GÜNDEM - 22 Ekim 2017 Pazar 23:32

Van’daki depremler Batı bölgesini tetikliyor

A
A
A
Van’daki depremler Batı bölgesini tetikliyor

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Onur Köse, Van’da her zaman deprem riski bulunduğunu belirterek, “Van’daki depremler Batı bölgesini tetikliyor” dedi.

Türkiye’nin bütünüyle Alp-Himalaya Dağ kuşağında yer aldığını ve Van’ın ise çarpışmanın olduğu noktanın eşiğinde olduğunu söyleyen Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Onur Köse, iki plağın çarpışma noktası olan Van’da deprem olmadıkça Batı’da deprem beklemediklerini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Onur Köse, 2011 yılında Van’da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremi anımsatarak, sadece Van'da değil, Türkiye’nin birçok yerinde deprem olmasının her zaman söz konusu olabileceğine dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Köse, “Vatandaşlarımızın bu konuda bilinçlenmesinde fayda vardır. Yarın Van’da, Erzincan’da, Elazığ’da ve Batı Anadolu’da da deprem olabilir. Ülkemiz Avrupa’nın en yüksek kodlarına gelen bir zeminin üzerinde yer almaktadır. Burada iki plağın çarpışması sebebiyle yükselmenin hala devam ettiği bir bölgedir. Van böyle bir bölge içerisinde yer aldığı için her zaman deprem riski vardır. Şunu da unutmamak gerekir ki cumhuriyet tarihinde, son yüzyıl içerisinde 35 yıl aralıkla iki deprem yaşayan tek ildir Van. 1976 yılında 7.3 büyüklüğünde Çaldıran depreminde 3 bin 845 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 2011 yılında meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremde ise yaklaşık 700 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Van’ın depremsellik açısından risk taşıdığı göz ardı edilemez” dedi.

“Vatandaşlarımızın kaygıya kapılmaması gerekir”

Yüzyıllardır üzerinde gerilim birikimi olan fay hatların birbirini tetiklemesi ve beklemedik bir noktada depremlerin yaşanmasının söz konusu olabileceğini belirten Köse, vatandaşların ise bu durumu sürekli düşünerek kaygıya düşmemesi konusunda uyardı. Köse, “Vatandaşlarımızın bu konuda bilinçlenerek, yaşadıkları yeri düzenlerken, kentsel planlamaları yaparken bu gerçeği göz önünde bulundurması gerekir. Evlerini mümkün olabildiğince kaya zeminlerin üzerinde yapmalarında fayda var. Kaya zeminlerin üzerinde ev yapmanın artı bir özelliği, tarım arazilerini de böylelikle öldürmemiş oluruz. Gelecek nesillere tarım arazilerini sağlıklı bir şekilde bırakmış oluruz. Dolayısıyla bizler hangi şehirde olursak olalım, evlerimizi yaparken mutlaka kaya zeminlerin üzerine yapmayı tercih etmeliyiz” diye konuştu.

“Van, depremi artı yönde kullanabilmiş bir şehir değildir”

Van’ın deprem sonrasında depremi pozitif değerlerle çıkabilen bir şehir olamadığını ifade eden Köse, “Türkiye’de büyük depremler sonrasında depremden pozitif değerlerle çıkabilen çok az sayıda yer vardır. Türkiye bu konuda yeni bilinçlenmiş bir ülkedir. Bununla birlikte biz Van’ın depremden pozitif değerlerle çıkmasını beklerdik. Van depremi artı yönde kullanabilmiş bir şehir değildir. Van birçok caddedeki sorunlarını deprem fırsatıyla imarlaşmaya giderek kullanabilirdi. Ancak Van bunu kullanamadı. TOKİ’nin seçmiş olduğu zeminler daha doğru zeminlerdir” şeklinde konuştu.

