SPOR - 25 Mart 2025 Salı 11:24

Ayhan Yıldız: "Avrupa’da yetişen gençlerimiz artık milli takımımızı seçiyor"

A
A
A

Avrupa Türk Futbol Federasyonu (ATFF) Başkanı Ayhan Yıldız, Avrupa’da Türk futbolcuların artık A Milli Futbol Takımı’nı seçtiğini söyleyerek, "Çünkü gençlerimiz milli takımda başarı olduğunu görüyor. Artık eskisi gibi değil. Almanya’da oynayayım, Avrupa’da bir takımda oynayayım artık öyle bir olay yok" dedi.

Avrupa Türk Futbol Federasyonu (ATFF) Başkanı Ayhan Yıldız, yaptıkları faaliyetler hakkında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. ATTF’nin 2019’da kurulduğunu belirten Yıldız, "3 fikir babası Frankfurt’ta bir araya geldi. Her doğum sancılı olur. Şimdi Stuttgart merkezde, havaalanına yakın genel merkez binamızı yaptık. Orada bir araya geldik, çok güzel bir açılışımız oldu. Bütün sporseverler, Avrupa’nın birçok kulüp başkanları ve konsolosluklarla birlikte açılışımızı yaptık. Aynı zamanda Türkiye Futbol Federasyonu’ndan Ural Aküzüm geldi. Bizim misyonumuz var artık. Bir yerimiz var. Genel merkez binasından Avrupa’nın her yerine açılmak istiyoruz. Her bölgede bir tane genel merkez kadar büyük olmasa bile ofis şeklinde çocuklarımızın ve gençlerimizin gelecekleriyle ilgili hizmet vermek istiyoruz. Bütün Avrupa’nın her köşesinde federasyonumuzun irtibat adresi olması lazım. Daha yakın, daha hızlı ulaşabilmemiz için" diye konuştu.

"Önemli olan bu çocuklara sahip çıkmak"

Avrupa’nın her yerinde olmak istediklerini ifade eden Başkan Yıldız, "Avrupa’nın her yerinde olabilmemiz için biz genel merkezimizde artık bir araya geliyoruz. Her ay Avrupa’nın her yerinde bu işi yapabilecek, üstlenebilecek, bizim gibi inanıp da gençlerimize ve çocuklarımıza hizmet verebilecek arkadaşlarımız yönetim kurulumuzda yer alıyorlar. Bunlarla devamlı istişare yapıyoruz. Ne yapabiliriz, nasıl yapabiliriz diye. Altyapı Avrupa’da zaten var. Her yerde kulüp var, her yerde sahalar var. Bunlara para vermiyorsun, zaten çocuklar orada antrenman yapıyor. Önemli olan bu çocuklara sahip çıkmak, eksiklerini tamamlamak, örf ve adetlerini yaşatmak. Aynı zamanda da dil öğretmek. Biz antrenmanları bile Türkçe olarak veriyoruz. Erken yaşta Türk milli takımına kazandırmaktır. Niye? Adapte olması için. Orayı yaşaması lazım çünkü. Ana dilini de bilmesi lazım. Ana dili konuşması lazım, çok önemli bizim için. Yarın milli takımımızda Türk antrenörlerimiz yetişecek. Türkler başında olacak. Onların da yabancı dil öğrenmesi lazım. Ama en azından gençlerimizin Türkçe konuşabilmesi lazım, anlaması lazım. Biz ona daha çok önem veriyoruz. Bu konuda şu anda hep konsoloslukla birlikte istişare yaparak çalışıyoruz. Geçen iftar yemeği verdik genel merkezimizde. Çok iyi geçti. Konsolosluk aynı zamanda bu konulara değindi. Dil önemli bizim için. Ana dili bir şekilde öğrenmesi lazım, anlaması lazım. Bunun üzerine her zaman durursak hem futbol hem spor hem de dil bir arada olduktan sonra gelecekte daha iyi milli takıma adapte şansı olur. Gençlerimiz artık milli takımımızı seçiyor. Çünkü gençlerimiz milli takımda başarı olduğunu görüyor. Artık eskisi gibi değil. Almanya’da oynayayım, Avrupa’da bir takımda oynayayım artık öyle bir olay yok. Onların yanında olursak, zorlandıkları yerde iyi oynayan oyuncumuzu daha iyi bir kulüpte, daha iyi bir kümede oynama şansları bulunduğunda orada da biz yardımcı olduğumuz zaman kesinlikle Türk milli takımını seçeceklerdir" şeklinde konuştu.

