POLİTİKA - 17 Haziran 2015 Çarşamba 08:26

Süleyman Demirel kimdir?

A
A
A
Süleyman Demirel kimdir?

Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel hayatını kaybetti. Süleyman Demirel kimdir? İşte Süleyman Demirel'in siyasi kariyeri, başbakalığı ve cumhurbaşkanlığı dönemleri...

Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 1 Kasım 1924, İslamköy, Atabey, Isparta'da doğdu ve 17 Haziran 2015, Ankara'da hayatını kaybetti. Türk inşaat mühendisi ve siyasetçi. 1993-2000 arasında Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olup, 1965-1993 yılları arasında da 7 farklı hükümette toplam 10 yıl 5 aylık bir süreyle başbakanlık yapmıştır.

Türkiye'nin en genç genel müdürü, İsmet İnönü ve Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra en uzun süre görev yapmış başbakanı olan Süleyman Demirel, 31 yaşında genel müdür, 40 yaşında parti genel başkanı, 41 yaşında başbakan olmuştur. Türkiye'nin çok partili sisteme geçtiği 1946'dan sonraki dönemde, kurduğu 7 hükümetle en çok hükümet kuran siyasetçisidir.

Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de Hacı Yahya Demirel (1893-1972) ile Hacı Ümmühan Demirel'in (1902-1979) oğlu olarak dünyaya geldi. İlköğrenimini doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyonkarahisar'da bitirdi.1949'da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden inşaat yüksek mühendisi olarak mezun oldu. 1948'de babası Hacı Yayha Demirel'in yeğeninin kızı Nazmiye (Şener) Demirel'le evlendi.

Süleyman Demirel kimdir?

GÖREVLERİ

1950'de Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde çalışmaya başladı. Sulama ve elektrik konularında araştırma yapmak için Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) gönderildi. Türkiye'ye dönüşünde, 1953 yılında Seyhan Barajı inşaatı başladığında proje mühendisi iken Başvekil Adnan Menderes'in dikkatini çekerek 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü'nde Barajlar Dairesi Başkanlığı'na atandı. 1955 yılında da DSİ Genel Müdürlüğü'ne tayin edildi. Bu arada Eisenhower Vakfı'nın onu bursiyer olarak seçmesiyle yeniden ABD'ye gitti. Askerliğini yapmak üzere 1960 yılında genel müdürlük görevinden ayrıldı. 1962-1964 yılları arasında serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı. Aynı yıllarda Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği alanında dersler verdi. Boğaziçi Köprüsü'nün ilk projesini (1954) hazırlayan, ABD'nin uluslararası mühendislik ve müteahhitlik firması Morrison Knudsen Inc.'in Türkiye temsilciliğini üstlendi.

SİYASİ KARİYERİ

1962'de siyasi yaşama atılarak Adalet Partisi'ne (AP) girdi. Aynı yıl yapılan I. Kongre'de genel idare kuruluna seçildi. AP'lilerin af kampanyası sonucunda eski cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın 22 Mart 1963'te şartlı olarak serbest bırakılmasının ardından Ankara'da meydana gelen olaylar sırasında AP genel merkezinin saldırıya uğraması üzerine aktif siyasetten çekildi. Demirel'in bu tavrı yıllar sonra parti içindeki muhalifleri tarafından, "şapkasını alıp kaçtı" ya da "şapkasını bırakıp kaçtı" diye aleyhinde propagandaya dönüştürdüldü.

Haziran 1964'te AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala'nın beklenmeyen ölümü üzerine baş gösteren parti içi bunalım sırasında yeniden siyasete döndü. 28 Kasım 1964 tarihinde yapılan Adalet Partisi genel kongresinde Sadettin Bilgiç, Tekin Arıburun ve Ali Fuat Başgil'in de yarıştığı seçimde 1679 oydan 1072'sini alarak genel başkan seçildi. İsmet İnönü hükümetinin düşürülmesinden sonra Şubat 1965'te Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında AP, Yeni Türkiye Partisi (YTP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ve Millet Partisi (MP) katılımıyla kurulmasını sağladığı 29. Türkiye Cumhuriyeti koalisyon hükûmeti'nde TBMM dışından başbakan yardımcısı ve devlet bakanı olarak görev aldı. Aynı yıl babası Yahya Demirel memleketi Isparta'nın İslamköy beldesinde belediye başkanı seçildi.

