KÜLTÜR SANAT - 17 Temmuz 2023 Pazartesi 12:23

Çatısında amfora, bodrumunda pagan mezarı bulunan Şeyh Süleyman Mescidi dikkat çekiyor

A
A
A

Fatih’te bulunan ilk pagan mezarı, Şeyh Süleyman Mescidi’nin bodrumunda yer alıyor. Çatısında Bizans dönemine ait amforalar olan yaklaşık bin 700 yıllık pagan mezarlığı, İstanbul’un fethinden sonra önce tekkeye ardından da mescide çevrildi. Tarihi ve yapısı ile dikkat çeken Şeyh Süleyman Mescidi havadan görüntülendi.

Fatih'te bulunan Şeyh Süleyman Mescidi'nde 2014 - 2016 yılları arasında restorasyon çalışması yapılmıştı. Evsizlerin konakladığı ve çöp yığınlarının bulunduğu mezar yapısı uzun yıllar boyunca metruk kalmıştı. Çalışmalar çerçevesinde yapının dikkat çekici tarihi gün yüzüne çıkmıştı. Hristiyanlığın resmi kabulünden önce bir devlet yöneticisine ait olduğu düşünülen yaklaşık bin 700 yıllık pagan mezarlığı, İstanbul'un fethinden sonra Şeyh Süleyman Efendi tarafından önce tekkeye ardından da mescide çevrildi. Mescidin haziresinde yer alan isimsiz mezarın da Şeyh Süleyman Efendi'ye ait olduğu düşünülüyor. Tarihi yapının en altında bir su kuyusu bulunuyor. Mescidin bodrumunda 8 bölümlü pagan mezar yapısı yer alıyor. Mezarın üstünde mescidin olması çatısında da amforaların bulunması burayı dikkat çekici bir hale getiriyor. İlginç tarihi ve mimarisiyle herkeste merak uyandıran Şeyh Süleyman Mescidi havadan görüntülendi.

Çatısında amfora, bodrumunda pagan mezarı bulunan Şeyh Süleyman Mescidi dikkat çekiyor

“İlk yapıldığında bir mezar yapısı olarak inşa ediliyor”
Tarihi yapıyı anlatan Arkeolog Murat Sav, “İlk yapıldığı süreçteki ismini bilmiyoruz lakin yapıldığı dönemle ilgili olarak tabii ki bilgi sahibiyiz. İnşaat teknolojisi, kullanılan malzemeler, planı bu tür yapıların 4. yüzyıl ile 5. yüzyıl arasındaki dilime ait olduğunu gösteriyor. Yapı ilk yapıldığında bir mezar yapısı olarak inşa ediliyor. Bu tür yapıların bir özelliği var. Sıradan insanlar için düşünülebilecek, inşa edilebilecek bir yapı değil. Muhtemelen dönemin İstanbul’unda yaşayan önemli devlet adamlarından bir tanesi tarafından yapılmış olabilir. Bu mezarlar arkasolyum olarak terminolojide geçer yani bunlar çok nişli mezarlardır. Şeyh Süleyman Mescidi'nin altındaki bu mezar yapısının girişi doğudandır. Mescidin ana yapısı doğu, batı, kuzey ve güney aksamındadır. Buradaki çok nişli yapılarda, nişlerin içerisine definler yapılıyor. Mezar yapısının Hristiyanlık inancına uygun olarak yapıldığına dair herhangi bir işaret üzerinde bulunmuyor. Bu yapıların inşa edildiği süreçte henüz Hristiyanlık resmi olarak ya kabul edilmemiş veyahut kabul edilmiş olsa bile daha henüz Hristiyanlığa geçiş tamamlanmamış. 4. ve 5. yüzyıllar özellikle bu iki inanç arasında ciddi yarışların ve çatışmaların yaşandığı bir süreçtir. Her ne kadar dönemin pagan yazarlarının yazdıkları pek çok şey günümüze ulaşamasa da bazı kesimin anlatmış olduğu küçük küçük bilgilerden bunu çıkarmamız mümkündür. Hatta İstanbul’da büyük isyanların olduğunu da biliyoruz. 20. yüzyılda bu civarda yapılan hafriyatlarda ve inşaat çalışmalarında bu alanların mezarlık alanı olduğuna dair pek çok ipucu keşfedildi. Büyük bir ihtimalle buradaki gömüler Bizans döneminde kaldırıldı. Belki de Hristiyanlıkla birlikte yerine yeni gömüler yapıldı. Fakat burada ilginç bir şey var üst taraftaki mescit olan yapımızın alt tarafındaki mezarlığın altında ana kaya oyularak yapılmış üst tarafı da tonoz şeklinde tuğlalarla örülerek hazırlanmış küçük bir mekan var. Bu mekanın içi de suyla doluyor. Bu mekanın tam olarak yapılmasının işlevini, ne amaca hizmet ettiğinin net bir göstergesi yok. Su çok eski çağlardan beri kutsal özellikle de kaynak olarak çıkan yerler. Buradaki su da devamlı var, susuz bir dönemi yok. Su mekanıyla beraber üst tarafta 8 nişli mezar yapısı onun üzerinde de kare düzene sahip günümüzdeki mescit yapısı bulunuyor. Mescit yapısının üst tarafındaki kare yapısı da sekizgene geçiş yapıyor” dedi.