“Van, çarpışmanın olduğu noktanın eşiğindedir”

Van Gölü’nün güneyindeki dağların Arap plakası ile Avrasya plakasının çarpışma noktasında yükselen dağlar olduğunu söyleyen Köse, bu yükselmenin aktif olarak devam ettiğini belirterek, “Türkiye bütünüyle Alp-Himalaya Dağ kuşağında yer alır. Bu iki plağın çarpıştığı yer olan Van ve Van’a paralel diğer iller de deprem olmadıkça Batı’da da deprem olmasını bekleyemeyiz. Van, depremlerin kaynak noktasıdır. Doğu Anadolu’da deprem olabilmesi için iki plakanın birbirini ittiriyor ve sıkıştırıyor olması zorunluluk arz etmektedir. Buradaki hareketlerden dolayı diğer plakalar Batı’ya doğru hareket ederken, Doğu Anadolu fayında deprem meydana gelir” ifadelerini kullandı.

Van Gölü’nün hem içerisinde hem de dışında depremlerin olduğunu kaydeden Köse, şunları söyledi:

“Van Gölü eski bir okyanus kalıntısının jeomorfolojik çökelme havzasıdır. Van Gölü’nün içerisinde de faylar var. Bu çukurluğun oluşmasında Van Gölü’nün tektonik kontrollü olduğunu biliyoruz. Bugün lokasyonları verilebilmektedir. Van ili çevresinde olan fayların uzantıları zaten gölün içerisinde geçmektedir. Bunlarda birbirlerini tetikleyebilir.”

