ÇEVRE - 05 Kasım 2024 Salı 09:56

Ali Fakıoğlu: "Günde 1000 TL’ye işçi bulamıyoruz"

A
A
A
Ali Fakıoğlu: "Günde 1000 TL’ye işçi bulamıyoruz"

Depremin yaralarının sarıldığı Hatay’da yer fıstığı hasadı başladı. Tarladan 60 TL’den çıkan yer fıstığı market raflarında 90 ila 120 lira arasında alıcı buluyor. 20 dönümlük tarlasına ilk defa yer fıstığı eken Ali Fakıoğlu, günlük 1000 TL’ye işçi bulamayınca yardımına komşuları yetişti.


Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaralarının sarıldığı, Türkiye’nin önemli tarım şehirlerinden biri olan Hatay’da yer fıstığı hasadı başladı. Antakya ilçesi Arpahan Mahallesi’nde çiftçilik yapan Ali Fakıoğlu, ilk defa ekim yaptığı 20 dönümlük tarlasında yer fıstığı hasadı yapıyor. Hasadını yaptığı yer fıstığının tarladan 60 TL’den satıldığını söyleyen Fakıoğlu, "Tarladan market raflarına giden yer fıstığı 90 ila 120 TL arasında alıcı buluyor" dedi.


20 dönümlük tarlada yer fıstığı hasadı yapan Ali Fakıoğlu, "Geçen hafta hesabına başladık. Normali nisan ayında ekilmesi gerekirken biz daha önce buğday ektiğimiz için buğday hasadından sonra ektik. Fıstık ekiminde bu yıl ilk deneyimim oldu ama buna rağmen çok güzel kimyasal madde kullanmadan yetiştirdiğimiz ilk ürün. Normalde işçi yevmiyeleri 750 ile 1000 TL arasında değişiyor, bu fiyatları işçi bulamadığımız için eş dost akraba gelerek bu şekilde yapıyor. Tarla fiyatı 50 ile 60 TL arasında değişirken market raflarında ise 90 ile 120 TL arasında değişiyor" dedi.



"İmece usulü ile tarla sahibine yardımcı olmaya çalışıyoruz"


Tarlada imece usulü olarak yer fıstığı topladıklarını belirten Süheyla Özkurt, "Burada fıstık topluyoruz ve ücret almıyoruz. Burada bir kültürü yaşatmaya çalışıyoruz. İmece usulü ile tarla sahibine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Zamanı geldiğinde onlar da gelip bana yardım ediyorlar. Yer fıstığın fiyatı 1000 ile 1200 TL arasında değişiyor ama 750 TL veren de var. Bu kadar paralar verilmesine rağmen işçi bulunamıyor. Bu yüzden tarla sahibi de bizden rica etti ve aramızda bir grup oluşturduk. Bu grup şeklinde gerekirse fıstık ya da zeytin hasadını birlikte yapıyoruz" şeklinde konuştu.



"İşçilerin yevmiyeleri 750 TL ile 1200 TL arasında olurken bile işçi bulamıyoruz"


Bu yıl ilk defa ektikleri yer fıstığından güzel verim beklediklerini dile getiren Yusuf Fakıoğlu, "Bu yıl ilk yılımızda fıstık ekimi yaptık. Şimdi hasadını yapıp toplamaya çalışıyoruz. Fıstığım iyi, fena değil. Tek sıkıntımız işçi bulamıyoruz. Tarladaki ürünlerimizi akraba eş dost kişilerle birlikte topluyoruz. Normal işçilerin yevmiyeleri 750 TL ile 1200 TL arasında değişirken bu paralara bile eleman bulamıyoruz. İşçi sıkıntısı çekiyoruz" ifadelerini kullandı.



