ASAYİŞ - 06 Eylül 2024 Cuma 16:53

Terörle mücadelede gelinen başarı noktası: Dağlıca

A
A
A

Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Sosyoloji Bölümünde Öğretim Üyesi Akademisyen Adem Palabıyık, 6 Eylül 2015 yılında 16 askerin şehit düştüğü Dağlıca bölgesinde çok şeyin değiştiğini belirterek, “Özellikle 2007’den itibaren kendilerinin kurtarılmış bölge olarak ilan ettiği Dağlıca’da devletimize hem şefkat eli hem de Türk Silahlı Kuvvetlerimizin hard power dediğimiz sert gücü kendisini gösterdi. Bugün özellikle yaşanan refahla birlikte Dağlıca da artık günlük hayata dönmüş durumdadır” dedi.

Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Irak sınırındaki Dağlıca’da 2015 yılında PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen hain saldırıda 16 askerimizin şehit düştüğü bölgeye giden Adem Palabıyık, açıklamalarda bulundu. Dağlıca’yı 3 tarihle hatırladıklarını ifade eden Palabıyık, “2007, 2012 ve 2015 yıllarında. PKK terör örgütünün 2007’deki ilk saldırısından sonra, 2012’deki 2. saldırısı gerçekleşmişti. Sonrasında 2015 yılında 6 Eylül’de yeni bir saldırı daha gerçekleşti ve o gün 16 askerimiz şehit oldular. Fakat buna rağmen devletimiz tam 73 teröristi etkisiz hale getirdi ve 25 teröriste esir aldı. O günden bugüne burada çok fazla şey değişti. Bugün burada gördüğünüz gibi istediğimiz şekilde dolaşabiliyoruz, istediğimiz şekilde gezebiliyoruz ve her türlü sosyal ve kültürel aktiviteyi gerçekleştiriyoruz. Özellikle 2007’den itibaren kendilerinin kurtarılmış bölge olarak ilan ettiği Dağlıca’da devletimize hem şefkat eli hem de Türk Silahlı Kuvvetlerimizin hard power dediğimiz sert gücü kendisini gösterdi. Bugün özellikle yaşanan refahla birlikte Dağlıca’da artık günlük hayata dönmüş durumdadır” dedi.

“Bölgemize yeniden huzur ve refah getirildi”

“Özellikle ülkemizin sanayileşmesinin hızla arttığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne envanterine çeşitli savaş aletlerinin, SİHA’ların ve İHA’ların kazandırıldığı dönemden sonra PKK terör örgütü artık ne hareket edebiliyor ne de başlarını çıkarabiliyor” diyen Palabıyık konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti özellikle PKK’nın oluşturduğu bir kan davasını da ortadan kaldırmış durumdadır. Özellikle PKK terör örgütünün her evden zorla kaçırdığı insanların canına kıymasından sonra bölgede bir kan davası başladı ve bu kan davası özellikle çok uzun süre devlet ile halk arasında devam ettirilmeye çalışıldı. Ta ki özellikle devletimizin çözüm süreciyle birlikte PKK terör örgütünün gerçek yüzünü göstermesinden sonra halk aslında PKK’nın Kürtlerle alakalı olarak herhangi bir hak talep meselesinde samimi olmadığını, bir terör örgütünden başka bir işlevinin olmadığını ve devletin şefkatli yüzünü her zaman kendi yanlarında olacağına emin oldu. Dolayısıyla yıllardır devam eden bu kan davasına dönüşmüş sosyoloji, devletimizin şefkatli yüzüyle ortadan kaldırıldı ve sanayi hamlelerimizle birlikte, askeriye hamlelerimizle birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinin vermiş olduğu mücadele ile birlikte hem terör örgütü sınır dışına itildi hem de bölgemize yeniden huzur ve refah getirildi. Sadece Dağlıca öyle değil; Tunceli’de, Hakkari’de, Van’da, Doğu Anadolu Bölgesi’nin çeşitli illerinde aslında adı terörle anılan illerde, artık bütün mezralar da dahil hayat normale dönmüş durumdadır.”

