SAĞLIK - 06 Aralık 2021 Pazartesi 09:21

Yüzde 1’lik yaşama umuduyla ikinci kez hayata tutundu

A
A
A
Yüzde 1’lik yaşama umuduyla ikinci kez hayata tutundu

Yenidoğan döneminde kalp rahatsızlığı (Trunkus Arteriosus+ İnterrupted aortik ark) olduğu öğrenilen ve yaşamaz denilerek tüm kapıların kapandığı 8 yaşındaki Arda’yı, yüzde 1 yaşama ihtimaline rağmen ameliyat eden Prof. Dr. Murat Başaran 2. kez hayata döndürdü.

8 yıl önce Ankara’da dünyaya gelen ve kalp kapaklarında sorun olduğu öğrenilen Arda Yavaş’ı yaşama ihtimalinin az olması ve çok riskli olduğu için kimse ameliyat etmek istemedi. Ailenin büyük özveriyle araştırıp irtibata geçtiği Kalp ve Damar Cerrahi Prof. Dr. Murat Başaran ise “yüzde 1 ihtimali bile olsa denemeliyiz” diyerek ameliyat için Arda’yı hava ambulansı ile İstanbul’a getirtti. Minik Arda, ilk büyük ameliyatı sonrası sıkıntılı süreçlerden geçse de 2 yaşından itibaren 8 yaşına kadar doktoru tarafından sürekli takip edilerek rutin hayatına devam etti. En başından itibaren ikinci bir ameliyat daha olması gerektiği bilinen Arda’nın ailesi yine oğulları için İstanbul’a geldi. Beykent Üniversitesi Hastanesi’nde Prof. Dr. Murat Başaran ve Prof. Dr. Tuğçin Bora Polat tarafından gerçekleştirilen ve ilk ameliyattan daha riskli bir ameliyatı atlatan Arda yine hayata tutunmayı seçerek sağlıklı bir şekilde taburcu oldu.

“Anne karnında iken öğrendik”

Nadir görülen Di George sendromuna da sahip olan Arda için annesi Selvi Yavaş yaşamış olduğu tüm süreçlerde ailece çok korktuklarını ama asla vazgeçmediklerini söyleyerek Ankara’da ilk ameliyat için kimsenin cesaret edemediği süreci şu şekilde anlattı:

“Oğlumuzun kalp hastası olduğunu 7 buçuk aylıkken anne karnında doğum öncesi öğrendik. Ne gibi süreçler bizi bekliyor neler yapılması gerekiyor diye doktor arayışına girdik. Çünkü doğum sonrasında ameliyat olması gerektiğini fakat yaşama ihtimalinin yüzde 1 olduğunu, ameliyat esnasında ya da sonrasında yaşayamayacağını söylediler. Bir ailenin vasıtasıyla İstanbul’dan Murat doktorumuza ulaştık. Kendisi ‘yüzde 1 şans bile olsa her insanın bu ihtimali değerlendirmeye hakkı vardır’ dedi ve oğlumuzu ameliyat etmeyi kabul etti. Eğer ameliyat olmasaydı yaşama ihtimali zaten yoktu. Sonrasında yine Murat Bey’in vasıtasıyla hava ambulansı ile İstanbul’a geldik. Çok zor bir ameliyat ve süreç atlattık. İlk başta yoğun bakımda yaşadığı akciğerlerle ilgili sıkıntıdan dolayı trakeostomi açılması gerekti ve iki sene boyunca bu şekilde kalmak durumunda kaldı. İyi bir tedavi ve doktorlarımızın ilgi ve alası ile o süreci de atlattık.”

Yüzde 1’lik yaşama umuduyla ikinci kez hayata tutundu

“İkinci ameliyatı da olmasaydı yaşayamayacaktı”

İkinci ameliyat için yine en başından itibaren yanlarında olan Prof. Dr. Murat Başaran’ı tercih ettiklerini dile getiren Yavaş, “En baştan itibaren doktorumuz bize zaten İkinci bir ameliyat gerektiğini söylemişti.8 sene boyunca Murat Bey bizi hep takip etti ve ikinci ameliyat için tekrar yine kendisine geldik. Muayene sonucunda bize çok riskli ve zor bir ameliyat olduğunu söyleyince çok korktuk ama zaten çocuğumuzun bu ameliyatı da olmazsa yaşayamayacağını öğrenince yapacak bir şey kalmadı. Murat ve Tuğçin Hocalarımız sayesinde çok başarılı bir ameliyat geçirdik. Hastanedeki temizlik personelinden tutun da doktorlarımıza kadar herkesin büyük özverisi ve ilgisi ile kısa zamanda oğlumuz ayağa kalktı ve tekrar yaşama şansı kazandı. Bu yüzden herkese çok teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

“Asla pes etmesinler”

Bir anne olarak çocukları için mücadele eden diğer ailelere de asla pes etmemeleri gerektiğini hatırlatan Yavaş, “Bize çocuğumuz için ‘asla yaşama şansı yok’ dediler. Sonucunda elbet ne olacağını bilemiyorsunuz. Fakat bir şeyler yapmadan da pes etmemek gerekiyor her zaman bir ümit vardır” diyerek sözlerini sonlandırdı.