Yılmaz Sönmez
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Manisa’da bağımlılıkla mücadelede kararlılık vurgusu Manisa Valisi Vahdettin Özkan, "Bağımlılıkla mücadelede en etkili yol; önleyici çalışmalar, bilinçlendirme faaliyetleri ve kurumlar arası güçlü iş birliğidir" dedi. Bağımlılıkla Mücadele İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı, Vali Vahdettin Özkan başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıda; insanı odağa alan, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının yaygınlaştırıldığı ve bireylerin sağlık hizmetlerine kolayca erişebildiği bir toplum hedefi doğrultusunda yürütülen bağımlılıkla mücadele çalışmaları ele alındı. Koruyucu ve önleyici hizmetlerin güçlendirilmesi, özellikle çocuklar ve gençlerin bağımlılık risklerinden korunmasına yönelik faaliyetler değerlendirildi. Bağımlılıkla mücadele alanında 2025 yılı içerisinde yürütülen çalışmalarla ilgili sunumlar yapıldı, 2026 yılında hayata geçirilmesi planlanan faaliyetler, hedefler ve öncelikler ele alındı. Ayrıca sosyal risk haritaları üzerinden yerel düzeyde kurumlar arası iş birliğinin güçlendirilmesine yönelik değerlendirmelerde bulunuldu. Toplantıda konuşan Vali Vahdettin Özkan, bağımlılıkla mücadelenin yalnızca bir güvenlik veya sağlık meselesi değil, aynı zamanda geleceği ilgilendiren toplumsal bir mesele olduğuna dikkat çekerek, "Bağımlılıkla mücadelede en etkili yol; önleyici çalışmalar, bilinçlendirme faaliyetleri ve kurumlar arası güçlü iş birliğidir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı ve gençlerimizi her türlü bağımlılıktan korumak öncelikli görevimizdir." ifadelerini kullandı. Vali Özkan, ailelerin, eğitim kurumlarının ve tüm kamu kuruluşlarının bu süreçte önemli bir rol üstlendiğini belirterek, toplumun tüm kesimlerinin katkısıyla bağımlılıkla mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğini vurguladı. Bağımlılıkta rehabilitasyonun önemine dikkat çeken Vali Özkan, madde kullanımıyla ilişkili kişiler ve aileleri ile sosyal alanda çalışmalar yapılabileceğini belirterek, "Tedavi sürecinde sağlık birimleri ve diğer birimlerimiz ile birlikte ailelerin sosyal-psikolojik olarak toparlanması anlamında çalışma yapmalıyız. Hem sosyal yardım hem de sağlık birimleriyle irtibatının sağlanması anlamında hepimize düşen görevler var. Bu ailelerimiz belirlenip, analizlerinin yapılarak aileleri sosyal anlamda yalnız bırakmamak için bir müdahale mekanizması kurmalıyız" diye konuştu. Toplantı, bağımlılıkla mücadele kapsamında yürütülecek çalışmaların değerlendirilmesi ve koordinasyonun güçlendirilmesine yönelik görüş alışverişiyle sona erdi.
Ankara MHP lideri Bahçeli: "Türkiye-Libya arasındaki samimi ve yakın diyalogların arttığı bir dönemde uçak kazası hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücüdür" Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye-Libya arasındaki samimi ve yakın diyalogların arttığı, karşılıklı hak ve çıkarların eşgüdüm halinde müdafaa edildiği bir dönemde vaki uçak kazası hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücüdür" dedi. MHP lideri Bahçeli, dün akşam Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Trablus’a uçuş sırasında arızalanarak düşen jet ile ilgili sosyal medya hesabından yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli, Türkiye-Libya arasındaki samimi ve yakın diyalogların arttığı bir dönemde gerçekleşen uçak kazasının hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücü olduğunu belirtti. Bahçeli, paylaşımda şu ifadelere yer verdi: "Resmi bir ziyaret maksadıyla Türkiye’ye gelen, aralarında Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al-Haddad ile Kara Kuvveleri Komutanı Korgeneral Alfitory Jribil’in de yer aldığı beş kişiden müteşekkil Libya Heyeti’nin dönüş yolculuğu maalesef faciayla sonlanmıştır. Dün akşam saatlerinde Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Libya’nın başkenti Trablus’a gitmek üzere havalanan Falcon 50 tipi özel jet Haymana civarında düşmüştür. Bu elim ve feci olayda Libya Heyeti’nin yanı sıra üç kişiden oluşan mürettebat da hayatını kaybetmiştir. Türkiye-Libya arasındaki samimi ve yakın diyalogların arttığı, karşılıklı hak ve çıkarların eşgüdüm halinde müdafaa edildiği bir dönemde vaki uçak kazası hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücüdür. Tarihi, siyasi, ekonomik ve köklü ilişkilerimiz olan Libya’nın acısı elbette Türkiye’nin de acısıdır. Bu münasebetle dost ve kardeş ülke Libya’ya taziyelerimizi iletiyor, hayatını kaybedenlere Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum."