1965 genel seçimlerinde, Yeni Türkiye Partisi'nin silinmesiyle Demokrat Parti (DP) çizgisinin tek mirasçısı durumuna gelen Adalet Partisi aldığı \%52,8 oy ile tek başına iktidar oldu. Demirel de bu seçimlerde Isparta milletvekili olarak ilk kez TBMM'ye seçildi. 27 Ekim 1965'te, 27 Mayıs sonrasının ilk koalisyonsuz hükümeti olan 30. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'ni kurdu ve Türkiye'nin 12. başbakanı oldu.

Süleyman Demirel, İsmet İnönü, Celal Bayar ve Ragıp Gümüşpala gibi Kurtuluş Savaşı kahramanlarının yavaş yavaş siyaset arenasından çekildiği bu dönemde "Cumhuriyet Kuşağı" olarak bilinen 1920'lerde dünyaya gelmiş siyasetçilerin ilk örneklerindendi.

AP hükümetinin işbaşı yapmasından kısa süre sonra, Süleyman Demirel'in karşılaştığı ilk kriz, 27 Mayıs 1960'ta devlet başkanlığını, 1961 Anayasası'nın kabul edilmesinden sonra da cumhurbaşkanlığını üstlenen Cemal Gürsel'in, sağlık durumunun görevini sürdürmesine engel olduğu yolundaki rapor üzerine cumhurbaşkanlığının sona ermesiydi. Ordu komuta kademesini altüst ederek yapılan ve üzerinden henüz altı yıl geçmiş olan 27 Mayıs Darbesinin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki etkilerinin sürdüğü bir ortamda TSK içindeki güç dengelerini çok iyi bilen ve bu nedenle çok önemli bir konumda olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay Demirel tarafından ordunun AP'ye karşı olan tavrının yumuşatılması için Cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. 15 Mart 1966 tarihinde kendi isteği ile emekli olan ve kısa süre sonra kontenjan senatörü yapılan Sunay, 28 Mart 1966'da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin beşinci Cumhurbaşkanı seçildi.

1965 ile 1971 arasındaki Süleyman Demirel'in başbakan olduğu dönemde Boğaziçi Köprüsü, Ereğli Demir Çelik İşletmeleri ve Keban Barajı gibi büyük yatırımlara imza atıldı. Bu dönemde Türkiye’de enflasyon \%5, kalkınma hızı \%7 idi. Bu kalkınma hızı Japonya’dan sonra petrol ülkeleri dışında, dünyanın ikinci yüksek kalkınma hızıydı.

Bu gelişmelere karşın Adalet Partisi iktidarı toplumun aydın kesimleri ve özellikle öğrenci örgütlerince DP iktidarının 27 Mayıs sonrasındaki devamı olarak görüldü. 1961 Anayasası'nın sağladığı bazı temel haklar ve bunların kullanılması iktidarın giderek artan tepkileriyle karşılaşınca, 27 Mayıs 1960 öncesindeki gençlik protestolarının benzerlerini AP iktidarı da yaşamaya başladı. Öte yandan 1968'de Avrupa ve ABD'de yaygınlaşan gençlik hareketleri sosyalist düşünceyle yeni yeni ilişki kuran Türkiye'deki üniversite gençliğini de etkilemişti. Türkiye'deki ilk önemli öğrenci eylemi Haziran 1968'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ndeki boykotla başladı. Bunu öteki üniversite ve fakültelerde hızla yaygınlaşan boykot ve işgaller izledi. Akademik amaçlarla başlatılan bu eylemler daha sonra giderek siyasi içerik kazandı ve AP iktidarı için tedirginlik kaynağı oldu. Bunun ardından sağ ve sol görüşlü öğrenci grupları arasındaki çatışmalarda kan dökülmeye başladı. Huzursuzluğun, AP'yi DP'nin ardılı olarak gören Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde de yankılanmasının ardından "askeri müdahale" söylentileri yaygınlık kazandı. Kuvvet komutanlarının hükümet başkanı Demirel'e ülkenin içinde bulunduğu duruma ilişkin mektup göndermeleri, sıradan gelişmeler haline geldi.

