GÜNDEM - 23 Şubat 2018 Cuma 00:23

Tokat'ta ne yenir, meşhur yöresel yemekleri nelerdir, meşhur yiyecekleri nelerdir?

A
A
A
Tokat'ta ne yenir, meşhur yöresel yemekleri nelerdir, meşhur yiyecekleri nelerdir?

Zengin bir sofra kültürüne sahip olan Tokat ilimizin meşhur yemekleri nelerdir? Tokat'ın meşhur yiyecekleri neler, Tokatta ne yenir? İşte Tokat'ın lezzetlerini ele aldığımız detaylı haberimiz...

Tokatta ne yenir? Tokat lezzetleri nelerdir? Zengin bir sofra kültürüne sahip olan Tokat ilimizin meşhur yemekleri nelerdir? Tokat'ın meşhur yiyecekleri neler, Tokatta ne yenir? İşte Tokat'ın lezzetlerini ele aldığımız detaylı haberimiz... Cümlelerle anlatılamaz lezzetler bütünü... Eşsiz tabiat güzelliğini, tarihini, coğrafyasını, kültürünü yansıtan; birçok tarihî figüre, sanatçıya ve gezgine yüzyıllar boyunca ilham veren şehir... Yolumuz bu hafta Tokat’a düştü. Hiç şüphesiz Tokat, Anadolu’nun en özgün ve lezzetli mutfaklarından biri. Bunu da Yeşilırmak ile Kelkit havzalarının bereketli toprakları üzerinde kurulmuş olmasına ve 6 bin yıllık tarihî boyunca hem ticaret hem kültür merkezi olmasına borçlu.

Dünyaca ünlü bağ yaprağı, baş döndüren armutları, yüz akı kirazı, müthiş lezzetli mahlep, tadı özgün, kokusu mis yerli kazova domatesi, sağlıklı ve doğal kuşburnu. Dünyanın en kaliteli cevizi, dünyada örneği olmayan narince üzümü, yok denecek kadar ince zarlı benzersiz biberi, mercimek ve yarması... Daha sayamadığımız pek çok ürünüyle Tokat, âdeta cennet. Ayrıca Herek ve Karakaya gibi lezzetini korumayı başarmış özgün küçükbaş hayvan ırklarına da sahip.

Tokat'ta ne yenir, meşhur yöresel yemekleri nelerdir, meşhur yiyecekleri nelerdir?

Anadolu’nun birçok yöresinde bulunan yemeklerin dışında orijinal lezzetleri var: Bacaklı Çorba, Bütün Çorba, Düğü Çorbası, Helle Çorbası, Alaca Patlıcan, Dolma İçi, Çemenli, Pehlili Pilav, Düğü Tavası, Ferfene, Etli Pırasa Sarması, Ispanaklı Mıhlama, Patlıcan Turşulu, Sohta Cörme, Hıçın, Tımbıl, Nivik, Çakır Pilav, Üzümlü Pilav, Tis Böreği, Gelmiş, Cıstıl, Dene Hasuda, Erik Çiri, Kesme Yufka, Kavlak Börek, Yaş Börek, Güdül, Sini Çevirme.

Kebapların en görkemlisi, hazırlanmasından sunulmasına kadar tam bir başyapıt olan Tokat Kebabı; etlisi, baklalısı ve eriklisiyle çeşitli yaprak sarmaları, Bat, Çalma Pekmez, Çemen, Köme, pişirilmeden yenilebilen Bez Sucuk... Saymakla bitmiyor. Kentin mutfağı, Tokat evlerinin şekillenmesinde de önemli rol oynamış. Neredeyse tüm eski evlerde konserve, salça, peynir ve yaprak gibi ürünler için “Kiler” bulunur.
Tokat’ın mutfak anlamında en önemli isimlerinin başında şüphesiz Hasan Erdem gelir. Saklı Bahçe ile kalıcı bir değer oluşturan Ender Gürdere; yöreye bir ömür adayan Namık Koplu ve kahvaltı kültürüne yeni bir soluk getiren diş doktoru Necla Peri de dikkat çeken isimler... Şüphesiz ki Tokat’tan bir dünya markası çıkaran Diren ailesi ve DİMES unutulmaz, unutulamaz. Buraya kadar her şey şahane fakat birkaç kurum ya da kişinin gayreti yeterli değil. Korkarım ki yöneticiler, yavaş yavaş yok olan bu muhteşem gastronomi zenginliğinin farkında değil. Tokat bulunduğu konum, elindeki varlıklarla düşünüldüğünde ne yazık ki hak ettiği yerde değil. Yapılması gereken; bilhassa yöneticiler için farkında olmak ve doğru adımlar atmak. Hepsi bu.

