ÇEVRE - 25 Şubat 2023 Cumartesi 11:23

Türkiye’nin deprem izolatörü üreten tek firması deprem bölgesinde 8 projede başarıyla yer aldı

A
A
A
Türkiye’nin deprem izolatörü üreten tek firması deprem bölgesinde 8 projede başarıyla yer aldı

Teknolojik İzolatör Sistemleri (TİS) şirketi, deprem bölgesinde 8 projede deprem izolatörü ile yer aldı. TİS Genel Müdürü Uğurcan Özçamur, deprem izolatörlerinin doğru uyglama ile güzel performans gösterdiğini ve görevini yaptığını belirterek, “Bizim bölgede çok sayıda izolatörü olan yapımız vardı. Hepsi istediğimiz gibi gayet verimli ve düzgün şekilde çalıştı” dedi.

Türkiye, Kahramanmaraş merkezli 11 ilde meydana gelen 7,6 ve 7,7 büyüklüğündeki iki büyük depremle sarsıldı. Binlerce binanın yıkıldığı, on binlerce binanın ise kullanılamaz hale geldiği depremlerin ardından gündeme yapının temeli ile kendisi arasına yerleştirilen deprem izolatörü (deprem yalıtım cihazı) geldi. Uygulandığı yapıda, depremin etkisini büyük ölçüde sönümleyen deprem izolatörleri, hem uzmanların önerileri hem de sosyal medyada çokça gündeme gelmesi ile vatandaşların merakını artırdı. Türkiye’de tek, dünyada ise on firmadan biri olan Teknolojik İzolatör Sistemleri (TİS) Genel Müdürü Uğurcan Özçamur, deprem izolatörlerinin kullanım amacını, ekonomik boyutunu, deprem izolatörlerinin nasıl uygulanabileceğini ve tüm detaylarını İHA muhabirine anlattı.

Türkiye’nin deprem izolatörü üreten tek firması deprem bölgesinde 8 projede başarıyla yer aldı

“(Deprem izolatörleri ile) Yukarıdaki yapının hem yapısal hem de yapısal olmayan elemanlarını topyekun olarak korumuş oluyoruz”

Aynı zamanda yapısal deprem mühendisi olan Uğurcan Özçamur, deprem izolatörünün basit yapıyı temelinden ayıran özel cihazlardan oluşan bir yapı olduğunu belirterek, “Yapının kendisi ile temeli arasına birtakım özel cihazlar yerleştiriyoruz. Bu cihazlar, düşey doğrultuda yapının yükünü taşıma kapasitesine sahip oluyor. Yatay doğrultuda ise oldukça esnek oluyor. Biz orada bir arayüz oluşturuyoruz. Yapıyı temelinden ve zeminden ayırmış oluyoruz. Bu sayede deprem olduğunda depremin ivmeleri geldiğinde üst yapı etkilenmemiş oluyor. Deprem hareketi izolatörler tarafından karşılanmış oluyor. Yukarıdaki yapının hem yapısal hem de yapısal olmayan elemanlarını topyekun olarak korumuş oluyoruz” diye konuştu.

“İki haftanın sonunda da herkes (deprem) hiç olmayacakmış gibi davranmaya başlıyor”

Depremlerin ardından deprem izolatörlerine olan ilginin ne kadar sürede kaybolduğunun sorulması üzerine Özçamur, “Biraz değişken. Daha küçük ölçekli depremlerde unutulma süresi bir hafta ila on gün arasında. Pek çok talep, arayan, soran vesaire oluyordu ama bir hafta için bu ilgi sönümlenip yok oluyordu. Genel olarak depremlerde ülkece yaşadığımız bir sorun bu, sadece deprem izolatörü özelinde değil. Deprem olduktan sonra az ya da orta ölçekli hasar olduğunda bir hafta boyunca herkes bunu konuşuyor. Bir haftadan sonra üç-beş kişi kalıyor bunu konuşan. İki haftanın sonunda da herkes böyle bir şey hiç olmayacakmış gibi davranmaya başlıyor. Kötü olayları çabuk unutmak istiyoruz. Kahramanmaraş depremlerinin ardından daha farklı bir boyuta geçti. Bu kadar kolay unutulur mu bilemiyorum. Bu seferki depremin boyutu ve yıkım çok çok fazlaydı. Bir noktada yine unutulacağını düşünüyorum” diye konuştu.