Ali Fakıoğlu: "Günde 1000 TL’ye işçi bulamıyoruz"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Uludağ’da suni karlama başladı Türkiye’de kış turizminin cazibe merkezi Uludağ, beyaz örtüye hasret kaldı. Hava sıcaklıklarının mevsim normalleri üzerinde seyretmesi kar yağışlarını geciktirdi. İşletmeler, çareyi suni karlama makinelerinde buldu. Pistler, özel makinelerle yağdırılan suni kar ile beyaza büründü. Türkiye’de kış turizminin gözde merkezlerinin başında Uludağ geliyor. Uludağ, her yıl ülkenin dört bir yanından ve yurt dışından binlerce turisti ağırlıyor. Sezon açılışı için geri sayımın başladığı Uludağ’da işletmeler, dört gözle pistlerin beyaz örtüye kavuşmasını bekliyor. Ülke genelinde hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi Uludağ’ı da kar yağışına hasret bıraktı. 300 ila 1980 metre uzunluğunda 20 kayak pistinin bulunduğu Uludağ’da beklenen kar yağışının gerçekleşmemesi işletmeleri harekete geçirdi. Sezonun açılmasını iple çeken işletmeler, özel makinelerle pistlere ‘suni kar’ yağdırmaya başladı. Suni karlama yöntemiyle pistler yavaş yavaş beyaza bürünmeye başladı. Uludağ’daki turizm işletmecilerinden İbrahim Garip, sezona yönelik yapılan suni karlama çalışmaları hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ülkemizin en önemli kış turizm merkezi Uludağ, son dönemde mevsim yaşanan değişimin etkisiyle beklediği kar yağışına kavuşamıyor. Bu nedenle sezon açılışı her geçen yıl biraz daha ileri bir tarihe öteleniyor. Yerli ve yabancı turist açısından ülkenin en önemli markalarından biri olan Uludağ’ın cazibesini korumamız gerekiyor. Zirvedeki işletmeler olarak bizler de çareyi suni karlamada bulduk. Zirvede geceleri sıcaklıkların sıfırın altına düşmesine rağmen kar yağışının gerçekleşmemesi ve kalıcı olmaması nedeniyle işletmeler, pistleri suni kar ile beyaza bürüyor. Yeni sezon hazırlıklarının olumsuz etkilenmemesi ve sezona hazır olabilmek adına biz de üstümüze düşeni yapıyoruz. Bu yıl yoğun bir kar yağışıyla dolu dolu bir sezon geçirmeyi ümit ediyoruz.”
Kayseri Doğal gaz menfezine dikkat: ’Sıkışan gaz kıvılcımla patlayabilir’ Makine Mühendisleri Odası (MMO) Kayseri Şube Başkanı Süleyman Tolga Varol, doğal gaz kullanılan yerlerde havalandırma menfezlerinin çok önemli olduğunu ve olmazsa gazın oksijenle karışarak sıkışacağını söyleyerek, "Basit bir cep telefonu kullanımı bile sıkışan gazın patlamasına sebep olabilir" dedi. Kaçak yerlerinden çıkan gazın havaya çıkacağını ve menfez olmazsa bulunduğu ortamda sıkışacağını söyleyen Makine Mühendisleri Odası Kayseri Şube Başkanı Süleyman Tolga Varol, "Öncelikle vefat eden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Her yıl kışın başlangıcında nedense ülkemizde karbonmonoksit zehirlenmesi, gaz kaçağından dolayı bu doğal gaz patlamalarını yaşıyoruz. Her yıl böyle yaşayarak devam ediyoruz. Bir an evvel önlemlerini almamız gerekiyor. Bugün Çorum’da yaşandı. Yarın Kayseri’de ya da başka bir şehirde yaşanmayacağı anlamına gelmiyor. Bu yüzden öncelikle tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Doğal gaz kaçağı neden olur dersek de bir kaçak ve bundan dolayı patlama meydana geliyor. Bu kaçaklar yetkili kişilerin bakım yapmadığından dolayı olabiliyor. Cihazlarda meydana gelen arızalardan dolayı olabiliyor, veya bu gaz kaçağını gösteren sensörlerimizin, gaz alarm dedektörlerimizin olmadığından kaynaklanıyor bu patlamalar. Bunların önlemini almamız gerekiyor. Vatandaşlarımız eskiden beri hep tüp gaza alışıklar. Tüp gaz kaçağında o gaz hep yere birikirdi ama doğal gaz öyle değil. Doğal gaz havadan hafif olduğu için sürekli yukarıya doğru gitmek isteyen ve yukarıya biriken bir gaz. Bununla ilgili alınması gereken en önemli tedbirlerinden bir tanesi havalandırmanın