ALMADAN DÖNME
Bez Sucuk, Çalma Pekmez,
Cevizli Çörek, Narince
Yaprak, Kuşburnu,
Çemen, Tokat Yazması.

NEREDE YENİR
Tokat Kebabı: Saklı Bahçe, İşeri Petrol, Ata Ocağı
Cevizli Çörek ve Yağlı: Çökeleğin Oğlu
Çökelekli Katmer: Saklı Bahçe

Tokat'ta ne yenir, meşhur yöresel yemekleri nelerdir, meşhur yiyecekleri nelerdir?

BAT
Malzemeler:
1 su bardağı yeşil mercimek
1 çorba kaşığı domates salçası
2 adet kabuğu soyulmamış çekirdekleri alınarak küp doğranmış domates
1 çay bardağı iri dövülmüş ceviz
4 dal ince doğranmış yeşil soğan
6 dal ince doğranmış dereotu
1 çorba kaşığı kuru reyhan veya 4 dal ince doğranmış taze reyhan
1 çay kaşığı pul biber
Tuz
Salamura asma yaprağı 200 g

Yapılışı
Yeşil mercimek, 4 su bardağı su ve tuz ile pişirilir (çok yumuşamasına izin vermeyiniz). Soğumaya bırakılır (suyu süzülmeden). Soğumuş olan sulu mercimeğimize salça ilave edilerek karıştırılır. Ardından kalan bütün malzemeler sulu karışımımıza çiğ olarak eklenir ve salamura asma yaprağı eşliğinde servis edilir.

EKTİ BİÇTİ PİŞİRDİ
Tijen Ziyal 1963 Ankara doğumlu. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu. Evli, üç evlat sahibi. Klasik bir anne. 2001-2003 yılları arasında çalışma hayatına başlıyor. Batik firması Genel Müdürlüğü görevinde, kurumsal kimlik ve mağazacılık sektörünün ilk temellerini atıyor. O yıllarda Hong Kong Trade Center’a katılan ilk ve tek Türk firması unvanı ile yurda başarı getiriyor. Aslında buraya kadar Tijen Ziyal, ilgimizin dışında ama tüketmek üzerine kurulu bir hayat yerine ülkemiz için üretmeyi, iz bırakmayı seçince radarımıza girdi. Bu çerçevede ilk adımını, 2013’te dünyada global mevsim değişiklikleri ve tarımla etkileşimini izlemek ile atıyor.

Bitkilerin gücü keşfedince Türkiye’nin bütün Avrupa ülkelerinden daha fazla bir biyoçeşitlilik sahip olduğunu öğrenmiş. Tıbbi bitkileri tanımak ve onlardan sağlık amaçlı yararlanmak konusunda atalarımızın hassasiyetinin farkına varmış. Konuya dair kişi ve kurumları harekete davet etmek düşüncesiyle işe koyulmuş.

Beyaz dut meyvesi içindeki saf şifayı paylaşmak amacıyla başladığı serüveninde tarım sektöründe ülkemizin kalkınması adına öncü görevi üstlenmiş. “Sağlıklı beslenme ile olur” diyerek atalarımızdan bize kalan tarım kültürüne ve cömert topraklarımıza hak ettiği değeri kazandırmayı amaçlamış. Bu amaçla kurduğu araştırma ortamı ürünlerini IMMUNFLEX markası ile kamuoyu ile paylaşıyor. Bu çalışmalarda üniversitelerin desteğini alıyor. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Teknoloji Transfer Merkezi ve Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Fitoterapi Merkezi ile de çalışmalar sürdürüyor. Erzincan’nın Kemaliye ilçesinde 2017 yılı Aralık ayında belediye ile bir iş birliği anlaşması imzalamışlar. Onlara tahsis edilen 1000 metrekare arsada bitki kurutma, pekmez üretim tesisi ve bir araştırma laboratuvarı projeleri bulunuyor. Yani bir ilin, ilçenin ekonomik geleceğine ilişkin çok önemli bir çaba içinde. Özetle; ülkemizin Tijen Ziyal gibi üreten, ürettiğinin farkında olarak anlatan, paylaşan insanlara her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var. Yüreğiniz gibi yolunuz da açık olsun.