Çatısında amfora, bodrumunda pagan mezarı bulunan Şeyh Süleyman Mescidi dikkat çekiyor

“Bazı yapıların çok örneği vardır ama bu yapının İstanbul’da bir örneği yok”
Osmanlı döneminde yapının mescide dönüştürülmesi hakkında bilgi veren Arkeolog Murat Sav, “Osmanlı dönemine geldiğimizde yani 1453 yılından sonra 1490’lı yıllarda elimizdeki kaynaklar burasının tekkeye çevrildiğini gösteriyor. Adından da anlaşıldığı üzere Şeyh Süleyman Efendi tarafından dönüştürülüyor. Batı tarafında küçük bir haziresi mevcut. Haziredeki isimsiz bir mezar taşından dolayı acaba Şeyh Süleyman Efendi’ye mi ait sorusunu gündeme getirdi fakat bu konuda çok net bir bilgimiz yok. 1700’lü yıllarda bu alanda çok sık yangınlar yaşanıyor. Mescit yapısı bu yangınlarda zarar görüyor ve onarılıyor. Onarıldıktan sonra minber koyularak camiye dönüştürülüyor ve artık cuma namazı kılınmaya başlanıyor. Ancak işin ilginç tarafı mescide herhangi bir minare yapılma gereği hissedilmiyor. Osmanlı döneminden beri minaresiz kullanıldığı için restorasyon sırasında da gündeme gelmedi. Bu mescit her dönem açıktı kullanılan bir mescitti. Burası aynı zamanda 2013 yılında İtalyan firmayla Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü arasında imzalanan bir protokol gereği ortak bir eğitim restorasyon sürecine girdi. Hem projeleri hem de restorasyonu yapılarak güzel bir çalışma ortaya çıkarıldı. Burada amaç eserin tamamen eskilik özelliklerini her dönemini göz önüne alarak hepsini koruyarak gelecek nesillere ulaştırmaktı. Pagan mezarlığı kısmı atıl vaziyetteydi çünkü içinde uzun yıllardır evsiz insanların yaşamasından dolayı bu hale gelmişti. Kimse ilgilenmemiş. 1950’li yıllarda dönemin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından çatıda yapılan çalışmalarda da 360 derece çatı eteğini dolaşan amforalar keşfediliyor hatta onlara dokunulmadan üzeri kapatılarak tekrar olduğu gibi bırakılıyor. 2013 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı restorasyonda tekrar keşfedildi ve olduğu gibi bırakıldılar. Mescit yapısının altındaki mezar yapısı ise son restorasyon çalışmasında kazıldı. Günümüze ulaşmış hali neyse o şekilde bırakıldı. İstanbul mimarlık tarihine bakacak olursak bu yapı ünik yapılardan bir tanesi çünkü bazı yapıların çok örneği vardır ama bu yapının İstanbul’da bir örneği yok” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak BEUN Öğrenci Topluluklarının ÜNİDES başarısı sertifika töreniyle taçlandırıldı Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ve gençlerin kişisel, sosyal ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunmayı hedefleyen Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı (ÜNİDES) kapsamında destek almaya hak kazanan öğrenci toplulukları ve kulüp üyeleri için BEUN’da sertifika teslim töreni düzenlendi. Farabi Kampüsü Genç Ofiste gerçekleşen törene; Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürü Halil Hacı, BEUN Genel Sekreteri Prof. Dr. Zehra Safi Öz, akademisyenler ve idari personel, Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü yönetimi ve personeli ile öğrenciler katıldı. Tören, aziz şehitlerin anısına saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Açılışın ardından, ÜNİDES Programı’nın amaç ve kapsamının aktarıldığı tanıtım filmi izlendi. Programın devamında sahne alan Gençlik Merkezi Müzik Topluluğu, seslendirdiği türkülerle katılımcılardan beğeni toplarken, öğrenciler de eserlere eşlik etti. ÜNİDES Programı kapsamında proje geliştirerek başarıyla uygulayan üniversite kulüp ve topluluklarına yönelik düzenlenen sertifika teslim töreninde; projelerde görev alan öğrenci topluluk üyeleri ile danışman akademisyenlere sertifikaları Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer ile Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürü Halil Hacı tarafından takdim edildi. Törene ilişkin değerlendirmede bulunan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, öğrenci topluluklarının ÜNİDES kapsamında elde ettiği başarılardan duyduğu memnuniyeti dile getirerek şu ifadeleri kullandı: "Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi olarak öğrencilerimizin yalnızca akademik değil; sosyal, kültürel ve toplumsal gelişimlerini de destekleyen bir üniversite anlayışıyla hareket ediyoruz. Öğrenci topluluklarımızın proje üretme kültürünü benimseyerek her geçen dönem daha güçlü çalışmalar ortaya koyması, bu anlayışın somut bir yansımasıdır. ÜNİDES kapsamında Üniversitemiz öğrenci toplulukları; bugüne kadar toplam 65 projeyle desteklenmeye hak kazanmıştır. Bu sonuç, öğrencilerimizin sürdürülebilir bir başarı çizgisine sahip olduğunu ve topluluklarımızın ulusal ölçekte nitelikli projeler üretebildiğini göstermektedir. Bu vesileyle öğrencilerimize önemli fırsatlar sunan ÜNİDES Programı dolayısıyla başta Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Dr. Osman Aşkın Bak olmak üzere Gençlik ve Spor Bakanlığına teşekkür ediyor; projeleriyle destek almaya hak kazanan tüm öğrencilerimizi ve danışman akademisyenlerimizi tebrik ediyorum." Program günün anısına çekilen toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.