SAĞLIK - 16 Eylül 2014 Salı 11:15

Vitiligo’da immunoterapi tedavisi başarılı sonuçlar vermeye başladı

A
A
A
Vitiligo’da immunoterapi tedavisi başarılı sonuçlar vermeye başladı

Dış derinin renk kaybına uğramasıyla birlikte beyaz plaklarla seyreden bir hastalık olarak bilinen Vitiligo’da immunoterapi tedavisi başarılı sonuçlar vermeye başladı.

Vitiligonun özellikle genetik esaslara dayanan bir hastalık olduğunu belirten İç hastalıkları uzmanı ve immunoterapist Uzm. Dr. Ülkü Duraksoy tedaviye yanıt süresinin 1 hafta ile 5 ay kadar olabildiğini açıkladı.
Vitiligo’nun cilt hastalığı olarak görülmesi ve yeterli oranda incelenmemesi nedeniyle son çalışmalarda cilde yönelik lokalize tedavilerin yetersiz kaldığını açıklayan Uzm. Dr. Ülkü Duraksoy, hastalığın esas kaynağına inilmeden kullanılacak krem ve ışık terapilerinden tatminkar sonuc alınamadığı gibi, bazen de daha ilerlemiş olarak geri dönebildiğini belirtti.

PSİKOLOJİ FAKTÖRÜ
İmmunoterapinin bağışıklık sistemini tedavi edip, güçlendiren bir yöntem olarak önemli yer tuttuğunu söyleyen Uzm. Dr. Ülkü Duraksoy, hastalığın psikolojik faktörlere bağlı olarak da seyrini değiştirebildiğini belirtti. Duraksoy; “ Psikolojimiz gerçekten önemlidir. Çünkü stres, böbrek üstü bezlerimizden kortizol , adrenalin gibi bağışıklığımızı etkileyen bazı hormonlar salgılanmasını sağlar. Bu hormonlar immunosüpresif etkilidir , yani bağışıklığımızı baskılar. Bağışıklık sistemi bu hastalıkta temel rol oynar. Vitiligo, diğer bir çok hastalıkla beraber de olabilir. Vitiligo bağışıklık sisteminin zayıflaması ile gelişir. Stres de bağışıklığımızı zayıf düşürür. Diğer yandan genetik yatkınlıklarımız ya da zaafiyetlerimiz de hastalık için önemli bir faktördür. Ancak kötü bir genetik mirasa sahip olsak dahi bağışıklığımız güçlü ise vitiligo ortaya çıkmayabilir veya bagışıklığımızı güçlendirirsek vitiligodan kurtulabiliriz " diye konuştu.

"BAĞIŞIKLIĞIMIZ ZAYIF OLDUĞU İÇİN VİTİLİGO OLMUŞUZDUR"
Neden bazen vitiligomuz yıllarca tek tük benek şeklinde kalır? Birden artma yayılma neden gösterir? Sorularına da açıklık getiren Uzm. Dr. Ülkü Duraksoy şunları söyledi:“ Dikkat edelim artma yayılma gösterdiği dönemler bayanlarda süt verme, emzirme gibi doğum sonrası ağır kayıpların olduğu vücudun ağır travmatize olduğu dönemlerdir. Erkeklerde bağışıklığın bozulabildiği askerlik dönemi gibi dönemlerde daha sık artarak karşımıza çıkar. Ondan önce uslu uslu tek tük duruyordur, hatta farkına bile varmayabiliriz. Ya da ağır antibiotik kullanımları sonrası vitiligoda artış görürüz. Bağışıklığımız zayıfladığında vitiligo ortaya çıkar veya artar. "