“Tüm yapıları (deprem izolatörlü şekilde) inşa edelim çok doğru bir yaklaşım değil”

Deprem bölgesinde inşa edilecek yeni binaların tamamında deprem izolatörü kullanılmasının doğru olmadığını aktaran yapısal deprem mühendisi Özçamur, “Yapının bulunduğu bölgeye göre, zemin özelliklerine göre, yapının mimarisine göre uygun olmayan ya da deprem yalıtımından daha doğru, daha uygun, daha ekonomik çözümler mevcut. Örneğin 15 katlı bir yapı için hele bir de deprem bölgesinde olmayan bir yapıda deprem yalıtımı uygulamaya çalışmanın hiçbir anlamı yok. Yüksek katlı yapılar için farklı çözümler var. Eski yapıların güçlendirilmesinde deprem yalıtımı uygulaması çok çok zor. Dünyada bile sayılı örneği var. Ne kadar ekonomik olduğu da tartışılmalı. Hızlı, daha basit güçlendirme teknikleri ile bu konuya yaklaşılabilir. Yeni inşa edilecek bölgelerde tabii ki deprem yalıtımlı yapılar olsun. Daha uzun ömürlü, daha güvenlikli ve daha yüksek performans veren yapılarımız olsun ama tüm yapıları bu şekilde inşa edelim çok doğru bir yaklaşım değil” ifadelerini kullandı.

“Maalesef deprem ülkesiyiz ama üniversitelerimizden bir tane bile deprem dersi almadan mezun olabilirsiniz inşaat mühendisi olarak”

Yeni yapılacak tüm binalarda deprem izolatörü kullanılması durumunda TİS olarak üretim kapasitelerinin yapacakları kapasite artırımı ile yetebileceğini savunan Özçamur, şunları kaydetti:
“Tabii ki kapasite artırımları gerekecektir ama burada darboğaz üretim değil. Burada darboğaz bu işin mühendisliği. Bize yüzlerce telefon geliyor, yüzlerce mail geliyor şu haftalarda. Bunların arasında bir kişi bile ‘bu işin hesabı, deprem yalıtımlı binanın tasarımı özel bir konu galiba bu nasıl yapılıyor?’ diyen bir kişi olmadı. Bu ne demek? İnsanlar bunu markete gidip alınabilecek bir şey gibi düşünüyor. Lastik değiştirmek gibi bir şey değil bu. Bu projeye özel tasarlanan, yapının da buna uygun tasarlanması gereken bir ürün. Dolayısıyla deprem izolatörü olan bir yapıyı tasarlayabilecek mühendis sayımız kaç? Ama bütün binalara deprem izolatörü koyalım dediğimizde bu mühendis sayımız yetecek mi? Asla. Paket programlarla bu iş yapılmaz. Yapısal deprem mühendisliği ile alakalı çalışmaları olan, bu tip altyapısı olan, bu tip tecrübesi olan mühendislerimizin ilgilendiği bir konu. Maalesef deprem ülkesiyiz ama üniversitelerimizden -hatırı sayılır üç-beş taneyi de dahil ediyorum- bir tane bile deprem dersi almadan mezun olabilirsiniz inşaat mühendisi olarak. Bu mezun olan arkadaşlar depremle ilgili hiçbir altyapısı olmadan izolatörü olan binayı zaten tasarlayamaz ama şu anda normal binaları tasarlıyorlar. Bunun için bir kontrol sistemi yok, bunun için bir denetim mekanizması yok. Bir günde proje yapılıyor. Önce buraya yönelmemiz gerekiyor.”

“Deprem izolatörü kusur örtecek bir şey değil”

Özçamur, doğru mühendislik her türlü binanın yapılabileceğini belirterek, “Deprem izolatörü olan bina bunların içinde önemli bir paya sahiptir. Deprem izolatörü koyduğunuz zaman bina kusurlarını örtemezsiniz. Deprem izolatörü koyduğunuz zaman binanın geri kalanında da detaylı analizler ve uygulama yapmanız gerekir. Deprem izolatörü koyup ZD, ZE olan zemin sınıfınızı ZB, ZA yapamazsınız. Deprem izolatörü koyduğunuzda ‘üst yapıda ben istediğimi yaparım’ diyemezsiniz. Bunların hepsi bir bütündür. Bunların hepsinin hesabı doğru yapılmalı ve ona göre uygulanmalıdır. Deprem izolatörü kusur örtecek bir şey değil. Sizin deprem izolatörü olan binanız her şekilde A sınıfı olmak zorundadır. Tasarım anlamında da uygulama anlamında da” dedi.