"Avrupa’nın her yerini tarıyoruz"

ATTF’nin öneminden bahseden Ayhan Yıldız, sözlerine şöyle devam etti:

"ATTF’nin önemli rolü şu, 18-19-20 yaşındaki çocuk zaten belli oluyor. Ekranda gol attığı zaman Türkiye’de görülüyor, her yerde görülüyor. Bundesliga’da veya 2. Lig’de oynadığı zaman onların ATTF ile ilgilenmesine gerek yok. Sadece ikna etme anlamına geliyor. Geçmişte de öyle olmuştu. Bir zamanlar Serdar Taşçı gol attı Dortmund’a. O zamanki hocamız Fatih Terim’di. ’Bu çocuk bize lazım, hemen çağıralım’ dedi. Bazısı milli takımı seçmiyor. O zamana kadar kimse gelmemiş yanına, istememiş, bir türlü onunla diyalog kurulmamış ve sonucunda ne yapıyor Almanya’yı seçiyor. Şimdi Türkiye, her konuda takip ediyor. İyi bir oyuncu varsa, 18-19 yaşındaysa, Bundesliga’da oynuyorsa zaten onu federasyonumuz bütün hocalarımız biliyorlar. Zaten bütün bilgileri var ve hemen onu çağırma imkanları var. Bizim vazifemiz 14-15-16 yaşında olan gençlere yardımcı olmak. Ancak bizim buradaki hocalarımız, Avrupa’daki anne ve babalar onların nerede oynadıklarını biliyorlar. Onlara ne sorulur biliyorlar. Ne eksikleri var onu tamamlamak ve o dereceye çıkarmak için bir diyalog içindeyiz zaten. Herkesin yanında Türk milli takım şansı yok. 13-14-15 yaşındaki çocuklar önemli bizim için. Oynadıkları kulübün bir üst kümesinde oynamak, iyi bir takımda oynamak ve orada kendini göstermek. Bazıları en üste çıktığı zaman, bizim görevimiz bu çocuktan bir şey olur, yardım edelim, destek verelim diyerek çalışıyoruz. Mental olarak yardım da lazım. Bütün Avrupa’da bunu bizim yapmamız lazım. Başarabilecek gençlerimiz var. Milli takıma girebilecek gençlerimiz var. Eskiden nasıl yapılıyorsa Yıldıray, Hamit gibi Bunlar hep aday kadrodan geldi. Aynısını şu anda Erol Kaynar hocamızla birlikte kendisi futbolun duayeni. Daha önce de bunu yapmıştı. Şu anda da bu futbol direktörlüğünü o üstlenmiş vaziyette. Aynısını yine yapmak istiyoruz. Bizim hedefimiz; 14-15-16 yaşındaki çocukları bir araya getirip en iyileri toplamak, en iyileri en iyilerin arasına turnuvalara resmi olarak katılmak, orada en iyileri tekrar seçmek ve en iyilerini milli takıma hazırlamaktır. Bunu da başarıyoruz, şu anda da başladık. Şu anda bütün Avrupa’nın her yerini tarıyoruz. Nerede iyi oyuncular varsa, zaten bize yavaş yavaş kendiliğinden de geliyorlar. Hedefimiz Dünya Kupası’na en azından 3-4 tane oyuncuyu, gençlerimizi, kadroya girebilecek şekilde çıkarmak."