“Yüzde 1 bile olsa elimizden geleni yapmalıyız”

Çok riskli olduğu için kimsenin cesaret edemediği ameliyatı kabul eden ve “yüzde 1 bile olsa biz elimizden gelene yapmalıyız” diyerek Arda’nın kahramanı olan Prof. Dr. Başaran ise, “Arda ile ilk tanışmamız 8 sene önce oldu. Ankara’da dünyaya gelmişti ve çok ağır bir rahatsızlığa sahipti. Bu rahatsızlık da genelde yaşamla bağdaştırabileceğimiz bir rahatsızlık değil. Ailesi ile irtibata geçtikten sonra İstanbul’da ameliyatı gerçekleştirdik. İlk ameliyatından sonra bizi biraz yordu ama toparladı ve normal hayatına devam etti. Yalnız bu rahatsızlıklardan sonra yapılan ameliyatlar genelde tekrar ameliyat gerektirebiliyor. Arda’nın gerek kendi kalp kapağı gerek bizim ilk ameliyatta koyduğumuz suni kapakta yavaş yavaş fonksiyon bozuklukları olmaya başladı. O yüzden tekrar ameliyat etmeye karar verdik. Oldukça büyük bir ameliyata kalkıştık. Bu ameliyat da çok başarılı geçti” dedi.

Böyle durumlarda ve vakalarda tüm ihtimallerin değerlendirilmesi gerektiğini de aktaran Başaran, “Arda’nın ilk ameliyatını yapmasaydık bugün 8 yaşına gelemeyecekti. İkinci ameliyat da ilk ameliyatı kadar zor bir ameliyattı. Yaşının büyük olması avantaj ama teknik olarak daha zordu. Yine de elimizden geleni yaptık ve sonuçtan mutluyuz” diye konuştu.

“Çok riskli ve ciddi bir ameliyattı”

İkinci ameliyat ile ilgili bilgilendirmelerde bulunan Prof. Dr. Tuğçin Bora Polat da Arda’nın beklenenden daha hızlı bir iyileşme süreci yaşadığını söyleyerek, “Arda’nın en az 4 ana kapağından ikisi bir şekilde doğum döneminden itibaren sorunlu. Bu kapaklar zamanında cerrahi anlamda değerlendirilmiş ve riskli bir süreçten sonra hayatına devam etmiş. Bu son yapılan işlemde de bu iki kapak aort pozisyonunda olan trunkus ve pulmoner dediğimiz akciğer damarı değişim sürecine girdi.( Homogreft ile aortik kök replasmanı+sağ ventrikül kondüit değişimi) Bu çok ciddi ve riskli bir ameliyattır. Fakat bu süreci 1 hafta gibi kısa bir zamanda yoğun bakım ekibimizle sonuçlandırdık. Neredeyse 7-8 gününde hastayı evine yollayabiliyoruz. Burada en önemli nokta bu tür patolojilere ve hastalıklara hakim olabilmek ve süreci Arda’nın yaşamla bağdaşır süreciyle birleştirebilmek. Almış olduğumuz sonuç bizim için çok mutluluk verici oldu” ifadelerini kullandı.

