GÜNDEM - 13 Mart 2013 Çarşamba 19:59

“Türkiye’nin hassasiyetini bizzat ilettik”

A
A
A
“Türkiye’nin hassasiyetini bizzat ilettik”

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın yurtdışında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına yönelik olarak düzenlediği eğitim programına katıldı.

TÜRKER BEKTAŞ
ANKARA

TÜRKER BEKTAŞ
ANKARA (İHA) -

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Almanya’nın Stuttgart şehri yakınlarındaki Backnang kasabasında aynı aileden 8 Türk’ün hayatını kaybettiği yangınla ilgili, kundaklama ve ırkçı saldırı olduğuna dair şuanda bir veri olmadığını belirterek, “Böyle bir veri olmadan bir takım değerlendirmelere girmek doğru olmaz, fevkalade yanlış olur” dedi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın yurtdışında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına yönelik olarak düzenlenen eğitim programına katıldı. 7 ülkeden 44 sivil toplum kuruluşu temsilcinin katıldığı toplantıda konuşan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Almanya’nın Stuttgart şehri yakınlarındaki Backnang kasabasında bir apartmanda çıkan yangın sonucu aynı aileden 8 Türk’ün hayatını kaybetmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Yangın bölgesine giderek incelemelerde bulunduğu aktaran Bozdağ, yangının çıktığı evde incelemelerde bulunduğunu ve Türk vatandaşlarıyla bir araya geldiklerini söyledi. Bozdağ, “Yangın sadece oradaki kardeşlerimizi alıp götürmedi. Esasında 76 milyon insanımızın da içinde her birinin ayrı yangınlara neden oldu. Halk tabiriyle hepimizin yürekleri dağlandı. Acı gurbet diyoruz ama gerçekten acı bir olayla bu sanki adı üstünde bir sonuçla da neticelendi. Ben başka annemiz olmak üzere hayatını kaybeden bütün yavrularımıza ben bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun diyorum. Ailelerine ve yakınlarına sabırlar diliyorum” diye konuştu.

Türkiye olarak böyle hadiselerin yaşanmamasını ve son olmasını temenni ettiklerini sözlerine ekleyen Bozdağ, bu olayların son olmasını ve bundan sonrada yürekleri dağlayan yangınların olmamasını temenni etti.

“TÜRKİYE’NİN HASSASİYETİNİ BİZZAT İLETTİK”

Almanya’da yaşanan yangın hadisesinin etraflıca soruşturulmasını Alman yetkililerinden talep ettiklerini aktaran Bozdağ, hem eyalet hükümetinden hem de federal hükümetten kapsamlı bir çalışma yapmasını istediklerinin altını çizdi. Soruşturmanın çok detaylı yürütülmesini, bütün ihtimalleri kapsayacak bir şekilde her konunun soruşturulmasını özellikle rica ettiklerini vurgulayan Bozdağ, “Çünkü ihtimalleri herhangi bir araştırma yapmadan, inceleme yapmadan daha işin başında devre dışı bırakırsak o zaman fevkalade yanlış yapmış oluruz. Çünkü geçmişte yaşanan acı tecrübelerde daha işin başında farklı değerlendirme yapmanın ne kadar kötü sonuçlara yol açtığını gösterdi. O yüzden biz muhataplarımızdan hiçbir ihtimali dışarıda bırakmayan bütün ihtimalleri değerlendiren her tür soruyu soran hepsine gerçekçi cevaplar ortaya koyan bir soruşturmasının yürütülmesi konusunda Türkiye’nin hassasiyetini bizzat ilettik. Umarız yetkililer bu soruşturmaları bu tür çerçevede yürüteceklerdir” diye konuştu.

“KUNDAKLAMA OLDUĞUNA İLİŞKİN ŞUANDA ELİMİZDE BİR VERİ YOK”

Bozdağ, şu aşamada olayın nereden kaynaklandığına dair somut bir değerlendirme yapma imkanlarının olmadığını vurgulayarak, “Çünkü yangından sonra olay yerinde gerekli bilir kişi incelemesi tamamlanmış değil, deliller toplanmış değil. Bütün yapılan değerlendirmeler yoruma dayalı, akıl yürütmeye dayalı değerlendirmelerdir. Halbuki burada somut verilere dayalı, delillere dayalı, bilir kişilerin raporuna dayalı, uzmanların değerlendirmesine dayalı verilerden sonra gerçek nedenin ne olduğunu hep beraber öğreneceğiz. O yüzden bu konuyu farklı yönlere çekmek şu aşamada fevkalade yanlış olur. Çünkü kundaklama olduğuna ilişkin şuanda elimizde bir veri yok, ırkçı saldırı olduğuna ilişkin bir veri yok. Böyle bir veri olmadan bir takım değerlendirmelere girmek doğru olmaz fevkalade yanlış olur” dedi.

