POLİTİKA - 04 Eylül 2022 Pazar 12:52

Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Sinclair: 'Umduğumuz daha uzun süre kalmaları ve daha fazla harcamaları'

A
A
A
Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Sinclair: 'Umduğumuz daha uzun süre kalmaları ve daha fazla harcamaları'

Yeni Zelanda Turizm Bakanı Stuart Nash'ın, ‘Ülkemizin günde 10 dolar harcayan turistlerle işi yok’ ifadelerine açıklık getiren Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Zoe Coulson-Sinclair, “Umduğumuz şey, turist çekerken, daha uzun süre kalmaları, daha fazla harcamaları. Aynı zamanda kültürle etkileşim kurmak isteyen turistleri yine teşvik etmemizdir” dedi.

Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Zoe Coulson-Sinclair, rezidansının kapılarını İhlas Haber Ajansı’na açtı. Türkiye - Yeni Zelanda ilişkilerini, Yeni Zelanda’nın dünya mutluluk endeksinde üst sıralarda olma nedenlerini, kişisel yaşamını ve Birinci Dünya Savaşı’nda ölen Yeni Zelanda askerlerini anlattı.

“Mutlu bir anne mutlu bir aile demektir”

Kendisi için ailenin çok önemli olduğunun altını çizen Coulson- Sincalir, “Aileniz mutlu olduğunda, işinizde üretken olabilirsiniz. Her şeyden önce ailemi neyin memnun edip mutlu edeceğini düşünmeyi seviyorum. Bunun bir parçası da işimde ve kariyerimde tatmin olmak. Çünkü mutlu bir anne mutlu bir aile demektir. Bu da şunu söylemeliyim ki kariyerimin aileme sunduğu fırsatlardan çok mutluyum. Örneğin bunun gibi ilginç ve egzotik yerlere gelmek gibi” diye konuştu.

Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Sinclair: 'Umduğumuz daha uzun süre kalmaları ve daha fazla harcamaları'

Kendisinin çok şanslı olduğunu, her sabah eşinin kendisini Yeni Zelanda kahvesiyle birlikte uyandırdığını anlatan Sinclair, güne başlamak için bunun kendisi için çok önemli olduğunu söyledi.

Şu anda Büyükelçiliğin üst katında yaşadığını söyleyen Coulson - Sinclair, “Muhtemelen işe gitmem 10 saniye sürer. Yani hayatım ve işim burada oldukça entegre. Ev tarafında yemek pişirme, temizlik ve çocuklara bakma sorumluluğunu paylaşırız. Yani dediğim gibi çok entegre bir ev hayatım ve iş hayatım var. Profesyonelliğiniz ve kişisel yaşamınız arasında o kadar büyük bir boşluk olmamalı ve tüm benliğimizi çalışmaya teşvik etmemiz gerekiyor. Yeni Zelanda halkının çeşitliliğini iyi temsil eden ve yansıtan bir diplomatik hizmete sahip olmaya çalışıyoruz” açıklamasında bulundu.

Türk yemeği yapmayı öğreniyor

Türk yemekleri yapmayı bilmediğini fakat onu nasıl yiyeceğini bildiğini söyleyen Sinclair, “Ülke çapındaki mutfak çeşitlerinizi denemekten zevk alıyorum ve bana birçok kez ülkenin bir yerinde Türk mutfağını denemiş olmamın tüm Türk yemeklerini anladığım anlamına gelmediği söylendi. Kızkulesi Sokak'taki komşum bana geçenlerde İngilizce bir Türkçe yemek kitabı verdi. Bu yüzden belki bir yıl içinde bana sorarsan, nasıl olduğumu görürüz” dedi.

Büyükelçi Sinclair, Türkiye ile daha önce etkileşimin olduğunun altını çizerek, “Yeni Zelanda'ya taşınan çok güzel Türklerle tanışma fırsatım oldu. Elbette, her Yeni Zelandalı çocuğun, Birinci Dünya Savaşı'na dahil olmamız sayesinde okulda öğrendiği Gelibolu'dan bahsetmeliyim. Neden hedef olarak Türkiye'yi seçtim? Sanırım bunu görmemle çok alakası vardı. Dünyanın bu bölgesindeki bu ülke çok egzotik. Türkiye çoğu zaman birçok ilginç jeopolitik gelişmenin merkezinde yer alıyor. Bu yüzden orayı benim için sonsuz büyüleyici bir yer haline getiriyor” dedi.

Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Sinclair: 'Umduğumuz daha uzun süre kalmaları ve daha fazla harcamaları'

“İnsanlık tarihinin derinliği hakkında daha fazla şey öğreneceğim için çok heyecanlıyım”

Türkiye denilince akla gelen ilk şeyin çeşitlilik olduğunu belirten Sinclair, Konya’yı, İstanbul’u, Anadolu Medeniyetler Müzesi’ni gezdiğini aktardı.

“İnsanlık tarihinin derinliği burada” diyen Sinclair, “Yeni Zelanda'dan geliyoruz, nispeten kısa bir insan uygarlığı tarihimiz var. Konu biyocoğrafyaya geldiğinde ilginç bir ülke. Ama burada Ankara'da yeni öğrenmeye başladım. Hititler olduğunu hiç duymadığım bir dizi medeniyet hakkında bilgi edinmeye başladım diyebilirim. Yani liste uzayıp gidiyor. Bu yüzden gerçekten şaşırdım ve insanlık tarihinin derinliği hakkında daha fazla şey öğreneceğim için çok heyecanlıyım” açıklamasında bulundu.

“Yeni Zelandalıların adil bir toplumda yaşadıklarını hissettiklerini söyleyebilirim”

Yeni Zelanda’nın dünyanın en mutlu ülkelerden biri olmasının sebebini açıklayan Coulson-Sinclair, “Mutluluk endeksinin arkasında ne olduğunu biraz çözmeniz gerekiyor. Benim anladığıma göre mutluluk endeksi bir dizi faktörü dikkate alıyor. Orada Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) ekonomik faktörü var. Fakat sağlığa, yaşam standardı ve yardımlaşmayı da içeriyor. İnsanların, kişisel özgürlük duygularını nasıl algıladıkları konusunda, kendilerini özgür hissedip hissetmedikleri ve yozlaşmış bir toplumda mı yoksa haklarının korunduğu bir toplumda mı yaşadıklarını hissedip hissetmedikleri gibi başka faktörler de var. Genel olarak Yeni Zelandalıların adil bir toplumda yaşadıklarını ve güçlü özgürlük duygusuna sahip olduklarını hissettiklerini söyleyebilirim. Bu yüzden Yeni Zelanda halkı dış mekanlarla etkileşime girmeyi seviyor. Sporu, sahile gitmeyi, yürüyüşe çıkmayı, tırmanmayı seviyorlar. Bunların hepsi ortalama bir Yeni Zelandalı için mümkün. Bu yüzden, bu mutluluk hissine katkıda bulunan faktörlerin bunlar olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

“Umduğumuz şey, turist çekerken, daha uzun süre kalmaları, daha fazla harcamaları”

Yeni Zelanda Turizm Bakanı Stuart Nash'ın ‘Ülkemizin günde 10 dolar harcayan turistlerle işi yok’ ifadelerine açıklık getiren Coulson-Sinclair, “Yeni Zelanda, pandemi boyunca turizmden çok etkilendi. Şimdi yeniden açıldık ve iş için açıldık, turistler akın ediyor ve bu bizi çok mutlu ediyor. Umduğumuz şey, turist çekerken, daha uzun süre kalmaları, daha fazla harcamaları. Aynı zamanda kültürle etkileşim kurmak isteyen turistleri yine teşvik etmemizdir” dedi.