1969'da, 27 Mayıs Darbesi'nden sonra, 1961 Anayasası'nın 68. maddesiyle Demokrat Partililere (DP) konan siyaset yasağının kaldırılması için, mayıs ve haziran aylarında İsmet İnönü ile Celal Bayar karşılıklı olarak tarihi sayılabilecek ziyaretler gerçekleştirdiler. Bu ziyaretlerden sonra anayasa değişikliği için Cumhuriyet Halk Partisi'nin de (CHP) desteğini alan AP'nin önerisi TBMM'de onaylandı. Ancak bu gelişmeler, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 27 Mayıs'ın restorasyonu olarak algılanmasına ve anayasa değişikliğine tepki göstermesine, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın da anayasa değişikliğine karşı tavır almasına neden oldu. Tüm bu tepkiler AP'nin tavrını, anayasa değişikliği meselesinin 12 Ekim 1969'da yapılacak seçimler öncesi lüzumsuz bir gerginliğe neden olmaması ve Cumhuriyet Senatosu’nda görüşülmesinin seçim sonrasına bırakılması yönünde değiştirdi. AP'nin af konusundaki tutum değişikliği ile parlamentonun itibarının zedelendiğini ileri süren, Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy ve eski DP’li bakanlardan Samet Ağaoğlu'nun eşi AP Manisa Milletvekili Neriman Ağaoğlu, 31 Temmuz 1969 günü partilerinden ve milletvekilliklerinden istifa ettiler. Bu gelişme eski DP'lilerin AP’lilerle ihtilaflarının su yüzüne çıkması şeklinde yorumlandı.

12 Ekim 1969 tarihindeki genel seçimlerde de AP yüzde 47 oy alarak yine tek başına iktidar oldu ve Demirel ikinci hükümetini kurdu (3 Kasım 1969). Ancak, halktan gelen bu destek AP'nin bölünmesini önleyemedi; partisi dışından gelen eleştiriler karşısında hoşgörülü, liberal bir siyaset izleyen Demirel, Adalet Partisi içinde başlayan muhalefete karşı aynı hoşgörüyü göstermedi. Kendisine bağlı "Yeminliler" hizibindeki kişilerin kayırılması, ülkede günden güne artan toplumsal, iktisadi, siyasi karışıklıklara son verilmesi ve eski Demokrat Parti mensuplarının siyasi haklarının iadesi sorunun çözülmesi gibi istekleri dile getiren milletvekilleri partiden çıkarıldı. Bunun üzerine 72 AP'li senatör ve milletvekili aynı istekleri içeren bir muhtırayı Demirel'e verdiler (12 Ocak 1970). Demirel'in, "biz muhtırayla iş görmeyiz" diyerek belirtilen istekleri gözardı etmesi karşısında, 11 Şubat 1970'te, Saadettin Bilgiç ve Faruk Sükan'ın başını çektiği 41 AP'li milletvekili bütçe görüşmeleri sırasında, CHP ve öteki muhalefet partileriyle beraber ret oyu vererek Demirel'i istifaya zorladı. 41 milletvekilinin karşı oy vermesi üzerine bütçe 214 kabul oyuna karşılık 224 red oyuyla güvenoyu alamadı ve Demirel ertesi gün başbakanlıktan istifa etti. Bu olaylardan sonra Celâl Bayar çevresindeki AP milletvekilleri istifa ederek eski Demokrat Parti'nin gerçek mirasçısı olma savındaki Demokratik Parti'yi kurdular. Aynı dönemde AP'nin İslamcı kanadının önemli bir bölümü partiden ayrılıp Necmettin Erbakan'ın kurduğu Millî Nizam Partisi'ne katıldı. Adalet Partisi'nde meydana gelen bu kopmalar, hükümetin zayıflığından yakınanlar için önemli bir dayanak oluşturdu.

Demirel, Mart 1970'te yeni bir hükümet kurdu ve aynı yıl yapılan 5. Kongre'de yeniden genel başkan seçildi.

Süleyman Demirel kimdir?

12 MART DÖNEMİ

Parti içi muhalefet gibi Demirel iktidarının cendere altına alındığı bir diğer sorun haşhaş'tı. 1970 yılında, Richard Nixon yönetimindeki ABD Hükümeti Demirel hükümetinden haşhaş ekiminin yasaklanmasını istedi. 1960'lı yılların ikinci yarısında Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki yakınlaşmadan rahatsızlık duyan ABD yönetiminin bu talebinin, siyasi tabanı kırsal nüfusa dayanan Demirel tarafından reddedilmesiyle zaten yolunda gitmeyen ABD-Türkiye ilişkileri iyice gerildi. Haşhaş meselesi 12 Mart'ın temel sebeplerinden biri oldu.