“TÜRKİYE’DEN UZMAN DESTEĞİ VEREBİLECEĞİMİZİ ALMAN MAKAMLARINA İLETTİK”

Delillerin kaybedilmeden hiçbir delil göz ardı edilmeden bütün delillerin uzmanlar tarafından titizlikle incelenmesi ve değerlendirilmesi sonucunda gerçeğin ortaya çıkacağını ifade eden Bozdağ, Türkiye olarak yapılan bütün çalışmaları yakından takip ettiklerini ve ondan sonrada yapılacak çalışmaları da yakından takip edeceklerini kaydetti. Yapılan çalışmalara Türkiye’den uzman desteği verebileceklerini Alman makamlarına ilettiklerini sözlerine ekleyen Bozdağ, yangında ölen aile için İstanbul’da bir otopsi yaptırdıklarını aktardı.

“İSTANBUL’DA YAPILAN OTOPSİ İÇ HUKUKUN BİR GEREĞİDİR”

Yangında ölen aile için İstanbul’da yapılan otopsinin iç hukukun bir gereği olduğunu kaydeden Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:

“Türkiye’nin iç hukukuna göre böylesi bir hadiseden sonra otopsi yapma zorluluğu vardır. Almanya’da otopsinin yapılmış olması bu zorunluluğu ortadan kaldırmamaktadır. Türkiye’de yapılan otopsi böyle bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Türkiye’nin bu konuda Almanya’daki Türk toplumunun Türkiye’deki 76 milyon insanımızın da kalbinde herhangi bir şüphe olmasın, tereddüt olmasın ve bu noktada kamuoyunu tatmin açısından da fevkalade önemli olduğunu düşünüyoruz. Bugün bu otopsinin arkasından da cenazelerin defin işlemleri tamamlandı. Soruşturma bütün boyutlarıyla devam edecek. Soruşturmanın her aşamasını Türkiye olarak çok yakından takip edeceğiz. Oradaki her bir can bizim canımızdır ve onların geriye kalan emanetleri de 76 milyonun emanetidir. Türkiye’ye emanettir. Biz bu bilinçle bu hadisenin sonuna kadar takipçisi olacağız.”

Soruşturmanın uzaması durumunda ortaya çıkabilecek yorumların önüne geçmek için soruşturmanın kısa sürede bitirilmesini arzuladıklarını belirten Bozdağ, hiçbir insana Allah’ın böyle bir acıyı yaşatmamasını diledi.

“EVLATLARIMIZIN GELECEĞİ KAYBOLMAK ÜZERE”

Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarının yurtdışında çok önemli işlere imza attığını belirten Bozdağ, yurtdışında görev yapan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarından dolayı teşekkürlerini iletti. Hükümet olarak yurtdışında göre yapan sivil toplum kuruluşlarından beklentilerinin yaşanan ortak sorunlar karşısında ortak tavırlar sergilenmesini dilediklerini aktaran Bozdağ, “Geçmişte Türkiye’yi düzeltmek için sivil toplum kuruluşları çalışmalarını ve Türkiye’de temsil ettiğimiz siyasetin iktidar olması için sivil toplum kuruluşu çalışmalarını çok yaptık. Belki o zaman bunlar gerekliydi, doğruydu da. Ama biz bunları yaparken bir şeyi gözden kaçırdık. O da şudur; bulunduğumuz ülkede kendi evlatlarımızın geleceği kaybolmak üzere. Sivil toplum kuruluşları Türkiye’de insanların daha iyi olsun diye uğraşırken, öte yandan kendi oğlumuz, kızımız ve torunlarımız bambaşka bir aleme ve yapıya doğru gitmeye başladılar. Yaşadığımız sorunlar bizi teslim olmaya başladı. O yüzden bizim noktada bir mantalite değişikliğine şiddetle ihtiyacımız var. Her siyasi fikrin Türkiye’de temsilcisi var” şeklinde konuştu.

“SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BİR VE DİRİ OLMAK ZORUNDA”

Sivil toplum kuruluşlarının bulundukları ülkelerde etkin rol almasını isteyen Bozdağ, sivil toplum kuruluşlarının birbiriyle rekabet eden konumdan çıkmasını istedi. Yurtdışında faaliyet gösteren Türklerin oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarının birbirlerinin hasımları olmadıklarını ve rakipleri olmadıklarını belirten Bozdağ, “Biz birbirimize karşı rekabet eden bir çalışmayı artık tarihe havale etmemiz lazım. Bugünkü Türkiye’de yurtdışındaki sivil toplum kuruluşlarının bir ve diri olmasını istiyorum. Bunun yolu birlikten geçiyor. Ayrı ayrı sivil toplum kuruluşları olabilir. Bir sorun yok bunda” dedi.

Bozdağ, konuşmalarının ardından basına kapalı olarak devam eden bölümde sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin sorularını cevaplandırdı.

 

TÜRK ÇOCUKLARI İÇİN DÜĞMEYE BASILD

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın yurtdışında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına yönelik olarak düzenlediği eğitim programına katıldı. Yurt dışında yaşan Türk vatandaşlarının yaşadığı hukuki problemleri çözmek için hukuk müşavirlerinin atandığını belirten Bozdağ, bazı ülkelere hukuk müşavirlerinin atandığını ve diğer ülkelere de hukuk müşavirlerinin atanması için çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Yurt dışında yaşan Türk vatandaşlarını sorunlarına değinen Bozdağ, hukuk müşavirleri atamasının ardından bir adım daha atacaklarının müjdesi verdi. Bozdağ, “Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda konuşuldu, Sayın Başbakanımız talimatını verdi. Yurtdışında ‘aile müşavirleri, aile ve sosyal politikalar müşavirlik ataşelikleri’ oluşturacağız. Konsolosluklarımızın olduğu her ülkede ataşelerimiz olacak” dedi.