"Futbolcular artık çift vatandaşlığını elinde tutabiliyor"

Avrupa’da çok altyapı olduğunu söyleyen Yıldız, "Avrupa’nın her yerinde gördüğünüz o 2. Lig ve 3. Lig gerçekten profesyonel. Annesi veya babası Türk olan oyuncularımız, o takımlara girdiğinde bizim için milli takım oyuncusudur. 7 yaşında futbola başlamıştır. Her hafta 2-3 kere antrenmanlara giden çocuklar var. Alman milli takımını düşünün, Bundesliga’da kaç tane takım var, zaten yeterince oyuncuları da var. 4-5 tane Türk alma şansı yok. Onun yerine bizde oyuncu var diye düşünüyorlar. Hedefimizin her zaman şu olması lazım, 18 yaşında girdimi hemen onu kapmamız lazım. İnanmamız lazım. Nasıl Kenan Yıldız’a yaptığımız gibi. Bayern Münih’te başarılı olamadı, Juventus’a verdiler, oradan biz seçtik getirdik milli takıma başarılı oldu. Onlar kendileri de diyorlar nasıl verdik, kalsaydı bizde diye. Onların her zaman bunu kestirme şansları yok. Ama bize ihtiyaç var. Biz ne olursa olsun Almanya’nın sahip olduğu kadroya, milli takım olarak sahip olma şansımız yok. Almanya’da biliyorsunuz Bundesliga var. Avrupa’nın ilk 4 liglerinden biridir. Türkiye, oralara gelmesi için savaş veriyoruz. Ancak gençlerimizle bunu yapabiliriz. Böyle örnekler olduğu zaman, o gençlerimiz, ’Türk Milli Takımı’nda Kenan Yıldız başarılı oldu, oynuyor, ben neden Türk Milli Takımı’nı tercih etmemeyim ki?’ diyor ve orada daha çok rekabet görüyor. Bizim basından çok destek görüyor, çok daha fazla konuşuluyor, imkanlar var, transfer olma gibi. Bu da bizim için çok önemli. Alman Milli Takımı’nda aynı ayar birisi geldiği zaman bir bakmışsın yedek kalıyor. Geçmişte de oldu. Ama Türk Milli Takımı’nda devamlı iyi oynarsa oynama şansı olur. Almanya’da öyle değil. Almanya’da 4-5 tane Türk’ün yan yana oynaması son 10-20 senede olmamıştır. En azından biri çıkıyor, biri giriyor, maksimum 2-3 tane de kalıyor. Bir de bizim için önemli olan çift vatandaş durumu halloldu. Artık problem yok. Türk vatandaşlığına geçtiğin zaman, Alman vatandaşlığını kaybetmiyorsun. Sonuçta yine Alman vatandaşlığın elinde. O yüzden Türk babaların ve annelerin daha rahatlıkla karar verme imkanları var. Eskiden bu sorunları da yaşıyorduk. Mesela Yunus Mallı’yı ben milli takıma getirdim. Yunus Mallı da o zaman yaşadığımız en büyük sorun Alman’dı kendisi. Alman statüsünde Bundesliga’da oynuyordu. Türk Milli Takımı’na geçtiği zaman Alman vatandaşlığını, pasaportunu kaybediyordu. Almanya’da Bundesliga’da oynadığı takımda da yabancı statüsünde oynuyordu. Bu bizim için kötüydü. Avrupa’daki gençlerimiz için kötüydü. O problemi de çözdük. Şu anda hiç sorun yok. Çift vatandaşlığını elinde tutabiliyor. Böylelikle Türk Milli Takımımıza her zaman gençlerimizi kazandırma şansımız var" açıklamasında buldu. Avrupa Türk Futbol Federasyonu olarak Bundesliga’da ve altında liglerde altyapıda oynayan Türk genç futbolcuların video çekimini yaptıklarını söyleyen Ayhan Yıldız, "Bunu Almanya kendisi yapıyor ama onu bize verdi. Niye? En azından oradaki Türk gençlerimizi daha yakından izleme şansımız olsun diye. Bu hafta ne yaptı, hangi pozisyonda nasıl oynadı, korneri veya penaltıyı nasıl atıyor, kaç dakika oynadı gibi bunları canlı olarak kendi sitemize giriyoruz. O kodları bize verdiler. Orada da değerlendirme yapıyoruz. Son 1 yılda bunun üzerine durarak, o yukarı