İktisadi durumun bozulması, Türkiye tarihindeki en büyük işçi eylemlerinden biri olan 15-16 Haziran 1970 Olayları, Türk Lirası'nın değerinin yüzde 66 oranında düşürülmesi (10 Ağustos 1970)[18], 68 öğrenci olayları ve grevler karşısında Demirel, 1961 Anayasası'nı suçlayarak bu anayasayla ülkenin yönetilemeyeceğini savundu. Bu konuyu da kullanan Millî Demokratik Devrimciler 1971 yılında 9 Mart darbe teşebbüsüne kalkışınca 12 Mart muhtırası ile hükümet istifaya zorlandı. Aynı gün Demirel istifa etti, Nihat Erim Hükümeti kuruldu. Anayasada Demirel'in istediği yönde değişiklikler 12 Mart döneminde gerçekleştirildi, o da parti başkanı olarak "partilerüstü" denilen hükümetleri bakan vererek destekledi. Bir yandan da parlamentodaki gücüne dayanarak askeri kesim karşısında üstünlük elde etmeye çalıştı. 1973 ilkbaharında CHP ile anlaşarak, Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler'in cumhurbaşkanı seçilmesini önledi. Bu göreve, iki partinin de üzerinde anlaştığı Fahri Korutürk getirildi.

14 Ekim 1973 genel seçimlerinde, siyasi rakibi olan Bülent Ecevit'in liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demirel'in AP'sinden daha çok oy aldı, böylece AP 11 yıl aradan sonra CHP'nin karşısında ikinci parti durumuna düştü.

Adalet Partisi'nin bu başarısızlığının ardında 1972'de CHP liderliğine seçilen Ecevit'in halk nezdindeki popülaritesi kadar, Adalet Partisi içindeki bölünmeler de büyük rol oynamıştı. 1965 seçimlerinde oyların yarısını alan AP sağ siyasetin her rengini, küçük burjuvasından büyük burjuvasına kadar ülkedeki sermaye sahiplerinin tüm kesimlerinin çıkarlarını temsil eden bir koalisyondu. Ancak gelişen kapitalist ekonominin yol açtığı toplumsal sonuçlar 1960'ların sonlarında Türk sağında parçalanmalara neden olmuştu. 1960'lı yıllarda iyice belirgin hale gelen İstanbul merkezli büyük sermayenin gelişip, yabancı sermayenin uzantısı (montaj sanayi) hâline gelmesiyle, Anadolulu küçük tüccar, esnaf ve toprak sahipleri piyasanın rekabet koşullarıyla baş edemez hale geldiler. Kuruluşundan sonra uzun süre faklı çıkarların temsilini bünyesinde taşıyan AP, 60’ların sonlarına doğru git gide salt büyük sermayenin çıkarlarının savunucusu oldu. Bunun sonucu olarak Necmettin Erbakan'ın MSP'si ile birlikte aynı toplumsal tabana (Anadolulu küçük tüccar, esnaf ve zanaatkârlar) hitap eden, AP’den kopanların kurduğu Demokratik Parti 1973 seçimleri'nde toplam yüzde 24 oy oranına erişirken, Demirel liderliğindeki AP'nin oyları yüzde 17 oranında geriledi.

Seçimlerden sonra kurulan CHP-MSP koalisyonu Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirmesine rağmen, Kıbrıs başta olmak üzere birçok konuda kendi içinde anlaşmazlığa düşmüştü. Başbakan Ecevit erken seçime gidebilmek için 18 Eylül 1974'te istifa etmesine rağmen bu istifa erken seçimin yapılmasını sağlayamadığı gibi Eylül 1974'ten Mart 1975'e kadar 200 günü aşkın süren bir hükümet krizine neden oldu. Sonunda güvenoyu alamayan Sadi Irmak hükümetinin ardından 31 Mart 1975'te AP Genel Başkanı Süleyman Demirel'in başkanlığında AP, MSP, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Cumhuriyetçi Güven Partisi'nden (CGP) oluşan koalisyon hükümeti kuruldu. Sola karşı hemen bütün sağ partilerin birliğini oluşturan Demirel hükümeti, "I. Milliyetçi Cephe hükümeti" olarak anıldı. Dört yıl aradan sonra başbakanlık koltuğuna oturan Demirel, koalisyonu yürütebilmek için MSP ve MHP'nin yandaşlarının devlet örgütü içinde kadrolaşmalarına göz yumdu. Bu hükümet döneminde ülkede yeniden yoğun terör olayları ve toplumsal hareketler başladı; ülke dış ödemeler açığı ve hızlı enflasyondan kaynaklanan bir ekonomik bunalıma girdi.

1975 yılında kardeşi Hacı Ali Demirel'in oğlu Yahya Kemal Demirel'in adı hayali mobilya ihracatı yaptığı iddiasıyla gündeme geldi. Yurtdışına mobilya yerine sunta gönderdiği, devletten haksız vergi iadesi aldığı iddia edildi. Bu iddia gazeteci Uğur Mumcu tarafından haberleştirildi ve Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları Mobilya Dosyası adlı kitapta belgeriyle yayınlandı. Yahya Demirel kısa bir süre de cezaevinde yattı.

