SAĞLIK - 30 Haziran 2022 Perşembe 12:40

Dünyada robotik yöntemle ilk defa bir çocukta sol akciğer damar ameliyatı Türkiye’de yapıldı

A
A
A
Dünyada robotik yöntemle ilk defa bir çocukta sol akciğer damar ameliyatı Türkiye’de yapıldı

Profesyonel futbol lisansı çıkarmak için girdiği sağlık kontrolünde nadir bir kalp rahatsızlığı olduğunu öğrenen 14 yaşındaki Hasan Poyraz Gürbüz, Medicana Ataşehir Hastanesi’nde robotik kalp cerrahisi yöntemiyle ameliyat edilerek sağlığına kavuştu.

Profesyonel futbol lisansı çıkarmak için girdiği sağlık kontrolünde nadir bir kalp rahatsızlığı olduğunu öğrenen 14 yaşındaki Hasan Poyraz Gürbüz, Medicana Ataşehir Hastanesi’nde robotik kalp cerrahisi yöntemiyle ameliyat edilerek sağlığına kavuştu. Dünyada sadece bir merkezde daha önce gerçekleştirilen, çocuk hastalarda ise dünyada ilk olma özelliğini taşıyan ve 3 cm’lik bir kesiyle yapılan ameliyat sonrasında hızlı iyileşme gösteren Hasan Poyraz kısa sürede yeşil sahalara dönebilecek.


7 yaşında profesyonel futbol lisansı çıkarmak için girdiği sağlık kontrolünde “sol akciğerde parsiyel pulmoner venöz dönüş anomalisi” isimli nadir görülen bir kalp rahatsızlığı olduğu tespit edilen Hasan Poyraz Gürbüz, 7 yılın ardından Medicana Ataşehir Hastanesi’nde yapılan robotik kalp cerrahisi ameliyatı ile sağlığına kavuştu. Medicana Ataşehir Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal’in ekibiyle gerçekleştirdiği robotik kalp ameliyatı yöntemi Türkiye’de ilk kez, dünyada ise ikinci kez yapılmış oldu. Daha önce Amerika’da bir merkezde erişkin hasta üzerinde gerçekleştirilen ameliyat, dünyada çocuklar üzerinde yapılan ilk ameliyat olma özelliğini taşıyor. Ameliyat sonrası kısa sürede sağlığına kavuşan Hasan Poyraz Gürbüz ise kısa sürede tekrardan yeşil sahalara dönebilecek olmanın sevincini yaşıyor.


Ameliyatı gerçekleştiren Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal, “Poyraz 14 yaşında. 7 buçuk yıl önce profesyonel futbol lisansı almak için yapılan sağlık kontrolünde kalbindeki bu rahatsızlık tespit edilmiş. Fakat daha sonra ameliyat planlanmasına rağmen büyük bir insizyonla göğüs kemiği açılarak bu ameliyat gerçekleştirileceği için aile bu ameliyattan son anda vazgeçmiş. Araya pandemi dönemi girdikten sonra karşımıza çıktı ve kendisine robotik yöntemle sadece 8 mm’lik sjs küçük delik ve 3 cm’lik bir kesi aracılığıyla bu ameliyatı gerçekleştirme imkanı bulduk” dedi.



“Tedavi şansı vermek zorunluluk hali almıştı”


Prof. Dr. Bilal, “Buradaki rahatsızlık şöyle; sol akciğerden kalbe temiz kanı getiren damarlardan üstteki gitmesi gereken yere yani sol kulakçığa gitmiyor, onun yerine anormal bir damar aracılığıyla kalbin sağ tarafına giden yani kirli kanın olduğu bölgeye geçiyor ve bir kısa devre yapıyor. Bunun sonucunda sağ kalp daha çok çalışmak zorunda kalıyor ve buna bağlı olarak da sağ kalp boşlukları, yani sağ kulakçık ve sağ karıncık giderek genişliyor ve hatta ileri aşamada akciğer atardamarındaki basıncın yükselmesine yol açıyor. Bunun oluşturduğu şikayetler en çok efor sırasında ortaya çıkar, nefes darlığı ve çabuk yorulma şeklinde. Bazen hastalar bu rahatsızlıkların üzerinde durmuyor ya da kendilerine doğru teşhis konulamadığı için ileri yaşlara kadar tedavi olmadan gelebiliyorlar. İlerleyen yaşlarda, 50 yaşlara kadar da gelip o yaşta ameliyat olmuş hastalar var. Bazen geçen kanın miktarının fazla olmasına bağlı olarak şikayetler daha erken yaşta ve daha şiddetli olarak ortaya çıkabiliyor. Poyraz profesyonel futbol ile uğraştığı için bu şikayetler onun performansını olumsuz yönde etkiliyor ve ciddi sorun oluşturuyordu. O nedenle tedavi olması bir zorunluluk halini almıştı. Tedavide yaptığımız şey ise, hastayı kasık bölgesindeki damarlar aracılığıyla açık kalp makinesine bağlayıp kalbi boşaltmak, anormal damarı robot kolları aracılığıyla mobilize etmek ve birleştiği toplardamardan keserek ayırmak ve sonra kalp çalışmaya devam ederken sol kulakçığa ince bir dikiş ile dikerek ağızlaştırmak şeklinde özetlenebilir" diye konuştu.



“Bundan sonraki hayatında fazla kısıtlama olmayacak”


Prof. Dr. Bilal, “Ameliyatı uyguladıktan sonra 1 gün içerisinde yoğun bakımdan çıktı, 3 gün kadar da odasında izledik ve bugün taburcu edeceğiz. Bundan sonraki hayatında fazla kısıtlama olmayacak göğüs kemiği açılmadığı için. Rutin kontrolleri yapılacak ve kullanması gereken ilaç olarak sadece aspirin var, o da belli bir süre. İlaçsız olarakta hayatına devam edebilecek” dedi.



“Çocuk hasta grubunda dünyada ilk olarak yapılmış oldu”


Prof. Dr. Bilal, “Bu hastalık binde 0.5 sıklıkta görülen bir hastalık ve şimdiye kadar karşılaştığımız vakalarda hep açık yöntem yani göğüs kemiği kesilmek suretiyle ameliyat gerçekleştirilmişti. Bizim dışımızda bu rahatsızlığı robotik yöntemle sağlığına kavuşturan bir başka merkez var biz ikinci merkez olduk. Onların ameliyat ettiği hasta erişkin hasta, çocuk hastalarda dünyada ilk olarak tarafımızdan yapılmış oldu” dedi.



“Ameliyata girmeden önce korkum yoktu, çünkü doktorlarıma güveniyordum”


Ameliyat olan Hasan Poyraz Gürbüz, “Belli olduğu zaman ilk başta çok korktum. Bir daha futbol oynayamayacağımı düşündüm. Ama sonrasında Murat hoca bizi Mehmet Salih hocaya yönlendirdi ve o da futbol oynayabileceğimi söyledi, çok mutlu oldum. Yaramın olmayacağını söyledi, ufak yaralar olacağı, onların da hemen geçeceğini dedi ve futbola çabuk döneceksin dedi. Ameliyata girmeden önce korkum yoktu, çünkü doktorlarıma güveniyordum. Öyle de oldu, başarılı da geçti, mutluyum” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.