Terörle mücadelede gelinen başarı noktası: Dağlıca

“Çocuklarının artık terör örgütünün kıskacından kurtulduğunu biliyoruz”

Halkın artık günlük ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılayabildiğini ve özellikle kız çocuklarının okuma yazma oranının arttığını ifade eden Palabıyık, “PKK terör örgütünün halkı tehdit ettiği dönemlerde ailelerin çocuklarına okula göndermediğini, örgütün bu çocukları zorla kaçırdığını biliyoruz. Zaten bu kaçırmalar sonucunda 2019’da da Diyarbakır annelerinin terör örgütüne karşı bir çığlık olarak sesinin yükselttiğinin de farkındayız. PKK’nın kaçırdığı çocukların özellikle 7 ile 12 yaş arasında olduğunu düşünürsek; Hakkari’nin, Şırnak’ın, Van’ın ve doğudaki bütün diğer illerin köylerinde, mezarlarında yaşayan çocuklarının artık terör örgütünün kıskacından kurtulduğunu biliyoruz. Dolayısıyla 2007’den beri yapılan mücadeleler sonucunda 2015’teki şehitlerimizin ardından özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ortaya koyduğu başarılı operasyonlar sonucunda PKK terör örgütünün etkisinin tamamen azaldığını söyleyebiliriz. Devletimiz bununla da kalmadı, önce terör örgütünü sınırı dışına etti, terör örgütünün bütün muhtemel gücünü azalttı. Özellikle PKK’nın kaçırdığı çocukların geri dönmesini sağladı ve bununla birlikte PKK içerisinde çok hızlı bir çözülme meydana geldi. Tabii bunun psikolojik etkisini PKK yaşarken, bölge halkı da bunun psikolojik etkisini pozitif olarak gördü. Özellikle kalkınma hamlelerinin gerçekleştiği Bitlis’te, Muş’ta, Diyarbakır’da ve yine Hakkari’de, Şırnak’ta bu tür yerlerde özellikle kalkınma hamleleriyle birlikte fabrikaların kurulduğu, iş imkanlarının arttı ve ifade ettiğimiz gibi okuma yazma oranlarının yükseldiği bir döneme giriyoruz. Yaklaşık 14 yıldan bahsediyoruz. Az bir süre değil. 14 yıl boyunca teröre karşı bir mücadele var ve bu mücadelenin ardında bölgenin kazanmış olduğu bir refah ve bölgenin kazanmış olduğu bir gelişmişlik düzeyi ve bölgenin kazanmış olduğu bir kalkınmadan bahsediyoruz. Bu sebepten inşallah bu saatten sonra Dağlıca’da konuştuğumuz bu vakitlerde sizlerle başka yerlerde de muhakkak buluşacağız ve bu buluşmalarımızda yine terör örgütünün buralardan çekilmesi ve devletimizin terör örgütünün buralardan sınır dışına atmasıyla birlikte yaşanan refahtan, yaşanan kalkınma hamlelerinden ve okuryazar oranının artmasından ve kız çocuklarının özellikle okuluna gitmesinden bahsedeceğiz” diye konuştu.

“Devletimiz özellikle çözüm sürecinden sonra, son 10 yıldır PKK terör örgütünün gerçek yüzünü gösterdi ve bu halkın nezdinde bir karşılık buldu” diyen Palabıyık, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Dolayısıyla halk artık bu refahı, bu konforu ve bu gelişmişlik düzeyini muhtemelen bırakmayacak ve bunu bir yaşam hakkı olarak kabul ettiği için PKK terör örgütünü ve onun terör istasyonu olarak görevini gören HDP’den DEM partiye kadar kurulan tüm siyasi partilere muhtemelen izin vermeyecek ve yaşam hakkı tanımayacaktır.”

“Bu huzur ve güven sonsuza kadar devam edecek”

Dağlıca’nın çok stratejik bir yer olduğunu da bildiklerini söyleyen Palabıyık, “Avaşin suyunun geçtiği bir civardayız ve Dağlıca özellikle sınır yeri olduğu için Kuzey Irak ile komşuluk ilişkilerimizin belirlendiği bir yerdir. Dolayısıyla buradan terörün temizlenmesi, PKK terör örgütünün buradan sınır dışına itilmesi ile birlikte bölgede çok farklı faaliyetlerin, kültürel ve sosyal faaliyetlerin başladığını ve devam ettiğinin de farkındayız. Özellikle geçen haftalarda gerçekleşen Cilo Festivali bunun en önemli örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor. İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya’nın da bizzat katıldığı ve birkaç gün devam eden Cilo Festivalinin bölgeye hem turizm açısından hem de kültürel bir katkı sağlaması açısından önemli yansımasının olduğunu biliyoruz. Sadece bu değil mesele Tunceli’de Munzur Festivalinin yapılması, özellikle bölgeye hem turizm hem de kültürel katkılar sağlıyor. Aynı zamanda Cudi ve Gabar dağında çıkarılan petrollerin ülkemizin sağlayacağı ekonomik katkıları da bir kenara not etmek gerekiyor. Yani Dağlıca’dan seslendiğimiz bu alanda şunu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz, artık devletimizin hem yumuşak gücüyle göstermiş olduğu şefkatiyle, bölgedeki bürokratik yöneticileriyle birlikte halkın içinde olması, halkla birlikte olması, hem de Türk Silahlı Kuvvetlerimizin İHA’larla, SİHA’larla, terör örgütlerine karşı vermiş oldukları mücadelelerle halkımız artık refaha ve huzura kavuşmuştur ve inşallah terör örgütü hiçbir şekilde başını çıkaramadığı ve kıpırdayamadığı bu bölgelerde bu huzur ve güven sonsuza kadar devam edecek” şeklinde konuştu.

