GÜNDEM - 10 Mayıs 2014 Cumartesi 08:37

Tepeli pelikanlar halkalandı

A
A
A
Tepeli pelikanlar halkalandı

Türkiye’nin en önemli sulak alanlarından biri olan Aydın ili sınırları içerisindeki Büyük Menderes Deltası’nda, WWF-Türkiye(Doğal Hayatı Koruma Vakfı)’nin desteklediği 'Tepeli Pelikanları Koruyoruz' projesinin çalışmalarına devam ediliyor.

Proje kapsamında Büyük Menderes Deltası’ndaki tepeli pelikanlar halkalandı.
Ege Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen çalışmalara Prof. Dr. Mehmet Sıkı, Dr. Ortaç Onmuş, Biyolog Orhan Gül, Mustafa Korkmaz, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Hibe Programı Sorumlusu Çağrı Göcek, Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği(EKODOSD) Başkan Bahattin Sürücü ve üyeler Nuray Çelik ve Hüseyin Nohutlu katıldı.
Yapılan çalışmaları anlatan Kuşadası EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, “Halkalama çalışmaları için Büyük Menderes Deltası’nda bulunan Tepeli Pelikanların üreme alanlarına gidildi ve kullanılacak malzemeler teknelerle getirildi.Pelikan yavrularını içeri alacak çevrik sistemine ait düzenekler ekip tarafından hazırlandı.Geçtiğimiz yıllara oranla pelikan yavrularının bu yıl artış gösterdiği görülürken, Bir araya toplanan yavrular çevrik sisteminin içine sokularak halkalama için hazır hale getirildi.Çevrikten alınan pelikan yavruları ekip tarafından görev paylaşımıyla halkalamaları yapılarak tüy örnekleri alındı. Halkalaması biten pelikan yavruları tekrar denize bırakıldı ve yuvalarına döndü. Büyük Menderes Deltası’na gelen turistlere Tepeli Pelikanlar hakkında ve yapılan çalışmalarla ilgili bir sunum gerçekleştirdik. Yerel ekonomiye ve bölge turizmine katkı yapması için, uluslar arası ölçekte kuş gözlem turizminin sulak alanlarda geliştirilmesine sağlamaya çalışacağız. Doğa Koruma ve Milli Park Genel Müdürlüğü’nün izni, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)’nin destekleri ve EGE Üniversitesi işbirliğiyle 15 ay sürecek proje kapsamında Tepeli Pelikan kolonileri düzenli olarak izlenecek, Büyük Menderes Deltası ve Gediz Deltası’nda her geçen yıl artan kıyı erozyonu ve şiddetli fırtınalar sonucu yok olan üreme kolonilerinde yuva restorasyonları yapılıp, üreme adalarında platform yuvaları dizayn edilerek alana yerleştirilmeleri sağlanacaktır “ dedi.
Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Sıkı ise “Bugün Karina Dalyanında Tepeli Pelikanların halkalama çalışmasını gerçekleştirdik. Halkalama çalışmasıyla pelikanların gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında hangi alanlara kışlamak ya da beslenmek için gittiklerini tespit etmek amacıyla bu çalışmayı gerçekleştirdik. Bu çalışmayı Kuşadası EKODOSD derneğiyle işbirliği protokolü kapsamında gerçekleştirdik. Projeyi EKODOSD’la birlikte, Tubitak desteği DKMP Genel Müdürlüğü’nün izni kapsamında, Orman ve Su İşleri 4. Bölge Müdürlüğü’nün, Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Park Müdürlüğü’nün ve Aydın Şube Müdürlüğü’nün bilgileri dahilinde gerçekleştirdik. Tepeli pelikanları izlemeye devam edeceğiz“ diye konuştu.