Tokat'ta ne yenir, meşhur yöresel yemekleri nelerdir, meşhur yiyecekleri nelerdir?

AYVA TATLISI

Malzemeler:
2 adet ayva
4 Türk kahvesi fincanı toz şeker
2 Türk kahvesi fincanı su
100 g Kaymak
100 g Dövülmüş Antep fıstığı

Yapılışı
Ayvalar soyulur, ortadan ikiye kesilir ve çekirdekleri alınarak bir kenara ayrılır (çekirdekler sonradan kullanılacak). Ayvaların çekirdek hazneleri iyice temizlenir yıkanır, bir tencereye alınır. Ayvaların üzerine şeker su ve ayva çekirdekleri ilave edilip tencerenin ağzı kapatılır. Ayvalar iyice yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişirilir. Pişen ayvalar bir kaba alınır ve soğumaya bırakılır. Ardından ortaları kaymakla doldurulur, üzerlerine Antep fıstığı dökülerek soğuk servis edilir.

TOKAT'IN DOĞAL GÜZELLİKLERİ NELEDİR?

TOPÇAM YAYLASI Tokat il merkezine 15.km ve 1600 metre yükseklikteki Topçam yaylası temiz havası ve gür ormanları ile olağanüstü bir güzelliğe sahiptir.Yazın yayla evlerinde kalan insanların sıcak konukseverliği misafirleri memnun etmektedir.

Tokat'ta ne yenir, meşhur yöresel yemekleri nelerdir, meşhur yiyecekleri nelerdir?

SELEMEN YAYLASI Tarih, kültür ve doğal zenginliğin bir arada en üst seviyeye ulaştığı yaylamızdır.1514 yılında çaldıran seferine çıkan Yavuz Sultan Selim, ordusu ile bu yaylada konaklamış ve Cuma namazını bu yaylada kılmıştır.O günden günümüze kadar ilkbahardan itibaren ilk kar düşene kadar her Cuma günü Selemen ‘de yayla pazarı kurulmaktadır.Kurulan pazarda hala mübadele usulü alışverişin yapılıyor olması, yörenin kültürel zenginliğini gösterir.

BATMANTAŞ YAYLASI: İl merkezine 28 km uzaklıkta ve 1850 metre yükseklikteki Batmantaş Yaylası sık ve gür çam ormanları tertemiz yayla havası ve buz gibi suları ile yayla turizminde hizmet etmeyi beklemektedir.

AKBELEN ( BİZERİ) YAYLASI: Tokat il merkezine 29 km uzaklıktadır.Çevrenin en büyük yaylasıdır.(1740 metre).Çim kayağına uygun geniş kırsal alanı, çam ve kayın ağaçlarından oluşan muhteşem manzaralı ormanlarla çevrilidir.

DUMANLI YAYLASI: İl merkezine 70 km. uzaklıkta ve 2578 metre yükseklikteki Dumanlı yaylasında rengarenk yayla çiçeklerinin görüntüsü, insanın yaşam sevincini bir kat daha arttırmaktadır.Dumanlı yaylası zinciri çevresinde başta Çatak Yaylası olmak üzere 40 dan fazla yayla bulunmaktadır.

ÇAMİÇİ YAYLASI:Tokat’ın Karadeniz’ e açılan dağları üzerinde bulunan Çamiçi yaylası yazın insanlara konaklama hizmeti vermektedir.Her yıl Niksar Belediyesince Çamiçi yayla şenlikleri burada düzenlenmektedir.Çamiçi yaylasında Turizm Bakanlığından yatırım belgeli tesis yanında nitelikli apart konaklama yerleri ve lokantalar yaz kış hizmet sunmaktadır.