Yılmaz Sönmez-Şükrü Akyüz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Seçer: "Toplumları kültürle, sanatla bir arada tutarsınız" Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Mersin’in tanıtımının yanı sıra, insanları bir araya getirmenin ve kaynaştırmanın en güzel yolunun kültür ve sanat etkinlikleri olduğunu belirterek, “Konserlerimiz de festivallerimiz de devam edecek. Toplumları kültürle, sanatla, etkinliklerle bir arada tutarsınız, onların iletişimini sağlarsınız" dedi. Büyükşehir Belediye Meclisinin Kasım Ayı Olağan Toplantısının 2. Birleşimi, Belediye Başkanı Vahap Seçer başkanlığında gerçekleştirildi. Kongre ve Sergi Sarayı Çok Amaçlı Salonda yapılan toplantıda, komisyonlara havale edilen 26, birimlerden gelen 2 ve gündem dışı 1 madde olmak üzere toplam 29 madde görüşüldü. “Mersin’de birçok alanda ’Mersin 33 Kart’ı yaygın hale getirme gayretleri içerisindeyiz” Başkan Seçer, toplantının gündem dışı konuşmalar bölümünde, sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’a rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine sabır diledi. Seçer ayrıca; Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından 23-24 Kasım tarihlerinde düzenlenecek olan ‘Tarsus Eshab-ı Kehf Yamaç Paraşütü Festivali’nin de duyurusunu yaparak, vatandaşları festivale davet etti. Akıllı şehir uygulamalarından biri olan ‘Mersin 33 Kart’ uygulamasını da kente yaygınlaştırmayı sürdürdüklerinden söz eden Seçer, kısa süre içerisinde kentteki tüm toplu taşıma araçlarında ’Mersin 33 Kart’ı kullanılır hale getireceklerini dile getirerek, vatandaşların ’Mersin 33 Kart’ı Denizkızı A.Ş.’ye bağlı kafe ve restoranların yanı sıra Tarsus Doğa Parkta da kullanabileceklerini söyledi. Vatandaşların, MESKİ Genel Müdürlüğünün fatura ödemelerinde de ’Mersin 33 Kart’ı kullanma imkânı bulunduğunu kaydeden Seçer, burada yüzde 5 indirimden faydalanabildiklerinden bahsederek, “Vatandaşlarımız; AVM, Taşucu, Büyükeceli, Toroslar, Meşot, Yalınayak, Karacailyas, Tarsus Yarenlik, Tarsus Yeni Mahalle ve diğer yeni devreye alacağımız kiosklarımızda su faturalarını ’Mersin 33 Kart’ vasıtasıyla ödeme imkanlarına sahipler. Mersin’in birçok noktasında ve birçok alanda ’Mersin 33 Kart’ı yaygın hale getirme gayretleri içerisindeyiz. Vatandaşlarımız, online başvuru ya da satış noktalarımızdan ’Mersin 33 Kart’ı temin edebilirler” diye konuştu. Bir meclis üyesinin konser harcamalarını sorması üzerine bilgi veren Seçer, her yıl ocak ayında oluşturulan ve her partiden üyenin olduğu denetim komisyonunun da bütçeyi gördüğünü ve denetleme yetkisi olduğunu da hatırlattı. Festivallerde yazar, çizer ve diğer konuklar için ayrı bütçe kalemlerinin olduğunu söyleyen Seçer, bununla ilgili bir çalışma yapılacağını ve meclis üyeleriyle paylaşılacağını da söyledi. Seçer, Mersin’in tanıtımının yanı sıra, insanları bir araya getirmenin ve kaynaştırmanın en güzel yolunun kültür ve sanat etkinlikleri olduğunu ifade ederek, “Konserlerimiz de festivallerimiz de devam edecek. Toplumları kültürle, sanatla, etkinliklerle bir arada tutarsınız, onların iletişimini sağlarsınız. Sosyal barış diye çok sihirli bir kavram var. Bu, sözde olmaz. İnsanlar iletişim kurarsa birbirini daha iyi anlarlar. Mersin bir renk cümbüşüdür, bir Anadolu’dur. Yurdun dört tarafından insanlar burada huzur içerisinde yaşıyor. Yaptığınız