GENEL - 10 Mart 2021 Çarşamba 13:50

Uzmanlar alışverişin kurallarını değiştirecek Perakende Yasa Tasarısı’nı değerlendirdi

A
A
A
Uzmanlar alışverişin kurallarını değiştirecek Perakende Yasa Tasarısı’nı değerlendirdi

Ticaret Bakanlığı’nın alışverişin kurallarını değiştirecek yasa teklifinin tartışmaları sürerken, uzmanlar, sektörü ikiye bölen tasarıyı değerlendirdi.

Ticaret Bakanlığı’nın alışverişin kurallarını değiştirecek yasa teklifinin tartışmaları sürerken, uzmanlar, sektörü ikiye bölen tasarıyı değerlendirdi. Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu sadece marketlere getirilecek bazı kısıtlamaların fiyatların dengelenmesi için yeterli olmayacağını savunurken, Prof. Dr. Mehmet Hüseyin Bilgin ise, “Geldiğimiz süreçte bir bakkalı 50-60 yıl önceki haliyle koruma imkanı olamaz. Bakkallar dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak. Ancak kendini bir şekilde bu değişen şartlara uyarlayanlar olacak” ifadelerini kullandı.


Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan perakende yasa tasarısına göre zincir marketlerde tütün mamülleri başta olmak üzere mobilya, cep telefonu, televizyon, elektronik eşya ve beyaz eşya satışı yasaklanacak. Taslağa göre, sayıları on binlerle ifade edilen bu marketler pazar günleri de saat 11.00’den önce kapılarını açamayacak. Zincir market temsilcileri tasarının kayıt dışını artırıp, istihdamı düşüreceğini, tüketicinin uygun fiyatlı ve güvenli gıdaya erişimini kısıtlayarak enflasyonu artıracağını, yatırımları azaltarak ekonomiyi olumsuz etkileyeceğini ve devletin vergi gelirlerini azaltacağını savunurken, konu sektörü ikiye böldü. Uzmanlar, adeta alışverişin kurallarını değiştiren yasa tasarısına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.


İstanbul Ekonomik Araştırmalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Hüseyin Bilgin, tasarı ile zincir marketlerin günah keçisi ilan edildiği izlenimi oluştuğun belirterek, “Gıda enflasyonunda gerçek sorumlu büyük marketler mi diye baktığımızda böyle olmadığını görüyoruz. Eğer öyle olsaydı bakkallarda, manavlarda, semt pazarlarında gıda fiyatlarının daha düşük olması beklenirdi. Halbuki tam tersi, büyük marketlerdeki fiyatlar hem bakkala hem markete göre daha düşük ve daha uygundur. Bunun nedeni de büyük marketlerin ürünleri çok sayıda alması ya da doğrudan toptancıdan almasıdır. Peki o halde gıda fiyatlarındaki artışın sorumlusu kim? Bu bağlamda işin, üretici, dağıtım ve nihai satıcı olarak üç boyutu var. Sadece bir tarafı regüle ederseniz sorunu çözme ihtimali olmaz. Burada ilk olarak küresel nedenler, yani küresel ısınmaya bağlı olarak tarım arzının, tarımsal ürünlerin arzının azalması var. Diğer tarafta dağıtım yani lojistik kanalı var. Burada hem taşıma maliyetleri yüksek hem de arada çok fazla aracı olabiliyor ve birileri de gerçekten hak etmediği bir kazanç elde edebiliyor. Yani bir liraya aldığını iki liraya satan birileri var o süreçte. Lojistik arz tarafına dokunmadan sadece nihai satıcı tarafını regüle etmeye kalkılırsa sorunun çözülme imkanı yok. Üretici, dağıtım-lojistik ve nihai satıcı boyutu, üç tarafı regüle etmeden sorunu çözme imkanı yok” dedi.



“Bir bakkalı 50-60 yıl önceki haliyle koruma imkanı olamaz”


Tasarıda önerilen Pazar günleri zincir marketlerin geç açılması maddesine değinen Bilgin, “Bence o da yanlış çünkü her şeyin, tüketim alışkanlıklarının değiştiği, e-ticaretin bu denli önemli hale geldiği günümüz dünyasında, böyle bir süreçte bir bakkalı 50-60 yıl önceki haliyle koruma imkanı olamaz. Bakkallar dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak. Ancak kendini bir şekilde bu değişen şartlara uyarlayanlar olacak. Bakkal da daha erken saatte açıp daha geç saatte kapatacak, raflarını daha temiz tutacak” diye konuştu.