AP 1977 seçimlerinde bir derece güçlenmesine karşın, aldığı 36,9 oy oranıyla, oylarını 8 puan artırarak yüzde 41,4 oy alan CHP'nin ardından ikinci parti olabildi. Seçim sonrasında kurulan Ecevit hükümeti güvenoyu alamayınca, Ağustos 1977'de MSP ve MHP'nin de katılımıyla oluşan II. Milliyetçi Cephe hükümetinin başbakanı oldu. Bu hükümet, Güneş Motel Olayı diye anılan operasyonla CHP'nin Adalet Partisi'nden seçilmiş 13 milletvekilini bakanlık vaadiyle transfer etmesinin üstüne 31 Aralık 1977'de CHP'nin gensoru önergesiyle düşürüldü. 1978 başında Ecevit tek başına iktidar oldu. AP'den transfer edilen milletvekillerinin çoğuna bakanlık verildi. İktidarı yitiren Demirel, CHP ağırlıklı hükümetle diyalog kurmayı reddedip, Ecevit'e karşı hırçın bir muhalefet yürüttü. 21 Şubat 1979 Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e, sıkıyönetimin uzatılmasına karşı olduklarını açıkladı.

ABD ambargosunun getirdiği sıkıntılar, enflasyon va bir kısmı Türk Gladio'su tarafından organize edilen anarşik olaylar (özellikle Kontrgerilla tarafından tertiplendiği iddia edilen Maraş Katliamı), Ecevit iktidarının halkın nezdinde güven kaybetmesine neden oldu. 14 Ekim 1979 ara seçimlerinde devrimci grupların da boykot etmesiyle oyları gerileyen CHP iktidardan çekildi. Büyük bir farkla seçimleri kazanan AP'nin lideri Demirel, önceki Milliyetçi Cephe hükümetlerinin yarattığı olumsuz hava nedeniyle hükümetini dışarıdan desteklenen bir azınlık hükümeti olarak kurdu. Kasım 1979'da MHP ve MSP'nin dışarıdan desteğiyle kurulan 6. Demirel Hükümetiyle tekrar başbakan olan Demirel 12 Eylül 1980 Darbesi'ne kadar görevini sürdürdü.

Ülkenin büyük boyutlara varan iktisadi sorunları karşısında, kredi veren uluslararası kurumların önderdikleri önlemleri (24 Ocak Kararları) uygulamak durumunda kaldı. Bu sırada Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarlığı'na Turgut Özal'ı getirdi. 24 Ocak 1980 Türkiye'nin liberal ekonomiye geçişinde tam bir dönüm noktası oldu.

12 EYLÜL DARBESİ

Genelkurmay başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının 1979 yılının son günlerinde cumhurbaşkanına verdikleri "uyarı mektubu"ndan sonra askeri darbenin beklenir duruma gelmesine karşın, ana muhalefet partisi başkanı Ecevit ile tırmanan teröre (eski başbakan Nihat Erim, eski Tekel Bakanı MHP'li Gün Sazak ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler gibi önemli kişiliklerin suikastlarla öldürülmesi) karşı ortak bir çözüm üzerinde anlaşmaktan kaçındı. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün süresini doldurarak görevinden ayrılmasından (Nisan 1980) sonra ortaya çıkan cumhurbaşkanı seçim sorununun çözülmesini geciktirdi.

12 Eylül 1980'deki askeri müdahaleyle başbakanlığı sona erdi ve Hamzakoy'da (Gelibolu) yaklaşık bir ay gözetim altında tutuldu (13 Eylül-11 Ekim 1980). Partisi 16 Ekim 1981'de kapatılıncaya kadar başkanlıktan ayrılmadı. 7 Kasım 1982 halkoylamasında kabul edilen 1982 Anayasası'nın geçici 4. maddesi ile 10 yıl siyaset yasaklıları kapsamına alındı. Ancak partisinin eski yöneticileriyle bağlantılarını sürdürdü. Mayıs 1983'te siyasi partilerin kurulmasına izin verilmesinden sonra, Demirel "Tapulu arazime gecekondu yaptırmam" diyerek ne askeri yönetimin Bülend Ulusu'ya kurdurmaya çalıştığı partiye, ne Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi'ne, ne de Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi'ne (ANAP) destek verdi.[21] 20 Mayıs 1983'te AP'nin devamı olarak Büyük Türkiye Partisi (BTP) kuruldu. Ancak, 31 Mayıs 1983'te AP'nin devamı olduğu gerekçesiyle Millî Güvenlik Konseyi tarafından kapatıldı. Demirel de siyaset yasağını çiğnediği gerekçesiyle bazı CHP ve AP'lilerle birlikte bir süre Çanakkale, Zincirbozan'da dört ay zorunlu ikamete tabi tutuldu.

