ASAYİŞ - 09 Haziran 2023 Cuma 15:07

TGS çalışanı çektiği videonun ardından intihar etti

A
A
A
TGS çalışanı çektiği videonun ardından intihar etti

THY’nin yer hizmetleri şirketi Turkish Ground Services’te (TGS) uzun yıllar çalıştığını söyleyen Ömer Koray Özbay, sistematik şekilde uğradığı haksızlıkları anlattığı videosunun ardından intihar etti.

THY’nin yer hizmetleri şirketi Turkish Ground Services’te (TGS) uzun yıllar çalıştığını söyleyen Ömer Koray Özbay, sistematik şekilde uğradığı haksızlıkları anlattığı videosunun ardından intihar etti.


Uzun yıllar çalıştığı Türk Hava Yolları’nın yer hizmetleri şirketi Turkish Ground Services’te baskı görüp haksızlığa uğradığını söyleyen Ömer Koray Özbay sosyal medyaya bir video yükleyip intihar etti. Paylaştığı videoda yaşadığı durumu anlatan Özbay, çalıştığı kişiler hakkında çarpıcı iddialarda bulundu. TGS İstanbul istasyonunda uzun yıllar çalıştıktan sonra yine THY’ye hizmet veren şirket için çalışmak üzere kendisine yapılan teklif doğrultusunda Japonya’nın başkenti Tokyo’ya gittiğini belirten Özbay, yaşadığı haksızlıklara dayanamadığını aktardı. Videoda liyakatsizliğe dikkati çeken Özbay, THY’de Tokyo İstasyon Müdürü olarak görev yapan Serkan Gündüz adlı kişinin sistematik baskısına maruz kaldığını belirtti. Özbay’ın anlatımına göre, Serkan Gündüz yakınları Burhan Bayhan ile Alican Gürsoylar’ı korumak için kendisini kullandı ve tehdit etti. Videonun sonunda “Çok emek vermiştim hakkımı helal etmiyorum. Umarım bir şekilde benden sonra adalet sağlanır” ifadeleri ise dinleyenleri duygulandırırken, paylaşılan video sosyal medyanın gündemine düştü. Öte yandan, Serkan Gündüz isimli şahsın görevine hala devam ettiği öğrenildi.


Yaşadığı durumu video çekerek anlatan Ömer Koray Özbay, “Zaten her şey bitmiş mahvolmuş kaybedecek hiçbir şeyim yok. Fakat Türk Hava Yolları’ndan herhangi bir dönüş alamadım. Hiçbir mailime dahi cevap vermediler. Konuyu kısaca anlatayım. Uzun yıllar İstanbul TGS’de çalıştım. Başarılıydım elimden gelen her şeyi yapıyordum. Arkadaşlarım tarafından seviliyordum. En son koordinasyon biriminde çalışıyordum. Dış istasyonlarla görüşüyordum. Eğitmenlik sertifikası almak üzereydim tam sınavlarım bitmek üzereydi. Daha sonra Alican Gürsoylar ve Burhan Bayhan beni aradı. Alican Gürsoylar, Serkan Gündüz’ün Tokyo İstasyon Müdürü’nün kuzeniymiş. Tabii ben bunu gelmeme yakın öğrendim. Uzun uzun beni ikna etmeye çalıştılar. Japonya’ya gelip çalışabileceğimi, burada THY’ye hizmet veren Narita’da bir firma olduğunu söylediler. Alican Gündüz de buranın müdürü olduğunu söyledi. Çok muhabbetim yoktu ama tanıyordum. Koordinasyonda olduğumu başarılı olduğumu Narita istasyonunda bazı sıkıntılar olduğunu oradaki personele tecrübe ve eğitimimi paylaşabileceğimi faydalı olabileceğimi uzun uzun anlatıp ikna etmeye çalıştılar. Tabii ki standart soruları sordum sadece İngilizce biliyorum Japonca bilmiyorum. Yapabilir miyim bir aksilik çıksa işsiz kalır mıyım ne olurdu hiç bilmediğim bir ülke. Fakat yurtdışı fikri de çok cazip geliyordu kariyerime orada devam etmek isterdim. 1 yıl sonra havaalanının bir mülakatı olacağını burada eğitim verip başarılı olursam mülakata gireceğimi alınma ihtimalimin de çok yüksek olduğunu söylediler. Daha sonra Serkan Gündüz uçak biletime kadar aldı. 1 yıl boyunca orada görev aldım. Bir aksilik olmadı” dedi.