ZİNAV GÖLÜ: Reşadiye İlçesinin Yolüstü ( Meğedün) Köyüne 3 Km uzaklıktadır.Gölün suları tatlıdır.Göl bir dere ve küçük sularla beslenir.Ortalama 1.5 km2 alana sahiptir.Gideğeninden ( Gölyalağından) boşalan sular, Kelkit Çayı’na ulaşır.Kenarında bataklık yerler yoktur.Ortalama derinlik 10-15 m. Civarındadır.Etrafı korunmaya alınmış orman alanıdır.Gölde kızılkanat denilen çok lezzetli bir tatlı su balık türü yaşamaktadır.

KAZ GÖLÜ: Tamamına yakını sazlıklarla kaplı olan Kaz Gölünün kıyısında akşam güneşinin batışını seyretmek yeterde artar bile .Saksağan, akleylek, angıt, alaca balıkçıl, akkuyruk, sallayan, karatavuk, küçük batağan gibi onlarca çeşit kuşu barındıran Kaz gölünde sazlar arasında ilkel sallarla gezinti yapmanın heyecanını yaşamak apayrı bir zevktir.Orman Bakanlığınca Kaz Gölü Yaban Hayatı Koruma Sahası olarak tefrik edilerek avlanma yasaklandıktan sonra kuş türleri artmıştır.

GÖLLÜ KÖY GÖLÜ: Reşadiye ilçesinin aynı isimle anılan köyü sınırları içerisinde yer alan göl doğal bir güzelliğe sahiptir.

MESİRE YERLERİ

Gıj gıj tepesi: Tüm haşmetiyle Tokat’ın bir bölümünü kuşatan gıj gıj tepesi, özellikle sıcak havalarda Tokatlıların serinlemek için çıktıkları, çam kokularının buram buram yayıldığı, Tokat’ı adeta uçaktan seyrediyor havası veren olağanüstü güzellikte bir mesire yeridir.Gümenek:tarihi Komana Pontika yerleşim yeri üzerinde yer alır.Tokat’a 10 km .mesafededir.Tozanlı çayının etrafını çevreleyen asırlık ulu ağaçların altında serinleyerek piknik yapmanın zevki bambaşkadır.Özellikle hafta sonları Tokatlıların ilk uğrak yeridir.

Belediye Şehitler Parkı: Şehir merkezinde Yeşilırmak etrafında belediyece düzenlenmiş şehitler parkı, özellikle akşam saatlerinde Tokatlıların semaverde çay içme keyfini yaşadığı güzel bir mekandır.
Ayrıca :Topçam Tekmezar, Batmantaş Yaylası, Alan yaylası, Gözova Regülatörü, Gökçeyol Göleti, Almus Orman evleri, Almus Belediye Parkı, Çatak Yaylası, Niksar Çamiçi Yaylası, Ayvaz Parkı, Erbaa Düden Gölü, Reşadiye Zinav Gölü, Kurt Gölü, Selemen Yaylası, Zile-Şeyh Ahmet, Esvap Çayı, Başçiftlik Düden Yaylası, Sulusaray-Kaplıcalar, Artova Alçakgedik, Baraj bölgemizin mesire yerlerinin başında gelir.