bu festivaller aslında hem kentteki bu farklı demografiyi bir araya getirir, onların kaynaşmasını sağlar hem onların kültürlerinin açığa çıkmasına fırsat verir hem de şehrinizin tanıtımını yapar. Bu nedenle de kültüre, sanata, etkinliklere önem vereceğiz” ifadelerini kullandı. “Bizim için milletin emaneti ve varlığı önemlidir” Başkan Seçer, 13 ilçede 470 köyde yaptıkları kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında; çocuk atölyeleri, müzik, karagöz oyunu, drama, geleneksel oyunlar, oyuncak dağıtımı ve ikramlar yapıldığını söyledi. Merkeze uzak çocuklar için bu etkinliklerin çok önemli olduğunu ve çocukların ekipleri dört gözle beklediklerini vurgulayan Seçer, “Kültüre ve sanata böyle bakmak lazım. Hiç kimse merak etmesin biz bir delikli kuruşu kimseye şu ya da bu nedenle peşkeş çekme peşinde olmayız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı bizim için önemlidir. Kendi paramızdan, varlığımızdan öte, milletin emaneti ve varlığı önemlidir. Bunu her şeyden önde tutarız” şeklinde konuştu. Toroslar Belediyesi ile pazarcı esnafı arasında oluşan anlaşmazlık sonucu yapılan eyleme de değinen Seçer, “Abdurrahman Başkana geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve haklı isyanına da katılmamak mümkün değil. Bu tip gerginlikler hoş değil. Toroslar Belediye Başkanına ve belediyemize yapılmış bir hareketi bana yapılmış kabul ederim. Toroslar Belediyesinin mali tablosunu biliyorsunuz, isyanı ona. ‘Ben sıkıntıdayım’ diyor. Bir düzen vermeye gayret ediyor. Abdurrahman Yıldız’dan kimse vatan ve millet düşmanı şahsiyet çıkaramaz” dedi.
Samsun Prematüre doğan bebeklerin anneleri: "Umudumuzu ve inancımızı kaybetmedik" Samsun’da prematüre olarak doğan bebeklerin anneleri Dünya Prematüre Günü’ne özel düzenlenen etkinlikte yaşadıkları zorlu süreçleri anlattı. Bebeklerini sağlıklı olarak kucaklarını aldıklarını ifade eden anneler, yoğun bakım sürecinde umutlarını ve inançlarını kaybetmediklerini söylediler. Sağlık Bakanlığı Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde Dünya Prematüre Günü’ne özel etkinlik düzenlendi. Prematüre doğan bebekleri ve ailelerin katıldığı etkinlikte pasta kesildi. Annelerin yaşadıkları Bebeği 645 gram doğan anne Eda Albayrak, "Bebeğimiz, bazı sağlık sebeplerinden dolayı erken doğmak zorunda kaldı. 3 buçuk ay yenidoğan yoğun bakımda kaldı. Bizim için çok zor bir süreçti. Buradaki çalışanlar bize her zaman desteğini hissettirdiler” dedi. Bebeği 1 kilo 300 gram doğan Özlem Ersavaş, “Bu süreçte Ferhan hocamız, Hanife hemşiremiz çok destek oldu. Biz Zeynep’e çok uzun bir süre sonra kavuştuk. Zeynep bir tüp bebek. Bize çok güzel bir sürpriz yaptı. Erkenden geldi. Son olaylardan sonra iyi ki Zeynep burada doğmuş. İyi ki bu şefkatli kollar ile bebeğimiz buluştu ve bize sağlıklı teslim edildi” diye konuştu. Bebeği 910 gram doğan Gülnaz Şimşek, “Kızım Gökçe ile 40 günlük bir kuvöz serüvenimiz oldu. Bebeğimiz 910 grama kadar düştü. 