Ataşelerin görevinin yurtdışında yaşayan Türk ailelerinin karşılaştıkları sorunlar olduğu zaman hem ailelerle ilgili hem de sosyal konularla ilgili yardımcı olacağını vurgulayan Bozdağ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in kanun değişikliği için çalışmaları başlattığının altını çizdi.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Burdur Yaşlı adam son birikimi olan 10 Cumhuriyet altınını jandarmaya bağışladı Burdur’da yaşayan 93 yaşındaki yaşlı adam, son birikimi olan 10 Cumhuriyet altınını Jandarma Asayiş Vakfı’na bağışladı. Burdur’un Gölhisar ilçesinde doğan 93 yaşındaki Mehmet Özcan, askerlik dönüşü kendi işini kurduktan sonra hayır işlerine yöneldi. Camilere yardım yapan Özcan, köyüne arkadaşları birlikte bir cami yaptırdı. Köyünde anaokulu olmadığı için de bir anaokulu yaptıran Özcan, şimdi ise son birikimi olan 10 Cumhuriyet altınını Jandarma Asayiş Vakfı’na bağışladı. Jandarma Asayiş Vakfı’na yapılan bağış, Burdur’da devlet-millet dayanışmasının dikkat çeken örneklerinden biri olurken gönüllülük esasına dayalı bu destek, vatandaşların kamu düzenine sahip çıkma iradesini bir kez daha ortaya koydu. Jandarma teşkilatının yürüttüğü huzur ve güvenlik hizmetlerine katkı sağlamak amacıyla yapılan bağış, mevzuata uygun ve şeffaf şekilde değerlendirilecek. Bu ayni yardımın, yeniden Burdur ili genelinde yürütülen hizmet ve faaliyetlerde kullanılacağı öğrenildi. "Ekonomim düzeldikçe hayır işlerine yöneldim" Gölhisar’da 21 yaşıma kadar baba mesleği olan çiftçiliğe devam ettiğini anlatan Mehmet Özcan, "Babamın yanında çalıştım. 1955 yılında askere gittim, 1957 yılında da askerden geri geldim. Daha sonrasında da babam ‘hadi kendi yuvanızı kurun’ diyerek izin verdi. Hiçbir şeyim yoktu, sıfırdan başladım. Ben de havuç ticareti yapmaya karar verdim. Hem üretimini hem de ticaretini yaptım. 1963 yılında ise Gölhisar ilçesine bir kırtasiye dükkanı açtım. 4 sene bu işe Gölhisar’da devam ettikten sonra 1967 yılında Burdur merkeze taşındım. 1980 yılına kadar ekonomim biraz sıkıntılı geçti. Ekonomim düzeldikçe hayır işlerine yöneldim. Camilere yardım yaptım daha sonrasında köyüme cami, anaokulu yaptırdım" dedi. "Askerimiz bizim için çok kıymetli" Canını bizleri korumak için ortaya koyan jandarmayı çok sevdiğini belirten Mehmet Özcan, "Jandarmamız bizim için canını ortaya koyarak 7 gün 24 saat bizim can ve mal güvenliğimiz için çalışmaktadır. Tabii jandarmamıza yardımcı olmayacağız da kime yardımcı olacağız. Jandarmamıza son birikim olan 10 Cumhuriyet altını bağışladım. Bu bağışı yaparken de çok gururlandım. Askerimiz bizim için çok kıymetli, daha çok yardım etmek istedim ama elimden bu kadar geldi" şeklinde konuştu.
İzmir Boşanma davası sürerken çekilen samimi fotoğraflar davanın reddine yol açtı İzmir’de Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen bir boşanma davasında, davalı kocanın mahkemeye sunduğu samimi fotoğraflar, tarafların barış niyetini gösteren delil sayılarak davanın reddedilmesine yol açtı. Avukat Yasin Ulu, "Mahkemeler, tarafların beyanlarından ziyade, somut hayattaki barışçıl eylemlerini esas alarak evlilik birliğini koruma yoluna gidebilmektedir" dedi. İzmir’de bir kadın, evlilik birliğinin sarsıldığı iddiasıyla eşine boşanma davası açtı. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yargılama süreci devam ederken, davalı koca eşini evliliği sürdürmeye ikna etti. Bu süreçte çiftin birlikte geçirdiği zamanlar fotoğraflara yansıdı. Davalı koca, eşinin kendisini affettiği ve evliliğin devam ettiği iddiasıyla mahkemeye samimi fotoğrafları ve özel anlara ait görüntüleri sundu. Mahkeme, dosyaya giren fotoğrafları ve çiftin aynı evde yaşamaya devam etmesini inceleyerek karar verdi. Kararda, eşlerin sadece barışmak amacıyla görüşmesinin affetme anlamına gelmeyeceği belirtilirken, sunulan fotoğraflar ve uzun süreli birlikteliğin "barış müzakerelerini aşan" bir durum oluşturduğu vurgulandı. Mahkeme, fotoğraflarla belgelenen karı-koca ilişkisinin devam etmesinin, boşanmaya yol açan geçmiş olayların hoşgörü ile karşılandığını gösterdiğine hükmetti. Hukuken affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olayların artık boşanma gerekçesi olamayacağına karar veren mahkeme, davacı kadının boşanma talebini reddetti. Samimi fotoğraf davayı reddettirdi Avukat Yasin Ulu, boşanma davalarında tarafların sadece iddia ve savunmalarının değil, dava sürecindeki davranışlarının da hukuki sonuç doğurduğuna dikkat çekti. Türk Medeni Kanunu’ndaki "af" olgusuna vurgu yapan Ulu, "Müvekkilim aleyhine açılan davada, tarafların dava açıldıktan sonra bir araya geldiklerini, samimi fotoğraflar ve tanık beyanlarıyla ispatladık. Mahkeme, dava sürerken devam eden bu yakınlığı ’af’ olarak değerlendirdi ve taraflar boşanmak istediklerini beyan etseler dahi, evlilik birliğini sarsan olayların af kapsamına girmesi sebebiyle davanın reddine karar verdi" dedi. Dava sürerken görüşmek "Af" sayılıyor Af olgusunun, geçmişteki kusurlu olayları yok saymadığını ancak bu olayların artık bir boşanma gerekçesi olarak sunulmasını engellediğini belirten Ulu, "Dava süresince eşlerin ayrı evlerde yaşamasına rağmen bir araya gelmeye devam etmeleri ve karı-koca ilişkisini sürdürmeleri, hukuken evliliğin devamı yönünde bir irade beyanıdır. Bu karar bize gösteriyor ki; dava açıldıktan sonra sergilenen her tutum davanın seyrini değiştirebilir. Mahkemeler, tarafların beyanlarından ziyade, somut hayattaki barışçıl eylemlerini esas alarak evlilik birliğini koruma yoluna gidebilmektedir" ifadelerini kullandı.