Doğru Yol Partisi (DYP) kurulunca onu destekledi. 6 Eylül 1987'deki halk oylaması sonucunda siyaset yasağı kalkan Demirel, DYP'nin o tarihteki genel başkanı Hüsamettin Cindoruk'un istifası ile 24 Eylül 1987'de DYP'nin genel başkanlığa seçildi. 1987, 1988 ve 1990 yıllarında yapılan büyük kongrelerde genel başkanlığa yeniden seçildi. 29 Kasım 1987 seçimlerinde Isparta'dan milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi. Bu dönemde, 24 Ocak Kararları'nı beraber hazırladığı Turgut Özal'a karşı sert bir muhalefet yürüttü.

SON BAŞBAKANLIĞI

20 Ekim 1991 genel seçimlerinde DYP oyların yüzde 27'sini alarak çıkardığı 178 milletvekiliyle TBMM'de birinci parti durumuna gelince Demirel hükümeti kurmakla görevlendirildi. 20 Kasım 1991'de Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ile bir koalisyon hükümeti kurdu.

Bu dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la Süleyman Demirel hükümeti arasındaki yetki çatışması uzun süre siyaset gündemini belirledi ve parlamenter sistemde cumhurbaşkanının konumuyla ilgili bir sistem tartışmasına yol açtı. DYP-SHP hükümetinin demokratikleşme yolunda attığı en önemli adımlar "Kürt realitesinin tanındığının" açıklanması, Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu'nun yeniden düzenlenmesi, 27 Mayıs 1960'tan sonra kapatılan DP ile 12 Eylül'den sonra kapatılan partilerin açılması ve sendikal özgürlüklerle ilgili bazı uluslararası sözleşmelerin onaylanması oldu.

Süleyman Demirel'in başbakanlığı döneminde DYP-SHP hükümeti, enflasyon konusunda söz verdiği başarıyı gösterememekle birlikte, ekonomik büyümeyi canlandırmakta ve ücretlilerin reel gelirlerini artırmakta bir ölçüde başarılı oldu. 1992 yılında herhangi bir sosyal güvencesi olmayan vatandaşların sağlık giderlerini karşılamak için "Yeşil Kart" uygulaması başlatıldı. 1987 yılında başlatılan, emeklilikte belirli bir süre prim ödeme ve belirli bir süre sigortalı olma şartının yanında üçüncü bir şart olarak da belirli bir yaşı tamamlama şartı uygulaması Demirel döneminde değiştirildi; 1992 yılında çıkarılan 3774 Sayılı Kanunla emeklilikte “yaş” şartı tamamen kaldırıldı, böylece kadınlar 38 ve erkekler 43 yaşında emeklilik hakkı elde etti.

Büyük kentlerdeki aşırı sol terör eylemlerinin denetim altına alınmasında da ilerleme sağlandı. Buna karşılık, laiklik yanlısı yazar Uğur Mumcu'nun Ocak 1993'te bombalı bir suikast sonucunda öldürülmesi, hükümetin radikal İslamcı terör karşısındaki duyarlılığının sınanmasına yol açtı.

Koalisyonun iki ortağı da geçmişte Güneydoğu Anadolu'da olağanüstü halin ve koruculuk sisteminin kaldırılmasını, Çekiç Güç'ün görevine son verilmesini savundukları halde, DYP-SHP hükümeti bu uygulamaları sürdürdü.

CUMHURBAŞKANLIĞI

17 Nisan 1993 tarihinde 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal kalp ve koroner yetmezliğine bağlı tansiyon düşmesi sonucunda yaşamını yitirdi. Süleyman Demirel 4 Mayıs tarihinde, Turgut Özal'ın beklenmeyen ölümüyle boşalan Cumhurbaşkanlığına adaylığını ilan etti. 8 Mayıs günü TBMM'de yapılan seçimin ilk turunda Demirel 234 oyda kalarak yeterli çoğunluğu sağlayamadı. İkinci turda Demirel 225, öteki partilerin adayları Kamran İnan (ANAP) 95, Lütfi Doğan (RP) 49, İsmail Cem (CHP) 25 oy aldı. 16 Mayıs'taki üçüncü turda Doğru Yol Partisi dışında koalisyon ortağı Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) desteğiyle 244 oy olan Demirel Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçildi.