“Her iki taraf da Gelibolu bağlantımızın o çok güçlü mirasına dayanan ilişkimizi nasıl canlandırabileceğimizi görmek istiyor”

Türkiye ile Yeni Zelanda arasındaki ilişkiyi de değerlendiren Coulson-Sinclair, “Bizim ilgilendiğimiz turizmimizde sürdürülebilirlik arayışı. Her iki taraf da Gelibolu bağlantımızın o çok güçlü mirasına dayanan ilişkimizi nasıl canlandırabileceğimizi ve tazeleyebileceğimizi görmek istiyor. Türk meslektaşımla karşılıklı olarak yararlı ve ilginç ekonomik fırsatların olduğu yerler üzerinde yakın bir şekilde çalışıyorum. Karşılıklı yarar sağlayan ekonomik fırsatları aramak bir numaralı öncelik. Çalışanlarımızın, insan bağlantılarını nasıl genişletebileceğimizi de görmek istiyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi, Yeni Zelanda sınırları şimdi yeniden açıldı ve ‘Tatilde Çalışma’ programımız yeniden başladı. Temmuz ayında başvurulara açtık ve mevcut kotamız zaten doldu. Bu yüzden bu yıl için iki katına çıkacağız. Bu da gençlerin Yeni Zelanda'ya gelip, kültür ve insanlar ile etkileşime geçtiğini görmek beni çok mutlu ediyor. Türk öğrencileri Yeni Zelanda'ya çekmek için fırsatlar arıyoruz” diye konuştu.

Ortak tarihimizdeki çok üzücü ve trajik dönemden, arkadaş olmak için birlikte çalışma kararı çıktı”

Çanakkale Savaşı'nda Gelibolu yarımadasına çıkarma yapan ve ölen insanlar arasında Avustralyalılardan 8 bin 500, Yeni Zelandalılardan da 3 bin kişi vardı. Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin de açıklamalarda bulunan Coulson-Sinclair, şunları söyledi:

“Gelibolu'ya ilk geldiğimizde bir İngiliz egemenliğinin parçasıydık. Yeni Zelanda'da olduğumuz ülke değildik henüz. Böylece, Birinci Dünya Savaşı'na katılarak, aslında kendi ulusal kimliğimizi geliştirme fırsatımız oldu. Büyük bir trajedi anından doğan bu çok önemli ulusal gelişmeyi, bu deneyimlerin bir kısmını Türk dostlarımızla paylaşıyoruz. Bu büyük trajedi zamanından yeni bir ulus doğdu. Dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri, bir ülke için savaşın ne anlama geldiğini, aynı zamanda affetmeyi ve ülkelerin nasıl barış zamanının ötesine geçebileceğini düşünme duygusunu o kadar mükemmel bir şekilde özetliyor ki. Böylece, bir kez daha, ortak tarihimizdeki çok üzücü ve trajik, feci bir dönemden, arkadaş olmak için birlikte çalışma kararı çıktı. Dolayısıyla bu, insan çabasının çok karmaşık bir parçasıdır.”

