SAĞLIK - 08 Temmuz 2024 Pazartesi 09:00

Çocuğunuza konserve kutu gıdaları verirken dikkatli olun: Erken ergenliğe neden olabilir

A
A
A

Günlük hayatta yaygın olan konserve kutu gıdalar, plastik saklama kapları ve damacanalarla ilgili uyarıda bulunan Doç. Dr. Mustafa Temizel, bu maddelerin uzun vadeli kullanımında tehlikeli olabileceğine işaret etti. Bazılarının içinde bulunan BPA’nın östrojen hormonunu taklit ettiğini belirten Doç. Dr. Temizel, “Çocuğunuzun erken ergenliğe girmesine neden olabilir. Ayrıca erkeklerde kısırlık da yapabilir” dedi.

Bisfenol A (BPA), plastik ürünlerin temel malzemesi ve polikarbonattır. Kaba plastik ürünlerin yapımında kullanılmaktadır. Günlük hayatta birçok farklı alanda karşımıza çıkmaktadır. Doğrudan yiyecek içeceklerde bulunmasa da insan sağlığına dokunabilecek alanlarda kullanılabilir. Yani damacanaların iç kaplamasında, bebek biberon yapımında, ilaç şuruplarının ölçü kaşıklarında, sporcu mataralarının iç kısmında, plastik saklama kaplarında ve konserve kutuların iç kaplamasında da kullanılmaktadır. Bu maddenin uzun vadeli etkilerini açıklayan Medicana International İstanbul Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Temizel, çeşitli uyarılarda bulundu.

“Meme kanseri riskini artırıyor”

Doç. Dr. Mustafa Temizel, BPA’nın östrojen hormonunu taklit eden, onunla benzerlik gösteren bir madde olduğunu ifade ederek, “Dolayısıyla sürekli maruziyet halinde östrojen seviyelerini yükseltebiliyor. Östrojen seviyesinin yükselmesiyle hem yetişkinlerde hem çocuklarda hem de gebelikte ceninde farklı sorunlara yol açabiliyor. Özellikle kadınlarda östrojen seviyesinin yükselmesi, meme kanseri riskini artırıyor. Hormonal denge bozulmasına, obeziteye ya da kalp damar hastalıklarını da tetikleyebiliyor. Çocuklarda cinsel gelişimin erken yaşanmasını da tetikleyebilir. Eğer anne karnındayken maruziyet söz konusuysa bebek gelişimini etkileyebilir. Erkeklerde de kısırlığı tetikleyebilir” açıklamasında bulundu.

Çocuğunuza konserve kutu gıdaları verirken dikkatli olun: Erken ergenliğe neden olabilir

“3, 6 ve 7 numaralar içerikte sorun olabileceğini gösterir”

“Türkiye’de de dünyada da bu konuda yasaklar var” diyen Doç. Dr. Temizel, “Biberon üretiminde BPA yasaklanmıştır. Üretimdeki sağlık koşullarını denetlemek açısından damacanalarda, pet şişelerde numaralanmaya gidilmiştir. 1, 2, 4, 5 numara sağlıklı olduğunu işaret eder. 3,6 ve 7 numaralar içerikte sorun olabileceğini gösterir” dedi.

“Pet şişe düzgün muhafaza edilmelidir”

Özellikle bu sıcak havalarda pet şişe su tüketimine dikkat etmek gerektiği konusuna da değinen Doç. Dr. Temizel şunları söyledi:

“Pet şişedeki su, düzgün koşullarda muhafaza edilip kullanılırsa suda bir sıkıntı olmaz. Ancak pet şişenin yapımı sırasında içinde kullanılan bazı maddelerin suya geçme tehlikesi vardır. Pet şişelerin yapımında polietilen maddesi kullanılmaktadır. Dolayısıyla pet şişelerde, üretimden kaynaklanan plastik maddelerinin sıvıya geçişi mümkündür. Ancak bunun için suyun sıcak ortamda uzun süre bekletilmesi, uzun süre depolanması madde geçişlerine neden olur. Pet şişe yapımında baskın olan madde antimon trioksittir ve bu kanserojendir.”