Mart 1995'te Azerbaycan'da Haydar Aliyev'e karşı gerçekleştirilen darbe girişimini önceden haber alıp Aliyev'i bilgilendirdi.

18 Mayıs 1996 tarihinde İzmit'te katıldığı bir alışveriş merkezinin temel atma töreni sırasında İbrahim Gümrükçüoğlu adlı bir eylemcinin ateşli silahla düzenlediği suikast girişiminden yara almadan kurtuldu. Saldırıda, silahını ateşlemek üzere çıkaran İbrahim Gümrükçüoğlu'nun üzerine atlayan koruma müdürü Şükrü Çukurlu kolundan, bir gazeteci ise ayağından yaralandı.

28 Şubat Süreci olarak bilinen dönemde bazı çevrelerce Refahyol Hükümeti'ne karşı oluşan cephenin başaktörü olmakla itham edilirken, bazı çevrelerce de gerginliği yumuşatarak bir darbeyi engellediği öne sürüldü.

Görev süresinin bitimine doğru cumhurbaşkanlığı süresinin beş yıl daha uzatılmasını öngören T.C. Anayasası'nın 101. maddesi ilgili değişiklik teklifi, 5 Nisan 2000 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda reddedildi. TBMM'de 351 sandalyesi bulunan koalisyon ortakları Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi'ın liderlerinin mutabakat açıklamalarına karşın, bir kişinin beşer yıllığına iki kez cumhurbaşkanı olabilmesini öngören anayasa değişiklik teklifine verilen oyların 303'te kalmasıyla Demirel köşke veda etmek zorunda kaldı. 16 Mayıs 2000 tarihinde, görevini Ahmet Necdet Sezer'e devretmiştir.

Eşi Nazmiye Demirel, Alzheimer hastalığı nedeniyle 27 Mayıs 2013'te yaşamını yitirdi.