Türkiye gazetesi  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Ağız sağlığına karşı uzman uyardı Ağız sağlığının önemine dikkat çeken Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Diş Tabibi Ayça Başar, “Ağızda bulunan bakteriler kan yoluyla diğer organlara geçerek kalp ve damar hastalıkları gibi sorunlara yol açabilir” dedi. Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Diş Tabibi Ayça Başar, vatandaşlara uyarılarda bulundu. Ağız sağlığının önemine dikkat çeken Ayça Başar, sağlıklı bir vücudun temelinin ağız sağlığından geçtiğini vurguladı. Dişlerin ağrısız olmasının sağlıklı olduğu anlamına gelmediğinin altını çizen Başar, ağızdaki bakterilerle çeşitli hastalıkların ortaya çıkabileceğini belirtti. “Kalp ve damar hastalıkları gibi sorunlara yol açabilir” Ağız temizliğinin vücut sağlığının korunmasında önemli bir rol oynadığını belirten Diş Tabibi Ayça Başar, “Sağlıklı bir ağız ve diş yapısına sahip olmak, sağlıklı bir yaşam sürmenin temel adımlarından biridir. Ağız sağlığı yalnızca dişlerin sağlığı ile sınırlı olmayıp, genel sağlığımızla doğrudan ilişkilidir. Ağızda var olan hastalıklar, sistemik sağlık sorunlarına yol açabilir ve bu nedenle erken teşhis oldukça önemlidir. Diş sağlığını korumak, vücut sağlığını korumanın önemli bir parçasıdır. Dişlerin ağrısız olması, her zaman sağlıklı oldukları anlamına gelmez. Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları genellikle belirti vermez, bu nedenle düzenli diş hekimi kontrolleri büyük önem taşır. Yılda en az iki kez yapılan rutin muayeneler, diş çürüklerinin erken tespiti ve tedavi edilmesini sağlar. Erken müdahale, hem diş kayıplarını engeller hem de daha ciddi sağlık problemlerinin önüne geçilmesine yardımcı olur. Ayrıca, ağızda bulunan bakteriler kan yoluyla diğer organlara geçerek kalp ve damar hastalıkları gibi sorunlara yol açabilir” diye konuştu. “Ağız bakımı alışkanlıklarını erken yaşta kazandırmalıdır” Çocukların erken yaşta ağız sağlığına yönelik eğitim almaları gerektiğini açıklayan Başar, “Ağız ve diş sağlığının korunması, her yaşta büyük önem taşır. Anne adaylarından başlayarak gebelik döneminde annenin ve bebeğin ağız ve diş sağlığı düzenli olarak takip edilmelidir. Bu, hem annenin sağlığını korur hem de doğacak bebeğin ağız sağlığının temellerini atar. Çocukluk dönemi de ağız sağlığının temelinin atıldığı bir dönemdir. Bu dönemde doğru ağız bakım alışkanlıkları edinilmelidir. Ailelere, diş hekimlerine ve aile hekimlerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Diş hekimleri, ailelere 6 aylık periyotlarla diş hekimi kontrollerinin önemini anlatmalı, çocukların ağız bakımı alışkanlıklarını erken yaşta kazandırmalıdır” dedi.
İstanbul Yenidoğan Çetesi davasında bebek için "Fişi çek" diyen sanık savunma yaptı İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine üçüncü gününde devam ediliyor. Bebek için "fişi çek" talimatında bulunduğu iddia edilen Rıza Keykukubad, savunma yaptı. Duruşmada söz alan Kaya bebeğin müşteki ailesinin avukatı ise, müvekkilinin çocuğunu bisküvi kutusuyla teslim aldığını ve kucağında götürdüğünü, bu durumda sanığın ifadelerini kabul etmediklerini belirtti. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 3. gününde adliyenin konferans salonunda devam ediyor. Tutuklu sanık Damla Atak’ın ardından tutuklu sanık Rıza Keykukubad, savunma yaptı. "Kaya bebeği hayatımda hiç görmedim, müdahalede bulunmadım" Hemşire yardımcısına bir bebeğin fişini çekmesi yönünde talimatta bulunduğu öne sürülen Rıza Keykukubad, iddiaları yalanladı. Savunmasında, 20 yıllık doktor olduğunu ve 55 yaşında olduğunu söyleyen sanık Rıza Keykukubad, "Hiçbir soruşturmada sanık olmadım. Pratisyen hekimim, Esenyurt’ta bulunan Sağlık Bakanlığı onaylı muayenehanemde doktorluk yapıyorum. Hiç görmediğim bir bebeği öldürmekle suçlanıyorum. Bana süre tanıyın ve beni dinleyin. Ben hiçbir zaman Esenler Güney Hastanesinin doktoru olmadım, orada çalışmadım, sözleşmem olmadı. Kaya bebeği hayatımda hiç görmedim, müdahalede bulunmadım. Güney Hastanesinin Başhekimi Ali Bey’di. Kaya Bebek 13 Kasım tarihinde vefat etti. Eşim o tarihte hastanede çalışmıyordu. Bebeğin doğumu 13 Kasım, vefat tarihi 15 Kasımdı. Başhekim bana 15’inde iş başı yapabilirsiniz demişti. Eşim Duygu Hastanesi’ne sabah gelir akşam çıkardı. Saat 19.00 ile 20.00 arasında benim hiçbir yoğun bakımla alakam yoktu. Bebek Kaya, hastaneyle iş anlaşması yaptığım sırada vefat etmiştir. Ben ve eşim bebek Kaya’yı görmedik. Bebek ben hastaneden ayrıldıktan 16-17 saat sonra bebek ex oldu. Yukarıda Allah var, ne kadar oyun oynamaya çalışsalar da, çocukları benden uzak tutsalar da Allah görüyor. Özetle her ne kadar iddianamede, delilsiz bir şekilde Kaya bebeğin ölümünden sorumlu tutulsam da, eşim o tarihte işe başlamamıştır. Denetim raporunda bu bellidir. Orada Başhekim var, yoğun bakım doktoru var, ben yanlış bir şey yapsam bunu görürlerdi" dedi. "Kimseye bir yönlendirme yapmadım, benim böyle bir yetkim yoktu, ben de bir babayım, ben neden böyle bir şey yapayım?" Savunmasına devam eden sanık, "Damla dahil birçok kişi, benim hakkımda çirkin iftiralar attılar. Kimseye bir yönlendirme yapmadım, benim böyle bir yetkim yoktu, ben de bir babayım, ben neden böyle bir şey yapayım? Gerekli herkese tedavi uyguladım, bunların hepsi yalandır, iftiradır gerçek değildir. Kimseyle maddi veya manevi ortaklığım yoktur, kimseden bu işler için para almadım. Dört aydır tutukluyum, tek suçum iki üç tane hemşire kendi aralarında benim adımı geçirmişler" ifadelerini kullandı. "Müvekkilim çocuğunu bisküvi kutusuyla teslim aldı" Duruşmada söz alan Kaya bebeğin müşteki ailesinin avukatı, müvekkilinin çocuğunu bisküvi kutusuyla teslim aldığını ve kucağında götürdüğünü, bu durumda sanığın ifadelerini kabul etmediklerini belirtti. Duruşmaya ara verildi.
Rize "Aşağıyı görene kadar deprem oluyor sandık" Rize’nin Çayeli ilçesinde yaşanan heyelanın ardından ortaya çıkan yeni güvenlik kamerası görüntülerinde, heyelan gerçekleştiği esnada uyuduğu koltuktan panikle kalkmaya çalışan Abdullah Çermen o anları, ’Biz deprem oluyor sandık’ ifadeleriyle anlattı. Eskipazar Mahallesi’nde yaşanan ve Yakup Özcan Bayraktar’ın ölümü ile sonuçlanan heyelanın ardından, yan binada oturan Çermen ailesinin oturma odasında bulunan güvenlik kamerası da heyelanın olduğu dakikaları kaydetti. Kayıtlarda o sırada koltukta uyuyan 55 yaşındaki Abdullah Çermen, bir anda yüksek ses ile uyanarak koltuktan düşüyor. Ne yapacağını şaşıran Çermen, içeride bulunan babasının yanına gidiyor. Ardından telefona sarılan Çermen, tanıdıklarına ‘deprem olup olmadığını’ soruyor. O anlar ise odayı anbean kaydeden güvenlik kamerasına yansıyor. O anları anlatan Abdullah Çermen, ilk etapta uzun bir süre deprem oluyor sandıklarını ifade ederek, "Saat 6.35 sularında ani bir gürültüyle şok olduk. Biz ilk etapta deprem olduğunu zannettik çünkü 5 gün önce yine Rize’de bir deprem olmuştu. Onun da belki