yani menfez olmasının gerekmesidir. Bu menfez dediğimiz yerden doğal gazlı cihazların olduğu yerin yukarısında bir şekilde menfezin olması gerekiyor. Bu menfezlerin de açık olması gerekiyor. Bir gaz kaçağında doğal gaz yukarı biriktiğinden, menfezlerden doğal gaz boşaltılacaktır. Herhangi bir sıkışma meydana gelmeyecektir ve bu gaz kaçağını önlemenin yollarından bir tanesi de yine doğal gazlı cihazlarımızın bakımlarını yetkili firmalara yaptırmamız gerekiyor. Merdiven altı firmalarla uğraşmamanız gerekiyor bu konularda. Yine gaz alarm dedektörlerimizin çalışır halde olması gerekiyor. Bir de vatandaşlarımız hep şunu yapıyorlar. Doğal gaz kurulumundan sonra herhangi bir şekilde bir tadilat yapılıyor. Kombinin yeri değişiyor, ocağın yeri değişiyor. Bunların mutlaka tadilat projesinin yapılması ve tadilat projesinden sonra da yine gaz kaçağının denetlenmesi gerekiyor. Bunlar yapıldığı takdirde ve özellikle dediğimiz gibi bu havalandırma menfezleri sürekli açık tutulduğu takdirde herhangi bir patlama meydana gelmeyecektir” dedi. “Basit bir telefon kullanımı bile patlamaya sebep verebilir” Varol, sıkışan gazın oksijenle karıştığını ve basit bir telefon kullanımında çıkacak kıvılcımla bile patlamaya sebep olabileceğini söyleyerek, “Doğal gaz herhangi bir açık alan, kaçacak bir alan bulamadığı için orada bir sıkışma meydana geliyor. Bu sıkışmadan sonra orada herhangi bir elektrik kıvılcımından yani basit bir telefon kullanımında bile çıkan kıvılcım buradaki patlamaya sebep olabilir. Kesinlikle doğal gaz kaçağı durumunda gazı ana vanadan kapatıp, herhangi bir elektrik aksamıyla oynanmaması ve açıksa da kapatmamaları, kapalıysa da herhangi bir gaz kaçağını görmek için açmamaları gerekiyor. O noktada elektrikli yani telefon dahil herhangi bir cihazın kullanılmaması gerekiyor. Çünkü o sıkışmış gaz oksijenle bir arada ve en ufak bir kıvılcımda patlayacak durumdadır” ifadelerini kullandı.
Sakarya Dünyada 8’inci, Türkiye’de eşi benzeri yok: Hayatına artık vücudunun yarısı olmadan devam edecek Dünya’da yaklaşık 70 kişiye yapılan ve sadece 7’sinin hayatta kaldığı ‘Hemikorperektomi’ ameliyatlarından biride yaklaşık iki ay önce Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde (SEAH) yapıldı. 13 saatlik ameliyat sonrasında belden aşağısı kesilerek tümörden kurtarılan 65 yaşındaki Tuncer Poşluk, dünya genelinde 8’inci Türkiye’de ise eşine rastlanmayan bir vaka olarak kayıtlara geçti. Başarılı geçen operasyon sonrasında ölümün kıyısından alınan hasta, hayatına vücudunun yarısı olmadan devam edecek. İstanbul’da yaşayan ve kuyruk sokumundaki kitlenin büyük olması sebebiyle tedavi edilemeyen 65 yaşındaki emekli öğretmen Tuncer Poşluk, şifayı SEAH’ta buldu. Burada yapılan tetkikler neticesinde hastanın tam anlamıyla kurtulması için dünyada çok az sayıda yapıldığı belirtilen tümör ve tümörle sarılmış olan organları vücuttan ayırma ameliyatı olan ‘Hemikorperektomi’ operasyonu uygulandı. Poşluk’un tümör ve tümörün çevrelediği organlarla beraber belden aşağısı vücudundan kesildi. Yaklaşık 13 saat süren zorlu ameliyat sonrasında 40 günlük yoğun bakım sürecinin ardından servise alınan Poşluk’un tedavisine ortopedi bölümünde devam ediliyor. Dünya genelinde 8’inci Türkiye’de ise eşine rastlanmayan bir vaka olarak kayıtlara geçen Poşluk, artık hayatına vücudunun yarısı olmadan devam edecek. Poşluk’un ölümün kıyısından kurtarılmasında ise Ortopedi Bölümü’nden Mustafa Erkan İnanmaz ve Doç. Dr. Fevzi Sağlam, Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Fatih Altıntoprak ve Doç. Dr. Necattin Fırat, Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Hakan Saçlı, Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Hacı İbrahim Çimen, Anestezi ve