hukuku hiçe sayan işgalci ve istilacı bir devlet karşısında bir asırdır direniş destanı yazıyorlar. Ama birileri bizim bunları dile getirmemizden rahatsız oluyorlar. Varsın rahatsız olmaya devam etsinler. Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız. Buradan bir kez daha İsrail zulmüne karşı direnen Filistinli kardeşlerimize en güçlü ifadelerle destek ve dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum. İslam alemini ve tüm dünyayı, Filistin halkının tüm insanlık adına yürüttüğü haysiyet mücadelesine destek olmaya davet ediyorum. Sadece vicdan sahiplerini değil, İsrail halkını da yönetimlerinin kendilerini sürüklediği felakete karşı harekete geçmeye davet ediyorum. Bundan 75 yıl önce kendileri Holokost yaşamış, kendileri soykırıma uğramış bir toplumun Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında yaşanan katliamlara, soykırıma, vahşete ve cinayetlere artık ses çıkarması, tepki göstermesi, yönetimlerine artık ’dur’ demesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye ilk günden itibaren bu soykırıma itirazlarını en yüksek seviyede dile getiren, İsrail’e karşı somut tedbirler alan ülkelerden biriydi. Hamdolsun burada iyi bir sınav verdik. İyi bir sınav veriyoruz. Devletimizin resmi kurumlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımız, hayırseverlerimiz, iş dünyamız adeta Filistin ve Gazze için seferber oldu. İsrail’le ticari işlemleri tamamen durdurarak bu alanda cesur bir adım attık" ifadelerini kullandı.


"101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık"


Filistinlilere yönelik insani yardımlarını aralıksız sürdürdüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık. Buradan kendilerine tekrar teşekkür ediyorum. Bundan sonra da Gazze’ye yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. Ancak İsrail 2 Mart’tan bu yana Gazze’ye yardımları engellemek suretiyle çirkin yüzünü bir kez daha gösteriyor. İsrail yönetimi bombalarla öldüremediği masumları, yardımları durdurarak bir nevi açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla yok etmeye çalışıyor. Sahadaki insanlık trajedisi giderek daha da kötüleşiyor. İşlediği cinayet ve katliamlar yaptırımsız kaldıkça İsrail hükümeti soykırım politikasına hız veriyor. Bu insanlık düşmanı zihniyetle uluslararası hukuk önünde hesaplaşmak, hunharca katledilen on binlerce çocuğa karşı en temel görevimizdir.


Unutmayın ki cezasız kalan her suç, faili daha da şımartır. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına bu açıdan büyük önem veriyoruz. İsrail’in hukuka hesap vermesi için biz de müdahillik başvurumuzu yaptık. Sivil toplum kuruluşlarımız mahkemeye dosya ve delil sağlamaya devam ediyor. Netanyahu’nun ve cinayet şebekesinin uluslararası mahkemelerde er veya geç yargılandığını inşallah göreceğiz" dedi.


"Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir"


Kudüs-ü Şerif’e ve ilk kıble olan Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların da arttığını gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Şunu bir kez daha açık açık ilan ediyorum. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Bunu kimsenin zedelemesine izin vermeyiz. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir. Ebediyete kadar da inşallah böyle kalacaktır. İsrail, Harem-i Şerif’in kudsiyetini ve bütünlüğünü tehdit eden taciz, baskın ve provokasyonlarına derhal son vermelidir. İsrail saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı Filistin’le de sınırlı kalmıyor. Suriye ve Lübnan’a yönelik saldırılar, Netanyahu yönetiminin Ortadoğu’da huzur ve barış istemediğini ortaya koyuyor. Etnik köken ve mezhep temelli farklılıkları kaşıyarak Suriye ve Lübnan’ın istikrara kavuşmasını engellemeye çalışıyor. Bölge dışı aktörleri sürekli kışkırtarak çatışmaları yeni coğrafyalara taşımak istiyor. Terör örgütleriyle iş tutarak çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Yani meşru bir devlet gibi değil, başıbozuk bir örgüt gibi hareket ediyor. Bakın biz bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyiz. İsrail komşularını istikrarsızlaştırarak kendi güvenliğini sağlayamaz. Komşuda ateş yanarken dumanı bana gelmesin demek sadece akıl dışı değil, aynı zamanda imkansızdır. Kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgedeki ülkeleri tehdit ve tedirgin eden bu cinnet hali bir an önce son bulmalıdır. Yoksa o ateş, körükleyenleri de kısa bir zaman sonra yakacaktır" ifadelerini kullandı.


"İki devletli çözümün alternatifi yoktur"


Türkiye olarak coğrafyadaki hiçbir şımarıklığa, zulme, hiçbir hukuk ve kural tanımazlığa sessiz kalmadıklarını bundan sonra da sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Bölgemizdeki herkes için barışı, huzuru, istikrarı ve güvenliği savunmaya sabırla devam edeceğiz. Gelinen aşamada önceliklerimizi kalıcı ateşkesin derhal sağlanması, insani yardımların kesintisiz şekilde Gazze’li kardeşlerimize ulaştırılması ve işgal güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi oluşturuyor. Bu minvalde Katar ve Mısır tarafından yürütülen ateşkes müzakerelerinin bir an evvel neticeye varmasını temenni ediyorum. Ateşkesin sağlanmasıyla birlikte imar çalışmalarına vakit kaybetmeden yeniden başlanması son derece mühimdir. Mısır’ın öncülüğünde hazırlanan plana burada temsil edilen tüm kardeş ülkelerin desteği çok önemlidir. Bu vesileyle şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. İki devletli çözümün alternatifi yoktur. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz. Şunun da bilinmesini isterim. Hangi ambalajlara sarılırsa sarılsın, Filistinlileri binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürgün edecek hiçbir teklifin bizce kıymeti harbiyesi yoktur.


"Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir"


Konuşmasında Gazze’nin Gazzelilerin olduğunun altını çizen Erdoğan, "Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir. Filistin Filistin halkınındır. Filistin Filistinlilerindir. Milyonlarca Filistinli mülteci anahtarlarını sakladıkları evlerine dönmeyi beklerken yeni göçlere, yeni tehcirlere asla tahammülümüz olamaz. Biz, Filistinli kardeşlerimizin kendi özyurtlarında özgürce, diğer inançlarla barış içinde yaşamaları için elimizden gelen desteği vereceğiz. Tek başımıza kalsak da Filistin davasını savunmaya devam edeceğiz" dedi.


(RU-

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.