"HEPSİNDE GENETİK YATKINLIK VAR"
Vitiligo’da genetik yatkınlık konusuna da değinen Uzm. Dr. Ülkü Duraksoy hastalıkla ilgili eksik ve bilinmeyen birçok yönün olduğunu öne sürdü. Duraksoy, " Vitiligo tamamen bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Genetik yatkınlıklar çerçevesinde ilerler. Bilim insanları bunları kanıtlamak için yıllarını adamaktadır. İmmunoterapinin özünde de bağışıklıkta ve genetikte bulunan risk faktörlerini bulup tedavi etmek vardır. Bu konu şimdiye kadar biraz yanlış ya da eksik anlaşılmış. Yani ailede vitiligo olması evet bir genetik yatkınlık ancak beş kişiden birinde var da diğer dört kişide neden yok? Bence hepsinde genetik yatkınlık var. Çünkü ailede şeker, gizli şeker, HT, kalp, allerji, astım, barsak hastalıkları, iltihaplı romatizma, sedef, egzema, guatr, tiroidit, kanser olması da genetik yatkınlık sayılır. Çünkü bunların hepsi bağışıklığı bozar. 2,5 yaşında bebeklerde de vitiligo çıkıyor. Neden? Hem anneden hem babadan ağır genetik ko-faktörler çocukta çakışıyor da ondan. Tabii ki psikolojik değil. Tamamen bağışıklığı çok bozuk çocuklar bunlar ve çok iyi tedavi edilmeleri gerekiyor. Çocuklarımızı ve genelde toplulumun bağışıklığını korumak aslında koruyucu hekimlik görevlerimizdendir. "

"TEDAVİYE YANIT KİŞİYE GÖRE DEĞİŞMEKTEDİR"
Hastalığın tedavisinin kişiye göre değiştiğini hatırlatan Uzm. Dr. Ülkü Duraksoy; hastada eşlik eden, örneğin ağır bir gluten intoleransı, çölyak hastalığı, veya tip1 diabet, ağır barsak koliti, iltihaplı romatizma, ağır kabızlık, aktif hashimato gibi hastalıkların tedavileri vitiligonun yanıt hızını ve bağlı olarak pigmentasyon hızını değiştirmektedir. Yanıt süresi 1 haftada başlayabildiği gibi 5 aya kadar da uzayabilmektedir. Tedavinin tamamlanması bağışıklığın tamamen toparlanmasına bağlıdır ki bu genellikle 2 yılı bulabilmektedir. Tedavinin erken kesilmesi, ilaçların etkin ve yeterli dozda kullanılmaması, kontrollerin düzenli yapılmaması tedavinin başarısını negatif yönde etkiler. Hasta uyumu tedavinin başarısını belirleyen ana faktörlerden birisidir.

