ASAYİŞ - 14 Temmuz 2015 Salı 19:37

Vedat Şahin cinayetinde sanıklar hakim karşısında

A
A
A
Vedat Şahin cinayetinde sanıklar hakim karşısında

Nişantaşı'nda silahlı suç örgütü lideri Sedat Şahin’in kardeşi Vedat Şahin ve şoförü Ferdi Topal'ın öldürülmesine ilişkin açılan davanın görülmesine başlandı.

Nişantaşı'nda silahlı suç örgütü lideri Sedat Şahin’in kardeşi Vedat Şahin ve şoförü Ferdi Topal'ın öldürülmesine ilişkin açılan davanın görülmesine başlandı.Duruşmada sanıklar suçlamaları kabul etmezken, mahkeme bir tutuklu sanığın tahliyesine karar verdi. 

Nişantaşı Valikonağı Caddesi’nde 24 Aralık 2014’te ünlü mafya babası Sedat Şahin’in kardeşi Vedat Şahin ve şoförü Ferdi Topal’ın öldürülmesine ilişkin 11 sanık hakkında açılan davanın görülmesine başlandı.
İstanbul 11’inci ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada tutuklu sanıklar Nesim Denizci, İlhan Kurt, Hasan Erdem, Hurşit Aydın, Yaşar Sarar, Mert Genç ve tutuksuz sanıklar Türker Aydoğdu ve Ahmet Tekin ile avukatları hazır bulundu. Şikayetçi taraftan hiç kimse duruşmaya katılmazken sanıklar Yakup Kerem Saral, Ender Doğan ve Özkan Korkut firari olduğu öğrenildi.

SANIKLAR DURUŞMA SALONUNDA ÇELİK YELEKLE OTURDU

Yoğun güvenlik önleminin alındığı davada, tutuklu sanıklar ve cezaevi askerinin çelik yelekle duruşma salonunda oturması dikkat çekti. İddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi. Sanıklar haklarındaki suçlamaları reddederek masum olduklarını söylediler.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık İlhan Kurt, yaklaşık 8 aydır firari sanık Ender Doğan’ın yanında çalıştığını ve bu olayda kendisinin yem olarak kullanıldığını söyledi. Sanık Kurt’un ifadesi esnasında çok stresli ve heyecanlı olduğunu belirtmesi üzerine mahkeme başkanı sakin olmasını ve ceketinin düğmesini açabileceğini, diğer tutuklu sanıklara da isterlerse çelik yeleklerini çıkarabileceklerini söyledi.

“BİLSEYDİM İSTANBUL’DA DURMAZDIM”

Mahkeme başkanının bu sözü üzerine tutuklu sanıklar çelik yeleklerini çıkartırken sanık Kurt ifadesine devam etti. Kurt ifadesinde, “Ailemin yanımda yemek yerken özel harekât polisleriyle operasyon yapıldı. Suçsuzum demiyorum ama tamamıyla kullanıldığımı düşünüyorum. Ben bu işin böyle olacağını bilseydim İstanbul’da 1 saniye bile durmazdım” dedi.

“SARALLAR’DAN ŞİKAYETÇİYİM”

“Olay gecesi ben, Sarallar’ın yeğeni diye bildiğim Süleyman isimli biri, Özkan Korkut ve Ender Doğan aynı araçtaydık” diyen sanık Kurt, “Yapılan planlardan haberim yoktu. Birden ortalık karışınca Süleyman sağ arka camdan dışarı doğru, ben ise kapalı olan sağ ön camdan ateş ettim. Kimseyi hedef almadım ve öldürme kastım yoktu. Panik ortamı olunca 2-3 el ateş ettim. Sonra Mecidiyeköy’e doğru gittik, ben araçtan indim ve ruhsatsız silahımı aracın içine attım. Özkan Korku’a Bursa’ya gitmek istediğimi söyledim. Telefonumu kırmamı söyledi. Dediğini yapıp Bursa’ya gittim. Yakup Kerem Saral, Özkan Korkut ve Süleyman’dan şikayetçiyim. Ben 4 aydır cezaevinde yatıyorum, onların nerede oldukları belli değil” dedi.

“SİGARAYI BIRAKTIM MESAJINI BEN ATMADIM”

Tutuklu sanıklardan Nesim Denizci, Vedat Şahin’e saldırı için Nişantaşı’nda tutulduğu öne sürülen dairenin kira sözleşmesinin kendisi üzerine olduğunu ancak evin kiralanmasının nedeninin bu olmadığını savundu. Sanık Denizci, Türkiye’nin sayılı prodüksiyon şirketlerinden birinde görüntü teknisyeni olarak çalışırken olay nedeniyle işini kaybederek cezaevine girdiğini belirtti. Telefon görüşmeleriyle bir ilgisi olmadığını öne süren sanık Denizci, emniyette baskı yapıldığını ileri sürdü. Denizci, “Bana ‘senin diğerleriyle alakan yok, seni kurtarırız, ifadeyi kabul et’ dediler. ‘Sigarayı bıraktım’ şeklinde mesaj atılan hattı kullandığımı kabul etmem istendi. O hat bana ait değil” dedi.