Mevlüt İşli - Cem Geçim
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İsrail Konsolosluğu önünde hareketli dakikalar: Pompalı tüfekle havaya ateş ederek eylem yaptı Beşiktaş’ta bulunan İsrail Konsolosluğu önünde kimliği belirlenemeyen bir kişi, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek için pompalı tüfekle havaya ateş açtı. Uzun süre direnen eylemci, özel harekat polislerinin uyarı ateşi sonrası teslim oldu. Gözaltına alınan eylemci, Beşiktaş Güvenlik Büro Amirliği’ne götürüldü. Olay, saat 00.20 sıralarında Beşiktaş Levent Mahallesi Talatpaşa Caddesi İsrail Konsolosluğu’nun bulunduğu binanın önünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek isteyen ismi belirlenemeyen bir kişi, konsolosluk binasının önünde pompalı tüfekle havaya 5-6 el ateş açarak silahlı eylem yaptı. İhbar üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi. Polis ekipleri çevrede geniş güvenlik önlemi aldı. Direnen şahsa özel harekat polisi operasyon düzenledi Polis ekiplerine uzun süre direnen şahıs, teslim olmayınca özel harekat polisleri, eylemciyi yakalamak için operasyon düzenledi. Özel harekat polisinin havaya ateş etmesiyle şahıs, silahını bırakarak polislere teslim oldu. Polislere teslim olan eylemci gözaltına alınarak Beşiktaş Güvenlik Büro Amirliği’ne götürüldü. Olay yeri inceleme ekipleri, olay sonrası çevrede incelemelerde bulundu. Yaşanan olayda ölü ve yaralının olmadığı öğrenildi.
İzmir İzmir’de ilaçlama yapılan binada 1 bebek hayatını kaybetti İzmir’in Konak ilçesinde haşere ilaçlaması yapılan binada yaşayan 1 yaşındaki bebek hayatını kaybetti. Meydana gelen acı olayda bebeğin anne ve babası ile birlikte bir apartman sakini de hastaneye kaldırılırken, ilaçlama firması çalışanı 3 kişi gözaltına alındı; olayın yaşandığı apartman ve yandaki 2 apartman da tahliye edildi. 12 Kasım Salı günü ilçeye bağlı Kahramanlar Mahallesi 1413 Sokak’ta bulunan bir apartmanda ilaçlama çalışması yapıldı. Binanın ilaçlanmasının ardından bazı apartman sakinleri dün öğle saatlerinde rahatsızlanarak durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. Sağlık ekipleri tarafından yapılan araştırmada apartman sakinlerinden 1 yaşındaki erkek bebek T.A.K.’nin zehirlenerek hayatını kaybettiği tespit edildi. Bebeğin annesi R.K., babası R.K. ve apartman sakinlerinden G.U. da sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. İlaçlamadan etkilenen apartman sakini G.U.’nun tedavisine Alsancak Devlet Hastanesinde devam edildiği, vefat eden bebeğin babası R.K. ve annesi R.K.’nin de tedavilerinin ardından taburcu olduğu öğrenildi. Çevre binalar tahliye edildi İzmir Valiliği tarafından olayla ilgili yapılan açıklamada, söz konusu apartman ile yandaki 2 apartman tahliye edilerek, tahliye edilen vatandaşlara valilik tarafından geçici barınma imkanı sunulduğu, ayrıca AFAD Kimyasal Biyolojik Radyolojik Nükleer (KBRN) ekiplerince ilaçlama yapılan bölgede havalandırma çalışmalarına başlandığı bildirildi. Olayın yaşandığı apartmanı ilaçlayan firmanın 3 personelinin gözaltına alındığı öğrenilirken olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.
Ankara Bakan Tekin: “(Mülakat puanları) Türkiye genelinde 60 bin kişide toplam bin 100 kişinin yeri değişmiş” Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, öğretmen adaylarına yönelik yapılan mülakat sonrasında bazı komisyonların yüksek, bazı komisyonların düşük not verdiğine yönelik eleştirilere ilişkin “Türkiye genelinde 60 bin kişide toplam bin 100 kişinin yeri değişmiş” dedi. AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda Milli Eğitim Bakanlığının 2025 yılı bütçesinin yanı sıra Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), Yükseköğretim Kalite Kurulu Başkanlığı, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) ve üniversitelerin 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifleri ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifleri, 