EĞİTİM - 24 Şubat 2017 Cuma 11:41

Gezer: “Türkiye, otomotiv eğitiminde yetersiz”

A
A
A
Gezer: “Türkiye, otomotiv eğitiminde yetersiz”

İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) öğrencileriyle bir araya gelen Aston Martin Türkiye Direktörü Erdem Gezer, Türkiye’nin otomotiv mühendisliği eğitimi konusunda yetersiz olduğuna dikkat çekerken, otomobil markalarının kalifiye eleman ihtiyacını kendi ülkelerinden karşıladığını söyledi.
İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü, dünyanın önde gelen otomotiv firması Aston Martin’in Türkiye Direktörlüğü görevine 25 yaşında getirilen Erdem Gezer’i ‘Ekonomi Yönetimi ve Paranın Gücü’ adlı etkinlikte konuk etti. Türkiye’de yerli otomobil üretimi konusundaki öngörülerini İAÜ Florya Halit Aydın Yerleşkesi’nde düzenlenen etkinlikte siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler öğrencileriyle bir araya gelen Erdem Gezer, Aston Martin’in dünya ve Türkiye’deki konumu hakkında bilgi verdi ve Aston Martin’in otomotiv sektöründeki pozisyonuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Üniversite hayatında neler yaptığınız önemli”
17 yaşından bu yana otomobillerle ilgilendiğini belirterek konuşmasına başlayan Gezer, ilgi duyulan alanda çalışma yapmanın başarıyı yakalamanın ön şartı olarak ortaya koydu. Aston Martin’in Türkiye’de 50 kişilik profesyonel bir ekip tarafından yönetildiğini kaydeden Erdem Gezer, Aston Martin’in işe alım süreci konusunda da öğrencileri bilgilendirdi. Gezer, genelde işe alımda iş deneyimlerinin dikkate alındığını belirtirken, iş deneyimi olmayanların öğrencilik sırasında yaptıkları stajları verimli geçirmelerinin önemli olduğuna işaret etti: “İşe alımlarda tecrübe aranıyor. Ama tecrübe yoksa, üniversite hayatında neler yaptığınız önemli. Özellikle ilerlemek istediğiniz alanda staj yapmanız yararlı olacaktır. Yurt dışında edindiğim deneyimler, artık tek bir yabancı dilin bile yeterli olmadığını gösteriyor.”
Öğrencilik döneminde yapılan staj ve kulüp üyeliklerinin sonraki iş hayatına olumlu katkıları olduğuna değinen Gezer, kendisinin de üniversite eğitim sırasında öğrenci birliği kulüplerinde aktif olarak görev yaptığı bilgisini paylaştı.
Türkiye’nin Aston Martın satışında artış
İngiltere merkezli ve dünyada 3 bin 400 çalışanı olan Aston Martin’in duruşuyla, kalitesiyle, marka konumlandırmasıyla lüks araç rakiplerinden ayrıldığını belirten Gezer, Türkiye’deki pazar konumu hakkında bilgi verdi. 2011-2014 yılları arasında Türkiye’de 37 adet satış gerçekleştiren Aston Martin’in Ağustos 2017‘de 7 araba satışı ile Dubai’den sonra dünyada en fazla Aston Martin aracı satan ülke olduğunu anlattı. Gezer, 2016 yılında 30 adet satış gerçekleştirdikleri bilgisini verdi ve 2017 için 40 adet araç satışı hedeflediklerine dikkat çekti.
“Türkiye’nin 10-20 yıl içinde yeni araç üretmesi zor”
Türkiye’nin kendi aracını üretme konusundaki yaklaşımına da işaret eden Gezer, önümüzdeki 10-20 yıllık süre zarfında Türkiye’nin yeni araç üretmesinin zor olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de üretim yapan otomotiv firmalarının Türkiye’de kalifiye eleman bulma konusunda sıkıntı çekmeleri nedeniyle kendi ülkelerinden eleman getirmek durumunda kaldıklarını belirtirken; “Türkiye, henüz 4 silindirli motoru dahi üretebilmiş değil. Türkiye’de otomotiv alanındaki eğitimde çok yeniyiz. Otomotiv mühendisliği eğitimi ve staj imkanları yetersiz durumda. Bu, Türkiye’deki üniversitelerin de dünyadaki pozisyonunu net olarak ortaya koyuyor. En iyi üniversitelerimiz, dünya sıralamasında 500’lerde” dedi.
Gezer, vergi dilimlerinin çok yüksek olduğu Türkiye’de vergi dilimlerinin düşürülmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Erdem Gezer kimdir?
Erdem Gezer, Türkiye’de Borusan Otomotiv’de staj yaptı. Ardından Kanada Manitoba Üniversitesi’nden sporculuk bursu aldı ve 2015’te mezun oldu. ABD’de Cor-F Projesini geliştirdi ve 7 milyon dolarlık yatırım desteği aldı. Porsche’de staj yaptı. 2015 yılında pazarlama uzmanı olarak girdiği Aston Martin’de son bir yıldır Türkiye Ülke Direktörü olarak görev yapıyor.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.