Ege Üniversitesi’nden Ornitolog Dr. Ortaç Onmuş da “Tepeli Pelikan Nesli Küresel Ölçekte tehlike Altında olan bir kuş türüdür. Bu türün ülkemizde üreyen populasyonu 1960-80 yılları arasında büyük ölçüde azalmıştır. 2000’li yıllara 250 çifte kadar gerilemiştir. Tepeli pelikanların korunması ve izlenmesi için 2011 yılında Tubitak tarafından desteklenen proje Ege Üniversitesi bünyesinde uygulanmaya başlanmıştır. Uygulanan proje kapsamında üreyen Tepeli Pelikan popülasyonu 500 çifte yaklaşmıştır. Üreyen Tepeli Pelikan sayısı artarak, projemiz kapsamında yapılan çalışmalarda özellikle Büyük Menderes ve Gediz Deltası’nda üreyen popülasyonun üreme adaları kıyı erozyonu ve şiddetli bahar fırtınaları ile tehdit altında olduğunu belirledik. Tepeli Pelikanları korumak için EKODOSD ile ortaklaşa olarak WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)’ye bir proje başvurusunda bulunduk. WWF-Türkiye’nin desteklediği proje kapsamında bugün Büyük Menderes Deltası’nda Tepeli Pelikanları halkaladık ve yuvaların durumunu yerinde gördük. Gözlemlerimiz sırasında pelikan yavrularının, özellikle İsrail Sazanı (Carasius sp) ile beslendiklerini gördük. Bu gözlemlerimizi balıkçı kooperatifiyle paylaştık ve aldığımız balık örneklerini balıkçılara gösterdik“ dedi.

ZAFER HACISALİHOĞLU
AYDIN

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Adana’da gül hasadı yüz güldürdü Adana’nın Yüreğir ilçesinde hasadına başlanan gül, Öğretmenler Günü’ne hazırlanan üreticisinin yüzünü güldürdü. Serada dalında 15-17 liraya satılan gül, kentteki çiçekçilerde tanesi 40-50 liradan alıcı buluyor. 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne sayılı günler kala çiçekçiler satış potansiyelinin büyük olduğu gün için hazırlıklarını yapıyor. Adana’nın Yüreğir ilçesindeki gül seralarında ise hasat yoğunluğu yaşanıyor. Yurt içindeki siparişlere yetişmeye çalışan çiçekçiler, talebin yoğunluğundan dolayı oldukça memnun olurken fiyatlar ise çiftçiyi sevindiriyor. Dönümden ortalama 8 bin adet gül verimi alınırken serada dalında 15-17 liraya satılan gül, kentteki çiçekçilerde tanesi 40-50 TL arasında alıcı buluyor. Üretici Ogün Sever Okur, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne hazırlandıklarını anlatarak, “Hasattan ve şu andaki fiyatlardan çok memnunuz. Verimimiz gayet iyi. 20 adeti 300-350 liradan satılıyor. Şu anda sezonun ilk hasadını yapıyoruz. Şubat ve mayıs aylarında da hasat yaparak sezonu kapatacağız” dedi. “Sıcak hava hasadı erkene çekti” Havaların sıcak gitmesi nedeniyle güllerin erken olgunlaştığını vurgulayan Okur, “Genelde özel günlere yakın güllerin hasat edilmesi için çabalıyoruz ancak havaların ısınması güllerin erken olgunlaşmasına neden oldu” diye konuştu. Ersen Okur ise fiyattan ve verimden memnun olduklarını, İstanbul, Ankara, Gaziantep, Sivas, Samsun ve birçok ile gül gönderdiklerini söyledi.
Ankara Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin” Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek genç meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin” dedi. Türk Eğitim-Sen, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla 31 Ekim-10 Kasım tarihleri arasında çevrim içi olarak 81 ilde 4 bin 345 öğretmenle bir anket çalışması gerçekleştirdi. Anket, Türk Eğitim-Sen’in internet sitesi ve 6 ayrı öğretmen ve memur sitesi üzerinden uygulandı. Çalışmada öğretmenlerin mevcut eğitim sistemi ve uygulamaları hakkındaki düşünceleri, ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları ve hükümet ile Milli Eğitim Bakanından beklentileri ortaya konuldu. Anket sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 68.3’ü daha iyi şartlarda bir iş olsa öğretmenliği