“KIZLARA DÜŞKÜN OLDUĞUMDAN O EVİ KULLANIYORDUM”

Sanıklardan Özkan Korkut’un bir ev kiralamak istediğini ancak infazı nedeniyle sorun olacağını söylemesi üzerine kira sözleşmesini ve faturaları kendi üzerine düzenlettiğini belirten sanık Denizci, “Özkan Korkut’un tuttuğu evin sözleşmesini ben imzaladım. Ben kızlara fazla düşkün biriyim. Sürekli otele para bayılmamak için sanık Özkan Korkut’un kirasına destek oluyordum” dedi. Emniyetteki ifadesinde kabul ettiği telefon görüşmeleri ve sanıklarla buluşma ifadelerini reddeden Denizci, suçsuz olduğunu ve saldırıyla bir ilişkisinin olmadığını belirterek, tahliyesini talep etti.

“UTANDIĞIMDAN SAHTE KİMLİK ÇIKARTTIM”

Döviz bürosu sahibi olduğunu belirten tutuklu sanık Hurşit Aydın, Sarallar’ı tanımadığını belirterek, “Diğer sanıkları ilk kez Organize Şube’de gördüm. Polisler, döviz büromun bulunduğu yerde ne kadar esnaf arsa getirip benim çetemin üyesi olduğunu söylediler. Ben 17 yaşımdan beri silah taşırım, 5 kez yakalatmışlığım var. Uyuşturucudan sabıkam var bu yüzden polis ailemin kimlik kontrolü yaparken beni detaylı arıyordu. Bu yüzden sahte kimlik çıkardım” diye konuştu.

“BİR SÜRÜ İŞLETMEM VARKEN BU OLAYA NEDEN GİREYİM”

İş adamı olduğunu ve birçok yerde işletmesinin bulunduğunu belirten tutuklu sanık Hasan Erdem ise, “Böyle bir konumda olup bu tür işlere girmem. Sanık Yakup Kerem Saral’ı tanırım, kendisi benim küçüğümdür. İşletmelerime gelir gider. Olayla bir ilgim yoktur, tahliyemi istiyorum” ifadelerini kullandı.

“TEK SUÇUM YAKUP KEREM SARAL’I TANIMAK”

Tutuklu sanık Yaşar Sarar, mahkeme başkanının, Yakup Kerem Saral ile otelde neden bir araya geldiklerini sorusuna, “Benim Alman vatandaşlığımda var. Her 6 ayda bir gider gelirim, yoksa oturumum iptal olur. Almanya’da kumar aletleri imalatı üzerine şirketim var. Gürcistan’daki kumarhanedeki aletleri görmek, onlarla bu konuda ticaret yapabilmek için orada bulundum. Yakup Kerem Saral ile orada karşılaştık. Benim bu tarz şeylerle işim olmaz. Tek suçum Yakup Kerem Saral’ı tanımak olduğunu düşünüyorum. 6 aydır nedenini bilmeden cezaevinde yatıyorum” yanıtını verdi.

1 TUTUKLU SANIK TAHLİYE EDİLDİ

Sanıkların savunmaları ve avukatlarının beyanlarının ardından mahkeme ara kararını açıkladı. yaklaşık 8 saat süren duruşmada mahkeme heyeti, tutuklu sanık Yaşar Sarar’ın tahliyesine karar vererek duruşmayı erteledi.

İDDİANAMEDEN

İstanbul Nişantaşı'nda suç örgütü lideri olduğu öne sürülen Sedat Şahin'in kardeşi Vedat Şahin ile iki koruması uzun namlulu silahlarla saldırıya uğramıştı. Saldırıda Vedat Şahin ve Ferdi Topal ölürken, Evren Aydın yaralanmıştı. Soruşturma sırasında 8 kişi tutuklanmış aralarında Yakup Keram Saral’ın da bulunduğu 3 kişi hakkında da firari oldukları için yakalama kararı çıkarılmıştı. İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen soruşturma sonunda 11 kişi hakkında "Suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma, silahlı örgüte üye olma, tasarlayarak ve kan gütme saiki ile iki kişiyi öldürme, tasarlayarak ve kan gütme saiki ile bir kişiyi öldürmeye teşebbüs" suçlamalarıyla dava açıldı.

İddianamede örgüt yöneticisi olarak geçen Yakup Kerem Saral ve 5 örgüt üyesi hakkında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 16 yıldan 29 yıla kadar hapis talep ediliyor. Diğer örgüt üyesi 5 kişi hakkında ise 47 yıldan 65 yıla kadar hapis isteniyor. 

BAŞAK AKBULUT

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.