Bilgin, zincir marketlerde elektronik ürünlerin satılmasının engellenmesi durumunda bu kez de vatandaşların AVM’lerdeki teknoloji marketlerini tercih edeceğini savundu.


Dünyanın en önemli sorunlarından birinin gıda güvenliği olduğunu vurgulayan Bilgin, “Yediğimiz, içtiğimiz, satın aldığımız gıdanın gerçekten sağlıklı olup olmadığı, tarihinin geçip geçmediği gibi unsurlar büyük marketlerde bir şekilde görülebiliyor. Büyük market dışındaki yapılarda, büyük markette görebildiğimiz şeyleri de kontrol edemiyoruz. Büyük marketlerde gıda güvenliğinin diğer satış noktalarına göre bir nebze de olsa daha fazla sağlandığını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.


Fiyat artışları sebebiyle çok suçlanan perakende sektörünün kar marjlarının söylendiği gibi yüksek olmadığına dikkat çeken Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin ise, “Tarım fiyatlarında korkunç durum var. Ne üreten, ne tüketen, ne nihai satıcı memnun. Ama arada birileri memnun. O birilerini bulmadan, onların üzerine gitmeden, tarım ithalatı ile alakalı durumun neden kaynaklandığını anlamadan, bir tek nihai satıcı üzerine giderseniz bu olmaz. Kar marjları zaten belli, bu şirketlerin çoğu da halka açık. Gizli saklı olan üreten kişi ile nihai malı satan kişi arasında olan biten. Oralara bakılması lazım. Nihai mal satıcısı üzerine baskı kurarak enflasyon düşürmek beyhudedir. Mal ve hizmet üreten kişilerin maliyetini düşürerek makul fiyatlarda mal satmaya ikna etmek gerekiyor. Ama biz dönüp dolaşıp günah keçisi olarak nihai mal satıcılarını buluyoruz” değerlendirmelerinde bulundu.


Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, Yasa tasarısında yer alan zincir marketlerde elektronik cihaz satışı yasağını ve Pazar günlerine getirilen açılış saati kısıtlamasını değerlendiren Ağaoğlu, “Küçük yerlerde elektronik cihazları ucuz fiyata alma imkanını tüketicinin elinden almak onu ortadan kaldırmak sonuçta türeticiye zarar verir. Pazar günleri zincir marketlerin sabahları 11.00’dan önce açılmaması, düşünün bazı köylerde bakkal çoktan kepenk kapattı. Orada zincir marketlerin şubeleri var. Pazar sabah kahvaltılık almaya gidecek vatandaş 11’e kadar o kapıda beklemek zorunda kalmamalı. Ayrıca bir marketten temizlik malzemesi ihtiyaçlarını gıda ihtiyaçlarını kırtasiye ihtiyaçlarını sebze-meyve alan vatandaş, çıkarken tütün mamulü isteyecek, onu da temin edemeyince başka satış noktası arayacak elinde o torbalarla tüketiciye bu da eziyet olabilecek” ifadelerini kullandı.


Yerel marketlerin desteklenmesi gerektiğini savunan Ağaoğlu, “Bu yerel marketlerin büyük mağaza sayısına ulaşmış marketlerle karşı karşıya bırakılması, güreş pistinde tüy sıklet güreşçi ile ağır sıklet güreşçinin aynı anda güreştirilmesinden farklı değildir” açıklamalarında bulundu.


Gıda fiyatlarının dengelenmesi için çiftçiyi ve toprağı işaret eden Ağaoğlu, şunları söyledi:


“Tüketici çiftçinin cebine girenden rahatsız değil. Tam tersine çiftçisi villada otursun istiyor tüketiciler. Ama çiftçi aldığın zirai ilaç, tohum, gübre lojistik maliyetleri ile birlikte adeta eziliyor, boğaz tokluğuna çalışıyor, çoğu zamanda borçlardan kurtulamıyor. Marketler yasası ile marketlere kısıtlama getiriliyor, bakkallar korunuyor diyor ama bence bu çok geç kalmış bir düzenleme. Ortada bakkal kalmadı neredeyse. Kalan da kendi mahareti ile, iyi esnaflık ile, evlere servis yaparak, yöresel ürün satarak, müşteriyle iyi ilişkiler kurup kar marjlarını makul seviyelerde tutarak ayakta kalabildiler. Diğerleri çoktan kapandı.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Ankara’da izinsiz gösteri yapan 30 kişi gözaltına alındı Ankara’nın Çankaya ilçesinde yasadışı eylem yapan 300 kişilik gruptan 30 kişi gözaltına alındı. Ankara’da akşam saatlerinde bir grup Konur Sokak’ta toplanarak eylem yaptı. Polisle eylemciler arasında gerginlik yaşanırken Ankara Valiliği olay ile ilgili açıklama yaptı. Valilikten yapılan açıklamada 30 kişinin gözaltına alındığı duyurularak, "25 Nisan 2025 günü saat 21.00 sıralarında Çankaya İlçemiz Konur Sokak üzerinde yasadışı eylem yapan 300 kişilik grubun, polisin dağılmaları yönündeki uyarılarını dikkate almayarak yürüyüşe geçmeleri ve polise karşı mukavemet etmeleri üzerine, gruba müdahale edilmiştir. Olayla ilgili olarak 9 kadın, 21 erkek olmak üzere toplam 30 kişi gözaltına alınmıştır" ifadeleri kullanıldı. "Erkek polislerin kadın şahsı gözaltına alınırken üstü açıldı" şeklinde paylaşım ve haberler ile ilgili olarak valilik şahsın erkek olduğunu belirterek, "Bazı basın ve sosyal medya organlarında, ‘Erkek polis memurlarının sözde kadın bir şahsı gözaltına aldıkları sırada, vücudunun bir kısmının görüldüğü’ görsellerin yer aldığı tespit edilmiştir. Konu ile ilgili yapılan görüntü incelemelerinde ve çalışmalarda, gözaltına alınan şahsın 1998 doğumlu M.B. isimli erkek şahıs olduğu, eylem sırasında yüzünü kırmızı kaşkol ile kapattığı, şahsın üzerinde kot pantolon, deri ceket ve tişört olduğu tespit edilmiştir. Ancak gözaltı işlemi sırasında ilgili şahsın, polise direnmesi sebebiyle ortaya çıkan görüntülerinde kadın iç giyimi kullandığı anlaşılmıştır. Bahsi geçen şahsın daha önce de yasadışı toplumsal eylemlere karıştığı, müstehcen görüntülerin yayınlanmasına aracılık ettiğinden dolayı hakkında devam eden adli davalarının bulunduğu ve 2020 yılında yasadışı örgüt propagandası yapma suçundan gözaltına alındığı şeklinde kayıtlar bulunduğu tespit edilmiştir. Kamuoyunun hassasiyetinin istismar edilerek, kasıtlı olarak yayılan bilgilere itibar edilmemesi önemle rica olunur" ifadelerine yer verildi.
Muğla Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın: "Milleti küçük gören jakobenlerin yanında olmadık" Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Muğla’da Eğitim Bir-Sen Muğla Şubesi’nin Menteşe Öğretmenevi’nde düzenlenen İl Divan toplantısına katıldı. Toplantıya Memur-Sen ve Memur-Sen Sendikasına bağlı şubelerin başkan ve üyeleri katıldı. Eğitim Bir-Sen Muğla Şubesi’nin İl Divan toplantısında konuşan Memur-Sen Genel Başkana Ali Yalçın, Anadolu’nun yerli ve milli değerleri üzerinde şekillenmiş olan 33 yıllık mücadele süresi içerisinde çizgisinden asla sapmayan ve bu karakterin üzerine yolculuğunu sürdürme iradesini her fırsatta ifade eden bir teşkilat olarak bugünlere geldiklerini açıkladı. "Toplumun değerleri ile hiç çatışmadık" Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 33 yıllık süre içinde bu toplumun değerleri ile hiç çatışmadıklarını belirterek, "Memur-Sen ailesi olarak geldiğimiz ana kadar 33 yıllık süre içerisinde hiçbir zaman toplumun değerleri ile çatışmadık. Hiçbir zaman milletle kavga etmedik. Hiçbir