“Hiçbir zaman deprem öldürmez, her zaman bina öldürür”

Kahramanmaraş merkezli depremlerde bir binada bardak bile kırılmazken yanındaki binanın tamamen çökmesinin nedenini değerlendiren Özçamur, şu ifadeleri kullandı: “Bu çok fazla faktöre bağlı. Yapının yapım tekniliği ile alakalıdır, oradaki işçilik ile alakalıdır. Bunu net olarak şu anda tek sebebi budur diyemem. Ama pek çok sebebin bir araya gelerek bu sonuçları doğurduğu bir gerçek. Hiçbir zaman deprem öldürmez, her zaman bina öldürür. Bu çok klişe bir söz ama öyle. Çok büyük depremler olacağını biliyoruz. Çok büyük depremlerin hangi bölgelerde daha etkili olacağını, hangi bölgelerde daha çok hissedileceğini, hangi yapıların bu depremi nasıl yaşayacağını da hesaplayabiliyoruz. Doğru bir mühendislik yaparsanız her şeyin bir çözümü var. ‘Çok zayıf zemine bina yapılmaz, kuvvetli zemine yaparsanız bir şey olmaz’ ifadesi de doğru değil. Depremin frekans altyapısına bağlı olarak bile bu değişir. Ama siz hangi depremde hangi zeminde bulunan binanın nasıl davranacağını hesaplayabiliyorsunuz. Buna göre tasarım ve uygulama yapınca zaten belirli bir performansı otomatikman sağlarsınız. Yönetmeliğin belirlediği asgari şartları sağlarsınız, o bina göçmez. O bina hasar alsa bile göçmez. İnsanı öldürmez. Zaten olayın temeli bu. İzolatör olduğunda konu biraz öteye geçiyor. Göçmeme ya da insan öldürmemenin yanında ‘bu yapı hasar da almayacak’ diyoruz. Depremden sonra kesintisiz bir şekilde kullanımına devam edebilecek. Bunu sağlamak için de ‘biz bunu koyalım, başka hiçbir şey yapmayalım’ dediğim sebeplerden yine olamıyor. Siz bu binayı da yine buna göre tasarlayacaksınız.”

“Deprem izolatörleri depremsen sonra en çok ihtiyaç duyulacak yapılara uygulanır”

Deprem izolatörlerlerine neden ihtiyaç duyulduğunu anlatan Özçamur, “Bizim yönetmeliğimize göre daha önemli olarak görülen yapılar vardır. Bunun temeli şuna dayanır: Depremden hemen sonra çok ihtiyaç olacak ya da kullanılamaz durumda olması halinde çok fazla olumsuzluk yapılar. Nedir bunlar? Örneğin ulaşım yapılarıdır. Köprü, viyadük, havalimanı gibi. Nedir bunlar? Hastanelerdir en başta. Onun dışında çok fazla insanın bir arada bulunduğu yerler, okullar, çevre felaketi oluşturacak birtakım depo alanları, veri merkezleri, tarihi yapılar, afet yönetim merkezleri, valilik binaları olabilir. Bunlar önemli yapılar olarak görülür. Bir deprem olduktan sonra insanların hem barınabileceği hem de güvenle kullanabileceği bir yerin orda var olması. Yıkılmayan bina yapmayı biliyoruz ama hasar oluyor. Bir diğer nokta da o. Hem depremden sonra kullanıma açılabilsin ya da hasar alması halinde çok fazla kişiyi mağdur edebilecek binalar ele alınıyor” diye konuştu.
Yapısal deprem mühendisi Özçamur, deprem izolatörlerinin ekonomik boyutuna ilişkin, “Depremden sonra yapının hasar almaması ekonomik boyuta giriyor. Örneğin veri merkezleri bu şekildedir. Veri dünyada en değerli şeyler arasında yer aldığı için veri merkezinin depremden sonra kullanılamaz hale gelmesi muazzam bir ekonomik kayıp. Deprem izolatörleri iki aşamalı bir koruma sağlamış oluyor. Toptan bir koruma sağlamış oluyor. Yönetmeliklerin esas amacı göçmeyi engellemesi ve can güvenliğini sağlamasıdır” ifadelerini kullandı.

