EKONOMİ - 01 Ekim 2022 Cumartesi 11:35

Turkish Plywood, kontrplakta Avrupa’nın yeni gözdesi

A
A
A
Turkish Plywood, kontrplakta Avrupa’nın yeni gözdesi

Meserretçioğlu Yatırım Grubu yatırımlarından Turkish Plywood, Avrupa’nın kontrplak konusunda yeni gözdesi oldu.

Ürün kalitesi, marka değeri ve rekabetçi fiyat anlamında Avrupa pazarından aldığı payı halihazırda son yıllarda hızlı bir şekilde artıran Meserretçioğlu, yaşanan gelişmeler sonrasında ivmesini daha da yükseltti.

Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Rusya’dan alımları tamamıyla durduran Avrupa Birliği ülkeleri yönlerini farklı ülkelere çevirdi. Plywood/Kontrplak ürünlerinin ithalatına ambargo koyan Avrupa ülkeleri bu talebinin bir kısmını son yıllarda üretim kapasitesini artıran ve ithalatçılıktan ihracatçı pozisyonuna gelen Türkiye’ye yönlendirdi. Avrupa Birliği ülkelerinin hemen hemen hepsinde Türk orman ürünleri konusunda en iyi bilinen ve güvenilen marka olan Turkish Plywood Organization gelen yoğun talep ile bu yönde yatırımlarını artırma kararı aldı.
Uluslararası ticaret, üretim ve markalaşma konusunda uzman olan Meserretçioğlu Yatırım Grubu, bünyesinde yer alan Turkish Plywood yapılanması ile Türk ürünlerinin yurtdışı pazarlara pazarlanmasının yanında üretimini gerçekleştirdiği ürünlerin iç pazar dağıtımında önemli bir marka pozisyonunda.

Özellikle sahip olduğu, huş ağacı, çam ağacı ve ayrıca bunların kombinasyonlarından üretilen ve birçok alternatifleriyle pazara sunulan Redwood Plywood markası inşaat-kalıp sektöründe ön plana çıkarken müteahhitler tarafından özellikle tercih ediliyor.

Firmanın ana kriterleri arasında uluslararası standartlar ve bunlara uygunluklar önemli bir yer tutuyor. Sertifikasyon noktasında tüm Marka ve Ürün Yeterlilik belgelerinin tamamına sahip olan firma önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Avrupa’da ön planda yer alan ve parlayan yıldızlarından biri olma yolunda hızla ilerliyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Prof. Dr. Yücel Namal, "Macaristan’da Osmanlı Döneminde dini hoşgörü hüküm sürmüştür" Türk-Macar ilişkileri üzerine çalışmalar yapan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yücel Namal, Macaristan’da İslam’ın resmi din olarak kabul edilmesinin 109. yılı dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Osmanlı Devleti’nin 150 yıl süren Macaristan hakimiyeti döneminde dini hoşgörünün hâkim olduğunu belirten Prof. Dr. Yücel Namal, Macaristan’daki en önemli İslam eserlerinden birinin Gül Baba Türbesi olduğunu ifade etti. Namal, "Gül Baba, Osmanlı ordusuyla birlikte Macaristan’a gelmiş ve Budin’in fethi sırasında hayatını kaybetmiştir. Bu süreçten sonra türbesi, Macaristan’daki ve çevre bölgelerdeki Müslümanlar için önemli bir merkez haline gelmiştir" ifadelerine yer verdi. Berlin Antlaşması ile Müslüman nüfusun Bosna-Hersek, Avusturya-Macaristan tarafından işgal edildiğini ifade eden Namal, "93 Harbi dediğimiz 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında imzalanan Berlin Antlaşmasıyla (13 Temmuz 1878) Müslüman nüfusun yoğun olduğu Bosna-Hersek’in, Avusturya-Macaristan tarafından işgal edilmiştir. Böylece birçok Müslüman geçici ya da sürekli olarak Macaristan’a yerleşmiştir. Macaristan’daki ve Bosna-Hersek’teki Müslümanlar dini bayramlar vesilesiyle Budapeşte’de bulunan Müslümanların tek kutsal yeri olan Gül Baba türbesinde buluşuyorlardı" dedi. 1909 yılında Osmanlı Hükümeti tarafından Macaristan’a gönderilen imam Abdüllatif Tanrısever’in Türk öğrenciler için öğretmen olarak görevlendirildiğini belirten Prof. Dr. Yücel Namal, Abdüllatif Efendi’nin Gül Baba Türbesi’nde cuma ve bayram namazları kıldırarak hutbeler verdiğini söyledi. Namal, "Birinci Dünya Savaşında yapılan müttefiklik ve bunun sonucunda doğan dostluğun neticesi olarak 5 maddelik İslamiyetin Macaristan da resmi din olarak kabulünü içeren yasa 30 Mart 1916 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yasa Avrupa kıtasında müstesna bir örnek olarak tarihteki yerini almıştır. Bu yasanın çıkmasında başta Macaristan’daki Başşehbender Ahmet Hikmet Müftüoğlu ve Bosna-Hersekli Müslümanların önemli katkısı olmuştur. Bu yasa Avrupa kıtasında çoğunluğu Müslüman olmayan bir ülkede kabul edilmesi açısından da önemlidir" diye konuştu.