Şeyda Ceylan Görgenç
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: "İslam insanlığa nasip olmuş, verilmiş olan en büyük nimettir” Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Hz. Adem Peygamberimizden Hz. Muhammed aleyhiselatu vesselam Efendimize kadar bütün peygamberler İslam peygamberidir. İslam insanlığa nasip olmuş, verilmiş olan en büyük nimettir” dedi. Mübarek üç ayların habercisi olan Regaib Gecesi dolayısıyla yurdun tüm camilerinde programlar düzenlendi. Vatandaşların camilere akın ettiği gece, ibadet ve dualarla idrak edildi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki tarihi Ulu Camii’nde düzenlenen "Regaib Gecesi Özel Programı"na katıldı. Başkan Erbaş’ın kıldırdığı yatsı namazının ardından başlayan programda, Kur’an-ı Kerim tilavetleri yapıldı, salavatlar getirildi, ülkemiz ve İslam alemi için dualar edildi. Programda konuşan Başkan Erbaş, Recep, Şaban ve Ramazan aylarının mukkaddes aylar olduğunu belirterek, “Bu üç ay içerisinde mübarek geceler vardır. İşte bu gece idrak ettiğimiz Regaib Gecesi, daha sonra Miraç Gecesi, yine Recep ayının 27’nci gecesine denk geliyor. Ardından Şaban ayının yarısında yani 15’inde idrak edeceğimiz Berat Gecesi. Sonra Ramazan ayı başlı başına bir mukaddes ay; Kur’an ayı, bereket ayı, zekat ayı, hayır hasenat ayı Ramazan ayını daha da mukaddes hale getiren Kadir Gecesi ve sonra Ramazan Bayramı. Görüyorsunuz üç ay içinde her günü neredeyse her gecesi mübarek olan bu ayları idrak etmemizi sağlayan yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun” dedi. “Yaratılış gayemiz imtihan olmak” Başkan Erbaş, dünyada daha iyi Müslüman ve insan olmak, iyiliği yeryüzünde yayarak ve sonucunda bunlarla imtihan olmak için yaratıldıklarını dile getirerek, şöyle konuştu: “Allah ölümü de hayatı da bakalım ‘Hanginiz daha güzel amel işliyorsunuz, hanginiz en iyi işi yapıyorsunuz? Allah’ın hoşuna gidecek, Resulünün çizmiş olduğu sınırlar içerisinde kalacak. En güzel işleri yapıyorsunuz?’ diye sizi imtihan etmek için yarattı. Yaratılış gayemiz demek ki imtihan olmak. Bütün peygamberler bu hakikati gönderildikleri topluma anlatmak için vazifelendirilmişlerdir. Onlar Cenab-ı Hakkın kendilerine vermiş olduğu İslam’ı tebliğ görevini yerine getirmişlerdir. Hz. Adem Peygamberimizden Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam Efendimize kadar bütün peygamberler İslam peygamberidir. İslam insanlığa nasip olmuş, verilmiş olan en büyük nimettir. İslam’ı kabul eden insana ‘Müslim’ deniliyor. Peygamber Efendimiz insanlığa gönderilen en büyük nimet olan İslam’ı kabul eden Müslüman’ı şöyle tarif ediyor; ‘Müslüman, diğer Müslümanların, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’” “İbadetler, daha güzel bir Müslüman olabilmemize vesiledir” Peygamber Efendimizin tarif ettiği gibi bir Müslüman olabilmek için bazı vesilelere ihtiyaç olduğunu kaydeden Başkan Erbaş, “İbadetler, hayır hasenat, Kur’an-ı Kerim’de bize emredilen o emirleri yerine getirmek, bizim daha güzel bir Müslüman olabilmemiz için bir vesiledir. Mübarek günler, geceler, Regaib, Miraç, Berat, Kadir ve Mevlid Gecesi, cuma ile bayram günleri bu mukaddes zamanlar bir vesiledir” diye konuştu. Başkan Erbaş, “Biz insanı en güzel bir surette yarattık, sonra aşağıların aşağısına çevirdik” ayet-i kerimesini hatırlatarak, “Esasında biz yaratılış olarak en güzel bir surette yaratılmışız. Bu şerefimizi inancımızla, ibadetlerimizle, iyiliklerimizle, hayır hasenatımızla vesilelere sarılarak muhafaza etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Gençlerimizi peygamber ve Kur’an ahlakıyla yetiştirmek zorundayız” Gençlerin, çocukların peygamber ahlakıyla yetiştirilmesi gerektiğini söyleyen Başkan Erbaş, “Ahlaki ilkeler dediğimiz konuları hem kendimiz üzerimizde taşıyacağız hem de çocuklarımıza öğreteceğiz. Gençlerimizi Peygamber ahlakı, Kur’an ahlakıyla yetiştirmek zorundayız” şeklinde konuştu. İslam aleminin güçlerini birleştirerek özellikle Gazze’de, Filistin’de çocuk, bebek, kadın demeden masum insanların üzerine bombalar yağdıran zalimlerin birbirine düşmesi için dua eden Başkan Erbaş, “Zalimleri ve onlara yardım edenleri kahruperişan eylesin inşallah. Bütün Müslümanlara birlik, beraberlik, kardeşlik ve uyanıklık nasip eylesin. Bu şekilde Ramazan ayına ulaşmayı hepimize nasip eylesin” dedi. Program, Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Şaban Kondi’nin yaptığı dua ile sona erdi.