bırakacağını belirtti. Ekonomik olarak daha iyi şartlara sahip olmak için katılımcıların yüzde 13.3’ünün mesleği ile ilgili olmayan ek iş yaptığı belirtilen anket şöyle: “Katılımcıların ay sonunda zorunlu harcamalarından sonra hesaplarında/ceplerinde para kalıp kalmadığı sorulduğunda yüzde 77.8’i ay sonunda hesabında veya cebinde parasının artmadığını belirtmiştir. Katılımcıların kredi kartı borcunu düzenli ödeyebilme durumları incelendiğinde yüzde 55.3’ü düzenli olarak tamamını ödediğini, yüzde 34.3’ü asgari tutarı ödeyebildiğini, yüzde 4.7’si ise asgari tutarın altında ödeme yapabildiğini belirtmektedir. Katılımcıların harcama kalemleri incelendiğinde en çok sırasıyla gıda (yüzde 86), ulaşım/akaryakıt (yüzde 55.4) ve kredi/borç ödeme (yüzde 52) ile en çok harcama yapılan kalemler olarak ifade edildiği görülmektedir. Katılımcılara ‘Fiyat artışının temel nedeni olarak neyi gördükleri’ sorulmuştur. Katılımcıların en çok sırasıyla yüzde 77’si ekonominin kötü yönetildiğini, yüzde 68.7’si liranın değer kaybına uğradığını, yüzde 55.4’ü fırsatçılığı, yüzde 44.2’si ise yetersiz yerli üretimi fiyat artışının temel nedenleri olarak gördüklerini belirtmişlerdir. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 54.8’i satın alarak ev sahibi olduğunu, yüzde 34.4’ ü kiracı olduğunu ifade etmiştir. Evi satın aldığını belirten katılımcıların yüzde 88’i borcunu ödemeye devam ederken, yüzde 12’si ise borcunu tamamlamıştır. Ankete katılanların yüzde 56.8’i ekonomik durumunu orta, yüzde 39’u kötü olarak nitelendirmektedir. Katılımcıların yüzde 74.5’i ekonomik durumlarının aile içi ilişkilerini etkilediğini, yüzde 25.5’i ise ekonomik durumlarının aile içi ilişkilerini etkilemediğini belirtmiştir. Katılımcıların ekonomik olarak daha iyi şartlara sahip olmak için ne yaptıkları incelendiğinde yüzde 50.3’ü hiçbir şey yapmadığını belirtmiştir. Yüzde 30.3’ü İYEP, DYK vb. programlara katıldığını, yüzde 13.3’ü mesleği ile ilgili olmayan ek iş yaptığını ve yüzde 6.1’i ise özel ders verdiğini ifade etmiştir. Katılımcıların yüzde 68.3’ü daha iyi şartlarda bir iş olsa öğretmenliği bırakacaklarını, yüzde 31.7’si ise daha iyi şartlarda bir iş olsa öğretmenliği bırakmayacaklarını belirtmişlerdir” ifadeleri kullanıldı. Ankete göre öğretmenlerin ücretleri düştüğü için emekli olmak istemediği belirtilerek, “Katılımcıların emeklilik hakkı durumları incelendiğinde yüzde 70.9’u emeklilik hakkı kazanmadığını, yüzde 29.1’i ise emeklilik hakkı kazandığını belirtmiştir. Niçin emekli olmak istemedikleri incelendiğinde en çok sırasıyla ücretin düşmesi yüzde 64.8, çocuk okutma yüzde 27.1 şeklinde ekonomik gerekçeleri ortaya koymuştur” denildi. Öğretmenlere göre eğitimin en büyük sorununun ise öğretmenlerin değer görmemesi olduğu belirtilen açıklamada, “Katılımcı öğretmenlerin sadece yüzde 8.5’i eğitimin geleceğinden umutlu. Katılımcılara ‘eğitimin en büyük sorunu nedir?’ sorusunu yönelttik. Buna göre en çok sırasıyla öğretmenlerin değer görmemesi (yüzde 79), ücret ve özlük hakları açısından dünyadaki meslektaşlarına kıyasla çok daha geri bir noktada olmak (yüzde 72), liyakatsizlik (yüzde 68.8), kadrolaşma (yüzde 24) cevabı vermişlerdir. Ayrımcılık (yüzde 21.2), sınıf mevcutları (yüzde 20.8) ve okulların fiziki yapısının yetersiz olması (yüzde 19.6) ise diğer yanıtlar arasındadır. Uyguladığı müfredatın içeriğinden memnun olanların oranı sadece yüzde 9.2 iken, memnun olmayanların oranı yüzde 40.1’dir. Müfredatın geliştirilmesini düşünen katılımcıların oranı yüzde 50.7 ile en yüksek orana sahiptir. Eğitimin geleceğinden umutlu olan katılımcıların oranı yüzde 8.5 ile en düşük orana sahipken, umutlu olmayanların oranı yüzde 36.9 olarak gözlenmiştir. Kısmen umutlu olanların oranı ise yüzde 54.6’dır” değerlendirmesi yapıldı. Katılımcıların yüzde 89’unun mülakata karşı olduğu kaydedilen açıklamada, “Katılımcıların ‘MEB’de herhangi bir kadroya atanma için uygulanan mülakat uygulaması devam etmeli midir?’ sorusuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde ‘evet mülakat devam etmeli’ diyenlerin oranı yüzde 3.9, ‘kararsızım’ diyenlerin oranı yüzde 7.1 ve ‘hayır devam etmemeli’ diyenlerin oranı yüzde 89’dur. Katılımcıların ‘Mülakat neden devam etmemeli?’ sorusuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde en çok sırasıyla adaletsizlik yüzde 75, liyakati gölgeliyor yüzde 50.8, yandaş kayrılıyor yüzde 49.9 cevabı verilmiştir” denildi. Katılımcı öğretmenlerin okullarda kadrolu temizlik personelinin görev yapmasını istediği belirtilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Katılımcıların ‘Okulunuzda yardımcı personel/temizlik görevlisi yoksa bu sorun nasıl çözülebilir?’ sorusuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde bu problemin kadrolu temizlik görevlisi ile çözüleceğini düşünenlerin oranı yüzde 57.9 ile açık ara farkla ilk sırada yer almaktadır.” “24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek genç meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin” Anket sonuçlarını değerlendiren Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan şunları kaydetti: “24 Kasım için hazırladığımız bu rapor, ekonomi, eğitim, mülakat başta olmak üzere birçok hususa projeksiyon tutmaktadır. Ankete dair genel olarak ekonomi hakkındaki sonuçlar değerlendirildiğinde dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik problemlerin öğretmenlerin yaşamını zorlaştırdığı görülmektedir. Kredi kartı borçlarının ödenmesinde zorluk yaşanması, ek iş yapmak zorunda kalma, ekonomik nedenlerle emekli olmak istememe gibi durumlar, Türkiye’nin ekonomi yönetiminden memnun olunmamasının ana sebepleri olarak sıralanmaktadır. Öğretmenlerin daha sağlıklı ekonomik refaha kavuşturulması önemli bir ihtiyaç olarak görülmekle birlikte toplumun tamamına doğrudan veya dolaylı teması olan bu meslek grubunun ülkenin geleceğine yönelik umutlarının da arttırılması için politikalar geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Öğretmenlerin değer görmediğine inanması, mesleki tükenmişlik yaşadığını düşünmesi, gelecekten umutsuz olması, çocuğunun öğretmen olmasını istememesi gibi sonuçlar değerlendirildiğinde öğretmenlerin bireysel anlamda da ekonomik destek kadar, psikososyal desteğe ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Teknolojinin bu kadar geliştiği günümüzde yüz yüze çalışmalar kadar çevrimiçi etkili çalışmalar ile öğretmenlere destek sisteminin hayata geçirilmesi ve mesleki gelişimi kadar öğretmenlerin rehabilitasyonu için de etkili ve verimli çözümler üretilmelidir. Öğretmenlerin eğitim hakkındaki sorulara verdikleri yanıtlar ise son derece düşündürücü ve acilen çözüm üretilmesi gereken konular olarak görülmektedir. Mülakatlar hakkındaki olumsuz düşüncelerinin yüksek olması, adaletsizlik ve liyakatsizlik vurgusunun güçlü olması bu aciliyeti pekiştirmektedir. Milli Eğitim gibi stratejik ve toplumun tamamını ilgilendiren, geleceğin şekillenmesine hizmet eden bir sistemde yapılacak değişimlerin ve iyileştirmelerin paydaşların demokratik katılımları ve geniş kitlelerin görüşlerinden süzülerek gelecek fikirlerin temsil edilmesi ile gerçekleştirilmesi önemlidir. Politik kararların oldu bitti ile öğretmenlerin önüne getirilmesi kısa vadede çözüm olarak düşünülebilir ancak orta ve uzun vadede bu yeniliklerin öğretmenler tarafından kabul görmemesi olumlu etkilerin de ortaya