Manisa Elvan Özerdim davasında savcılık mütalaası açıklandı Manisa’nın Yunusemre ilçesinde, boşanma aşamasındaki eşinin cinsel saldırısına direndiği gerekçesiyle defalarca bıçaklanarak ağır yaralanan ve 6 gün yoğun bakımda tedavi gören 2 çocuk annesi Elvan Özerdim’in davasında savcılık mütalaasını açıkladı. Manisa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, tutuklu sanık Olcay Özerdim hakkında Cumhuriyet Savcılığı esas hakkındaki mütalaasını sundu. Duruşma sonrası Manisa Adliyesi önünde açıklama yapan Elvan Özerdim’in avukatı Yalçın Arcak, mütalaanın bazı yönleriyle olumlu ancak bazı yönleriyle eksik olduğunu belirtti. Karar duruşmasının 20 Ocak tarihinde görüleceği bildirildi. Cinsel saldırı suçu mütalaada yer aldı Elvan Özerdim’in avukatı Yalçın Arcak, "Bugün 24 Aralık ve biz bir kez daha Manisa Adliyesi’nin önünde açıklama yapıyoruz. Bir kez daha kadına şiddetle alakalı toplanmış bulunuyoruz ve az önce duruşmadan çıktık. Cumhuriyet Savcılığı mütalaasını verdi Manisa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ve karar duruşmamız 20 Ocak tarihine kaldı. Mütalaanın bizim açımızdan kısmen doğru, kısmen yanlış olduğunu değerlendiriyoruz. Biz müvekkilimize karşı cinsel saldırı suçunun da işlendiğini söylüyorduk ki Türkiye’de ne yazık ki kadınlar evlilik birliği içerisinde kendilerine karşı eşleri tarafından gerçekleştirilen cinsel saldırıların farkında olmuyorlar ve bunun suç olduğunun da farkında değiller. Bugün bu açıdan çok önemliydi ve savcılık mütalaasında müvekkilime karşı cinsel saldırı suçunun oluştuğunu söyledi" diyerek, cinsel saldırı suçunun mütalaada yer almasının önemli olduğunu söyledi. "İçeriden çıkan bu caniler işlerini yarım bırakmıyorlar" Savcının mütalaasına katılmadıkları noktanın ise kasten yaralama denmesi olduğunu belirten Arcak açıklamasını şöyle tamamladı: "Müvekkilime karşı eşi tarafından kasten öldürülmeye teşebbüs edilmiştir. Biz bunu daha önce de söylemiştik. Mahkemede beyanlarımızda da söyledik. Müvekkilimin aldığı tüm bıçak darbeleri öldürmeye yöneliktir. Bugün kendisi aramızdaysa tamamen şans eseri aramızdadır. Biz bunu her beyanımızda dile getirdik. Fakat savcılık Elvan Hanım’a karşı kasten yaralama suçunun oluştuğunu söylemekte. Biz buna katılmıyoruz. Bunu da şuna dayandırıyor savcılık. Diyor ki ambulans aranmıştır. Sanık tarafından bu sebeple gönüllü vazgeçme hususu gündeme gelmiştir. Bu sebeplerle de ’kasten yaralama suçu oluşmuştur. Öldürmeye teşebbüs oluşmamıştır’ demektedir. Ne yazık ki bakın biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuyla beraber yıllarca onların gönüllü avukatlığını üstleniyorum. Birçok davaya taraf olduk. Birçok dosya gördük ve şunu net bir şekilde biliyoruz. İçeriden çıkan bu caniler işlerini yarım bırakmıyorlar. Yarım bırakmıyorlar ve biz sürekli bu ülkede kız kardeşlerimizi kaybediyoruz. Canice katlediliyorlar. Bu caninin içeriden çıkmaması gerekiyor. Çıkmaması için de en üst hadden ceza alması gerekiyor. Çünkü çıktığı takdirde benim müvekkilimi katledecek." Karar duruşması 20 Ocak’ta Görülen duruşmada ise sanık eş Olcay Özerdim mahkeme heyetine eşini sevdiğini ve pişman olduğunu söylerken, Elvan Özerdim ise önceki beyanlarının arkasında olduğunu ve gereğinin yapılmasını mahkeme heyetinden talep etti. Mahkeme heyeti, taraf avukatlarının beyanlarının ardından karar duruşmasının 20 Ocak saat 14.30’da yapılmasına hükmetti.