Reanimasyon Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, Doç. Dr. Onur Balaban ve Doç. Dr. Havva Kocayiğit büyük rol oynadı. “13 saat süren ameliyatta hastanın vücudunun yüzde 45’ini almış olduk” Hastanın kuyruk sokumundan kaynaklı bir kanser tanısıyla başvurduğunu belirten Ortopedi Bölümünde görevli Doç. Dr. Fevzi Sağlam, “Tabii bu kanser sadece kuyruk sokumunda kalmayıp; hastanın leğen kemiklerini, idrar torbasını, tüm kalça kaslarının tamamını ve bağırsaklarında bir kısmını da tutmuş hale geldi. Ayağı besleyen önemli arterleri de tamamıyla içine almıştı. Ama hastanın bu şansız durumuna rağmen şanslı olduğu kısmı bu kanser sadece bu bölgede sınırlı olup özellikle bizim için tedaviyi planlarken en önemli olan başka bir organa yayılımı yoktu. Hasta aslında birçok büyük merkezde birçok büyük ilde hem özel hem de kamu hastanelerine başvurmuş ama yapılabilecek tedavi olarak kitlenin büyüklüğünden ve sarmış olduğu organlardan dolayı herhangi bir cerrahi tedavi yapılamaz tanısı konulmuş. Hasta bize geldikten sonra gerekli tetkiklerini, görüntülemelerini tekrar yaptık. Hastayı Ortopedik Onkoloji Konseyimizde tekrar değerlendirdik. Biz bu hastayı nasıl tedavi edip bu kanserden kurtarırız diye açıkçası çok kafa yorduk. Sonra hastaya, dünya genelinde de çok nadir yapılmış olan ameliyatlardan biri olan ‘Hemikorperektomi’ dediğimiz belden aşağısını tamamıyla kesip tümörlü organlarla beraber tümörü ayırma ameliyatını yapmaya karar verdik. Tabii bu zor bir ameliyat, hasta içinde gerçekten cerrahi sırasında yaşamına mal olabilecek bir ameliyat. Bunların hepsini aileyle, hastayla defaten konuştuk çünkü çok nadir yapılan bir ameliyat. Ama iyi geçerse de hastamızın bu kanserden kurtulacağını düşündüğümüzü belirttik. Hasta ve ailesi belli bir süre düşündükten sonra bu ameliyat için onay verdi. Bu bir ekip işi ve bu ekipte; ortopedist, kaplama cerrahisi, üroloji, anestezi, ameliyathane hemşirelerimiz ve ameliyathanedeki personelimizin hepsi ile biz bu ameliyatın aslında provasını yaptık. Ameliyat süreci yaklaşık 13 saat sürdü. Hastamız ameliyata girmeden önce 55 kiloydu, kitleyle beraber hastanın belden aşağısını kestiğimizde yaklaşık 25 kilogramlık bir vücut uzvunu kaybetmiş oldu. Geriye hastanın 30 kilogramlık bir vücudu kaldı, yani yüzde 45’ini almış olduk” dedi. “Hastamız bize geldiği zaman zaten yürüyebilen bir hasta değildi” Hastanın yürüyemediğini belirten Sağlam, “Cerrahi sonraki süreçte yaklaşık 40 günlük bir yoğun bakım süreci oldu. Hastamız bu süreci; anestezinin gerçekten çok iyi hasta takibi, çok iyi yönetmesiyle gayet iyi bir şekilde atlattı. Yaklaşık 45 gün oldu hastamızı ameliyat edeli ve ortopedi servisimizde takip ediyoruz. Bu ameliyat açıkçası bazı kanserlerde, seçilmiş vakalarda tutulum yerine bağlı olarak eğer ümidini kaybetmiş hastalarda ya da cerrahi yapılamaz denilen hastalarda küçükte olsa bir ümit olabilir hastaya. Bu büyük ameliyatla onlara küçük de olsa bir ümit verebiliriz diye düşünüyorum. Hastamız bize geldiği zaman zaten yürüyebilen bir hasta değildi. Yine sedyeyle getirilmişti. Çok şiddetli ağrıları vardı. Bu ameliyatı olmasa da hasta açıkçası belki birkaç ay gider ya da gidemez, yani hayatını kaybedecekti bu hastalıktan dolayı. Yürüyemeyen bir hastamızın, ona yük olan uzvunu yani belden aşağısını omurgadan itibaren keserek sağlam vücuttan ayırmış olduk bu kanserli dokuyu. Şimdi hastanın kolostomi dediğimiz bağırsak için ve ürostomi dediğimiz idrar için bir torbası var. Bununla beraber üst ekstremitesini, kollarını rahatlıkla kullanabiliyor. Hastamız, yaşamını kendi başına idame ettirebilecek düzeye gelecek. Bizleri her zaman destekleyen hastanemiz Başhekimliği ve İl Sağlık Müdürlüğümüz’e teşekkür ediyoruz” diye konuştu. “Hastamızdan daha mutluyuz, onu