İMMUNOTERAPİ NEDİR?
İmmunoterapi, bağışıklık sistemini tedavi eden ve güçlendiren bir yöntemdir. Kanser, vitiligo, tiroid, iltihaplı romatizma, hepatit gibi pek çok rahatsızlıklarda standart tedaviler ile birlikte uygulandığında iyi sonuçlar verebilir. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Manisa’da bağımlılıkla mücadelede kararlılık vurgusu Manisa Valisi Vahdettin Özkan, "Bağımlılıkla mücadelede en etkili yol; önleyici çalışmalar, bilinçlendirme faaliyetleri ve kurumlar arası güçlü iş birliğidir" dedi. Bağımlılıkla Mücadele İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı, Vali Vahdettin Özkan başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıda; insanı odağa alan, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının yaygınlaştırıldığı ve bireylerin sağlık hizmetlerine kolayca erişebildiği bir toplum hedefi doğrultusunda yürütülen bağımlılıkla mücadele çalışmaları ele alındı. Koruyucu ve önleyici hizmetlerin güçlendirilmesi, özellikle çocuklar ve gençlerin bağımlılık risklerinden korunmasına yönelik faaliyetler değerlendirildi. Bağımlılıkla mücadele alanında 2025 yılı içerisinde yürütülen çalışmalarla ilgili sunumlar yapıldı, 2026 yılında hayata geçirilmesi planlanan faaliyetler, hedefler ve öncelikler ele alındı. Ayrıca sosyal risk haritaları üzerinden yerel düzeyde kurumlar arası iş birliğinin güçlendirilmesine yönelik değerlendirmelerde bulunuldu. Toplantıda konuşan Vali Vahdettin Özkan, bağımlılıkla mücadelenin yalnızca bir güvenlik veya sağlık meselesi değil, aynı zamanda geleceği ilgilendiren toplumsal bir mesele olduğuna dikkat çekerek, "Bağımlılıkla mücadelede en etkili yol; önleyici çalışmalar, bilinçlendirme faaliyetleri ve kurumlar arası güçlü iş birliğidir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı ve gençlerimizi her türlü bağımlılıktan korumak öncelikli görevimizdir." ifadelerini kullandı. Vali Özkan, ailelerin, eğitim kurumlarının ve tüm kamu kuruluşlarının bu süreçte önemli bir rol üstlendiğini belirterek, toplumun tüm kesimlerinin katkısıyla bağımlılıkla mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğini vurguladı. Bağımlılıkta rehabilitasyonun önemine dikkat çeken Vali Özkan, madde kullanımıyla ilişkili kişiler ve aileleri ile sosyal alanda çalışmalar yapılabileceğini belirterek, "Tedavi sürecinde sağlık birimleri ve diğer birimlerimiz ile birlikte ailelerin sosyal-psikolojik olarak toparlanması anlamında çalışma yapmalıyız. Hem sosyal yardım hem de sağlık birimleriyle irtibatının sağlanması anlamında hepimize düşen görevler var. Bu ailelerimiz belirlenip, analizlerinin yapılarak aileleri sosyal anlamda yalnız bırakmamak için bir müdahale mekanizması kurmalıyız" diye konuştu. Toplantı, bağımlılıkla mücadele kapsamında yürütülecek çalışmaların değerlendirilmesi ve koordinasyonun güçlendirilmesine yönelik görüş alışverişiyle sona erdi.
Ankara MHP lideri Bahçeli: "Türkiye-Libya arasındaki samimi ve yakın diyalogların arttığı bir dönemde uçak kazası hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücüdür" Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye-Libya arasındaki samimi ve yakın diyalogların arttığı, karşılıklı hak ve çıkarların eşgüdüm halinde müdafaa edildiği bir dönemde vaki uçak kazası hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücüdür" dedi. MHP lideri Bahçeli, dün akşam Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Trablus’a uçuş sırasında arızalanarak düşen jet ile ilgili sosyal medya hesabından yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli, Türkiye-Libya arasındaki samimi ve yakın diyalogların arttığı bir dönemde gerçekleşen uçak kazasının hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücü olduğunu belirtti. Bahçeli, paylaşımda şu ifadelere yer verdi: "Resmi bir ziyaret maksadıyla Türkiye’ye gelen, aralarında Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al-Haddad ile Kara Kuvveleri Komutanı Korgeneral Alfitory Jribil’in de yer aldığı beş kişiden müteşekkil Libya Heyeti’nin dönüş yolculuğu maalesef faciayla sonlanmıştır. Dün akşam