gördüğümüz kamera sisteminde bütün oyuncuları çekiyorlar. Hem maçı çekiyorlar, hem de 1’e 1 oyuncuyu çekiyorlar. Ve artık bu bizde. Bunun takibini yapıyoruz. İstediğimiz tek bir şey var bu süreçte Avrupa’nın her yerinde hizmet vermek" diyerek sözlerini tamamladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul "Dijital Refah İçin Yapay Zekâ Çözümleri" hackathon’u sonuçlandı Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği, "Yapay Zekâ Yıldızları" projesi kapsamında yeni bir hackathon düzenledi. "Dijital Refah İçin Yapay Zekâ Çözümleri" temasıyla gerçekleştirilen ve 10 takımın yarıştığı hackathon’u İzmir’den BALAL Wasp Coding takımı kazandı. Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği işbirliğiyle hayata geçirilen "Yapay Zekâ Yıldızları" projesi kapsamında yeni bir hackathon düzenlendi. "Dijital Refah İçin Yapay Zekâ Çözümleri" temasıyla düzenlenen hackathon’a 9 ilden 10 lise takımı katıldı. Yarışmayı İzmir’den BALAL Wasp Coding takımı birinci, İstanbul’dan VFLAI takımı ikinci ve Gaziantep’ten Us to Us takımı üçüncü olarak tamamlarken, Hatay’dan katılan AI of All takımı da Toplumsal Etki Ödülü aldı. Hackathon süresince 15 Vodafone Gönüllüsü katılımcılara mentorluk desteği verdi. Türkiye Vodafone Vakfı Başkanı Hasan Süel, şunları söyledi: "Ülkemizin toplumsal gereksinimleri doğrultusunda şekillendirdiğimiz Vakıf projelerimize hız kesmeden devam ediyoruz. Habitat Derneği ile birlikte başlattığımız ‘Yapay Zekâ Yıldızları’ projesinde amacımız, genç nesillerin teknolojik bakımdan donanımlı olmalarını sağlamak, günümüzde her alanda gördüğümüz yapay zekâ teknolojisini öğrenip kullanarak üretici fikirlerini yeni teknolojilerle birleştirmelerini mümkün kılmak. Son olarak, ülke genelinde ‘Dijital Refah İçin Yapay Zekâ Çözümleri’ temasıyla gerçekleştirdiğimiz hackathon ile gençlere ulaştık. Bu yarışmayla, potansiyelini desteklediğimiz tüm katılımcıların yalnızca teknik bilgilerini değil, aynı zamanda tutkularını, yenilikçi bakış açılarını ve fikirleri etkili çözümlere dönüştürme becerilerini de teşvik etmiş olduk. Yarışma için fikir üreten, proje geliştiren tüm öğrencileri içtenlikle kutluyorum." Habitat Derneği Genel Başkanı Bora Caldu ise şöyle konuştu: "Dijital refah kavramını yalnızca teknolojiye erişimle değil, teknolojiyi bilinçli, etik ve toplumsal fayda odağında kullanabilme becerisiyle birlikte ele alıyoruz. ‘Yapay Zekâ Yıldızları’ hackathonu, bu yaklaşımın sahadaki en güçlü yansımalarından biri oldu. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen lise öğrencilerimiz, iki gün boyunca yapay zekâyı bir araç olarak kullanarak dijital refaha katkı sunabilecek çözümler geliştirdi; problem tanımlamadan prototip fikrine uzanan gerçek bir üretim sürecinin parçası oldular. Hackathon boyunca gençlerimizin analitik düşünme, takım çalışması ve toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerine tanıklık etmek bizler için son derece ilham vericiydi. Yapay zekânın geleceğini konuşurken, bu geleceği şekillendirecek gençlerin bugünden böylesi deneyimlerle desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Habitat Derneği olarak, Vodafone Vakfı iş birliğiyle yürüttüğümüz Yapay Zekâ Yıldızları projesiyle, gençlerin yalnızca teknoloji tüketicisi değil, topluma değer üreten çözüm geliştiriciler olarak yetişmelerine