Kırıkkale Sürücüsünün ehliyeti olmayan tır, park halindeki kamyona çarptı Kırıkkale’de sürücüsünün ehliyeti olmayan tır, park halindeki kamyona çarptı. Kazada araçlar hurdaya döndü. Kamyon sürücüsü, "Telefon ışığıyla ikaz verdim ama fark etmedi, arkadan bodoslama girdi" diyerek kazayı anlattı. Kaza, gece saatlerinde Kırıkkale-Kayseri D765 karayolunun 35. kilometresinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Nazmi İnan, mazotu biten Isuzu marka 06 CUA 778 plakalı kamyonunu yolun banket kısmına park etti. O sırada, iş makinesi taşıyan Y.Ö. yönetimindeki 06 DST 778 plakalı MAN marka tır, park halindeki kamyona arkadan çarptı. Çarpmanın şiddetiyle savrulan tır, orta refüje devrildi. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan ihbarla olay yerine sağlık, polis ve jandarma ekipleri sevk edildi. Kazada yaralanan tır sürücüsü, sağlık görevlilerince olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Tedavi altına alınan sürücünün sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. Kazada, her iki araçta da büyük çapta maddi hasar meydana geldi. Trafik ekiplerince yapılan kontrollerde tır sürücüsü Y.Ö.’nün ehliyetinin olmadığı tespit edildi. Tır sürücüsüne ve araç sahibine toplamda 37 bin 412 lira para cezası uygulandı. Yapılan işlemlerin ardından araçlar vinç ve çekici yardımıyla otoparka kaldırıldı. "Bodoslama girdi" Kaza anını anlatan kamyon sürücüsü Nazmi İnan, "Keskin yolundaydım. O sırada aracımın mazotu bitti. Dörtlüleri yaktım, bekliyordum. Kendim de arkadaydım. Telefon ışığıyla araçlara ikaz veriyordum. Bu amca (tır sürücüsü) beni fark etmedi, aracı da fark etmedi. Telefonla uzun süre ikaz vermeme rağmen arkadan bodoslama girdi. Daha sonra bu şekilde kaza oluştu. Amcaya koştum, sağlık durumunu sordum" ifadelerini kullandı.
Antalya Ferdi Tayfur, şarkılarıyla uğurlandı Antalya’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden sanatçı Ferdi Tayfur’un cenazesi hastaneden alındı. Hastane önünde toplanan yüzlerce kişi, usta sanatçıyı gözyaşları ve şarkılarıyla uğurladı. Muğla’nın Marmaris ilçesinde yaşamını sürdüren arabesk müzik sanatçısı ve bestekar 79 yaşındaki Ferdi Tayfur, 15 Aralık’ta tansiyon rahatsızlığı sebebi ile ambulansla hastaneye kaldırılmıştı. Yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınan Tayfur, 17 Aralık’ta ailesinin isteği ve uzman doktorların tavsiyesiyle ilk olarak ambulans helikopterle havalimanına, ardından ambulans uçak ile Antalya’ya sevk edilmişti. Usta sanatçı, organ yetmezliği sebebiyle tedavi gördüğü hastanede akşam saatlerinde hayatını kaybetti Ferdi Tayfur’un vefatının ardından sevenleri hastane önünde toplandı. Sık sık "Ferdi baba" sloganları atan sevenleri, zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı. Klasik bir minibüsle hastaneye gelenler de, açtığı duygu yüklü şarkıları sevenlerine dinletti. Şarkılarıyla gözyaşları içinde uğurlandı Tayfur’un cenazesi 23.30 sıralarına hastanenin morgundan cenaze aracına koyulup kalabalığın bulunduğu alana getirildi. İzdihamın yaşandığı alanda Antalya Valisi Hulusi Şahin ve İlker Arslan da alana gelerek Tayfur’un ailesine baş sağlığı diledi. Bu sırada Tayfur’un yakınları ve sevenleri uzun süre gözyaşı döktü, helallik alınması ve duaların ardından Ferdi Tayfur’un cenazesi şarkıları eşliğinde hastane alanından götürüldü. Yine sevenlerine bir esnaf tarafından lokma ikramı yapıldı. Aile mezarlığına defnedilecek Öte yandan Tayfur’un cenazesinin, cumartesi günü saat 12.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenecek anma töreninin ardından Emirgan Çınaraltı Camii’nde kılınacak cenaze namazı sonrası, ikindi namazını müteakiben Yeniköy’de aile mezarlığına defnedileceği belirtildi.