saatlerinde Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Libya’nın başkenti Trablus’a gitmek üzere havalanan Falcon 50 tipi özel jet Haymana civarında düşmüştür. Bu elim ve feci olayda Libya Heyeti’nin yanı sıra üç kişiden oluşan mürettebat da hayatını kaybetmiştir. Türkiye-Libya arasındaki samimi ve yakın diyalogların arttığı, karşılıklı hak ve çıkarların eşgüdüm halinde müdafaa edildiği bir dönemde vaki uçak kazası hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücüdür. Tarihi, siyasi, ekonomik ve köklü ilişkilerimiz olan Libya’nın acısı elbette Türkiye’nin de acısıdır. Bu münasebetle dost ve kardeş ülke Libya’ya taziyelerimizi iletiyor, hayatını kaybedenlere Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum."
Manisa Elvan Özerdim davasında savcılık mütalaası açıklandı Manisa’nın Yunusemre ilçesinde, boşanma aşamasındaki eşinin cinsel saldırısına direndiği gerekçesiyle defalarca bıçaklanarak ağır yaralanan ve 6 gün yoğun bakımda tedavi gören 2 çocuk annesi Elvan Özerdim’in davasında savcılık mütalaasını açıkladı. Manisa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, tutuklu sanık Olcay Özerdim hakkında Cumhuriyet Savcılığı esas hakkındaki mütalaasını sundu. Duruşma sonrası Manisa Adliyesi önünde açıklama yapan Elvan Özerdim’in avukatı Yalçın Arcak, mütalaanın bazı yönleriyle olumlu ancak bazı yönleriyle eksik olduğunu belirtti. Karar duruşmasının 20 Ocak tarihinde görüleceği bildirildi. Cinsel saldırı suçu mütalaada yer aldı Elvan Özerdim’in avukatı Yalçın Arcak, "Bugün 24 Aralık ve biz bir kez daha Manisa Adliyesi’nin önünde açıklama yapıyoruz. Bir kez daha kadına şiddetle alakalı toplanmış bulunuyoruz ve az önce duruşmadan çıktık. Cumhuriyet Savcılığı mütalaasını verdi Manisa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ve karar duruşmamız 20 Ocak tarihine kaldı. Mütalaanın bizim açımızdan kısmen doğru, kısmen yanlış olduğunu değerlendiriyoruz. Biz müvekkilimize karşı cinsel saldırı suçunun da işlendiğini söylüyorduk ki Türkiye’de ne yazık ki kadınlar evlilik birliği içerisinde kendilerine karşı eşleri tarafından gerçekleştirilen cinsel saldırıların farkında olmuyorlar ve bunun suç olduğunun da farkında değiller. Bugün bu açıdan çok önemliydi ve savcılık mütalaasında müvekkilime karşı cinsel saldırı suçunun oluştuğunu söyledi" diyerek, cinsel saldırı suçunun mütalaada yer almasının önemli olduğunu söyledi. "İçeriden çıkan bu caniler işlerini yarım bırakmıyorlar" Savcının mütalaasına katılmadıkları noktanın ise kasten yaralama denmesi olduğunu belirten Arcak açıklamasını şöyle tamamladı: "Müvekkilime karşı eşi tarafından kasten öldürülmeye teşebbüs edilmiştir. Biz bunu daha önce de söylemiştik. Mahkemede beyanlarımızda da söyledik. Müvekkilimin aldığı tüm bıçak darbeleri öldürmeye yöneliktir. Bugün kendisi aramızdaysa tamamen şans eseri aramızdadır. Biz bunu her beyanımızda dile getirdik. Fakat savcılık Elvan Hanım’a karşı kasten yaralama suçunun oluştuğunu söylemekte. Biz buna katılmıyoruz. Bunu da şuna dayandırıyor savcılık. Diyor ki ambulans aranmıştır. Sanık tarafından bu sebeple gönüllü vazgeçme hususu gündeme gelmiştir. Bu sebeplerle de ’kasten yaralama suçu oluşmuştur. Öldürmeye teşebbüs oluşmamıştır’ demektedir. Ne yazık ki bakın biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuyla beraber yıllarca onların gönüllü avukatlığını üstleniyorum. Birçok davaya taraf olduk. Birçok dosya gördük ve şunu net bir şekilde biliyoruz. İçeriden çıkan bu caniler işlerini yarım bırakmıyorlar. Yarım bırakmıyorlar ve biz sürekli bu ülkede kız kardeşlerimizi kaybediyoruz. Canice katlediliyorlar. Bu caninin içeriden çıkmaması gerekiyor. Çıkmaması için de en üst hadden ceza alması gerekiyor. Çünkü çıktığı takdirde benim müvekkilimi katledecek." Karar duruşması 20 Ocak’ta Görülen duruşmada ise sanık eş Olcay Özerdim mahkeme heyetine eşini sevdiğini ve pişman olduğunu söylerken, Elvan Özerdim ise önceki beyanlarının arkasında olduğunu ve gereğinin yapılmasını mahkeme heyetinden talep etti. Mahkeme heyeti, taraf avukatlarının beyanlarının ardından karar duruşmasının 20 Ocak saat 14.30’da yapılmasına hükmetti.