“Konutlarda deprem izolatörü maliyeti yüzde 8 ila 10 arasında artırır”

Deprem izolatörü olan yapı ile deprem izolatörü olmayan yapı arasındaki maliyet farkının detaylarını paylaşan Özçamur, şunları söyledi: “Yapısına göre değişir. Örneğin hastane gibi daha maliyetli yapılar bu maliyet farkı yüzde 2 ila 3 civarındadır inşaat maliyetinin. Konut en pahalı kısmı olarak görülüyor. Orada da yaklaşık arsa payı hariç - çünkü çok değişken bir şey arsa payı- inşaat maliyetinin yüzde 8 ila 10’u arasında hesaplıyoruz. Bize gönderilen projelerden anlıyoruz bunu. Bu tabii projeye özel tasarlanıp ayarlandığı için oldukça değişken. Ama kabaca bu rakamları söyleyebiliriz.”

“Yapı güvenliği konusunda inşaat mühendislerimizin kolay kaçmaması gerekiyor”

Deprem yalıtımının Türkiye için yeni teknoloji olmasına rağmen dünyada uzun yıllardır kullanıldığını ifade eden Özçamur, “İnşaat mühendisliği biraz muhafazakar bir sektör. Son depremde gördük ki bu tip yeni teknolojilerin, -bunlar deprem yalıtımı olabilir diğer anti sismik cihazlar olabilir- daha fazla gündemimizde olması gerekiyor. Daha fazla kullanılması gerekiyor. Yapı güvenliği konusunda inşaat mühendislerimizin daha yeniliğe ve öğrenmeye açık, birtakım şeyleri inceliyor, öğreniyor olması, kolaya kaçıyor olmaması gerekiyor. Dolayısıyla son depremde gördük bölgedeki deprem yalıtımlı hastanelerden. Deprem izolatörlerinin doğru uygulama ile gayet güzel performans gösterdiğini ve görevini yaptığını gördük. Bizim bölgede çok sayıda deprem izolatörü olan yapımız vardı. Hepsi istediğimiz gibi gayet verimli ve düzgün şekilde çalıştı. Bunu tek depremde yapmadılar. Belirli bölgelerde 2 büyük depremi arka arkaya yaşadılar. Hatta, Hatay tarafında 4 depremi arka arkaya yaşadılar. Yeni teknolojilere açık olalım, yeni teknolojileri olabildiğince doğru mühendislikle uygulayalım” dedi.

Deprem bölgesinde uygulamada olan 8 projede yer alıyorlar

Deprem bölgesinde deprem izolatörü olan yapıların hepsinin TİS tarafından yapılmadığı bilgisini veren Özçamur, bölgedeki 11 deprem yalıtımlı hastanenin 8’inin kendilerine ait olduğunu söyledi.

Türkiye’nin deprem izolatörü üreten tek firması deprem bölgesinde 8 projede başarıyla yer aldı