katkı sunmaya devam edeceğiz." Dijital yaşamın sorunlarına çözüm geliştirildi Hackathon’da birinci gelen BALAL Wasp Coding takımının geliştirdiği "Nexus AI v5.0" projesi, kamera destekli yapay zekâ ile kullanıcının duruşunu, göz durumunu ve beden hareketlerini anlık analiz ederek farkındalık oluşturan uyarılar veren; interaktif, kişiselleştirilebilir ve ücretsiz bir dijital sağlık asistanı sunmayı amaçlıyor. Yarışmanın ikincisi VFLAI takımının tasarladığı API tabanlı ve Türkçe odaklı "ArbitrA" etik filtreleme platformu, dijital ortamlarda içerikleri yayınlanmadan önce denetleyip gerekli düzeltmeleri önererek şirketler için yayın öncesi güvenli bir dijital kalkan görevi görüyor. Yarışmada üçüncü sıraya yerleşen Us to Us takımının geliştirdiği "BizBize" adlı oyunlaştırılmış mobil uygulama, ebeveynlerin telefon kullanımına yönelik farkındalığını artırmayı ve aile bireyleri arasında yüz yüze, nitelikli iletişimi yeniden güçlendirmeyi amaçlıyor. Yarışmada "Toplumsal Etki Ödülü" alan AI of All takımının geliştirdiği "Datia" yapay zekâ destekli asistan, özel gereksinimli çocuklar için VR teknolojisiyle güvenli bir sanal dünya kurgulayarak, gerçek hayatta zorlandıkları durumları herhangi bir risk olmadan ve diledikleri kadar tekrar edebilmelerini sağlıyor. Hedef 55 bin öğrenciye ulaşmak Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği’nin dijital geleceğe hazır nesiller yetiştirme hedefiyle 1,5 yıl önce başlattığı "Yapay Zekâ Yıldızları" dijital eğitim projesiyle, Türkiye’nin 81 ilinde 11-14 yaş arası ortaokul ve 14-18 yaş arası lise öğrencilerine yapay zekâ eğitimleri veriliyor. Bugüne kadar 90 bini aşkın öğrenciye ulaşılan projenin bu dönemki hedefi ise 55 bin öğrenciye ulaşmak.
Erzincan Migros, Erzincan’ın yerel ürünlerini tüm Türkiye’ye ulaştırıyor Yerel ürünlerin üretim ve satışına verdiği katkıları sürdüren Migros, bu kez de Türkiye’nin tarım ve hayvancılıktaki en önemli üretim merkezlerinden biri olan Erzincan’ın yerel üretim değerlerini raflarına taşıyor. Migros, Erzincanlı üreticilerin İyi Tarım ve Organik Tarım uygulamalarıyla ürettiği ürünleri raflarına taşımak üzere önemli bir iş birliğini hayata geçirdi. Migros, yerli ürünlerin üretim ve satışına verdiği katkılara bir yenisini ekledi. Türkiye’nin tarım ve hayvancılıktaki en önemli üretim merkezlerinden biri olan Erzincan’ın İyi Tarım ve Organik Tarım kriterlerine uygun şekilde üretilen yerel ürünlerini müşterileriyle buluşturuyor. Migros, bu proje kapsamında; Erzincan Valiliği ve Erzincan Belediye Başkanlığı koordinasyonunda, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, İl Özel İdaresi, Ticaret ve Sanayi Odası, ZZEF ve Gürata ile bir iş birliği toplantısı gerçekleştirdi. Proje çerçevesinde, Erzincan’da yerel üreticiler, birlikler, kooperatifler ve işletmeler tarafından üretilen; meşhur Erzincan dermason fasulyesi, Erzincan tulum peyniri, Bögert maden suyu, kuzu eti, patates, domates başta olmak üzere meyve ve sebze ürünleri Migros’un 81 ildeki mağazalarında satışa sunuluyor. Migros ayrıca üretim süreçlerinin geliştirilmesi, kalite standartlarının yükseltilmesi için de üreticilere destek veriyor. Üretim planlaması ve teknik süreçler ise İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yürütülüyor. Bu iş birliği ile sürdürülebilir üretimin desteklenmesi, küçük