- 10 Nisan 2018 Salı 10:35

EMDR eğitimi için Kayseri’de konferans verildi

A
A
A
EMDR eğitimi için Kayseri’de konferans verildi

İstanbul Gelişim Üniversitesi, Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi ve Boğaziçi Ruh Sağlığı Derneği işbirliği ile Kayseri de ‘Akut Travmalar, Travma Sonrası Stres Bozukluğuna Yaklaşım ve EMDR Kullanımına Bakış’ konulu konferans gerçekleştirildi.

İstanbul Gelişim Üniversitesi, Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi ve Boğaziçi Ruh Sağlığı Derneği işbirliği ile Kayseri de ‘Akut Travmalar, Travma Sonrası Stres Bozukluğuna Yaklaşım ve EMDR Kullanımına Bakış’ konulu konferans gerçekleştirildi.


Düzenlenen konferansta konuşan Boğaziçi Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr. Onur Okan Demirci, insanların neden ruhsal travma yaşadığını, ruhsal travmanın kimlerde ortaya çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu, ruhsal travmalarda insan beyninin nasıl çalıştığını, travma sonrası stres bozukluğunda nörobiyolojik mekanizmaların nasıl işlediğini ve EMDR yöntemi ile bu durumlarda insan beyin kimyasının nasıl değiştirildiğini anlattı. EMDR yöntemi ile ilgili bilimsel kanıtları sunan ve vakalar üzerinde nasıl uygulandığına değinen Yrd. Doç. Dr. Onur Okan Demirci, EMDR yönteminin gelecekte psikiyatrik ve psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde önemli bir yere sahip olacağına değindi. ‘Bu konu ile ilgili ülkemizde farklı farklı şehirlerde hem farkındalık oluşturmak hem de konuya ve EMDR tedavisine hakim, başarılı terapistler yetiştirmek amacı ile EMDR eğitimleri gerçekleştiriyoruz. Boğaziçi Ruh Sağlığı Derneği olarak amacımız, olumsuz yaşam olaylarının oluşturduğu ruhsal travmaların giderek yaygınlaştığı dünyamızda elimizden geldiğince insanların yaşam kalitelerini düzenleyebilmek, travmalara karşı koruyucu önlemler alabilmek ve travmatik etkilere maruz kalan kişilerin tedavilerini sağlayabilmek adına iyi donanımlı ve etkili EMDR yöntemi uygulayabilen terapistler yetiştirmektir’ şeklinde konuşarak EMDR eğitimlerinin önemine vurgu yaptı.


Çok sayıda katılımcı ile gerçekleşen konferans sonrasında mutluluğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Demirci, ‘Ruh sağlığı çalışanlarının böyle yoğun ilgisini görmek benim için mutluluk ve gurur verici bir olaydı. Bu şekilde yılmadan, yorulmadan tüm ülkedeki mümkün olan en fazla sayıda ruh sağlığı çalışanına ulaşabilmek için elimizden geleni yapacağız.’ şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Osmanlıdan kalma 200 yıllık tespihin fiyatı dudak uçuklatıyor: Tam 330 bin lira Elazığ’da Osmanlı döneminden kalma kehribar tespihin fiyatı dudak uçuklatıyor. Yaklaşık 200 yıl önce yapılan ve bugüne kadar muhafaza edilen altın püsküllü Osmanlı kehribar tespihin fiyatı ise tam 330 bin lira. İnsanlık tarihi boyunca ellerden hiç düşmeyen ve insanoğlunda özel bir yeri bulunan tespihler bazen duaların ve yakarışların aracı kimi zaman erkeklerin aksesuarı kimi zaman da koleksiyoncuların vazgeçilmezi oldu. Birbirinden özel taşlar ve bin bir emek ile yapılan tespihler özellikleri kadar fiyatlarıyla da hep dikkat çekiyor. Elazığ’da bir tespih dükkanında satılan Osmanlı sıkma kehribarı da hem fiyatı hem de görüntüsüyle görenlerin ağzını açık bırakıyor. Osmanlı döneminden kalma taşların özel ellerde işlenmesi ile elde edilen kehribar tespih, görüntüsü kadar fiyatı ile de dikkat çekiyor. Yaklaşık 200 yıl önce yapılan ve bugüne kadar orijinalliğini koruyan Osmanlı kehribarı tespih Elazığ’da 330 bin liraya satılıyor. Tespih ustası Hadin Bulut yaptığı açıklamada, ’’Bu tespih Osmanlı sıkma kehribardır. Ortalama 150-200 yıllık bir tespihtir. O dönemde tespihe çevrilmiş bir üründür. Bu yıla kadar vişne rengi olarak gelmiş. Bazı müşterilerimiz var tekrar tıraşlayalım iç rengi ortaya çıksın dediklerinde tıraşlandı ve kayısı rengine doğru gitti. Ortalama 10-15 yıl sonra tekrar vişne rengine dönecek. Bu tespih kıymetli ve antika üründür. Genelde kıymetini bilenler alıyor. Yatırım için alıyorlar. Şu an istediğimiz rakam 300 bin lira. Altın püskülü ile 330 bin liraya buluyor. Çok nadir bir üründür. Mesela koleksiyoncular ya da tespihçiler bilir, imamenin ve habbenin temizliği ve o dönemden bu güne kadar çatlak olmamış yani değişen olmamış bir üründür. Osmanlının ham döküm fabrikası 1900’lü yılların sonunda kapandı. Ortalama 150-200 yıllık bir tespihtir. Tam yılını bilemeyiz ama kokusuna ve özelliklerine baktığımız da o kadar bir yılı olduğunu düşünüyoruz. Talep oldukça fazla. Özellikle Araplar ilgi gösteriyor. Son zamanlarda ülkemizde de ilgi görmeye başladı. Yatırımlık alanlar oluyor. Koleksiyon için alanlar oluyor’’ dedi.