“Bu sıcak havalarda pet şişedeki suyu arabanızda bırakmayın”

“Hem FDA, hem Avrupa Birliği mevzuatında antimon troksitin belli bir oranı geçmeme zorunluluğu vardır” diyen Doç. Dr. Temizel sözlerini, “Pet şişedeki suların sahipsiz ve dikkatsiz bırakılması kesinlikle tüketici için sorun oluşturur. Özellikle sürücüler, bu yüksek sıcaklıklarda araçlarına pet şişe sularını bırakıyorlar. Dışarıda ısı 30 derece olduğunda, araç içindeki ısı bunun iki katına çıkabiliyor. Bunlar da toksik maddelerin suya geçişini kolaylaştırıyor. Ancak bu geçiş çok yüksek miktarlarda değildir. Uzun vadede de olsa pet şişeden geçebilen toksik maddelerin kanserojen etkileri vardır. Bu nedenle plastik şişeler yerine cam şişe ve paslanmaz çelik kapların kullanımı daha sağlıklıdır” şeklinde sonlandırdı.

Nisanur Şentürk

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Devlet korumasındaki çocuklar “Filistin’deki Çocuklar İçin Çiz” etkinliğine katıldı Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler (ASH) İl Müdürlüğünden hizmet alan devlet korumasındaki çocuklar Gazze’deki hayalleri yok edilen çocukların sesini duyurmak için "Filistinli Çocuklar İçin Çiz" etkinliğine katıldı. Yakutiye Kent Meydanında düzenlenen etkinliğe Erzurum ASH İl Müdürlüğüne bağlı kuruluşlarda koruma ve bakım altında kalan 80 çocuk katıldı. 81 ilde eş zamanlı olarak Yetimler Vakfı tarafından düzenlenen etkinlikte, yere serilen metrelerce uzunluğundaki rulo kağıtlara çocuklar ve Katılımcılar başta Gazze’deki çocuklar olmak üzere tüm Gazze halkına destek veren, İsrail’i protesto içeren resimler çizdi. Korunma altındaki çocuklar Gazze’deki çocuklar için hissettiklerini metrelerce uzunluktaki resimlere yansıttılar. ASH İl Müdürü Hasan Aykut, din, dil, ırk, fark etmeksizin çocuklar İçin daha adil bir dünya için böylesine anlamlı bir etkinliğe korunma altındaki çocuklarla birlikte katıldıklarını ifade etti. Devlet korumasındaki çocukların Gazze’de yaşanan soykırıma ilişkin hassas ve duyarlı olduğunu belirten Aykut, “Savaş bir insanlık suçudur. Çocukların yeri savaş alanları değil oyun parklarıdır. Onların mermilerin altında değil, sağlıklı, huzurlu ortamlarda bulunması gerekir. Bizde bu anlamlı etkinliğe katılarak çocuklarımızın bu alandaki farkındalıklarının artmasına katkı sağlamaya çalıştık. Çok farklı çizimler ortaya çıktı sanatla çocukların dünyasını ortaya çıkararak, çocuklarımız “savaşa ve zulme hayır” mesajı verdi” dedi.
İstanbul Çocuklar 14 yaşına gelene kadar yüzde 70 oranında sporu bırakıyor World Health Organization sağlık istatistiklerine göre Türkiye’de 6-9 yaşındaki çocukların yüzde 24,8’i obezken, İstanbul’da spor okullarındaki çocukların yüzde 40’ı ise aşırı kilolu-obez kategorisinde yer alıyor. Ayrıca çocuklar, 14 yaşına gelene kadar yüzde 70 oranında sporu bırakıyor. Doç. Dr. Mehmet Soyal, çocukların sporu bırakmasında en büyük nedenin aile baskısı olduğunu söylerken Diyetisyen Hande Nur Onur Öztürk ise okul kantinlerindeki fiyat politikasıyla çocukların sağlıklı beslenmeye yönlendirilebileceğini belirtti. Yayınlanan istatistiklere göre; 880 milyonu yetişkin, 159’u çocuk olmak üzere dünyada 1 milyondan fazla kişi obez. 2022’de her 8 kişiden biri obezken; yetişkin obezite ikiye, ergen obezite dörde katlanmış durumda. 