POLİTİKA - 18 Nisan 2025 Cuma 17:13

Bakan Tekin’den caps paylaşımları iddialarına yanıt: "Bu sabah bir öğretmenimizle konuştuk ve bahsi geçen sosyal medya platformunda hesabım dahi yok dedi"

A
A
A
Bakan Tekin’den caps paylaşımları iddialarına yanıt: "Bu sabah bir öğretmenimizle konuştuk ve bahsi geçen sosyal medya platformunda hesabım dahi yok dedi"

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sosyal medyada öğretmenler tarafından yapılan caps iddialarına ilişkin, "Bu sabah bir öğretmenimizle konuştuk ve bahsi geçen sosyal medya platformunda hesabım dahi yok dedi" diyerek sürecin manipüle edildiğini söyledi.


Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türk eğitim tarihindeki belgelerin dijital ortama aktarılması dolayısıyla İstanbul Fatih Çapa Fen Lisesi’nde düzenlenen "Türk Eğitim Tarihi" paneline katıldı. Panelde öğretmenler ve öğrencilere seslenen Bakan Tekin, "Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip olan milletimizin eğitim alanında sahip olduğu birikimi herhangi bir kesit oluşturmaksızın ulaşabildiğimiz ilk verilerden bugüne kadar herhangi bir dönemi ötekileştirmeden hepsini kamusal birikimimiz olarak kabul edip, bu mantıkla yürütmeyi arzu ettiğimiz bir sürecin başlangıcını yaşıyoruz" dedi.



"Tüm eğitim camiamız adına önemli bir eşiğe, çok kıymetli bir ilim faaliyetine tanıklık ediyoruz"


Programın amacından bahseden Bakan Tekin, "Bugün burada tüm eğitim camiamız adına önemli bir eşiğe, çok kıymetli bir ilim faaliyetine tanıklık ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızın himayesinde yayın hayatına kazandırılan 7 ciltlik Maarif Eserleri dizisi vesilesiyle bir aradayız. Türk Maarifinin Tarihi Kaynakları, İstanbul Maarif Arşivi Rehberi, Cumhuriyet Mekteplerinde Müdüriyet Teftişi (1924-1926) ve Maariften Millî Eğitime İstanbul Sicilleri (1878-1965) başlıklarını taşıyan bu yayın dizisi, eğitim tarihimizin saklı kalmış katmanlarının ortaya çıkarılması, dijitalleştirilmesi ve kamuoyuyla buluşturulması bakımından çok boyutlu bir anlam taşımaktadır" şeklinde konuştu.



"Dijital ortama aktarılan belgeler, milli hafızanın ihyası açısından tarihsel bir eşiktir"


Belgelerin dijital ortama aktarılmasından bahseden Bakan Tekin, "Bugün yayın hayatına kazandırılan bu eser dizisi, Bakanlığımızın "Yüzyıllık Hafızasından Geleceğe Erişim" yaklaşımını da temsil etmektedir. Geçmişin izlerini bugünün idrakine taşıyan bu eserler; hem akademik dünyanın hem de eğitim politikalarının düşünsel zeminini besleyen kıymetli bir kaynak niteliğindedir. Bir milletin eğitim geçmişine dönüp bakması kendine dair idrakini, yönünü ve istikametini yeniden tartmasıdır. Zira arşiv dediğimiz şey, tozlu raflarda bekleyen belgelerden ibaret değildir; arşiv, bir milletin kendisiyle kurduğu ilişkinin en mahrem alanıdır. Orada bilgiler, yönelimler, kaygılar, iddialar saklıdır. Bugün ilk kez bu çapta sistematik bir tasnifle dijital ortama aktarılan belgeler, millî hafızanın ihyası açısından tarihsel bir eşiktir" ifadelerini kullandı.



"Bu süreç ilginç bir biçimde siyasi bir parti tarafından manipüle eğilimine girdi"


Panel sonrası soruları yanıtlayan Bakan Tekin, "Bu süreç ilginç bir biçimde siyasi bir parti tarafından manipüle eğilimine girdi. Alakası yokken yalan yanlış bilgilerle süreç manipüle edildi. Kendi siyasal gündemlerinin ötelenmesini isteyen kişiler ve siyasi gruplar, bu tartışmaların önüne geçebilecek tartışmaları, çocuklarımızın eğitim yuvalarına aksettirecek büyük bir hatanın içerisine girdiler" diye konuştu.