etkisi vardı. Hatta babam ‘Deprem oluyor’ diye yattığı odadan seslendi. Ben de kalktım ‘Sakin olun’ diyerek onları uyardım. Biz hala deprem olduğunu zannediyorduk, farkında değildik. Saate bakıyorum, hatta birilerini arıyorum ‘Sizde deprem oldu mu?’ diye. Onlar ‘Yok biz bir şey hissetmedik’ diyor. Ne zaman ki balkondan aşağıya baktığımızda yan blok dibine yolun ortasında bir toprak yıkıntısı gördük. Acaba dedim bina mı çöktü deprem nedeniyle. Hala biz olayı deprem zannediyoruz. Hemen akabinde, bir 10 dakika sonra aşağıya inerek anladık ki heyelandan dolayı bu olay gerçekleşmiş” şeklinde konuştu. Aşağıya indiğinde arabasını kurtarmaya çalışanlar olduğunu gördüğünü dile getiren Çermen, "7 katta oturuyorum. O gecede hiç uyumamıştım. Şiddetli bir yağmur devam ediyordu. Ben ara ara kalkıp dereye bakıyordum. Bulunduğumuz alanda çok şiddetli bir yağmur vardı. Ben de kendi kendime dedim ki herhalde yukarılarda yağmur yok, dere kabarmıyor. Aşağıya inen ilk insanlardan bir tanesi bendim. Kimisi arabasını alıyordu, almaya çalışıyordu. O molozların altında acaba biri var mı yok mu diye merak ediyorduk. Bakıyorduk, sesleniyorduk. Sonrasında işte yetkililer geldi, olaya müdahale etti” dedi.
Samsun Atakum’da çocuklara hakları anlatıldı Samsun’un Atakum Belediyesi tarafından, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlik kapsamında uzmanlar tarafından çocuklara hakları anlatıldı. Atakum Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü, Özgecan Kadın Danışma Merkezi ile Atakum Kent Konseyi Kadın Meclisi iş birliğinde 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Atakum Ortaokulu’nda farkındalık eğitimi gerçekleştirildi. Programda, Samsun Barosu Çocuk Hakları Komisyonu’nda görevli Avukat Fatma Suğanlı ve Avukat Nursena Gündoğdu, çocuk hakları konusunda öğrencilere önemli bilgiler verdi. ‘Çocuk hakları sözleşmesi’ ve ‘hak ihlalleri’ başlıklarının ele alındığı eğitim programının ardından öğrencilerin soruları cevaplandırıldı. Atakum Belediye Başkan Yardımcısı Nurşen Dikmen, etkinlikte yaptığı konuşmada, “Atakum Belediyesi olarak sizlerde çocuk hakları konusunda farkındalık oluşturmak, sizlerin haklarını sizlere hatırlatarak, haklarınızın ne olduğunu bir kez daha sizlerle paylaşmak için geldik” dedi. “Hem kanunen, hem de ahlaken korunması gereken haklar” Avukat Fatma Suğanlı öğrencilere yönelik yaptığı konuşmada, “18 yaş altı herkes çocuktur ve bazı hakları vardır. Bütün haklarımız, kanunlarca düzenlenir. Bu noktada sizin korunmanız da kanunlarca düzenlenmektedir. Çocuk hakları sözleşmemiz var ve sözleşmede ‘18 yaşından küçük herkes çocuktur’ diyor. Çocuk hakları, hem kanunen hem de ahlaken korunması gereken haklardır. Doğuştan sahip olduğumuz eğitim, sağlık, yaşama, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel her türlü istismar ve ihmale karşı korunma gibi haklarınızı sağlamaktadır. Çocuk hakları eğitimi, çocuklara hakları ihlal edildiğinde ne yapılması gerektiğini gösterir ve tüm insanların haklarının içtenlikle korunmasını sağlar” ifadelerini kullandı. Avukat Nursena Gündoğdu da “İstismar sadece bedensel değildir. Şiddet sözlü, psikolojik, akran zorbalığı, siber gibi farklı şekillerde olabilir. Bu durumda, en başta koruma özelliği devletimizdedir. Devlet, sizi korumak zorunda. Devlet kanalları olarak öğretmenlerimize, polise, jandarmaya ‘benim haklarım zedeleniyor’ diyebilirsiniz. Bunu demekten hiçbir zaman çekinmeyin. Biz, her zaman yanındayız” diye konuştu.