DÜNYA - 22 Nisan 2025 Salı 07:35 | Son Güncelleme : 22 Nisan 2025 Salı 07:39

Trump yönetimi kaçak göçmenlerin 7 gün içinde ülkeyi terk etmesini talep etmeye hazırlanıyor

A
A
A
Trump yönetimi kaçak göçmenlerin 7 gün içinde ülkeyi terk etmesini talep etmeye hazırlanıyor

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, Meksika sınırından geçici izinle ülkeye giren ve henüz resmi statü kazanmamış göçmenlerin 7 gün içinde ABD’yi terk etmesini talep etmeye hazırlanıyor. Karardan on binlerce Türk vatandaşı da etkilenebilir.

Parole statüsündekiler için toplu sınır dışı hazırlığı

Trump yönetimi, Meksika sınırından geçici giriş izniyle (parole) ABD’ye giren göçmenlere yönelik kapsamlı bir sınır dışı planı üzerinde çalışıyor. İsmini vermek istemeyen bir Beyaz Saray yetkilisinin verdiği bilgiye göre, İç Güvenlik Bakanlığı (DHS), bu kişilerin 7 gün içerisinde ülkeyi terk etmesini öngören bir kararname hazırladı.

Resmi statü kazanmamış göçmenler hedefte

Söz konusu karar, özellikle parole statüsünde bulunan, henüz iltica başvurusu yapmamış ya da resmi bir göçmenlik statüsü kazanmamış kişileri kapsıyor. Bu kapsamda yer alan kişilerin çalışma izni gibi tüm geçici haklarının da bu karar ile sona ereceği ifade ediliyor.

"Meksika üzerinden yasa dışı yollarla giren tüm göçmenler bu kategoriye alınacak"

Yetkili, mahkeme süreci devam eden kişilerin dahi sınır dışı edileceğini vurgulayarak, "Meksika üzerinden yasa dışı yollarla giren tüm göçmenler bu kategoriye alınacak. Hedefimiz, bu kişilerin 7 gün içinde sınır dışı edilmeleri" açıklamasında bulundu. Federal hükümetin hazırladığı bildiride, İç Güvenlik Bakanlığı’nın yanı sıra yerel kolluk kuvvetlerinin de sınır dışı sürecine aktif olarak katılmaları yönünde emir verileceği belirtildi. Mahkemelere yapılacak itirazların süreci sekteye uğratmaması için gerekli önlemlerin alınacağı kaydedildi. Hazırlanan yazıya göre, 7 gün içinde ülkeden ayrılmayan kişilerin sınır dışı edileceği, para cezası ve cezai işlemlerle karşı karşıya kalabilecekleri uyarısı yapıldı. Karar, ABD genelinde parole ile bulunan on binlerce göçmeni, özellikle de kaçak yollarla ülkeye giriş yapan Türk vatandaşlarını doğrudan etkiliyor.

Türk toplumunda büyük endişe

Ocak ayında bildirilen resmi rakamlara göre, Meksika üzerinden ABD’ye geçen Türk vatandaşı sayısı 60 bini aşmış durumda. Bu kişilerin önemli bir kısmının hala geçici statüde olduğu ve bu karar kapsamına girebileceği belirtiliyor.

Çıkış bildirimi dijital olarak yapılabilecek

ABD’den kara yolu ile ayrılacak kişilerin, çıkışlarını CBP One mobil uygulaması veya i94 web sitesi üzerinden resmi olarak bildirmeleri gerektiği de duyurulan belgede yer aldı.

Dilek Kaya

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."