"Bu sabah bir öğretmenimizle konuştuk ve bahsi geçen sosyal medya platformunda hesabım dahi yok dedi"


sosyal medyada öğretmenler tarafından yapılan caps iddialarına yanıt veren Bakan Tekin, "Öğretmenlerle ilgili bize ulaşan sosyal medyadaki paylaşımları ve capsleri inceliyoruz. İlgili arkadaşlarımızla da konuşuyoruz. Hatta daha bu sabah bir tanesiyle konuştuk ve bahsi geçen sosyal medya platformunda hesabım dahi yok dedi. Ama bu öğretmenimizin hesabının dahi olmadığı bir platformda benim ve hiç kimsenin tasvip etmeyeceği bir paylaşımı olduğuna dair şekilde bir sunum yapılıyor. Bu ahlaksızca bir şey. Bu vesileyle kamuoyunu daha duyarlı davranmaya davet ediyorum. Eğer bu konuda yanlışı olan bir öğretmenimiz varsa, toplum olarak taraf olmayacağımız ve tasvip etmeyeceğimiz bir paylaşım da yapmışsa biz zaten onunla ilgili gereğini yaparız. Bırakın onun mevcut okulunda görevini sürdürmesini Bakanlıkta herhangi bir okulda dahi öğretmenlik yapmasını arzu etmeyiz. Bunlar hepimizin hassas olduğu konular" dedi.



"Özgür Özel benim gözümde bir karakter olmaktan çıktı"


CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i eleştiren Bakan Tekin, "Bu süreci bu hale getiren maalesef ana muhalefet partisinin genel başkanı. Aslında Özgür Özel’e cevap verecek bir durumun olduğuna inanmıyorum. Özgür Özel, benim gözümde bir karakter olmaktan çıktı. Ne dediği belli olmayan ilkesi belli olmayan bugün söylediği ile yarın söylediği arasında bir tutarlılık olmayan bir karakter. Onunla ilgili cevap vermek istemem. Burada cevap verilmesi gereken konu Atatürk’ün koltuğunda oturan Atatürk’ün makamı olarak kabul ettiğimiz Cumhuriyet Halk Partisinin bu durumlara düşmesine üzülüyorum" dedi.


Bakan Tekin, daha sonra Çapa Fen Lisesi’nden ayrıldı.