Demirel'in memurluktan cumhurbaşkanlığının sona erdiği döneme kadar geçen sürede kullandığı eşyaların sergilendiği Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi Isparta'da 26 Ekim 2014 tarihinde açıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Uçağın düştüğü gören vatandaşlar, o anları anlattı Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ı taşıyan uçağın düşmesin ardından vatandaşlar o anları anlattı. Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al-Haddad’ı taşıyan 9H-DFJ kuyruk numaralı Falcon 50 tipi uçağın Haymana ilçesi Kesikkavak köyü yakınlarında düşmesi sonrası köylüler gördüklerini anlattı. Evinde istirahat ettiği sırada bir patlama sesi geldiğini ifade eden vatandaş, "İkinci patlama sesi gelince herkes sokağa döküldü. Biri trafo patlamış dedi. Sonradan uçağın düştüğünü durduk. Zaten parçaları hep görünüyordu. Sonra Jandarma ekipleri gelince bizleri oradan çıkarttılar. Oradan sağ çıkma ihtimalleri yok, kötü bir patlama oldu. Herkese geçmiş olsun" dedi. Gazi Özgür’se saat 20.00-21.00 sıralarında yüksek bir patlama sesi duyduğunu ifade ederek, "Bir de yoğun bir sis ve hafif bir yağmur vardı. Patlamanın neticesini bilemediğimizden dolayı anlık haberler yayılmaya başladı. Haberler yayılmaya başlayınca arabaya bindim. Bölgede Jandarma ekipleri dronlarla arama yapıyorlardı. Deprem oluyor ve depremden önce gelen patlama sesi gibi bir ses geldi. Kalıntıları ilk gençler görünce Jandarmaya haber vermişler. Jandarma da olay yerine geldi ve herkesi uzaklaştırdı. Uçağın enkazı bulundu" diye konuştu. Olayı anlatan Gökhan Tekin ise, "Otelde teknik servis olarak çalışıyorum. Bir patlama sesi duydum. Otelde doğalgaz patlaması oldu diye bizim otelin ismini verdiler. Bizim otelde öyle bir patlama olmadı. Sonra uçak düştüğünü söylediler. Uçak parçaları vardı, ceset vardı jandarma sokmadı bizi oraya. Ses büyüktü, deprem oldu ya da bomba patladı sandık ama sonradan uçağın düştüğünü öğrendik" şeklinde konuştu.
Ankara İletişin Başkanı Duran’dan düşen uçakla ilgili açıklama İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Libya Genelkurmay Başkanını taşıyan uçağın düşmesi ile ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. İletişim Başkanı Duran, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, uçağın elektrik arızası nedeniyle acil durum bildirdiğini belirterek, "23 Aralık 2025 günü Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al Haddad ve maiyetindeki dört kişi ile üç mürettabatı taşıyan bir özel jet, 20:17’de Esenboğa havalimanından kalktıktan sonra 20:33’te hava kontrol merkezine elektrik arızasından kaynaklı acil durum bildirmiş ve acil iniş talebinde bulunmuştur. Uçak hava kontrol merkezi tarafından tekrar Esenboğa havalimanına yönlendirilmiş ve havalimanında gerekli önlemler alınmaya başlamıştır. Acil iniş için alçalmaya başlayan uçak 20:36’da radar ekranından kaybolmuş ve sonrasında irtibat kurulamamıştır" ifadelerine yer verdi. Olay yerinde gerekli çalışmaların devam ettiğini ve sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar edilmesi gerektiğini vurgulayan Duran, "İçişleri Bakanlığımıza bağlı ekiplerce başlatılan arama faaliyetleri sonucunda düştüğü anlaşılan uçağa ait enkaza ulaşılmış olup, ilgili tüm kurumlarımızca gerekli çalışmalar titizlikle sürdürülmektedir. Bu süreçte başta basın-yayın kuruluşlarımız olmak üzere kamuoyumuzun sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar etmesi; bunun haricinde sosyal medyadaki teyitsiz bilgi, spekülasyon ve komplo teorilerini dikkate almaması, dezenformasyon girişimlerine prim verilmemesi adına oldukça önemlidir" ifadelerini kullandı.
Kars Masalsı yolculuğun son durağı: Turistik Doğu Ekspresi Kars’ta coşkuyla karşılandı Türkiye’nin en prestijli demiryolu rotalarından biri olan ve Ankara’dan yola çıkan Turistik Doğu Ekspresi, kış sezonunun en yoğun seferlerinden birini tamamlayarak son durağı olan Kars’a ulaştı. Yaklaşık bin 300 kilometrelik etkileyici bir parkuru geride bırakan tren, Kars Garı’nda büyük bir coşkuyla karşılandı. Yolcuları Kars Garı’nda karşılayan Vali Ziya Polat, yolculara hoş geldin dileklerini ileterek karanfil takdim etti. Kars’a Ankara’da geldiğini ifade eden İrem Büğrü, "Ankara’da Kars’a turistik tren ile geldik. Her şey çok güzeldi. Çok güzel karşılandık. Kars halkına teşekkür ediyorum" dedi. "Sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik" Turistik Doğu Ekspresi ile Kars’a gelen TCDD Taşımacılık Genel Müdür Yardımcısı Şems Çakıroğlu, "Biz Kars’a trenimizi dün Ankara’dan 13.55’de yola çıkardık. Yüzlerce kişiyle beraber inanılmaz keyifli, neşeli bir yolculukla buraya kadar geldik. Öncesinde Erzincan’a uğradık. Erzurum’a uğradık. Kars’a geldik, inanılmaz sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik. Çok teşekkür ediyorum" diye konuştu. Kars’ın marka şehir olduğunu dikkat çeken Vali Ziya Polat, "Kars’ın soğuk gecesinde sıcak bir karşılama ile Turistik Doğu Ekspresi Kars’a, Kars’ta Turistik Doğu Ekspresi’ne kavuştu. Tabi Kars’ın en önemli turizm markalarından biri olan Turistik Doğu Ekspresi buraya yolcu edenlere teşekkür ediyoruz. Gazi Kars’ımız Ani, Çıldır, Sarıkamış, Şehitler diyarı Baltık mimarisi ile bu bölgenin, ülkemizin en önemli turizm destinasyonlarından biri artık, bu turizm merkezi olma yolunda tabi ki Turistik Doğu Ekspresi başlangıç noktası, buraya çok büyük bir marka kattığını hepimiz biliyoruz. Kars’a gelen misafirlerimize hoş geldiniz diyoruz" şeklinde konuştu. Daha sonra gar binasına geçen yolcuları burada aşıklar türküleriyle karşıladı. Yolcular son olarak çıkıştı ateşle yakılan Kars yazısıyla otellerine uğurlandı. Öte yandan, Turistik Doğu Ekspresi’nin şehre gelişiyle birlikte Kars’taki otellerde doluluk oranları yüzde 100 seviyesine ulaştı. Geceyi Kars’ta geçirecek olan yolcular sabahın ışıklarıyla sırasıyla UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki tarihi şehir Ani Ören Yerini gezecek. Donmuş Çıldır Gölü üzerinde atlı kızak keyfi yapacak. Kars Mutfağının olmazsa olmazı Kaz eti ve gibi yöresel lezzetlerin tadına bakacak.