aile işletmelerinin güçlendirilmesi, Erzincan’ın tarımsal üretim gücünün ulusal ölçekte değer kazanması hedefleniyor. "Erzincan adı raflarda daha güçlü, daha görünür olacak" Toplantıda konuşan Erzincan Valisi Doç. Dr. Hamza Aydoğdu, "Gıda meselesi artık sadece ticari bir konu değil. Gıda; güven, sağlık ve gelecek meselesidir. Doğal, izlenebilir, kaynağı belli ürünlerin değeri her geçen gün daha da artıyor. Bugün Erzincan’da üretilen ürünler; aracısız, üreticiden doğrudan, Türkiye’nin dört bir yanındaki sofralara ulaşıyor. Bu çok kıymetli bir modeldir. Üretici kazanıyor, şehir kazanıyor, tüketici güvenle alışveriş yapıyor. Migros, yerel üretime verdiği destekle sadece bir market zinciri olmanın ötesine geçiyor. Anadolu’nun emeğine, yerel ürünün değerine sahip çıkan bu yaklaşım için Migros ailesine gönülden teşekkür ediyorum. Bugün uğurlayacağımız her tır; Erzincan’ın toprağından çıkan emeğin, Türkiye’ye açılan yoludur. Önümüzdeki dönemde bu ürünlerin hem çeşidi hem miktarı artacak, Erzincan adı raflarda daha güçlü, daha görünür olacak" dedi. "Erzincan’ın coğrafi işaretli ve bölgeye has üretim değerleri Türkiye’nin 81 iline ulaşıyor" Migros Grubu İcra Başkanı Özgür Tort, "Kamu ve özel sektör iş birliğiyle yapılan bölgesel çalışmalar daha çok üreticiye ulaşma imkânı sunuyor. Ayrıca bu projeler, bölgelerin üretim potansiyelinin artması ve verimliliği açısından da kıymet oluşturuyor. Migros olarak bugüne kadar yerelleşme çalışmalarımız kapsamında 50 ilde yaklaşık 330 farklı üreticiden 1.600’e yakın yerel ürün tedarik ettik ve bunları öncelikli olarak kendi bölgesinde satışa sunduk. Bunun yanında valilikler ve belediye başkanlıkları koordinasyonunda kooperatifler ve birlikler altında toplanan üreticilerin alım garantimizle güçlenen yerel üretim değerlerini Türkiye’nin dört bir yanındaki mağazalarımızda satışa sunmak üzere çalışmalarımızı genişletiyoruz. Bu kapsamda, Türkiye’nin önemli havzalarından oluşan 10 şehirde faaliyetlerimizi başlattık. Bugün de Türkiye’nin tarım ve hayvancılıktaki en önemli üretim merkezlerinden biri olan Erzincan’ın coğrafi işaretli ve bölgeye has kıymetli üretim değerlerini 81 ildeki mağazalarımızda müşterilerimizle buluşturuyoruz. Çalışma kapsamında Erzincan’da birlikler ve kooperatifler kanalı ile 250’ye yakın üreticiye ulaştık. İlk aşamada da yaklaşık 200 milyon TL’lik bir alım yaptık. İlerleyen dönemlerde bu hacmi ve satışımıza aldığımız ürün çeşitliğimizi artıracağız. Başta Valimiz Doç. Dr. Hamza Aydoğdu olmak üzere bu kıymetli projeyi hayata geçiren tüm proje ortaklarımıza, kooperatiflerimize ve üreticilerimize teşekkür ediyorum" diye konuştu. GürAta ve ZZEF Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Gürkan, yerel üreticilerin ulusal pazarda kalıcı yer edinebilmesi için desteğin önemine vurgu yaparak, "GürAta ve ZZEF’in himaye ve koordinasyonunda birlikler ve kooperatifler aracılığıyla üreticileri perakendecilerle doğrudan buluşturuyoruz. Üreticilere sürdürülebilir destek sağlıyoruz. Daha önce bu çalışmaları yaptığımız Bingöl, Ordu, Kayseri, Samsun ve Niğde’de elde ettiğimiz çıktılar, oluşturduğumuz bu modelin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Erzincan’da da çok başarılı bir çalışma yürütüyoruz. Yerel üretimi destekleyen projeleri yaygınlaştırmaya devam edeceğiz" dedi.
