SAĞLIK - 06 Eylül 2018 Perşembe 15:35

'Yüksek proteinli diyetler prostat kanseri riskini arttırıyor'

A
A
A
'Yüksek proteinli diyetler prostat kanseri riskini arttırıyor'

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Tolga Akman, prostat kanseri hakkında açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Akman, yüksek proteinli diyetlerin prostat kanseri riskini arttırdığını söyledi.

Prostat kanseri dünya'da erkekler arasında en sık görülen kanserlerden. Prostat kanserinde hastalarda teşhis öncesi belirgin bir şikayet bulunmayabiliyor. Medicana Bahçelievler Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Tolga Akman prostat kanseri hakkında önemli bilgiler verdi. 

Erken teşhis durumunda cerrahi müdahale ile birlikte prostat kanserinden kurtulmanın mümkün olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Tolga Akman, ''Genellikle 50 yaşından sonra erkeklere yıllık PSA (Prostat kontrolüne has bir kan testi) testi ve muayene olmaları önerilmektedir. İleriki yaşlar ile karşılaştırma yapılabilmesi için 40 yaşında bir kez PSA testi bakılması tavsiye edilmektedir. Eğer 40 yaşında bakılan PSA değeri 1 ng/ml'nin üzerinde ise bu kişilerin 2 yıl aralıklar ile takip edilmesi uygun olacaktır. Ayrıca ailesinde prostat kanseri olan birisi varsa 45 yaşından sonra yıllık PSA testi yaptırmaları ve muayene olmalarını öneriyoruz. Prostat kanserinin kesin tanısı biyopsi ile konulmaktadır'' diye konuştu.

''Ailenizde prostat kanseri geçmişi varsa risk grubundasınız'' 

Ailede prostat kanseri olanlara dikkat çeken Doç. Dr. Akman, ''Yapılan araştırmalar doğrultusunda prostat kanserinin nedenleri nelerdir, tam olarak bilinmemektedir. Bazı çevresel faktörlerin örneğin yağlı yiyeceklerin, yüksek proteinli diyetin, alkol ve sigara kullanımının prostat kanserine neden olabileceği savunulmaktadır. En önemli iki risk faktörü vardır. Bunlar; yaş ve ailede prostat kanseri bulunmasıdır. Çeşitli çalışmalar prostat kanserinin aileden yani kalıtsal olarak gelişim gösteren bir kanser olduğunu göstermiştir. Prostat kanseri genel olarak 50 yaş ve üzeri erkeklerde görülür. Sinsi bir hastalık olduğu için de anlaşılması mümkün değildir ve sıklıkla erken belirti vermemektedir. Bu nedenle düzenli üroloji muayenesi ve PSA testi yaptırılması çok önemlidir'' dedi.

Ameliyat sonrası bu önerilere dikkat 

Ameliyat sonrası bir haftalık dönemi hastaların mutlaka evde dinlenerek geçirmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Akman, sözlerine şöyle devam etti: ''Prostat kanseri ameliyatı sonrasında idrardan açık renkli gelen kan normaldir. Fakat idrardan gelen kanın rengi pembe ve kısa süreli olmalıdır. Uzun süreli ve kırmızı renkli kan gelmesi durumunda muhakkak doktora gidilmesi gerekir. Ameliyattan sonraki 1 haftada kendinizi zorlayacak ıkınma hareketlerinden kaçınmak gerekir. Hastalar ağır kaldırmaktan kaçınmalı, belli bir süre araç kullanmamalıdır. Kabızlık yapabilecek ağır yiyeceklerden uzak durulması gerekir. Ameliyat sonrasında tamamen iyileşme süresi ise 1-2 aylık bir süreç olacaktır''.

Prostat kanseri ameliyatı sonrası önemli bir diğer noktanın idrar kaçırma ve sertleşme bozukluğu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Akman, ''Sinir koruyucu radikal prostatektomi yapılmışsa sertleşme sorunu 1-2 yıl içinde hastanın yaşına, ameliyat öncesi sertleşme durumuna, şeker hastalığının olup olmamasına bağlı olarak yüzde 70 oranında düzelecektir. İdrar kaçırma ise yine hastanın yaşına, performansına, vücut dinçliğine, eşlik eden şeker hastalığı gibi sistemik hastalıkların olup olmamasına göre yüzde 90 oranında düzelecektir'' şeklinde konuştu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.