Bakan Tekin’den caps paylaşımları iddialarına yanıt: "Bu sabah bir öğretmenimizle konuştuk ve bahsi geçen sosyal medya platformunda hesabım dahi yok dedi"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Karadeniz yükseliyor, 160 milyon kişi tehdit altında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, Karadeniz’de deniz seviyesinin okyanuslarla eşdeğer biçimde yükseldiğini belirterek, önümüzdeki yıllarda kıyı erozyonu, su baskınları ve yerleşim alanları için ciddi risklerin oluşabileceği uyarısında bulundu. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin Karadeniz kıyıları üzerindeki etkilerine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Uydu altimetresi verileriyle yürütülen bilimsel çalışmada, Karadeniz’de deniz seviyesinin düzenli ve sürekli biçimde yükseldiği ortaya konuldu. Kutoğlu şöyle devam etti: "Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak dünyada global olarak denizlerin yılda 3 mm yükselmesi söz konusu. Bu yükselme iklim değişikliğine bağlı olarak giderek artarak 2100 yılına kadar devam edecek. Dünya denizlerinin yılda 2 metre yükseleceği ve bu yükselmeye bağlı olarak da bazı bölgelerde, deniz ve kıyı bölgelerinin düşük kota sahip olduğu bölgelerde denizin kilometrelerce içeri girmesi hatta fırtınalı zamanlarda dalga yüksekliğinin fazla olduğu zamanlarda pek çok yerleşim biriminin sular altında kalması durumu söz konusu. Bu anlamda Karadeniz’le ilgili deniz seviyesi çalışmaları ve kıyı erozyonu çalışmaları yetersiz idi. Biz uydu altımetresi tekniğiyle elde edilen ve 1993 yılına kadar giden verilerin tamamını aldık. Bunların zaman serisi analizini gerçekleştirdik ve gördük ki Karadeniz okyanuslarla benzer dolayısıyla okyanuslarla benzer bir yükselmeye sahip olduğu için okyanus ve kıyılarında ne gibi tehditler söz konusuysa Karadeniz kıyısında da benzer tehditlerin söz konusu olduğunu tespit etmiş olduk. 1993 yılından 2020 yılına kadar Karadeniz’de deniz seviyesinin yılda ortalama 3 milimetre, toplamda ise yaklaşık 10 santimetre yükselmesi söz konusu. Bunlar çok küçük rakamlar gibi görünebilir. Ancak denizin bir birim yükselmesi demek kıyı alanının yüksekliğine bağlı olarak düşük yüksekliklerde 50 ila 100 kat daha içeriye girmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bir sene önce deniz 1 mm daha düşükken daha kısa bir mesafeye erozyonu uğratırken bir sene sonra yükselme nedeniyle çok daha iç bölgeleri kıyı erozyonuna tabi tutabilir. Hatta fırtınalı zamanlarda dalgaların çok daha içeriye girip su basması tehdidi söz konusu olabilir." "İki metre yükselmeyle denizin 500 metre içeriye girmesi söz konusu olabilir" Küresel ölçekte deniz seviyelerindeki artışa dikkat çeken Kutoğlu, "Bu çalışmada biz Karadeniz’in okyanuslarla eşdeğer bir şekilde yükseldiğini keşfetmiş olduk. Yılda 3 mm’ye kadar. Ancak bilimsel çalışmalar şunu gösteriyor. Sıcaklıklar, küresel ısınma arttıkça buzulların daha fazla erimesi, dolayısıyla da yükselmenin daha fazla artması durumu var. Yapılan bir senaryoya göre buzullar eridiğinde dünya denizlerinin, okyanusların 2 metre kadar yükselmesi söz konusu. Dolayısıyla bu 2 metre yükselme yaklaşık 200 ila 500 metre içeriye hatta bazı daha düşük kodlu yerlerde denizin düşük seviyeli yerlerde birkaç kilometre içeriye girmesi söz konusu olabilir" dedi. "160 milyonluk nüfusu etkileyebilir" Bu yükselmenin etkilerinin sanılandan çok daha büyük olacağını vurgulayan Kutoğlu, "Karadeniz’de okyanuslarla eşdeğer bir yükselmeye sebep olduğu için aynı tehdit Karadeniz kıyılarında da söz konusu. Burada haritayı incelediğimiz zaman sarı ve kırmızı ile işaretlenmiş alanlar kıyı erozyonunun en şiddetli gözleneceği ve gözlenmekte olduğu yerleri gösteriyor. Haritaya baktığımız zaman Kuzey Karadeniz yani Ukrayna, Rusya bölgelerinde kıyı bölgelerinin kodları daha düşük olduğu için kıyı erozyonu burada çok daha etkin olacak. Bizim kıyılarımız daha yüksekliği fazla olduğu için oraya göre daha sınırlı görünüyor. Bu haritaya baktığımızda yine de bizim bazı kıyı bölgelerimizde ilerleyen zamanlarda ciddi kıyı erozyonlarının meydana gelmesi söz konusu. Karadeniz Havzası’nın kıyı bölgelerinde 160 milyon insan nüfusu var. Bu nüfusun büyük bir çoğunluğu kıyı bölgelerinde yerleşmiş durumda. Şehirler genelde kıyı bölgelerinde kurulmuş. Dolayısıyla bu 160 milyon nüfus önümüzdeki 50 yıl 100 yıl içerisinde ciddi kıyı erozyonuna maruz kalınabilir. Şimdiden bunun farkında olup bununla ilgili tedbirlerin alınmasında fayda var" ifadelerine yer verdi. "Karadeniz okyanuslarla aynı hızda yükseliyor" Mevcut ve gelecekteki yatırımlar konusunda uyarılarda bulunan Kutoğlu, "Tabii ki mevcut alanlarla ilgili kıyı erozyonu görülen yerlerde ki mesela bizim Türkiye’de Karasu bölgesi oralarda erozyonu söz konusuydu. Kıyı tahkimatları yapılarak bunların önüne geçilmesi gerekiyor. Ama bunlar da ekstra bakım onarım maliyetleri. Bundan sonra gelecekteki yatırımlar yapılırken kıyı erozyonları deniz seviyesi ve buna bağlı kıyı erozyonu dikkate alınarak yatırımların daha yüksek bölgelerde ve uzak bölgelerde yapılması ülke ekonomileri için faydalı olacak" dedi. Prof. Dr. Hakan Kutoğlu’nun Karadeniz’de deniz seviyesi yükselmesi ve kıyı erozyonuna ilişkin hazırladığı bilimsel çalışma, 16. Uluslararası Çevre Bilimi ve Teknoloji Konferansı’nda sunuldu.