İstanbul Eray Yazgan: "Metehan Baltacı’yı yalnız bıraktığımıza dair yanlış bir algı var" Galatasaray Genel Sekreteri Eray Yazgan, kulüpten kimsenin ’M.g.news’ ile direkt görüşmesi olmadığını, bir ajans vasıtasıyla pazarlama departmanına geldiğini belirterek, "Bizi yönlendiren bir ajans var, buna onay veren bir federasyon var. Biz, çok dolaylı bir yoldan suçlandık" dedi. Yazgan ayrıca tutuklu bulunan sarı-kırmızılı futbolcu Metehan Baltacı’yı yalnız bıraktıklarıyla ilgili algı yapıldığını ifade ederek, "Duruşmasına bizim yönetim kurulu üyemiz Can Natan ile kulüp avukatımız girdi. Bir yargı süreci var. Konuşmak çok doğru değil. Metehan’a itimadımız tam. Biz, sürecin sonunda Metehan’ın suçsuz çıkacağına eminiz" şeklinde konuştu. Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Kemerburgaz Metin Oktay Tesisleri’nde sarı-kırmızılıları takip eden muhabirlerle sohbet toplantısında bir araya geldi. Toplantıda Galatasaray Sportif AŞ Başkan Vekili Abdullah Kavukcu ve Galatasaray Genel Sekreteri Eray Yazgan da yer aldı. Galatasaray’ın daha önce sponsorluk sözleşmesi imzaladığı ve yasadışı bahisle ilişkilendirildiği için iptal ettiği sponsorluk konusuna açıklık getiren Eray Yazgan, "Bizim kulübümüzden kimsenin ’M.g.news’ ile direkt görüşmesi yok. Bir ajans vasıtasıyla bize geliyorlar. Benim veya bizden herhangi bir yöneticinin böyle bir görüşme yapması söz konusu değil. Söz konusu firmanın ismini ilk defa konu yönetime geldiği gün öğrendim. Bir ajans vasıtasıyla pazarlama departmanımıza gelmişler. Bu firma bizimle anlaşmadan önce firmanın boy boy başka statlarda reklamları dönüyordu. Başka kulüpler de bu firmayla anlaşma yapmış. Bunun bir haber sitesi olduğu söylendi. O dönemde Taksi vs. bir çok farklı mecraya reklam vermişler. Bu site, baktığınız zaman bir spor haber web sitesi. Fakat bu sitenin farklı bir siteye yönlendirme yaptığı söyleniyor. Bizi yönlendiren bir ajans var, buna onay veren bir federasyon var. Biz, çok dolaylı bir yoldan suçlandık. Ben sadece imza yetkilisi olduğum için suçlanıyorum. Bu sözleşmenin imzalandığı gün farklı bir imza yetkilisi arkadaşımız bunu imzalamış olsa idi, şu an o benim durumumda olacaktı. Dolayısıyla aldığımız bir yönetim kurulu kararı çerçevesinde yapılmış bir işlem var" ifadelerini kullandı. "Metehan’ın duruşmasına yönetim kurulu üyemiz Can Natan ile kulüp avukatımız girdi" Bahis soruşturması kapsamında tutuklanan Galatasaraylı futbolcu Metehan Baltacı’yı bu süreçte yalnız bıraktıklarına yönelik algı yapıldığını söyleyen Yazgan, "Metehan Baltacı’yı yalnız bıraktığımıza dair yanlış bir algı var. Duruşmasına bizim yönetim kurulu üyemiz Can Natan ile kulüp avukatımız girdi. Kendi avukatı da orada hazır bulundu. Yönetici arkadaşlarımız, kendilerini ziyaret etti. Sportif direktörümüz de kendisini ziyaret etti. Bir yargı süreci var. Konuşmak çok doğru değil. Metehan’a itimadımız tam. 18 bin TL’lik bir tutardan bahsediyoruz. Kiralık oynadığı dönemdeki süreçle alakalı bir durum. Biz, sürecin sonunda Metehan’ın suçsuz çıkacağına eminiz. Dönem dönem tutukluluğa itiraz oluyor. O itirazı yaptık" şeklinde konuştu.
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."