Ankara Ankara’da "Yaşayan Miras Okulu" açıldı, Bakan Ersoy bu okulun yaygınlaştırılacağını duyurdu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Yaşayan Miras Okulları’nın açılışında yaptığı konuşmada, "Yaşayan Miras Okulu’nu Ankara’da pilot olarak başlatıyor, bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilen "Yaşayan Miras Okulu Projesi" Ankara 15 Temmuz Demokrasi Müzesi’nde tanıtıldı. Somut olmayan kültürel mirasın kuşaktan kuşağa aktarılmasını hedefleyen proje, kültürel mirası yaşayarak öğrenme, üretme ve paylaşma anlayışıyla geleceğe taşımayı amaçlıyor. Bakan Ersoy tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada projenin, kültürel mirası yaşayan bir değer olarak ele alan güçlü bir yaklaşımın ürünü olduğunu belirtti. Somut olmayan kültürel mirasın bir milletin hafızasını oluşturduğunu söyleyen Ersoy, geleneksel sanatlar, zanaatlar, müzik, oyunlar ve sözlü anlatıların kimliği şekillendiren temel unsurlar olduğunu ifade etti. "Bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz" Ersoy, "Yaşayan Miras Okulu’nu Ankara’da pilot olarak başlatıyor, bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Çünkü biz, kültürel mirasın yalnızca korunacak bir değer değil öğrenilecek, üretilecek ve paylaşılacak yaşayan bir miras olduğuna inanıyoruz. Bu proje neticesinde çocuklarımız ‘Yaşayan Miras Elçisi’ olacaklar. Ustalarla çıraklar arasında kuşaklar arası doğru ve sahici bir aktarım sağlanmış olacak" ifadelerini kullandı. Çalışmaların 3 aşamada ilerleyeceğini aktaran Ersoy, "Çalışmalar farkındalık, uygulama ve paylaşım olmak üzere 3 aşamada ilerleyecek. Çocuklarımız, somut olmayan kültürel mirasın ne olduğunu etkileşimli sunumlar ve atölyelerle öğrenecekler. İkinci adım olarak, çocuklarımız ve gençlerimiz, deneyimli ustalarımızın rehberliğinde düzenlenen uygulamalı çalışmalarda usta-çırak ilişkisini doğrudan deneyimleyecekler. Üniversiteli gençlerimiz ise bu süreci belgeleyerek, dijital içerikler ve iletişim çalışmalarıyla mirasımızı çağın diliyle görünür kılacaklar" şeklinde konuştu. Projenin gönüllülük esasına dayalı olarak başlatılmasının önemine değinen Ersoy, "Somut olmayan kültürel mirasımız, kadim medeniyetlere sahip Anadolu kültürünün binlerce yıllık süzgeçten geçtikten sonra günümüze ulaştı bizler asırlara dayanan bu kültürü, yaşayan insan hazinelerimiz ve somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarımızla, çocuklarımıza aktarmak için çaba sarf ediyoruz. Geçmişimizin hazinelerini, geleceğimizin hazinelerine aktarıyoruz. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, bu alanda atılacak her adım bizim için hayati öneme sahip" diye konuştu. "Uluslararası alanda da somut olmayan kültürel mirasımızın görünürlüğünü artırmaya devam ediyoruz" Ersoy, bugüne kadar 7 bin 38 kültürel miras taşıyıcısına ‘Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Kartı’ verildiğini dile getiren Ersoy, Bu rakamın, kültürel birikimin ne kadar güçlü ve canlı olduğunu açıkça gösterdiğini ifade etti. Ersoy, şu ifadeleri kullandı: 2025 yılı itibarıyla, 16 yeni unsurun eklenmesiyle ’Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri’ne kayıtlı unsur sayımız 368’e ulaşmıştır. Yerel uygulamalara yapılan 162 yeni kayıtla birlikte toplam kayıt sayısı ise bin 707’ye yükselmiştir. Kültürel mirasımızın belirli unsurlarını icra etme ve yeniden yorumlama konusunda üstün bilgi ve beceriye sahip kişileri ise "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan ediyoruz. 2025 yılında yapılan 10 yeni kayıtla, Yaşayan İnsan Hazinesi sayımızı 102’ye yükseltmiş bulunuyoruz. Uluslararası alanda da somut olmayan kültürel mirasımızın görünürlüğünü artırmaya devam ediyoruz." Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy konuşmaların ardından ’Yaşayan Miras Okulu’nun açılışını yaparak etkinlik alanlarında çocuklarla bir araya geldi. Açılışa Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanı sıra UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz ve çok sayıda çocuk katıldı.