2023 Yılı Sayıştay Raporu görüşüldü. Bütçe görüşmelerinin ardından Bakan Tekin, komisyonda yer alan milletvekilleri tarafından kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Bütçe görüşmeleri sırasında muhalefet milletvekillerinin şahsına yönelik kullandıkları ‘kepazelik, ikiyüzlülük, sefalet, otoriter rejim, talimatla hareket eden Bakan’ gibi ifadeleri tek tek not aldığını ifade eden Tekin, “Bizler de burada bu tür ifadelerden etkileniyoruz ve doğal olarak tepki koymuş olabiliriz. O yüzden biz de orantısız cevap verdiğimiz arkadaşlar varsa ben de onlardan özür diliyorum ama bu ifadeler normal ifadeler değil” ifadelerini kullandı. “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı mülakatları önce CHP’liler değerlendirsin” Tekin, yine bütçe görüşmeleri sırasında mülakatla ilgili eleştiriler geldiğini kaydederek, “Kabul ediyorum, ‘Mülakatla ilgili ben öğretmenliği çok önemsiyorum ve vatandaşlarımızın çocuklarını emanet edecekleri öğretmenleri mülakatla almak istiyorum’ dedim. Kamuoyuna da şu açıklamayı yaptım; bu mülakat komisyonlarında alacağımız tedbirleri sıralıyorum. Kamera kaydından tutanağa kadar bir sürü başlıkta tedbir aldık. CHP’liler itiraz ediyorlar, bir taraftan mülakata karşıyız diyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı mülakatları önce siz bir değerlendirin. Eğer, ‘İtfaiye memurluğu, öğretmenlikten daha önemlidir’ diyorsanız, bir şey demeyeceğim. Benim öğretmenlik mülakatı ile ilgili yaptığım budur” ifadelerini kullandı. CHP’lilerin mülakat konusunda geçmişlerinden dolayı endişeli olduklarını söyleyen Tekin, “Ben 1994 yılı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. Mezun olur olmaz girdiğim ilk iş sınavı, Adalet Bakanlığı’nın açtığı Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı yazılısıydı. İstanbul’da bir kongrede CHP’nin Adalet Bakanı ‘Bu kadroyu örgütüme vermeyip de milliyetçileri mi verseydim? Yaptığım suçsa suç işlemeye devam edeceğiz’ dedi” şeklinde konuştu. “Türkiye genelinde 60 bin kişide toplam bin 100 kişinin yeri değişmiş” Tekin, öğretmen adaylarına yönelik yapılan mülakat sonrasında bazı komisyonların yüksek, bazı komisyonların düşük not verdiğine yönelik eleştirilere de değinerek, şu cevabı verdi: “Benim elimde bütün komisyonların raporları var. Benim elimdeki rakamlar, 3-5 arkadaşın bir araya getirdiği toplam rakam içerisinde istatistiksel anlamı olmayan veya doğru analiz sağlayacak rakamlar değiller. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği ile ilgili konuşuldu. Mesela bir komisyonda 193 kişi mülakata girmiş, 3 kişinin yeri değişmiş. Bir başka ilimizde 682 kişi girmiş, 11 kişinin yeri değişmiş. Türkiye genelinde 60 bin kişide toplam bin 100 kişinin yeri değişmiş.” Bakan Tekin, muhalefet vekillerinden 5 bin kişinin yerinin değişti iddiasının dile getirilmesi üzerine “Yanlış, benim elimde il bazlı rakam” diye karşılık verdi. “KPSS puanı ile bu işi yapacak olsaydım, hiç mülakat yapmazdım” Milli Eğitim Bakanlığının geçen yıl gerçekleştirilen TBMM Plan Bütçe Komisyonu toplantısını hatırlatan Bakan Tekin, “KPSS puanı ile değil mülakatla öğretmen ataması yapacağız. Bunun kavgasını verdik, tartışmasını yaptık. Geçen yıl burada adaletsizlik ve torpilin olmayacağı bir mülakat taahhüt etmiştim. Şimdi size ‘Bu ülkede hiç kimsenin verdiği herhangi bir isimle ilgili mülakatta torpilin olmadığı bir sistem kuruldu’ dedim. Söylediğiniz doğru şeyler var. Bir ildeki öğretmenimiz yüksek not almış, mülakata girmiş. Başka bir öğretmenimiz ‘Ben yüksek aldım ama bir başkası benden daha yüksek aldı. Dolayısıyla, ben sıralamanın dışında kaldım’ diyor ama ben zaten KPSS puanı ile bu işi yapacak olsaydım, hiç mülakat yapmazdım” dedi. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mülakatlarına değinen Tekin, “Bursa’da 197 kişi, İstanbul’da 688 kişi girmiş. Bursa’da mülakata girip sıralamanın dışında kalan kişi 23 kişi, İstanbul’da ise 51 kişi sıralamanın dışında kalmış” ifadelerini kullandı. “Tüzel kişiliği olmayan cemaat ve tarikatlarla hukuken protokol imzalama şansımız yok” Cemaat ve tarikatlarla protokol yapıldığı eleştirilerine de cevap veren Bakan Tekin, “Hukuki olarak cemaat ya da tarikat diye bir tüzel kişilik var mı? Tüzel kişilik olmayınca bakanlık olarak ya gerçek kişiyle ya da tüzel kişilikle protokol imzalayabilirim. Hukuken başka kimseyle protokol imzalama şansımız yok. Bizim 5 bin civarında bu türden protokolümüz var. Burada isimlerini saymak istemediğim çok farklı sivil toplum örgütleri ile protokolümüz var. Bunların hiçbirisiyle de protokol imzalarken siyasi ya da ideolojik hiçbir şeye bakmıyoruz. Bir tek İçişleri Bakanlığı Dernekler Masası tarafından legal olarak kabul edilmiş bir sivil toplum kuruluşu mudur? Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onaylanmış bir vakıf mıdır, diye bakıyoruz. Onun dışındaki konular beni ilgilendirmez. Herhangi bir sivil toplum örgütüyle, dernek, vakıf ya da meslek örgütü olmak üzere imzaladığımız protokolde tüzel kişiliğe ödenmiş tek bir kuruş kamu kaynağı yoktur” açıklamasında bulundu. “Protokollerin tek taraflı fesih hakkı bakanlıkta” Protokollerin tek taraflı fesih hakkının bakanlıkta olduğunun altını çizen Bakan Tekin, “Protokolde yazılan ilkelere aykırı davranan sivil toplum örgütü varsa protokolümüzü hemen iptal ederiz. Protokol kapsamında protokol yaptığımız kuruluşlar eğer okullarımıza bir eğitim verecekse, bu eğitim kimin vereceği, hangi diplomaya sahip kişilerin vereceği ve hangi içerikte eğitim verecekleri bizim protokolümüzde tanımlanmıştır” dedi. “ABB 2 bin 300 okuldan 13’ünü sadece bir kere temizliyor sonra bütün okulları temizledim diyor, bu olmaz” Türkiye’de 65 bin civarında okul olduğunu ve 55 bin civarında kadrolu temizlik elemanının olduğunu söyleyen Bakan Tekin, “Kadrolu temizlik elemanlarımız, bu okullardaki temizlik açısından yeterli olmadığından biz her yıl Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Toplum Yararına Programlar (TYP) diye tanımladığı istihdam türü ile bakanlığımızda temizlik ve güvenlik personeli istihdam ediyorduk. Yaz aylarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TYP kapsamındaki istihdam türü ile ilgili dünyada özellikle kovidden sonra gelişen istihdam türleri açısından farklı bir model deneyeceklerini ifade etti. Biz de bu konuda kendisiyle konuştuk ve bize ‘kısmi zamanlı çalışma usulü getireceğiz ve bu çalışmayla da size 120 bin kadro vereceğiz, haftada 3 gün çalışacaklar’ dedi. Biz de kendileriyle uzlaştık. Biz hangi belediye olursa olsun kaç okul temizleyeceğini, kimlerle yapacağını ve hangi tür malzeme kullanacağını öğrenmek ve bilmek zorundayız. Bunun yolu şudur; gidersiniz valiliklere biz böyle bir protokol yapmak istiyoruz dersiniz. Nobran bir tavırla, ‘Ben geldim, okulu temizleyeceğim beni içeri alın’ derse ve benim görevlilerim de alırsa bunun karşılığı olur. Bir büyükşehir belediye başkanı çıkıyor. Yaklaşık 2 bin 300 tane okulumuz var. Bu okullardan 13 tanesini sadece bir gün temizliyor. Sonra çıkıyor ekrana ve ‘Ben Ankara’daki bütün okulları temizledim’ diyor. Bu olmaz, bu iyi niyetli değil” değerlendirmesinde bulundu. “Çocuklar anadillerini öğrensinler ama bizim ülkemizde resmi dil Türkçe” Bazı muhalefet vekillerinin çocukların anadil öğrenmesiyle ilgili beyanlarına katıldığını söyleyen Tekin, şu ifadeleri kullandı: “Çocuklar anadillerini öğrensinler ama bizim ülkemizde resmi dil Türkçe, çocuklarımız Türkçe’nin dışında bir dil öğrenmek istiyorsa bizim devlet olarak üstümüze düşen vazife çocuklara bu alanın sağlanmasıdır. Bu AK Parti iktidarıyla sağlandı. 2003 yılında Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımızın aldığı bir kararla, özel anlamda kursların açılmasının önü açıldı. Biz MEB olarak üstümüze düşeni yapıyoruz.”