5 yaş altı 37 milyon çocuk fazla kilolu, 5-19 yaşında 390 milyon çocuk ve ergen fazla kilolu, 160 milyonu ise obez. Obezite, diyabet ve hareketsizlikte Türkiye, Avrupa’da birinci sırada yerini almıştı. İstanbul Gelişim Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, Antrenörlük Eğitimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mehmet Soyal ile Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hande Nur Onur Öztürk ise obeziteyle mücadele için dikkat edilmesi gereken püf noktaları anlattı. “Hareketsizlikten uzak durmaları için 3 yaşından itibaren temel hareket eğitimi verin” Doç. Dr. Mehmet Soyal, “TÜİK verilerine göre Türkiye’de erkek çocukları bir günde 38 dakika egzersiz yaptığı görülürken kız çocuklarının 12 dakika yaptığı görülüyor. 18 yaşından sonra ise bu rakam erkeklerde 12 dakikaya, kızlarda 5 dakikaya düşüyor. Bunu değerlendirdiğimizde ise ülkemizde spor kültürünün, bilincinin çok fazla oturmadığını görüyoruz. Özellikle 3 yaşından itibaren çocuklara temel hareket eğitimi verilmeli. Ardından profesyonel olarak hangi branşa yatkınsa ona yönlendirebilirsiniz. Son dönemlerde çocukları spora yönlendirme bilinci arttı” dedi. “Çocukların sporu bırakmalarında birinci neden aile baskısı” Çocukların 14 yaşına gelene kadar yüzde 70 oranında sporu bırakması ile ilgili yorum yapan Doç. Dr. Mehmet Soyal şunları söyledi: “Bunun birinci nedeni arasında aile baskısı geliyor. Yanlış antrenman yüklemesi ve bununla akademik başarının daha önemli olduğu kanısının aktarılması da önemli bir etken. Ne yazık ki çocukların oyun ve öğrenme döneminde ailelerin onlardan sportif başarı beklentisi de oluyor. Bu da çocuklarda mental bir baskıya ve sakatlığa sebep oluyor. O da doğal olarak spordan ya da hareket sürecinden soğumasına sebep olabiliyor.” “Egzersiz yaptırdığımızda çocuklar akademik başarıdan uzaklaşmıyor” “Geleceğimiz için gençlerimize yatırım yapmamız gerekiyor” diyen Mehmet Soyal, “Bu yatırımın da başlangıcı egzersiz ve sporla çocuklarımızı hayat boyu spor mantığında hareket etmesidir. Biz antrenman, egzersiz yaptırdığımızda çocuklar akademik başarıdan uzaklaşmıyor. Aksine; sosyolojik, fizyolojik, postürel bozukluklarından arındığı gibi akademik başarıda da kendisini çok daha fazla ifade edebiliyor. Pratik düşünme yeteneği kazanabiliyor. Bu konuda da zaten egzersiz ve sporun çok büyük bir öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz” dedi. “İstanbul’da bu kadar kilolu insanın olmasının nedenlerinden biri de trafik” Beslenme önerilerinde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Hande Nur Onur Öztürk ise İstanbul’da bu kadar kilolu insanın olmasının nedenlerinden biri de aslında çok fazla yollarda vakit geçiriyor olmamız. Ne kadar beslenmemizi düzeltirsek düzeltelim bize ayrılan vakit bir şekilde trafikte gidiyor. Bu da bizim sürekli oturmamıza, aynı pozisyonda kalmamıza neden oluyor. Çocukların da okula arabayla, servisle gidip geldiğini düşündüğümüzde