40 günlük serüven sonucunda artık bizimle birlikte. Çok fazla umut gerektiren, sabır gerektiren bir durum. Ailelerimiz, hemşirelerimiz o kadar çok ilgilendiler ki kendilerine çok teşekkür ediyoruz" şeklinde konuştu. Bebeği 910 gram olarak dünyaya gelen Sibel Canbay, “2 aylık yenidoğan yoğun bakım sürecimiz oldu. Üzüntülü, stresli bir dönem yaşadık. Doktorumuz Ferhan Hanım’a çok teşekkür ediyorum. Sevinçliyiz. Çocuğumuza kavuştuk" ifadelerini kullandı. "Ailelerimizle bu süreçte gerçekten aile gibi olmaktayız" Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Ümit Çallı, "Dünyada ve ülkemizde bazı doğumlar beklenenden daha erken gerçekleşmektedir. Normal doğum tarihimiz 40 haftadır. Doğum ne kadar erken gerçekleşirse, önümüzde o kadar riskli bir süreç olmaktadır. Bu süreç boyunca 45 tane yenidoğan yatağımızla ailelerimizin yanında yer alıyoruz. Çok uzun süreler yeni doğan ünitemizde bu bebekler yatabilmektedir. Biz de ailelerimizle bu süreçte gerçekten aile gibi olmaktayız. Ailelerimizin gözünün arkada kalmayacağı şekilde bu riskli süreci yönetmeye çalışıyoruz. Tedavilerinden bakımlarına kadar bebeklerimizin yanında yer alıyoruz” açıklamasında bulundu. Neonatoloji Uzmanı Dr. Ferhan İren ise yenidoğan sağlığı için canla başla çalışamaya devam edeceklerini belirtti. Etkinlik toplu fotoğraf çekimi ve ikramla son buldu.
Edirne Düşük uyku kalitesi olanlar dikkat Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Öztürk, Son dönemde yapılan bir çalışmada beyin yaşlanması ile uyku arasındaki ilişkinin araştırıldığını ve bu süre içerisinde uyku kalitesi bozuk olanlarda beynin daha hızlı yaşlandığının ortaya çıktığını söyledi. ABD merkezli yapılan araştırmada çarpıcı sonuçlara ulaşıldı. Uyku kalitesi kötü olanların beyinlerinin daha hızlı yaşlandığı ortaya çıktı. Düşük uyku kalitesiyle beynin hızlı yaşlanması arasında önemli bir bağlantının mevcut olduğu tespit edildi. Gece uykusunun iyi alınmamasının, yaşamın ilerleyen dönemlerinde beyin yaşını etkileyebileceği belirlendi. Yapılan araştırmada 589 kişi, 15 yıl boyunca takip edildi. Uyku kaliteleri ile beyin yaşları arasındaki ilişki tek tek incelendi. Uyku düzeninin bozulması ve beyinin erken yaşlanması alzheimer, demans ve parkinson gibi birçok hastalığa davetiye çıkartabiliyor. Düzenli, yeterli ve kaliteli uyuyarak beynin erken yaşlanmasının önüne geçebilirsiniz. Nörogörüntüleme yöntemleriyle yapılan hesaplamalarla beyin yaşlanmasının artık değerlendirilebildiğini söyleyen Prof. Dr. Levent Öztürk, Burada MR görüntüleme üzerinden yapılan işlemlerle ak madde, gri madde oranları bunların ne kadar hacim kaybettiği veya daha iyi olduğunun hesaplanabildiği ve bunu beyin yaşı delta faktörü adı verildiğini ifade etti. Son dönemde yapılan bir çalışmada beyin yaşlanması ile uyku arasındaki ilişkinin araştırıldığını aktaran Prof. Dr. Öztürk, "Bu çalışmayı önemli yapan konuların başında 589 kişi gibi büyük bir gönüllü grubunda yapılmış olması ve bu gönüllülerin 15 yıl boyunca takip edilmiş olmalarıdır. Bu süre içerisinde uyku kalitesi daha bozuk olanlarda beynin daha hızlı yaşlandığı ortaya çıktı. Bu miktar uykunun özelliğine göre aşağı yukarı 2 buçuk 3 yıl arasında değişmekte. Örneğin uykuya dalmakta zorluk çeken bireylerde bu rakam 3,8 yıl olurken, gece uykuyu sürdürmekte zorlanan bireylerde 1,8 yıl civarında kaldı. Dolayısıyla bu uyku durumunda problemler yaşayan bireylerin beyinlerinin aşağı yukarı ortalama 2 buçuk, 3 yıl kadar daha hızlı yaşlandığı ortaya çıktı. 