Mustafa Cenik - Gazi Taş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tokat Tokat’ta Kızık kilimi özel ihtiyaçlı çocuklarla yeniden hayat buldu Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor, Kızık kilimi" projesiyle özel ihtiyaçlı çocuklar Tokat’ın coğrafi işaretli kültürel mirasına dokunarak hem sosyal hayata katılıyor hem de geleneksel kilim dokuma geleneğini yaşatıyor. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor: Kızık kilimi" projesinin açılışı gerçekleştirildi. Tokat’ın önemli kültürel değerlerinden biri olan Kızık kiliminin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan proje, özel eğitim öğrencilerinin aktif katılımıyla dikkat çekti. TOGÜ Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Toplumsal Katkı ve Sosyal İnovasyon Koordinatörlüğü, Sürekli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Tokat Halk Eğitim Merkezi iş birliğinde hazırlanan projenin açılışı, TOGÜSEM Binası Taşlıçiftlik Kampüsü’nde düzenlendi. Proje kapsamında özel ihtiyaçlı bireyler, geleneksel el sanatlarından biri olan Kızık kilimi dokuma sürecine dâhil edilerek hem mesleki hem de kültürel kazanımlar elde etti. Etkinlikte, kilim dokuma tezgâhlarında yapılan çalışmalar katılımcıların beğenisine sunuldu. "Özel ihtiyaçlı çocuklar kültürel mirasa dokunuyor" Projenin özel eğitim alanında farkındalık oluşturduğunu belirten TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz, Tokat’a özgü Kızık kilimi geleneğinin yaşatılmasına önemli katkı sağladığını ifade ederek, "Biliyorsunuz coğrafi işaretli Tokat’ın kültürel mirası olan Kızık kilimini sosyal sorumluluk vizyonumuz özelinde birleştirerek Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile iş birliği halinde bir projeye dönüştürdük. Burada başta unutulmaya yüz tutmuş somut olmayan kültürel mirasımız olan Kızık kilimini tekrar canlandırmak ve gün yüzüne çıkartmak amacıyla özel öğretim bölümü öğrencilerimizin de desteğiyle özel ihtiyaçlı çocuklarımıza burada eğitimler veriliyor. Kızık kilimi dokuma ustaları sınırlı. Bu alanda da bir ihtiyaç var. Geleneğimizin yaşatılması gerekiyor. Bunu daha önemli kılan özel ihtiyaçlı çocuklarımızın eliyle yapmaları oldu. Özel ihtiyaçlı çocuklarımız okullarını bitirdikten sonra sosyal yaşamdan uzaklaşıyorlar. Bunların sosyal yaşama katılmaları açısından bu projeyi çok kıymetli buluyorum" dedi.
Manisa Manisa’da aile yapısının güçlendirilmesi için toplantı yapıldı Manisa Valisi Vahdettin Özkan başkanlığında gerçekleştirilen Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi İl Koordinasyon Kurulu Toplantısında toplumun temel yapı taşı olan ailenin korunması, güçlendirilmesi ve aile odaklı sosyal politikaların etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar ele alındı. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı Vali Vahdettin Özkan başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıda; toplumun temel yapı taşı olan ailenin korunması, güçlendirilmesi ve aile odaklı sosyal politikaların etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar ele alındı. 2025 yılının "Aile Yılı" ilan edilmesi kapsamında Manisa’da yürütülen faaliyetler ve projeler gözden geçirilerek, uygulamaların mevcut durumu ve geliştirilmesine yönelik hususlar değerlendirildi. Vali Vahdettin Özkan, güçlü aile yapısının güçlü bir toplumun temeli olduğunu belirterek, Manisa’da aileyi merkeze alan sosyal hizmet ve destek mekanizmalarının daha etkin şekilde yürütülmesi amacıyla çalışmaların süreceğini ifade etti. Vali Özkan konuşmasının devamında "Aileyi ve insanı odağa almak, sağlıklı ve güçlü bir toplumun temelidir. İnsani değerlerin tabiatına uygun refleksler geliştirmek, toplumsal dayanışmayı güçlendirecektir. Valilik olarak kurumlarımız ve STK’larımız ile yürüttüğümüz çalışmalar, aileyi merkeze alan sosyal hizmet ve destek mekanizmalarının etkinliğini artırmayı amaçlamaktadır. Sosyal hizmet uzmanlarımızın tespitleri doğrultusunda, uygulamalarda iyileştirme yapılması gereken alanları belirleyip daha etkili adımlar atmak için çalışacağız" ifadelerini kullandı. Toplantıda, ayrıca 2025 Aile Yılı kapsamında elde edilen kazanımlar da dikkate alınarak, 2026 yılı çalışmalarının planlanmasına katkı sunmak amacıyla paydaş kurumların görüş ve önerileri alınarak; yeni dönem faaliyetlerinin daha etkili ve koordineli yürütülmesine yönelik istişarelerde bulunuldu.