çok net ifade edebilirim” Anestezi ve Reanimasyon Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, “Tabii bizler klinik olarak belki Türkiye’de de bu konuda tecrübe edilmiş merkezlerimiz yoktu. Bizim de kendi tecrübelerimiz yoktu. Öncelikle dünyada bu gibi literatüre neler yapılmış, biz bir literatür taraması yaptık. Ve bu cerrahi ekipte birçok klinik ameliyata girecekti. Onlarla saatler süren bir konsey yaptık. Ameliyat sırasında nelerle karşılaşabileceğimizi belirledik. Hasta ve hasta yakınlarına da ameliyat sürecinde yaşayan problemler anlatıldı. Ben burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum; hastanın yaşam isteği, arzusunun çok yüksek olması ve aile desteğinin buna çok katılmış olması belki bizi motive etti. Bu konuda ben hem kendisine hem ailesine çok teşekkür etmek istiyorum. Tabii ameliyat süresinde bazı sıkıntılar yaşadık, ama bunları aşabildik. Daha sonra yoğun bakım süreci vardı. Yoğun bakım sürecinde gerçekten yoğun bakım ekibimiz hekimlerimiz, hemşire arkadaşlarımız hepsi inanılmaz bir insan gücü emek sarf etti. Hastayla özdeşleştiler, hastayı kendilerine kabul ettiler ve inanılmaz bir şekilde emek sarf ettiler. Yaklaşık 40 gün süren bir süreç neticesinde hastamız şu anda serviste. Belki biz hastamızdan daha mutluyuz, onu çok net ifade edebilirim. Kendisine güzel bir yaşam diliyoruz bundan sonra” şeklinde konuştu. “Karanlık bir tünelin sonundaki ışık gibi oldu bize” Vücudunun yarısı kesilen Tuncer Poşluk’un gelini İlkem Poşluk, “2022 yılında ağrıları ile başladı bu süreç. Başta hafif, yani bel fıtığı gibi bir şey olduğunu düşünüyorduk biz. Fakat durum bizim tahmin ettiğimiz gibi çıkmadı. Birçok hastaneye başvurduk fakat ameliyat olma eşiğini geçmiş denildi ve ameliyat yapılamadı maalesef. İzmir’de bir hekimle konuştuk ve ameliyata karar verildi. Ameliyat süreci ve sonrası çok riskliydi, yüksek bir ölüm oranı vardı ve daha da kötü sonuçları olabilir diye babam korktu, iki yıl önce tamamen tedaviyi reddederek ‘ne olacaksa olsun’ dedi açıkçası. Fakat süreç çok daha kötüye gitti. Tamamen yürümesi bitti ve yoğun acılar çekiyordu, yaşama tutunacak gücü kalmamıştı. İzmir’in ardından İstanbul, Kocaeli ve birçok farklı şehirdeki hastanelere tekrardan başvurduk. Yine ameliyat olamaz cevabını aldık ve ne yapacağımızı bilemiyorduk. Son olarak Kocaeli’de bir hekim bize Fevzi hocayı tavsiye etti ve buraya geldik. Aslında karanlık bir tünelin sonundaki ışık gibi oldu bize, çünkü ne yapacağımızı bilmiyorduk. Zor bir süreç olacağını söylediler. Çünkü yaklaşık iki senedir çok şiddetli ağrıları vardı ve artık kendisi de bir noktada ümitsizliğe kapılmıştı bu tedavi için. Fakat Fevzi Hoca ve ekibi bizİ çok güzel yönlendirdi. Ameliyatın riskleri olduğundan ve sonuçlarından bahsettiler. Bu sürecin zor olduğunu, mücadele edilmesi gerektiğinden de bahsettiler. Her şeyi göze aldık ve bir hafta içerisinde gerekli testler yapıldı, ameliyata karar verdik. Yaklaşık 45 gün oldu, uzun bir süreci de yoğun bakımda geçirdi. İlk günler onun ve bizim için de çok zordu. Şükür bu süreci atlatarak şimdi servise çıktı. Onun için zor bir hayat olacağını düşünüyorduk ama tam tersi daha umut dolu şu anda. Bu süreçten sonra hep beraber bir yaşam sürdüreceğiz diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “Şu anda ben aranızda olmayabilirdim” Vücudunun belden aşağısı kesilen Tuncer Poşluk, “Şu an iyiyim fena değilim. Şimdilik böyle, kurtuldum. Oğlum ve gelinimle birlikte hayat süreceğim onlarla birlikte yaşayacağım. Bu süreçte de en büyük destekçim kendileri. Bu zor ameliyatı gerçekleştiren doktorların hepsinin eline sağlık, onlara çok teşekkür ediyorum. Nereden nereye geldim. Şu anda ben aranızda olmayabilirdim. Şimdi aranızdayım ve mutluyum” dedi.