kaçınılmaz son oluyor. Bu yüzden çocuklarınızın hareket etmesi çok önemli. İkinci önemli şey ise beslenme” şeklinde konuştu. “Okulda fiyat politikaları sağlıklı beslenme açısından önemli” “Okulda zaten yemek veriliyorsa bakanlığın uyguladığı talimatlara göre veriliyor” diyen Dr. Öğr. Üyesi Hande Nur Onur Öztürk, “Özellikle çocukların erişimine daha çok uygun olacak şekilde meyve ve sebze tüketiminin artırılmasına yönelik okul kantinlerindeki fiyatların düşürülmesi aslında oldukça önemli. Özellikle süt, meyve sebzelerin çocuklara sağlanması konusunda fiyat politikasında bir değişikliğe gitmek oldukça önemli. Geleneksel pişirdiğimiz tencere yemekleri en sağlıklı olanıdır. Dört yapraklı yonca dediğimiz beslenme modelimiz var. Bu grubun içinde aslında her bir bireyin bir gün içinde tüketmesi gereken besin sınıflandırılmış; süt grubu, et grubu, tam tahıl grubu meyve ve sebze grubu” şeklinde konuştu.
Gümüşhane Gümüşhane’de ‘Filistinli Çocuklar İçin Çiz’ etkinliği düzenlendi Gümüşhane’de çocuklar ve yetişkinler İsrail’in Filistin’e karşı yaptığı katliamlara tepki göstermek ve farkındalık oluşturmak için resim çizdi. Filistinli Çocuklar İçin Çiz etkinliği Gümüşhane 15 Temmuz Zafer Meydanı’nda gerçekleştirildi. MHP Gümüşhane Milletvekili Musa Küçük ve Gümüşhane Belediye Başkanı Vedat Soner Başer ve Yetim Vakfı Gümüşhane Temsilci vekili Hilal Sancar’ın da katıldığı etkinliğe 7’den 70’e herkes destek verdi. Birçok etkinliğin yer aldığı programda en dikkat çeken taraf ise resim çizme etkinliği oldu. Küçük büyük her yaştan kişinin katıldığı resim etkinliğinde vatandaşlar Filistin’de yaşanan zulmü kâğıda aktararak, farkındalık oluşturmaya çalıştı. “İsrail çocuklara karşı soykırım yapıyor” Filistin’de katliamın günden güne artarak devam ettiğini söyleyen ve grup adına basın açıklamasını okuyan Sadullah Baydaroğlu da,” Bugün itibariyle, Gazze’ye karşı başlatılan soykırımın birinci yılı doldu. Sonuçta bölgenin tamamı yerle bir edilmiş durumda ve bölge halkının en az yüzde 2’si artık hayatta değil. Psikolojik desteğe ihtiyaç duymayan çocuk neredeyse yok. Çocuk Hakları Sözleşmesi’yle çocuklara vaat edilen hakların tamamı, işgalcilerin postalları altında ezilmekte. Hatta henüz anne karnındaki çocuklara karşı bile soykırım uygulamaları yapılmakta. Her çocuk fiziksel ve duygusal sömürüden azat olmalıdır. Yaşına göre eğitim alabilmeli, sağlık olanaklarından ve sosyal imkânlardan faydalanabilmeli, kimliğini ve vatandaşlık haklarını alabilmelidir. Anne babasıyla ve yakınlarıyla yaşayabilmeli, her türlü tehlikeye karşı güven içinde olmalı, akranlarıyla koşup oynayabilmeli, özgüven duyabilmeli ve ailesinin maddî manevî bütün imkânlarından istifade edebilmelidir. Çocuk Hakları Bildirgesi’ne göre bütün bunlar, bir çocuğun en doğal hakkıdır. Ne var ki Filistinli çocuklar bu tabi haklarından tamamen mahrum durumdalar ve onlar adına temenni ettiğimiz güzel hayattan nasiplenemiyorlar” dedi.