İstanbul Arnavutköy‘de büyük istihdam seferberliği başlıyor Arnavutköy Belediyesi, Cuma ve Cumartesi günleri düzenleyeceği Kariyer ve İstihdam Fuarı ile iş arayan vatandaşları, 80’den fazla firmanın katılım sağlayacağı kapsamlı bir etkinlikle buluşturacak. Arnavutköy Belediyesi, gençlerin ve iş arayan vatandaşların kariyer hedeflerini desteklemek ve istihdam imkanlarını artırmak amacıyla 26-27 Aralık 2025, Cuma ve Cumartesi günlerinde Kariyer ve İstihdam Fuarı düzenliyor. Arnavutköy Şehir Parkı’nda gerçekleştirilecek olan fuar, 40 farklı sektörü temsilen 80’den fazla firmayı bir araya getirerek iş dünyası ile bireyler arasında güçlü bir köprü oluşturacak. Katılımcılar, firmalarla birebir iş görüşmeleri yapma imkanı bulurken, aynı zamanda atölye çalışmaları ve çeşitli etkinlikler aracılığıyla kariyer planlamalarına katkı sunacak bilgiler edinebilecek. Kariyer ve İstihdam Fuarı, iş dünyasına adım atmak isteyenler için önemli fırsatlar sunarken; profesyonel gelişimi destekleyen etkinliklerle katılımcıların bilgi ve deneyim kazanmalarına imkan tanıyacak. Arnavutköy Belediyesi’nin öncülüğünde gerçekleştirilen bu fuar, gençlerin kariyer yolculuklarına rehberlik etmeyi, iş arayan vatandaşların ise doğru istihdam fırsatlarına ulaşmasını sağlamayı hedefliyor. Öte yandan, İstanbul’un gelişen ilçesi Arnavutköy’de, özellikle Hadımköy bölgesinde artan sanayi kuruluşlarının nitelikli personel ihtiyacı her geçen gün yükselirken; Karaburun’un turizm potansiyeliyle birlikte hizmet ve turizm sektörlerinde de yeni istihdam alanları oluşuyor. İstanbul Havalimanı’na ev sahipliği yapan ilçe, havacılık, lojistik ve hizmet sektörlerinde ortaya çıkan yoğun personel talebiyle de dikkat çekiyor. Kariyer ve İstihdam Fuarı’nın, bu alanlarda oluşan iş gücü ihtiyacı ile iş arayanları aynı zeminde buluşturması hedefleniyor.
Tokat Tokat’ta Kızık kilimi özel ihtiyaçlı çocuklarla yeniden hayat buldu Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor, Kızık Kilimi" projesiyle özel ihtiyaçlı çocuklar Tokat’ın coğrafi işaretli kültürel mirasına dokunarak hem sosyal hayata katılıyor hem de geleneksel kilim dokuma geleneğini yaşatıyor. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi öncülüğünde hayata geçirilen "Özel Eğitimin Elinden Tarih Dokunuyor: Kızık Kilimi" projesinin açılışı gerçekleştirildi. Tokat’ın önemli kültürel değerlerinden biri olan Kızık Kilimi’nin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan proje, özel eğitim öğrencilerinin aktif katılımıyla dikkat çekti. TOGÜ Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Toplumsal Katkı ve Sosyal İnovasyon Koordinatörlüğü, Sürekli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Tokat Halk Eğitim Merkezi iş birliğinde hazırlanan projenin açılışı, TOGÜSEM Binası Taşlıçiftlik Kampüsü’nde düzenlendi. Proje kapsamında özel ihtiyaçlı bireyler, geleneksel el sanatlarından biri olan Kızık Kilimi dokuma sürecine dâhil edilerek hem mesleki hem de kültürel kazanımlar elde etti. Etkinlikte, kilim dokuma tezgâhlarında yapılan çalışmalar katılımcıların beğenisine sunuldu. "Özel ihtiyaçlı çocuklar kültürel mirasa dokunuyor" Projenin özel eğitim alanında farkındalık oluşturduğunu belirten TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz, Tokat’a özgü Kızık Kilimi geleneğinin yaşatılmasına önemli katkı sağladığını ifade ederek; "Biliyorsunuz coğrafi işaretli Tokat’ın kültürel mirası olan Kızık kilimini sosyal sorumluluk vizyonumuz özelinde birleştirerek Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile iş birliği halinde bir projeye dönüştürdük. Burada başta unutulmaya yüz tutmuş somut olmayan kültürel mirasımız olan Kızık kilimini tekrar canlandırmak ve gün yüzüne çıkartmak amacıyla özel öğretim bölümü öğrencilerimizin de desteğiyle özel ihtiyaçlı çocuklarımıza burada eğitimler veriliyor. Kızık kilimi dokuma ustaları sınırlı. Bu alanda da bir ihtiyaç var. Geleneğimizin yaşatılması gerekiyor. Bunu daha önemli kılan özel ihtiyaçlı çocuklarımızın eliyle yapmaları oldu. Özel ihtiyaçlı çocuklarımız okullarını bitirdikten sonra sosyal yaşamdan uzaklaşıyorlar. Bunların sosyal yaşama katılmaları açısından bu projeyi çok kıymetli buluyorum" dedi. (YK-RM-