zaman bu topraklara yabancı düşmedik. Hiçbir zaman diğer ülkelerin, bazı grupların, emperyalist odakların, Türkiye’deki lejyonerleri gibi onlardan ihale almadık, onlar adına içeride mikser görevi görmedik. Onun için Anadolu’nun yerli ve milli değerleri üzerinde şekillenmiş olan 33 yıllık mücadele süresi içerisinde de bu çizgisinden asla sapmayan ve bu karakterin üzerine yolculuğunu sürdürme iradesini her fırsatta ifade eden bir teşkilat olarak bugünlere geldik. "Milleti küçük gören jakobenlerin yanında olmadık" Memur-Sen’in ücret taleplerinin içine sıkışmış bir sendika olmadığını, millete ‘kömürcü’ diyenler ile hiçbir zaman yan yana gelmediklerini belirten Yalçın, "Memur-Sen ailesi, Gazze olaylarına bugün cereyan ettiği haliyle de dünden bugüne oradaki insan direnişine her zaman sonuna kadar dikkatli davrandı ve toplum vicdanında, kamu vicdanında bu konuda elinden gelen örgütlü gücü ile tüm çalışmalarda ya başı çekti, ya da omuz verdi. Vermeye devam ediyor. Bunu insani bir sorumluluk olarak görüyoruz. Onun için Memur-Sen bu konuda farklı bir aile. Sadece ücret talepleri içine sıkışmış, onun üzerinden toplumun isteği manipüle eden, köpürten ama ideolojik sendikacılık yaparak, bazı uluslararası kirli projelerin içerideki taşeronları gibi hareket ederek bu konuda biz bu milletle ters düşmedik. Tahtayı mora boyayacağız, çocuklara LGBT anlatacağız gibi hiç bir saçmalığın içeresinde yer almadık. Bazı sendika görünümlüler gibi Diyarbakır annelerini ziyarete giden ve annelerin teröre karşı direnişini destek veren, üyelerini ihya eden aymazlar gibi hiçbir zaman davranmadık. Genelde işimiz, ülkenin demokratikleşmesi, korku tünelinden çıkması, ham demokrasinin tam demokrasi olması, vesayet odaklarının millet iradesi üzerinden düşmesi, herkes eşit ama biz biraz daha eşitiz diyen, bu ülkedeki beyaz adamların, egemenlerin, benim oyumla çobanın oyu bir mi diyen aymazların, millete bidon kafalı, kömürcü, makarnacı diyen ve milleti bu anlamda horlayan ve aşağılayan bu anlamdaki bazı jakobenlerin hiçbir zaman yanında olmadık, safında olmadık. Her zaman millet yanında, insan yanında, ergen yanında hareket ettik. Çünkü bizim genelde kuruluş hikayemiz bu ülkenin demokratikleşmesi, özgürleşmesi, devletin insanları ve bütün vatandaşlarını tanıması ve hizmeti bu minvalde yürütebilmesidir. Buradaki mesele temel bakış açısından kaynaklı. Tıpkı bazı liderlerin Avrupa bu işe ne der, Avrupa’ya Türkiye’yi şikayet etmeye çalıştığı gibi eziklik içerisinde hareket ettiği yerde biz kendi coğrafyamızda, kendi toprağımızda medeniyet mefkuremizin geleneği olarak bir durmak, omurgalı olmak, diğer masum ve mazlumların mağdurların da bize tutunarak ayağa kalkması için bunu bir fırsat görürken, onların ne gördüğü ve ne de durduğu konusu onları ilgilendirir ama bizim durduğumuz noktanın erdem ve fazileti bütün toplumun tarafından tespit ve teyit edilmiştir" dedi. Memur-Sen’in yetkiyi almadan önce yetkili olanların hiçbir şey üretmediğini belirten Yalçın, "Sendikal alana ilişkin dokunuşlara gelince. Bizden önce yetkili olanlar, 2001 yılında çıkan yasadan sonra, 2010’a kadarki süreçte masaya gitti, geldiler. Ve biz onu afiş yaptık, gönderdik okullara, okullarda o afişi görüyorsunuz. 4 yıl biri, 5 yıl biri oturdu masaya. 5 yıl sıfır, 4 yıl sıfır. Uzlaştığımız, uzlaşamadığımız toplu sözleşmeler var ama toplu sözleşmede sadece eğitim, hizmet kolundakini ifade edecek olursak, sadece toplu sözleşme kazanımı 88 kazanım diye oraya yazdık ve sıfır sıfırın gerekçesini de Devlet Personel Başkanlığı’nın bu konuda ürettiği, kitabı kamu görevlileri sendikacılığın kitabını oraya resmini koyduk, açın bakın diye. Bu, bizim Memur-Sen’in yetkili oluşuna kadar, çok laf ettiler ama çok iş yaptılar değil" dedi.