çıkmasını engelleyecektir.” Geylan, öğretmen atamalarına ilişkin, “Bilindiği gibi 20 bin atama tartışmalara rağmen mülakatlı gerçekleştiriliyor ve bu süreçte yaşanan hak kayıpları artık herkes tarafından biliniyor. Nitekim anket sonuçları da öğretmenlerin mülakata karşı olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Türk Eğitim Sen olarak KPSS sonuçlarına göre ilk 20 bine girerek atanmaya hak kazanmış olan tek bir öğretmenimizin dahi mağdur edilmesini asla kabul etmiyoruz. Aileleriyle birlikte on binlerce insanımızın kul hakkının vebalini kimse taşıyamaz. Bu nedenle şu talebimizi en yüksek perdeden gündeme taşıyoruz: 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek genç meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin. Bu konuda Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın öğretmen adaylarımızın bu haklı talebine kayıtsız kalmayacağına ve yapılan yanlışlığı düzelteceğine inanıyorum. Son olarak okullarda öğrencilerin beslenmesi, okulların temizlik ve güvenlik hizmetlerinin problem olarak görülmesi, yapılan projelerin sağlıklı görülmemesi, eğitim sistemindeki en temel ve basit problemlerin bile devam ettiğini göstermektedir. Bu kadar basit problemler için bile etkili çözümlerin hala üretilememiş olması öğretmenlerin daha büyük ve eğitim sistemini zorlayan hukuki, ekonomik, pedagojik ve mesleki problemlerin çözümüne ilişkin umutlu ve iyimser inanç geliştirebilmesini zorlaştırmaktadır. Anket sonuçları Türk milli eğitiminin geleceğine ışık tutmaktır. Bu noktada başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere hükümetin öğretmenlerin talep ve beklentilerine duyarsız kalmaması çok önemlidir. Geleceğimizi yetiştiren öğretmenlerimizin sorunlarını çözemediğimiz takdirde eğitimi hak ettiği geleceğe taşımamız mümkün olamayacaktır. Bu vesileyle başta devletimizin kurucusu, başöğretmenimiz Büyük Atatürk olmak üzere şehit eğitimcilerimizi, ebediyete göçmüş öğretmenlerimizi minnet ve rahmetle anıyor; tüm öğretmenlerimizin de 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten dileklerimizle kutluyoruz” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sosyal medya ile uyuşturucu madde ‘tek tıkla kapıda’: “Mutlaka ihbar edin” İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nde ilki düzenlenen Uluslararası Kriminoloji Sempozyumu ile ‘değişen suç ve suçlu profili’ alanında uzman kişiler tarafından ele alındı. Sempozyum’da yaptığı konuşmada, dünyada internet ve sosyal medya aracılığıyla uyuşturucu kaçakçılığının giderek arttığını belirten Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Bu mecralarda uyuşturucu satıcılarının yaptığı tanıtım reklamları var. Reklamları üzerinden doğrudan mesaj ile karşıdakiyle iletişim kurulabiliyor. Böylelikle ‘tek tıkla kapıda’ şeklinde uyuşturucu maddeye ulaşabiliyorlar” diyerek böyle bir durumla karşılaşıldığında hemen ihbar edilmesi gerektiği konusunda uyardı. Açılış konuşması, İstanbul Esenyurt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Özdemir ve Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Sait Yılmaz tarafından gerçekleştirildi. İki gün süren sempozyuma, farklı ülkelerden alanlarında uzman kişiler ilk gün yüz yüze, ikinci gün online katılım sağladı. Onur konuğu olan Emekli Emniyet Mensubu Hanefi Avcı ‘Devlet Güvenliği ve Terörle Mücadele’ konusunu ele alırken, Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy ‘İnternet ve Sosyal Medyanın Uyuşturucu Kaçakçılığı ve Kullanımına Etkisi’ konusu hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Atasoy: “Birçoğumuzun bilmediği ama gençlerin bildiği yeni nesil ödeme araçları var” Prof. Dr. Sevil Atasoy, “İnternet ve sosyal medya