Trabzon Hamsi tezgahta yenildiği palamudu ihracatta solladı Türkiye’de 1 Eylül’de başlayan balık av sezonu ile birlikte palamut yoğun olarak avlanırken, bu av palamudun ihracat rakamlarına yansımadı. 1 aylık dönemde avlanan bol palamuda rağmen ihracatından 14 bin dolar döviz girdisi sağlanırken, avı daha az olan hamsi ihracatında ise bu rakam 1 milyon 82 bin 39 dolar olarak gerçekleşti. Denizlerde av yasağının 1 Eylül itibariyle sona ermesinin ardından denize açılan tekneler sezonun ilk gününden beri bol miktarda palamut avlarken, bu durum ihracata pek yansımadı. Bu yılın Eylül ayı döneminde sadece KKTC ve Türkmenistan’a yapılan palamut ihracatından 14 bin 246 dolar döviz girdisi sağlandı. Bu yılın Eylül ayı döneminde KKTC 5 bin 778 kilogram karşılığı 11 bin 534 dolar, Türkmenistan’a ise bin 490 kilogram karşılığı 2 bin 712 dolar olmak üzere toplamda 7 bin 268 kilogram karşılığı 14 bin 246 dolar döviz girdisi sağlandı. Geçtiğimiz yıl ise palamut ihracatı avının da az olması nedeniyle hiç yapılamamıştı. Palamutun avı çok ihracatı yok, hamsinin avı az ihracatı çok Öte yandan yeni balık sezonunda avının yok denecek kadar az olmasına rağmen bu yılın Eylül ayında Türkiye’den 10 ülkeye hamsi ihracatı yapıldı. Yapılan hamsi ihracatından 1 milyon 82 bin 39 dolar döviz girdisi sağlanırken palamut avının çok olmasına rağmen ihracatta hamsinin çok gerisinde kaldı. Yeni sezonda Eylül ayı döneminde en çok hamsi ihracatı Fransa, Belçika ve Almanya’ya yapılırken, Fransa’ya yapılan 72 bin 90 kilogramlık hamsi karşılığı 500 bin dolar, Belçika’ya 32 bin 697 kilogram karşılığı 261 bin 812 dolar, Almanya’ya 23 bin 34 kilogram karşılığı 202 bin 284 dolar ihracat geliri sağlandı. Bu ülkeleri ABD, Ukrayna, KKTC, Gürcistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak ve Kanada izledi. "Palamudu dış ülkeler tanımıyor" Trabzon’da faaliyet gösteren deniz ürünleri ihracatçısı Turgay Özsandıkçı, hamsiye oranla ihracatı yok denecek kadar az olan palamudun yurt dışında fazla tanınmadığını söyledi. Özsandıkçı, “Palamudu dış ülkeler tanımıyor. Palamut genellikle bizim sularımızda doğup okyanuslara kadar gidiyor. Palamut Türkiye’de sevilen bir balık özellikle Trabzon’da, İstanbul’da çok seviliyor. Palamudu sevdirmek lazım. Dış ülkelerde palamudu tanıtmak lazım. Palamut bir de sadece bizde değil dünyanın bir çok noktasında da bulunuyor. Burada doğuyor, boğazları geçip Akdeniz’den okyanusa gidiyor. Palamut ihracatı rakamımız çok cüzi bir rakam. Yaklaşık 10-15 bin dolar civarında fazla değil" dedi. Yeni sezonda hamsi ihracatından şuana kadar 1 milyonun üzerinde döviz geliri sağlandığını kaydeden Özsandıkçı “Hamsi şu an Marmara Denizinde çıktı. Yeni sezonda Hamsi ihracatında 1 milyon doların üzerinde bir ihracat rakamları var ancak hamsi zamanı henüz gelmedi. Hamsiye yaklaşık 1 aylık bir zaman var. Nedeni, palamut hamsiyi yediği için kaçıyor. Dolayısıyla hamsi şu an için sularımıza pek gelmiyor ama bu sezon hamsi de olacak. bundan umutluyuz” şeklinde konuştu. Turgay Özsandıkçı, hamsinin tahtını hiçbir balığın sallayamayacağını da belirterek "Hamsiyi Amerika’ya kadar her yere ihraç ediyoruz. Oradaki Türkler Amerikalılara tanıttı. Hamsi yiyen başka bir şey yemez çok lezzetli. Hem lezzetli hem de pişirmesi kolay" ifadelerini kullandı.