15 yıl içerisinde elde edilen sonuç bu" ifadelerine yer verdi. Beynin erken hızlı yaşlanmasının özellikle zihinsel süreçlerde alzheimer, demans gibi birtakım hastalık riskini arttırabileceğini söyleyen Prof. Dr. Öztürk, beyin işlevlerinde örneğin dikkati toplama, öğrenme, bellek oluşturma, konsantrasyon gibi konularda ya da problem çözme becerilerinde bir gerileme ortaya çıkabileceğine değindi. Bireylerin uyku sağlığı ile ilgili farkındalıklarını yükseltmek gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Özürk, uyku sorunlarının ciddi alınarak sorunun nereden kaynaklandığının belirlenmesinde fayda olduğunu belirtti. Uyku sorununun nedenlerine ve çözüm yollarına ilişkin de açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Öztürk, "Eğer hayat düzensizliğiyle ilgiliyse o zaman uyku hijyeni dediğimiz kuralları bir gözden geçirerek bunlara uygun hale getirirsek uyku sağlığımız toparlanacaktır. Örneğin yatma kalkma saatlerini sabitlemek ya da uyku öncesindeki bir iki saat içerisinde mavi ekrandan ve egzersizden uzak durmak gibi. Uykuya hazırlanma döneminde bir takım ritüeller edinmek gerek. Yatmadan önce ılık bir süt ya da bitki çayı içmek olabilir. Bu şekilde uykuya hazırlanabiliriz. Gündüz herhangi bir yerde uyumamak. Sabah kalktığımız zaman da gözümüzden içeri parlak ışığın girmesine müsaade etmek. Bu da beynimizdeki saate zaman ayarı yapan önemli bir müdahale oluyor" dedi. Alkolün her ne kadar uykuya dalmayı kolaylaştırır gibi görünse de derin uykuya dalmayı ve uykuyu sürdürmeyi zorlaştırdığını vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, uyku ile ilgili sorun yaşayan bireylerin alkolden uzak durması gerektiğini aktardı. Uyku süresinin genç erişkin bireylerde 7 saatin altına düşmemesi ve tek parça halinde uyuma şeklinde olması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Öztürk, gece saatlerinde ve tam karanlıkta uyumanın, uyku sağlığı açısından büyük önem taşıdığını ifade etti.
Malatya Malatya’da, trafik güvenliği için 920 bin metre yol çizgi çalışması yapıldı Malatya Büyükşehir Belediyesi, yaya ve araçların trafik güvenliğini üst düzeye çıkarmak amacıyla il genelinde başlattığı yatay ve düşey trafik işaretleme çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Ulaşım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı Trafik Hizmetleri Şube Müdürlüğü ekipleri, 2024 yılında toplamda 920 Bin metre yol çizgi çalışması gerçekleştirdi. Bu kapsamda, 76 ton boya kullanılarak ulaşıma açılan yol ağlarında, yaya trafiğinin yoğun olduğu ana arterler ve okul önlerinde 340 adet yeni yaya geçidi ile 78 adet “önce yaya” figürü uygulayarak trafikte yaya güvenliği artırıldı. Şehrin muhtelif yerlerine 5 Bin 200 adet trafik işaret levha montajı yapılarak sürücülerin güvenli seyahat etmeleri sağlandı. Malatya Büyükşehir Belediyesi, sorumluluk alanındaki yollarda uyarı, tanzim, bilgilendirme levhaları, yaya geçitleri, refüj, kavşak ve yol çizgi çalışmalarının yanı sıra bakım ve onarım faaliyetlerini de sürdürüyor. Ayrıca dönel kavşak yaklaşımlarında sürücülerde farkındalığın artırılması için Altınkayısı Bulvarı üzerindeki dönel kavşağa profil atlama, ofset tarama, yol çizgisi, yön okları ve kavşağın belirginliğini artırmak için solar güneş enerjili yol butonları takılıp olabilecek kazaların önüne geçilmesi hedefleniyor. Yeni açılan yollar ile grup yollarında da yatay ve düşey trafik işaretleme çalışmaları devam ediyor. Malatya Büyükşehir Belediyesi, bu çabalarıyla şehrin trafik güvenliğini artırarak, tüm vatandaşların daha güvenli ve konforlu ulaşım sağlamasını amaçlıyor.