Ankara Ankara’da "Yaşayan Miras Okulu" açıldı, Bakan Ersoy bu okulun yaygınlaştırılacağını duyurdu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Yaşayan Miras Okulları’nın açılışında yaptığı konuşmada, "Yaşayan Miras Okulu’nu Ankara’da pilot olarak başlatıyor, bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilen "Yaşayan Miras Okulu Projesi" Ankara 15 Temmuz Demokrasi Müzesi’nde tanıtıldı. Somut olmayan kültürel mirasın kuşaktan kuşağa aktarılmasını hedefleyen proje, kültürel mirası yaşayarak öğrenme, üretme ve paylaşma anlayışıyla geleceğe taşımayı amaçlıyor. Bakan Ersoy tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada projenin, kültürel mirası yaşayan bir değer olarak ele alan güçlü bir yaklaşımın ürünü olduğunu belirtti. Somut olmayan kültürel mirasın bir milletin hafızasını oluşturduğunu söyleyen Ersoy, geleneksel sanatlar, zanaatlar, müzik, oyunlar ve sözlü anlatıların kimliği şekillendiren temel unsurlar olduğunu ifade etti. "Bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz" Ersoy, "Yaşayan Miras Okulu’nu Ankara’da pilot olarak başlatıyor, bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Çünkü biz, kültürel mirasın yalnızca korunacak bir değer değil öğrenilecek, üretilecek ve paylaşılacak yaşayan bir miras olduğuna inanıyoruz. Bu proje neticesinde çocuklarımız ‘Yaşayan Miras Elçisi’ olacaklar. Ustalarla çıraklar arasında kuşaklar arası doğru ve sahici bir aktarım sağlanmış olacak" ifadelerini kullandı. Çalışmaların 3 aşamada ilerleyeceğini aktaran Ersoy, "Çalışmalar farkındalık, uygulama ve paylaşım olmak üzere 3 aşamada ilerleyecek. Çocuklarımız, somut olmayan kültürel mirasın ne olduğunu etkileşimli sunumlar ve atölyelerle öğrenecekler. İkinci adım olarak, çocuklarımız ve gençlerimiz, deneyimli ustalarımızın rehberliğinde düzenlenen uygulamalı çalışmalarda usta-çırak ilişkisini doğrudan deneyimleyecekler. Üniversiteli gençlerimiz ise bu süreci belgeleyerek, dijital içerikler ve iletişim çalışmalarıyla mirasımızı çağın diliyle görünür kılacaklar" şeklinde konuştu. Projenin gönüllülük esasına dayalı olarak başlatılmasının önemine değinen Ersoy, "Somut olmayan kültürel mirasımız, kadim medeniyetlere sahip Anadolu kültürünün binlerce yıllık süzgeçten geçtikten sonra günümüze ulaştı bizler asırlara dayanan bu kültürü, yaşayan insan hazinelerimiz ve somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarımızla, çocuklarımıza aktarmak için çaba sarf ediyoruz. Geçmişimizin hazinelerini, geleceğimizin hazinelerine aktarıyoruz. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, bu alanda atılacak her adım bizim için hayati öneme sahip" diye konuştu. "Uluslararası alanda da somut olmayan kültürel mirasımızın görünürlüğünü artırmaya devam ediyoruz" Ersoy, bugüne kadar 7 bin 38 kültürel miras taşıyıcısına ‘Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Kartı’ verildiğini dile getiren Ersoy, Bu rakamın, kültürel birikimin ne kadar güçlü ve canlı olduğunu açıkça gösterdiğini ifade etti. Ersoy, şu ifadeleri kullandı: 2025 yılı itibarıyla, 16 yeni unsurun eklenmesiyle ’Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri’ne kayıtlı unsur sayımız 368’e ulaşmıştır. Yerel uygulamalara yapılan 162 yeni kayıtla birlikte toplam kayıt sayısı ise bin 707’ye yükselmiştir. Kültürel mirasımızın belirli unsurlarını icra etme ve yeniden yorumlama konusunda üstün bilgi ve beceriye sahip kişileri ise "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan ediyoruz. 2025 yılında yapılan 10 yeni kayıtla, Yaşayan İnsan Hazinesi sayımızı 102’ye yükseltmiş bulunuyoruz. Uluslararası alanda da somut olmayan kültürel mirasımızın görünürlüğünü artırmaya devam ediyoruz." Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy konuşmaların ardından ’Yaşayan Miras Okulu’nun açılışını yaparak etkinlik alanlarında çocuklarla bir araya geldi. Açılışa Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanı sıra UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz ve çok sayıda çocuk katıldı.