“Esas problem manuel balans çizememeleriymiş”


Konuşmalarına devam eden Özbay, “Gidince de öğrendim ki esas problem şu 2018 yılında icra etmesi gereken bir sefer de Burhan Bayhan ve Alican Gürsoylar manuel balans çizememiş. Narita istasyonunda da meydan kapalılığı var. Bu da demek oluyor ki saat 12.00’den sonra uçuşlar gerçekleşemez. Bunlar gerekli sürede sistemler gittiği için gerekli önlemleri alıp balans çizememişler ve sefer kalkamamış. Bu demek oluyor ki yüzlerce yolcuya otel ayarlanacak yolcu memnuniyetsizliği var. O uçak gidip başka bir sefer yapacak. Ekip burada kalıyor yeni ekip ayarlanması lazım derken çok büyük bir zarar. Normalde bunu yapan kişinin işten atılması gerekiyor. Çünkü bir operasyoncunun esas görevi manuel balans çizebiliyor olması bu sertifikası olduğu için bu parayı alıyor. Tabii ki Serkan Gündüz konuyu örtbas ediyor. Bu konudaki şahitler de şudur İstanbul’da konunun muhatabı Gökhan Çeri ve THY’da uzman olan Okan Kale zaten onlar da bu duruma şaşırmışlar. Tabii dediğim gibi geldikten sonra öğrendim bunları. Serkan Gündüz’de şöyle düşünüyor. Kuzenini THY’ye aldırmak istiyor. Zaten THY’nin yer hizmetleri firması şöyle anlaşıyor. ‘Benim bir kuzenim var. Eğer ki bunu işe alırsanız ihaleyi size veririm’ diyor. Ve kuzeni burada müdür oluyor. Burada müdür olduktan sonra zaten Narita istasyonunda firmadaki herkes çok rahatsız hiç sevmiyorlar bu kişiyi. Sonra gelecek yıl Serkan Gündüz diyor ki ‘evet bir alım var CV’lerinizi Alican Gürsoylar’a yollayın’ biz de Burhan Bayar ile birlikte yolluyoruz. Serkan Gündüz THY’ye sadece Alican ve Burhan’ın CV’sini yolluyor benimkini yollamıyor. Gidip sorduğumda da en sonunda itiraf etti. Ben sadece ikisini alacağım dedi. Mülakat yapılıyor yapılırken ben de aynı odadaydım. Burhan mülakata girdiğinde sordular lise mezunusun nasıl olacak bu iş diye o da geçiştirerek konuştu. Burhan çıktıktan sonra odaya Serkan girdi. Söylediler lise mezunu olduğunu başka bir aday yok mu diye. Bu da yok dedi. Osaka istasyonu açılmamıştı. Burhan Osaka istasyonu için alındı” ifadelerini kullandı.



“3 yıldır hala aynı ofiste çalışıyorlar”


Hala aynı ofiste çalıştıklarını iddia eden Özbay, “Hala 3 yıldır Burhan, Serkan ve Alican aynı ofiste çalışıyorlar. Liyakatsizliğe bakar mısınız. Bende gelip bunları eğitiyorum aksaklıkları gideriyorum beni de kullanıp kenara atıyorlar. Daha sonra Vesten ile THY’nin anlaşması bitiyor. Korona dönemi başlıyor. Narita kapanacak. Bana diyor ki sorunsuz istifa et imzanı at güzel bir şekilde ayrıl bak Tokyo’da verilecek bir firma var orada işe başlarsın. Kabul etmek zorunda kaldım yapacak başka bir şeyim yoktu. Eski firmama dönemezmişim öyle dediler. Devamında bir süre bekledim fakat hiçbir işe giremedim. Sıkıntılar yaşıyordum. En son Serkan bir teklifte bulundu. Okinawa’da bir arkadaşı varmış onun yanında garsonluk yap 3-5 ay sonra seni arayacağım dedi. Daha sonra telefon ettiğimde beni tersleyip aşağıladı. Bu süre zarfında mülakatlara girdim Serkan güçlü biri olduğu için kötü CV veriyordu. Kötü referans veriyordu. Hiçbir şekilde ayakta tutunamadım bende. Döndüğümde onunla yüzleştim. Kendisine boyun eğmeyeceğimi ve bana haksızlık yaptığını söyledim. Ben canıma kıyacağım artık dayanamıyorum dedim. Gönül almaya çalıştı. Ben senden bir şey istemiyorum dedim sadece bana bulaşma dedim. Artık kaldıramıyor dayanamıyordum istifa ettim” şeklinde konuştu.



“Umarım bir şekilde benden sonra adalet sağlanır”


İntiharından sonra bir adalet sağlanması dileğinde bulunarak sözlerine son veren Özbay, “Param bitene kadar yaşayacağım bu süre zarfında da adalet arayacağım dedim kendime. Her yere başvurdum hiçbir şey de olmadı. THY’ye yazdım bu durumu anlattım. Bir kere bile dönüş yapmadılar. Ölmeden önce mailleri notları paylaşacağım bu da son notum. Çok emek vermiştim hakkımı helal etmiyorum. Umarım bir şekilde benden sonra adalet sağlanır” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.