Iğdır Olta yok, ağ yok: Karasu Çayı’nda çıplak elle yayın balığı avı Ağrı Dağı’nın doğu yamaçlarından doğup Aras Nehri’ne karışan Karasu Çayı’nda yaşanan ilginç bir olay, görenleri hayrete düşürdü. Bölgede "balık adam" olarak tanınan Suat Çetindere, hiçbir ekipman kullanmadan, balıkları çıplak eliyle yakalıyor. Iğdır’ın Aralık ilçesinde bulunan Aras Nehri ve Karasu Çayı, amatör balıkçıların en uğrak noktaları arasında yer alıyor. Balık tutmayı bir tutkuya dönüştüren yöre halkı, hafta sonlarını bu sularda geçirebilmek için sabırsızlıkla bekliyor. Özellikle Karasu Çayı’nda yaşayan ve halk arasında "Lakka" olarak adlandırılan yayın balığı, balıkçıların en çok peşine düştüğü türlerden biri. Ancak çayın yapısı nedeniyle olta ile balık tutmak neredeyse imkânsız. Bu durum karşısında Suat Çetindere, alışılmışın dışında bir yöntemle dikkat çekiyor. Nefesini tutarak suya dalan Çetindere, sazlıkların ve çalı diplerinin arasında saklanan balıkları eliyle yakalıyor. Onun bu sıra dışı avlanma yöntemi, kıyıda bekleyen arkadaşları tarafından hayret ve sevinçle izleniyor. Karasu Çayı’nda sergilediği bu cesur ve farklı balık avı, Suat Çetindere’yi bölgenin en dikkat çeken isimlerinden biri haline getiriyor. Suat Çetindere; " Ben bu balıkları hobi amaçlı, elimle suyun altında tutuyorum. Bende illegal yol ile balık tutma yoktur. Ben bu işe çocuk yaşta başladım. Bende bunu abimden öğrendim. Bunu geliştirdim. Herkes eli ile balık tutabilir ama ben suyun altına girerek bu balıkları tutuyorum. İnanmayan gelip görebilir" dedi.
Van Van Kedi Villası’nda bu yıl 120 yavru dünyaya geldi Her yıl yerli ve yabancı on binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Van Kedi Villası’nda bu yıl toplam 120 yavru dünyaya geldi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) bünyesinde faaliyet gösteren Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nce yürütülen çalışmalar kapsamında, Türkiye’nin milli ırkı olarak tescillenen Van kedilerinin neslinin korunması ve orijinalliğinin sürdürülmesi amacıyla kontrollü üretim çalışmaları titizlikle devam ediyor. Senkronize doğum yöntemiyle gerçekleştirilen doğumların büyük bölümünün, genetik özellikleri yüksek ve orijinale yakın yavrulardan oluştuğu belirtildi. Cana yakın tavırları, ipeksi beyaz tüyleri, biri mavi biri kehribar ya da her ikisi de mavi olabilen göz yapıları ve suya olan ilgileriyle bilinen Van kedileri, yalnızca Van’ın değil Türkiye’nin de önemli sembolleri arasında yer alıyor. Ünü yurt dışına da taşan Van kedileri, Van Kedi Villası’nı ziyaret eden turistlerin en fazla ilgi gösterdiği canlılar arasında bulunuyor. "Orijinalliğe çok yakın yavrular oldu" İHA muhabirine konuşan Van Kedisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya, merkezdeki doğumların üç parti halinde gerçekleştirildiğini hatırlattı. Geçtiğimiz yıl yeni yavru doğumu açısından 100 hedefi koyduklarını ifade eden Prof. Dr. Kaya, "Bu yıl ise yaklaşık 120 yavru elde ettik. Bunların yaklaşık 99-100’ü orijinalliğe çok yakın yavrular oldu. Bu yıl satıştan ziyade yavruların büyük bir bölümünü merkezin kendi ihtiyaçları için ayırmak durumunda kaldık. Bu nedenle 2025 yılı, Van Kedisi Araştırma Merkezi açısından kendi kedi sayısının yenilenmesi bakımından oldukça verimli bir yıl olarak geçti" dedi. "Süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor" Ücretli sahiplendirme konusunda da çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Kaya, "İhtiyaç fazlası yavruları, belirli kriterler çerçevesinde hayvanseverlere ve kedi beslemek isteyen ailelere sahiplendiriyoruz. Ancak bu süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor. Van kedisinin kıymetini bilecek, ona iyi bakabilecek ve kesinlikle sokağa terk etmeyecek aileler tercih ediliyor. Bu şartlar sağlandığında, elimizde ihtiyaç fazlası kedi varsa sahiplendirme yapıyoruz. Ancak 2025 yılında sahiplendirme oranı önceki yıllara göre biraz daha düşük kaldı" diye konuştu. "Temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır" "Her eve bir Van kedisi" projesinin tüm Türkiye’yi kapsayan ve uzun vadeli bir hedef olduğunu söyleyen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye genelinde milyonlarca haneyi düşündüğümüzde, bu slogan bir vizyonu ifade ediyor. Yılda yalnızca bir Van kedisi bile sahiplendirmiş olsak, bu hedef doğrultusunda ilerleme kaydetmiş oluruz. Bu hedef; bize araştırma, geliştirme ve ıslah konusunda şevk veren bir motivasyon kaynağıdır. Bu hedeften kesinlikle sapma söz konusu değildir. Ancak süreç yavaş ve kontrollü ilerlemek zorundadır. Çünkü temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır. Hızlı gitmek gibi bir niyetimiz yok; önemli olan, bütünlüğü bozmadan ve genetik yapıyı koruyarak ilerlemektir."