aracılığıyla uyuşturucu kaçakçılığı ve uyuşturucu kullanımına doğru giden bir dünya var. Türkiye de bunların arasında, çünkü Türkiye dünyada en fazla internet kullanan ülkelerden biri. Sosyal medya kullanıcısı oranlarımız da yüksek, özellikle genç kuşak kullanıyor. Bu mecralarda uyuşturucu satıcılarının yaptığı tanıtım reklamları var. Bu reklamlar üzerinden doğrudan mesaj ile karşıdakiyle iletişim kurabiliyorlar. Böylelikle tek tıkla kapıda şeklinde uyuşturucu maddeye ulaşabiliyorlar. Birçoğumuzun bilmediği ama gençlerin bildiği yeni nesil ödeme araçları var. Bu yüzden anonim bir biçimde kapılarına kadar gelen uyuşturucu madde var” açıklaması yaptı. Prof. Dr. Atasoy: “Uyuşturucu kullananların yüzde 15’i sosyal medya üzerinden satın almış” Bu durumun bütün dünyada giderek arttığına işaret eden Prof. Dr. Sevil Atasoy şu uyarılarda bulundu: “Geçen yıl Avrupa Birliği ülkelerinde uyuşturucu kullananların yüzde 15’i sosyal medya üzerinden satın almış. Bu oran giderek artacak. Ülkemizde bunun sayısını bilmiyoruz. Ama çok fazla sosyal medya kullanıcısı var. Dolayısıyla büyük tehlike. Biz bu konuda vatandaş, toplum olarak önlem alabiliriz. Bunların başında ihbar hatları geliyor. Türkiye’nin dört bir yanında emniyet müdürlüklerinin kurduğu ihbar hatları var. Dolayısıyla kişiler internet ortamında böyle bur durumla karşılaştığında mutlaka ihbar etmeli.” Hanefi Avcı: “Terör başarılı olduğumuz bir konu değil” “Terörle mücadele konusu oldukça uzun bakılması gereken bir konu” diyen Hanefi Avcı, “Bu konuda çok şey yapılıyor, gayret gösteriliyor. Ama başarılı olduğumuz bir konu değil. Ben mesleğe başlarken bu olaylar vardı, ayrıldım hala devam ediyor. Birçok etken var ama bizim bunları en azından azaltmamız, bugün bu sorunları çıkarmamız gerekirdi. Dünyada terörle etkin mücadele eden ülkelere baktığımızda bu konuda geri olduğumuzu görüyoruz. Çok şey yapmamıza rağmen yeterli değiliz. Bu konuda çok yönlü, büyük bilimsel araştırmalar yapılmalı, yeni yöntem arayışları olmalı. Maalesef Türkiye’de terör ve güvenlik konusunda üniversitelerin araştırmaları düşük oranlı. Olduktan sonra mücadele etmek değil, olmasına mani olunmalıdır. Olmaması gereken ortamı oluşturmalı” şeklinde konuştu. Hanefi Avcı: “Asayiş ve güvenlik konusu da Türkiye’de ciddi sorun” Bunun yanında yeni oluşan suç, suçlu tipleri olduğuna da işaret eden Hanefi Avcı, “Yani toplumu rahatsız eden, kamu düzenini, asayişi bozan, sıradan insanların günlük hayatını etkileyen adli olaylar. Organik suç çeteleri, uyuşturucu çeteleri var. Bunların oluşturduğu sorunlar var. Bu artık Türkiye’de birinci meseleye dönüştü. Asayiş ve güvenlik konusu da Türkiye’de ciddi sorun. O açıdan sadece devlet güvenliği değil, artı asayiş de bir ciddi sorun. Kısaca halkın güvenlik sorunu önemli” dedi. Prof. Dr. Özdemir: “Sempozyum Esenyurt açısından önemli” Türkiye’de belki de bu alanda ilklerden birini gerçekleştirdiklerini belirten Rektör Prof. Dr. Süleyman Özdemir ise şunları söyledi: “Alanında önemli isimlerle sempozyumu gerçekleştiriyoruz. Özellikle uluslararası olduğuna dikkat çekmek isterim. İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerden katılım var. Kriminoloji; suçun doğuşundan gelişimine, anlaşılmasından, suçun önlenmesine yönelik yani birçok konunun incelendiği, disiplinler arası bir konu. Sadece bir alanı ilgilendirmez. Çok disiplinli, çok boyutludur. Esenyurt olarak özellikle böyle bir çalışmaya ev sahipliği yapmamız da önemli. Biliyorsunuz Esenyurt sadece İstanbul’un değil, ülkenin de en büyük ilçesi. Nüfusunun 1 buçuk milyona vardığı ifade ediliyor. Böyle bir yapıda suçun da özellikle konuşulması, tartışılması ilçemiz açısından önemli.”